Uğur Hakan Hacıoğlu: Müzikal hayat tıpkı bireysel yaşamlarımızda olduğu gibi önemli kırılma noktalarından oluşuyor. Müzikal hayatlarınızın birbiriyle kesişimi nasıl gerçekleşti? Ortak paydada buluşmanın sizlere en büyük katkısı ne oldu?
Uğur Ateş: Okulda başladı aslında bizim müzik adına sohbetlerimiz beraber bir şeyler çalıp takılmamız, ortak paydada buluşmamız hayat standartlarımızı yükseltti arkadaş çevremiz müzisyen tanıdıklarımız ister istemez çoğaldı, bu durum hem Serhat’a hem de bana çok fayda sağladı.
U.H.H.: Grubun ismi İkilem… Sıklıkla isminin hikayesi sorulsa da aslında temel soru bazen gözden kaçıyor. Müzikal ortaklığınız içinde en çok hangi konuda ikilem yaşıyorsunuz?
Serhat Karan: Kayıt sürecinde stüdyoda en çok ikilem yaşıyoruz aslında. Bazen ikimiz de aynı fikirde olmamıza rağmen, katılmadığımız fikirle alakalı “Ya öylesi daha iyiyse” diye ikilemler yaşıyoruz.
U.H.H.: Global bazı krizler bazı noktalarda da fırsatları doğurur. İkilem’in çalışmalarının dinleyici ile buluşması pandemi sürecine denk gelmişti. Herkesin bireysel yalnızlığına çekildiği süreçte çalışmalarınızı dinleyici ile buluşturmaya başladınız. Bu süreçle ilgili sizce o dönemki yalnızlıklara çalışmalarınız özelinde bir yakınlık mı hissedildi?
U.A.: Kesinlikle öyle oldu, hepimiz bütün dünya bir çıkış yolu arıyordu. Biz de hiç tecrübe etmediğimiz günler yaşıyorduk, zaten öncesinde şarkılar hazırdı az çok, pandemide beklemek istemedik, iyi de etmişiz sanırım. O dönemde tanındık.
U.H.H.: Önceki sorumdan hareketle dinleyicilerin çalışmalarınıza geri dönüşlerini nasıl değerlendirirsiniz?
S.K.: Çok güzel. Gerek sosyal medyadan gerek konserlerden bu reaksiyonu alıyoruz. Çok şey borçluyuz onlara, hepsinin farklı farklı şarkılarda yaşadığı hissiyatlar var, farklı bir bağ var aramızda.
U.H.H.: Son yıllarda müzikal grupların sayısında artışlar meydana geldi. Bu artışın temeline indiğimiz zaman sizce nasıl bir sonuca varırız?
U.A.: Kolektif müzik her zaman yaratıcılığı geliştiren bir şey, beraber aynı müzik zevklerini paylaştığın arkadaşlarla oturup ortaya bir şeyler çıkarmaya çalışıyorsun. Bu çok kıymetli bir yolculuk... Dostluk, paylaşmak müziğin dışında da farklı duygular barındırıyor.
U.H.H.: Mayıs başında “Kördüğüm” dinleyici ile buluşmuştu. Artık çalışmalarınızın yakalamış olduğu çizgi sayesinde sizlere ait olduğu isminiz geçmese de hissediliyor. Bir yerde ritim duyulduğunda Serhat Karan’ın sesini bekliyorum. Bunun dinleyici özelinde yakalanmış olması oldukça büyük bir başarı. Modern – gelenek, doğu – batı gibi ikiliklerden oldukça verimli besleniyorsunuz. Birbirinden farklı türleri müziğinizde özümseyip insanlara sunarken nelere dikkat ediyorsunuz?
S.K.: Çok teşekkürler bu arada. Evet İkilem çizgisi oturdu ses olarak… Bundan sonra değişmeyecek diye bir durum yok tabi, şarkılar ilk prova edildiği anda ya da evde uğraşırken nasıl tınlıyorsa en son aşamada da çok dokunmuyoruz aslında. Farklı türler meselesi de küçüklüğümüzden beri dinlediğimiz apayrı soundlar var sanırım bunların yansıması.
