hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uzman Psikolog Irmak Atak Uzman Psikolog Irmak Atak

    Siz ve Kendiniz

    06.02.2021 Cumartesi | 15:07Son Güncelleme:

    Çok önemli bir ilişkidir kendinizle olan ilişkiniz. Aşırı sevmek, fazla yüceltmek, az sevmek, yok saymak veya özen göstermemek başınıza türlü işler açabilir. Mutlu bireyler olmamız, en başta kendimizle olan ilişkimize bağlıdır. Bu ilişkinin olmazsa olmazı da öz şefkattir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kendine iyi bak, güzel bir dilektir. Ama kimse bize bunu nasıl yapacağımızı söylemez. Aslında zaten oldukça bireysel bir yolculuktur kendine iyi bakma süreci. İçinde bulunduğunuz anda, bedensel ve ruhsal olarak nelere ihtiyacınız olduğu, size neyin iyi geleceği gibi soruların cevapları son derece özneldir. Yine de, bilimsel araştırmalarca desteklenen ortak noktaları öz şefkat altında toplamak mümkündür.

     Öz şefkat;  kendimize duymamız gereken şefkat… Bir noktada kişinin, kendisinin en iyi dostu olmasıdır öz şefkat. Bunun ilk adımı, nezaket ve anlayıştır. Sevdiğiniz bir dostunuzun bir hata yaptığını düşünün. Ona “Sürekli hata yapıyorsun. İşe yaramaz birisin!” mi derdiniz? Yoksa tek bir hatanın onu tanımlamayacağını, düzeltmek için çabalamasının yeterli olduğunu mu söylerdiniz? Anlayışla mı yaklaşırdınız? Ne gariptir ki, söz konusu kendimiz olduğunda, genellikle en acımasız halimize bürünürüz. Ufacık konulardan genellemelere gideriz. İç sesimiz bize güzel şeyler söylemez. Oysa biz de, dostlarımız kadar, hoş görülmeyi ve cesaretlendirilmeyi hak ediyoruz. Bu hayatta hiçbir zaman son bulmayan tek ilişkimiz, kendimizle olan ilişkimiz. Bu ilişki, özen göstermeye değer. O halde, hata yaptığımızda kendimize de aynı şefkatli dili kullanmayı alışkanlık haline getirelim. Değişmek ve gelişmek için sürekli kendimizi eleştirmek zorunda değiliz. Hatalarımızı fark etmemiz, kabul etmemiz ve değişim için istek göstermemiz yeterli.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Öz şefkatin bir diğer unsuru, duygularımıza bilinçli farkındalıkla yaklaşmamızdır. Hayatta bazen hayal kırıklıkları, yılgınlıklar bizi bulabilir. İşler istemediğimiz şekilde gelişebilir. Böyle zamanlarda, hiçbir duygumuzu görmezden gelmemeliyiz. Yaşadığımız her duygunun bir anlamı var; hayatımızda bir yeri var. Çok mu üzgünsünüz veya çok mu öfkelisiniz? Bunu ele almanın doğru şekli, duyguyu bastırmak değildir. Duyguya kulak vermektir. Eğer bir duygu kapımızı çalmışsa, bir sebebi vardır. Duygumuza odaklanmalı, onu doğru şekilde ele almalıyız. Neden geldi, neden bizimle, neden şimdi? Hissettiklerimizi yargılamak yerine, olduğu gibi kabullendiğimiz zaman, tüm bu soruların cevaplarını bulabiliriz. Ancak ondan sonra iyileşmeye başlayabiliriz.

    Son olarak; yaşadığımız olumsuzluklar veya yaptığımız hatalar karşısında, kendimizi yalnızlığa sürüklemeden ilerlemeliyiz. “Bu benim başıma nasıl gelir? Neden ben?” dediğimizde, aslında yaşadığımız acıyı tek başımıza göğüslediğimizi varsayıyoruz. Bu düşünce şekli, hayatta yapayalnızmışız ve böyle bir hatayı sadece biz yapmışız gibi hissetmemize sebep olur. Oysa tüm insanlar acı çeker. Hatalar yapar. Benzer acılar yaşarız, benzer şekilde de üstesinden gelebiliriz. Diğer insanların mükemmel hayatlar yaşadığı ve asla hata yapmadığı fikri doğru değildir. Yalnız değiliz. Mükemmel değiliz. Sadece insanız. O halde, durmadan kurulup dağılan bu yaşam karmaşasında, kendinize de uğrayın arada bir.