Kilo yönetiminde psikolojik etkenler
Obezite, çağımız için ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Obeziteye bağlı fiziksel ve ruhsal hastalıkların maliyeti günden güne artmaktadır. Çeşitli yeme programlarının, diyet uzmanlarının popülerliği de bu sebeple şaşırtıcı değildir. Diyet seçenekleri sonsuz gibi... Sonuç alma garantili! Ancak asıl önemli olan, sizin için doğru ve sağlıklı kiloyu hedeflemeniz ve o kiloya ulaştığınızda da bunu koruyabilmenizdir.
Aslında insanların daha çok zorlandığı nokta, ulaştıkları kiloyu koruma kısmıdır. Araştırmalar diyet uygulayanların, sonrasında daha çok kilo alma eğiliminde olduklarını belirtiyor. Peki bunun nedeni ne? Bu döngünün psikolojik faktörlerini göz ardı etmemek gerekiyor.
Diyet serüvenine başlarken insanlar en zor kısmın kilo verme kısmı olduğunu düşünüyor. Kilo verdiklerinde, başarılı hissediyorlar. Ancak ne yazık ki kısa bir süre sonra eski yeme alışkanlıklarına dönüyorlar. Öyle olunca da kilo alıyorlar. Bu kısır döngü, hayat boyu tekrar edebiliyor. Tüm bu kilo alıp vermeler metabolizma açısından da zararlı bir hal alabiliyor. Asıl hedef, yaşam stili değişiklikleri olmalı. Davranışsal değişikliklere gidilmeli. Ancak o zaman kalıcı sonuçlar alınabilir.
Yemek yemeyle ilişkimiz psikolojik bir zemindedir. Öyle olmasaydı, acıkınca yer, doyunca dururduk. Sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve orada kalmak için psikolojik olarak kendimizi hazırlamamız gereklidir. Bunu yapmak için bireysel olarak ya da bu konuda deneyimli bir psikologla görüşerek ilerlemeniz mümkün.
Kilo almanıza sebep olan yeme alışkanlıklarınızı daha sağlıklı alternatiflerle değiştirin. Alışveriş yapma şeklinizden yemek yapma tarzınıza kadar alışkanlıklarınızı gözden geçirin. Örneğin, alışverişe çıkmadan önce ne pişireceğinize karar vermiş olun. Menünüze göre alışveriş listenizi hazırlayın ve bunun dışına çıkmayın. Evinizde ve/veya çalışma masanızda sağlıklı atıştırmalıklar bulundurun. Elinizin altında elma, fıstık gibi atıştırmalıklar olduğunda; çikolatalardan, keklerden uzak kalmak kolaylaşacaktır.
Fiziksel olarak da kendinize özen göstermeyi ihmal etmeyin. Yeterli süre uyuduğunuzdan emin olun. Stres yönetimi konusunda harekete geçin. Yoga, meditasyon gibi tekniklerle stres seviyenizi kontrol altında tutmayı deneyebilirsiniz. Unutmayın ki az uyku-çok stres, insanı sağlıksız yeme davranışlarına yönlendirebilir.
Psikolojik yeme davranışından kaçının. Kendinizi iyi hissetmek ya da teselli etmek için yemek yemeye yöneliyorsanız, öncelikle bunu fark edin. Ne gibi zamanlarda bu şekilde yemeye yöneliyorsunuz? Bu gibi zamanlarda, alternatif yollar tercih etmeye başlayın. Müzik dinlemek, kitap okumak, keyifli bir banyo gibi bir ödül de size iyi hissettirecektir.
Kararlı adımlarla ilerlerken bile, her insan bazen kaçamak öğünlere yönelebilir. Bu gibi durumlarda, kendinize karşı eleştirel ve acımasız olmamaya özen gösterin. Pozitif kalmak, başarılı olmak için önemlidir.
Elbette, hareket etmek, egzersiz yapmak da işin önemli bir boyutuduur. Her gün düzenli yapılan hafif bir yürüyüş bile çok fark yaratabilir. Kendinizi çok zorlamadan, yaşamınız içine dahil edebileceğiniz gerçekçi bir egzersiz planı oluşturun ve buna sadık kalmayı deneyin.
Özetle, kısa süreli bir yeme programına uymak, kalıcı bir çözüm olmayacaktır. Sağlıklı ve size iyi gelen bir kiloda kalmak için tüm hayatınıza yayılacak bazı değişikliklere ihtiyacınız olur. Psikolojik olarak doğru yapılanmaya geçtiğiniz anda, her şeyin daha doğal bir şekilde yerli yerine oturacağından emin olun.
Diğer Yazıları
Bilinçli farkındalıkla yemek
Bilinçli farkındalığı, en basit haliyle, anda kalabilme sanatı olarak tanımlayabiliriz. Zihnimizin geçmiş ya da gelecekle değil, içinde bulunduğumuz anda olması anlamına gelmektedir. “Keşke öyle yapmasaydım” ya da “istediğim gibi bir iş bulabilecek miyim” diye düşünürken, yaşadığımız an elimizden akıp gider; hakkını vererek yaşamayı unutmuş oluruz. Bu durumun bir sürü olumsuz sonucu vardır. Biz şu an için yemek yeme alışkanlığımıza odaklanalım. Ne yediğimizin, ne kadar yediğimizin farkına bile varmadığımız onca öğünü şöyle bir değerlendirelim.
Devamını Oku 15.05.2021Sevgiyi göstermek
İlişkiler, genellikle başlarda heyecanın, duygu yoğunluğunun ve romantik sürprizlerin en yüksek noktasından başlar, zamanla bu eğri aşağılara iner. Uzun süredir birlikte olan çiftler arasında “Seni seviyorum, dememe gerek yok. Zaten biliyorsun.” gibi ifadeleri duymak daha olası bir hal alır. Aynı kişilerin, ilişkide heyecan kalmamasından yakınması aslında bir tutarsızlıktır. Duygularımızı göstermek, karşımızdaki kişiye hissettirmek, iki tarafa da iyi gelen, ilişkiyi besleyen ve heyecanı arttıran şeylerdir. Sevgimizi göstermek için neler yapabiliriz? Uzun ilişkiler için umut yok mu? Gelin bakalım.
Devamını Oku 10.05.2021Çocuklar ve merak
Bir çocuk için dünya yeni şeylerle doludur: tadılacak yemekler, tanışılacak insanlar, oynanacak oyunlar, görülecek yerler ve daha neler neler! Çocuk, hayatının kalan dönemlerinde olmayacak bir yoğunlukta dokunur, tadar, koklar, izler, dinler. Öğrenme macerası böylece sürer gider. Bu sürecin kalbinde ise merak vardır. Dünyayı keşfetmek için çocuğun tek ihtiyacı meraktır. Merak doğuştan gelir. Araştırmalar merak düzeyi yüksek çocukların öğrenme, öğrendiğini unutmama ve okulda başarı oranları açısından diğerlerinden daha ileride olduklarını göstermektedir. Peki çocuktaki merakı desteklemek için neler yapabiliriz?
Devamını Oku 25.04.2021