U.H.H.: Kısa bir süre önce “İbrahim Erkal Hürmet – II” isimli ahde vefa projesi kapsamında “Burnumda Tutuyorsun” şarkısını yorumladınız. Bu tür projelerin genç kuşaklara müziğin geçmişi özelinde katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
U.A.: Mesela az önceki soruya da cevap olsun, İbrahim Erkal’da bu skalada yer alıyor. Ne kadar insana ulaşabiliyorsa ne mutlu bize… Biz kendi duymak istediğimiz formda bir cover yaptık. Bir de böyle dinlemek isteyen varsa, buyursun.
U.H.H.: Bir müzisyen aynı zamanda eski zamanın kıymetli bir dinleyicisidir. Müzikal anlamda profesyonel hayatınız başlamadan evvel dinleyici olduğunuz süreç ile günümüz müzik piyasası arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
S.K.: Klişe olacak ama dijital fark en hissedilir durum herhalde. Herkes bu duruma ayak uydurmaya çalışıyor. Üretim sıklığı da büyük bir devrime uğradı. Haftalık şarkı sayısı çok arttı. Ben hala dinleyici olduğum dönemdeki duygularımı korumaya çalışıyorum imkansız olsa da…
U.H.H.: Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?
U.A.: Kesinlikle. Biraz da kartvizit gibi oldu müzisyenler için... Bunu doğru kullananlar artıya geçiyordur tabi.
U.H.H.: Geleceğe dair projelerinizden bahsetmek gerekirse… Yakın zamanda gerçekleşecek yeni projeleriniz var mı?
S.K.: Albüm sürecindeyiz, stüdyodayız konserler dışında. Sonbaharda 4 şarkılık EP planlıyoruz, onun heyecanı var.
U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?
U.A.: Herkese selam, sana da çok teşekkür ederiz. Her zaman bu kadar kaliteli sorularla karşılaşamayabiliyoruz, sevgiler…
Uğur Hakan Hacıoğlu: Müzikal hayat tıpkı bireysel yaşamlarımızda olduğu gibi önemli kırılma noktalarından oluşuyor. Müzikal hayatlarınızın birbiriyle kesişimi nasıl gerçekleşti? Ortak paydada buluşmanın sizlere en büyük katkısı ne oldu?
Uğur Ateş: Okulda başladı aslında bizim müzik adına sohbetlerimiz beraber bir şeyler çalıp takılmamız, ortak paydada buluşmamız hayat standartlarımızı yükseltti arkadaş çevremiz müzisyen tanıdıklarımız ister istemez çoğaldı, bu durum hem Serhat’a hem de bana çok fayda sağladı.
U.H.H.: Grubun ismi İkilem… Sıklıkla isminin hikayesi sorulsa da aslında temel soru bazen gözden kaçıyor. Müzikal ortaklığınız içinde en çok hangi konuda ikilem yaşıyorsunuz?
Serhat Karan: Kayıt sürecinde stüdyoda en çok ikilem yaşıyoruz aslında. Bazen ikimiz de aynı fikirde olmamıza rağmen, katılmadığımız fikirle alakalı “Ya öylesi daha iyiyse” diye ikilemler yaşıyoruz.
U.H.H.: Global bazı krizler bazı noktalarda da fırsatları doğurur. İkilem’in çalışmalarının dinleyici ile buluşması pandemi sürecine denk gelmişti. Herkesin bireysel yalnızlığına çekildiği süreçte çalışmalarınızı dinleyici ile buluşturmaya başladınız. Bu süreçle ilgili sizce o dönemki yalnızlıklara çalışmalarınız özelinde bir yakınlık mı hissedildi?
U.A.: Kesinlikle öyle oldu, hepimiz bütün dünya bir çıkış yolu arıyordu. Biz de hiç tecrübe etmediğimiz günler yaşıyorduk, zaten öncesinde şarkılar hazırdı az çok, pandemide beklemek istemedik, iyi de etmişiz sanırım. O dönemde tanındık.
