Sağlık anksiyetesi
Sağlık anksiyetesi, aşırı derecede ve mantık dışı bir şekilde, ciddi bir sağlık sorununa sahip olunduğuna dair duyulan endişedir. Halk arasında “hastalık hastası” olarak nitelendirilen insanlar, sağlık anksiyetesi yüksek insanlardır. Kişi sürekli olarak hastalık belirtileri gösterdiğine inanır ve bu konuda endişelenir. Bazı durumlarda ise kişi, gösterdiği sıradan fiziksel belirtileri ciddi hastalık belirtileri olarak yorumlar ve doktorlar aksini söylese de ikna olamaz.
Bu kişiler için pandemi şartlarının durumu hiç de kolaylaştırmadığını söyleyebiliriz. Hepimiz ister istemez vücudumuzu daha çok dinler olduk; öksürük, ateş, halsizlik gibi çeşitli belirtilere karşı aşırı bir hassasiyet geliştirdik. Peki hepimiz sağlık anksiyetesi mi geliştirdik toplum olarak? Bu noktada birkaç unsuru gözden geçirmekte fayda var. Öncelikle, olağandışı durumlara verilen olağandışı tepkiler kesinlikle olağandır. Bir virüs, uyandığımız andan itibaren gündemimizin bir parçasını oluşturuyorsa, elbette zihnimiz hastalık konusuyla meşgul olacaktır. Ayrıca belirli bir düzeye kadar kaygı, aslında faydalı bir şeydir. Bizi erken önlem almaya, sağlığımız için gerekli adımları atmaya iter.
Bedensel belirtiler gösterdiğinize inanıyorsanız, elbette hasta olduğunuzdan endişelenebilirsiniz. Belki doktora görünmek isteyebilirsiniz. Farklı olarak; sağlık anksiyetesi yüksek kişilerde duyulan stres, gündelik hayatı sekteye uğratacak düzeydedir. Doktorlar veya yapılan tahliller kişiye hasta olmadığını belirtse de, o hissettiği (ya da hissettiğini düşündüğü) belirtiler yüzünden aşırı bir stres içerisinde olmaya devam eder. Bu endişe hali o kadar etkilidir ki iş/okul hayatını ve ikili ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.
Sağlık anksiyetesine ne sebep olur? Neden bazı insanlar sorun yaşamazken bazıları bu durumdan her anlamda etkilenmektedir? Eğer sağlık anksiyetesi yüksek bir insansanız, muhtemelen genel olarak bedensel hislerinizi yorumlama konusunda çok başarılı değilsiniz. Örneğin aslında uzun süredir bir şey yemediğiniz için hissettiğiniz hafif bir baş ağrısını, beyninizle ilgili korkunç bir hastalığın belirtisi olarak yorumlama eğiliminde olabilirsiniz.
Bir başka etken, aile bireyleriniz arasında sağlık anksiyetesi yüksek birisinin varlığıdır. Özellikle çocukken hayatınızda sürekli hastalık endişesi duyan birisi olmuşsa, siz de bu eğilimde olabilirsiniz. Ya da küçükken ağır bir hastalık geçirdiyseniz, bedensel belirtiler sizin için diğer insanlara göre daha korkutucu olabilir. Sağlık anksiyetesinin yaş ilerledikçe arttığını gösteren araştırmalar da mevcut.
İyi haber; tüm bu faktörler sizin geçerli olsa bile, sağlık anksiyetesi konusunda yapabileceğiniz şeyler var. Eğer durum fazla zorlayıcı bir noktaya geldiyse, psikoterapiden faydalanmayı düşünebilirsiniz. Sağlık inançlarınızı ve sizi neyin kaygılandırdığını tespit etmek, güzel bir başlangıç olacaktır. Bedensel duyularınızı yorumlama şeklinizi, daha sağlıklı alternatif yollarla değiştirmek de durumu hafifletecektir. Endişelerinizin sizi ve davranışlarınızı nasıl etkilediği konusunda farkındalık kazanarak ilerleyebilirsiniz. Kendinize ve sevdiklerinize zaman ayırmak ve ilişkileriniz üzerinde çalışmak da faydalı olacaktır. Son olarak, altta yatan depresyon veya kaygı bozuklukları gibi farklı bir ruhsal soruna sahip olup olmadığınızın araştırılması da önemlidir. Sorunu doğru tanımlamak, çözümün önemli adımları arasında yer alır. Yalnız olmadığınızı, çaresiz olmadığınızı unutmayın yeter!
Diğer Yazıları
Bilinçli farkındalıkla yemek
Bilinçli farkındalığı, en basit haliyle, anda kalabilme sanatı olarak tanımlayabiliriz. Zihnimizin geçmiş ya da gelecekle değil, içinde bulunduğumuz anda olması anlamına gelmektedir. “Keşke öyle yapmasaydım” ya da “istediğim gibi bir iş bulabilecek miyim” diye düşünürken, yaşadığımız an elimizden akıp gider; hakkını vererek yaşamayı unutmuş oluruz. Bu durumun bir sürü olumsuz sonucu vardır. Biz şu an için yemek yeme alışkanlığımıza odaklanalım. Ne yediğimizin, ne kadar yediğimizin farkına bile varmadığımız onca öğünü şöyle bir değerlendirelim.
Devamını Oku 15.05.2021Sevgiyi göstermek
İlişkiler, genellikle başlarda heyecanın, duygu yoğunluğunun ve romantik sürprizlerin en yüksek noktasından başlar, zamanla bu eğri aşağılara iner. Uzun süredir birlikte olan çiftler arasında “Seni seviyorum, dememe gerek yok. Zaten biliyorsun.” gibi ifadeleri duymak daha olası bir hal alır. Aynı kişilerin, ilişkide heyecan kalmamasından yakınması aslında bir tutarsızlıktır. Duygularımızı göstermek, karşımızdaki kişiye hissettirmek, iki tarafa da iyi gelen, ilişkiyi besleyen ve heyecanı arttıran şeylerdir. Sevgimizi göstermek için neler yapabiliriz? Uzun ilişkiler için umut yok mu? Gelin bakalım.
Devamını Oku 10.05.2021Kilo yönetiminde psikolojik etkenler
Obezite, çağımız için ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Obeziteye bağlı fiziksel ve ruhsal hastalıkların maliyeti günden güne artmaktadır. Çeşitli yeme programlarının, diyet uzmanlarının popülerliği de bu sebeple şaşırtıcı değildir. Diyet seçenekleri sonsuz gibi... Sonuç alma garantili! Ancak asıl önemli olan, sizin için doğru ve sağlıklı kiloyu hedeflemeniz ve o kiloya ulaştığınızda da bunu koruyabilmenizdir.
Devamını Oku 03.05.2021