U.H.H.: Önceki sorumdan hareketle dinleyicilerin çalışmalarınıza geri dönüşlerini nasıl değerlendirirsiniz?
S.K.: Çok güzel. Gerek sosyal medyadan gerek konserlerden bu reaksiyonu alıyoruz. Çok şey borçluyuz onlara, hepsinin farklı farklı şarkılarda yaşadığı hissiyatlar var, farklı bir bağ var aramızda.
U.H.H.: Son yıllarda müzikal grupların sayısında artışlar meydana geldi. Bu artışın temeline indiğimiz zaman sizce nasıl bir sonuca varırız?
U.A.: Kolektif müzik her zaman yaratıcılığı geliştiren bir şey, beraber aynı müzik zevklerini paylaştığın arkadaşlarla oturup ortaya bir şeyler çıkarmaya çalışıyorsun. Bu çok kıymetli bir yolculuk... Dostluk, paylaşmak müziğin dışında da farklı duygular barındırıyor.
U.H.H.: Mayıs başında “Kördüğüm” dinleyici ile buluşmuştu. Artık çalışmalarınızın yakalamış olduğu çizgi sayesinde sizlere ait olduğu isminiz geçmese de hissediliyor. Bir yerde ritim duyulduğunda Serhat Karan’ın sesini bekliyorum. Bunun dinleyici özelinde yakalanmış olması oldukça büyük bir başarı. Modern – gelenek, doğu – batı gibi ikiliklerden oldukça verimli besleniyorsunuz. Birbirinden farklı türleri müziğinizde özümseyip insanlara sunarken nelere dikkat ediyorsunuz?
S.K.: Çok teşekkürler bu arada. Evet İkilem çizgisi oturdu ses olarak… Bundan sonra değişmeyecek diye bir durum yok tabi, şarkılar ilk prova edildiği anda ya da evde uğraşırken nasıl tınlıyorsa en son aşamada da çok dokunmuyoruz aslında. Farklı türler meselesi de küçüklüğümüzden beri dinlediğimiz apayrı soundlar var sanırım bunların yansıması.
U.H.H.: Kısa bir süre önce “İbrahim Erkal Hürmet – II” isimli ahde vefa projesi kapsamında “Burnumda Tutuyorsun” şarkısını yorumladınız. Bu tür projelerin genç kuşaklara müziğin geçmişi özelinde katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
U.A.: Mesela az önceki soruya da cevap olsun, İbrahim Erkal’da bu skalada yer alıyor. Ne kadar insana ulaşabiliyorsa ne mutlu bize… Biz kendi duymak istediğimiz formda bir cover yaptık. Bir de böyle dinlemek isteyen varsa, buyursun.
U.H.H.: Bir müzisyen aynı zamanda eski zamanın kıymetli bir dinleyicisidir. Müzikal anlamda profesyonel hayatınız başlamadan evvel dinleyici olduğunuz süreç ile günümüz müzik piyasası arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
S.K.: Klişe olacak ama dijital fark en hissedilir durum herhalde. Herkes bu duruma ayak uydurmaya çalışıyor. Üretim sıklığı da büyük bir devrime uğradı. Haftalık şarkı sayısı çok arttı. Ben hala dinleyici olduğum dönemdeki duygularımı korumaya çalışıyorum imkansız olsa da…
U.H.H.: Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?
U.A.: Kesinlikle. Biraz da kartvizit gibi oldu müzisyenler için... Bunu doğru kullananlar artıya geçiyordur tabi.
U.H.H.: Geleceğe dair projelerinizden bahsetmek gerekirse… Yakın zamanda gerçekleşecek yeni projeleriniz var mı?
S.K.: Albüm sürecindeyiz, stüdyodayız konserler dışında. Sonbaharda 4 şarkılık EP planlıyoruz, onun heyecanı var.
U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?
U.A.: Herkese selam, sana da çok teşekkür ederiz. Her zaman bu kadar kaliteli sorularla karşılaşamayabiliyoruz, sevgiler…