hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Başbakan Erdoğan Alevi iftarında

    Başbakan Erdoğan Alevi iftarında
    expand

    AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun düzenlediği "Muharrem Ayı İftarı"na Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Erdoğan, konuşmasında birlik mesajı verdi.

    Feshane Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi'ndeki iftarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın salona girmelerinin ardından mersiye ve sofra duası yapıldı.

    Erdoğan çifti ile Reha Çamuroğlu ve eşi Meltem Çamuroğlu, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fermani Altun ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu aynı masada iftar yaptı.

    Yemeğe, Devlet bakanları Said Yazıcıoğlu ve Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Fener Rum Patriği Bartholomeos, İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın yanı sıra çok sayıda AK Partili milletvekili ile Alevi cemaati temsilcileri katıldı.

    İftarda konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum, bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler" dedi.

    Konuşmasına, "Sevgili canlar, değerli kardeşlerim" diye başlayan Başbakan Erdoğan, "Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem'in 10'uncu gününde, diğer adıyla Aşura gününde siz can kardeşlerimle, gönül dostlarımla bir arada olmaktan, yüz yüze hasbihal etmekten büyük mutluluk duyduğumu ifade ediyor, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum" dedi.

    Bundan tam 1369 yıl önce bugün Kerbela'da insanlık tarihinin en acı olaylarından birinin yaşandığını belirten Erdoğan, başta İmam Hüseyin olmak üzere Peygamber'in aile fertlerinin yani Ehli Beyt'ten bazı önemli şahsiyetlerin Kerbela'da önce açlık ve susuzlukla işkenceye maruz kaldığını, ardından da menfur bir şekilde şehit edildiğini anlattı.

    "Mazlum ve maktul Hüseyin Efendimizi de burada bir kez daha rahmetle anıyorum" diyen Başbakan Erdoğan, Peygamber'in, torunları İmam Hasan ve İmam Hüseyin'i 'arşın iki yanına asılmış küpeler' olarak tarif ettiğini söyledi.

    Başbakan Erdoğan, insanlık tarihinin tartışmasız bu en acı ve korkunç katliamının izleri ve etkilerinin yaklaşık 1369 yıl boyunca bu topraklardan hiç silinmediğini ifade etti.

    "Kerbela'yı yüreklerimizde taşıyoruz"

    Erdoğan, "Peygamberimizin torununa reva görülen muamele, 1369 yıl boyunca bu toprakların her karışında, her bir Müslüman'ın hanesinde yankılandı durdu. Yine ne acıdır ki o günden itibaren bu bölgede kan, gözyaşı, matem ve acı hiç eksik olmadı. Değerli can dostlarım, bugün Gazze'de hepimizin içini burkan, yüreğimizi parçalayan, gözyaşlarımızı sel olup akıtan manzara, Kerbela'nın bir izdüşümü değil midir? Irak'ta yaşadığımız acı, Kerbela'nın bugüne yansıyan bir örneği değil midir? Tarih boyunca ve bugün insanları birbirine düşüren, birbirine düşman eden, işi savaşa, çatışmaya kadar götüren, Kerbela'nın anlaşılmaması değil midir? Hüseyn-i mazlum, bu ümmetin arasına nifak girmesin diye mübarek bedenini siper etmişti. O zaman bu ayrılık gayrılık nedir, bu bölünmüşlük nedir, bu sevgisizlik nedir?" diye konuştu.

    "Coğrafyanın bir köşesinde masum insanlar, çocuklar, kadınlar katledilirken, devletlerin çözüm üretmek yerine siyasi çekişmelerle uğraşmaları, nüfuz mücadeleleri içine girmeleri ne kadar doğrudur?" diye soran Başbakan Erdoğan, Kerbela'yı her an yüreklerinde taşıdıklarını vurguladı.

    "An be an, dem be dem Kerbelalar yaşamaktan bizar hale geldiklerini, yorgun düştüklerini, enerjilerini heba ettiklerini" kaydeden Erdoğan, bu toprakların, bu coğrafyanın, sevgi ve hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün doğduğu, yeşerdiği ve dünyaya örnek teşkil ettiği topraklar olduğunu vurguladı.

    Başbakan Erdoğan, "Bizim Peygamber efendimizden duyduğumuz budur. Bizim İmam Ali'den aldığımız öğüt budur. Bizim 12 İmam'dan aldığımız nasihat budur. Mevlana'nın, Yunus'un, Pir Sultan'ın, Hünkar Hacı Bektaş'ın bize anlattığı budur" diye
    konuştu.

    Aşık Veysel'in 'Yezid nedir, ne kızılbaş?/Değil miyiz hep bir kardaş?/Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi" sözlerini anımsatan Başbakan Erdoğan, erenlerden, aşıklardan duydukları, bildikleri, bellediklerinin bu olduğunu söyledi.

    Başbakan Erdoğan, Ali Ekber Çiçek, Aşık Mahsuni Şerif ve Aşık Veysel'in, Fuzuli, Nedim, Yunus Emre, Karacaoğlan, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet gibi ortak ses ve nefes olduğunu belirtti.

    "Ayrımcılık içinde olmadık"

    Erdoğan, "Her zaman söylüyorum; kalplerimizi soğutmaya, senlik benlik davasıyla gönüllerimizin ayrışmasına, hoyratı değişten, nefesi ilahiden, mersiyeyi kasideden, horonu halaydan ayrı gayrı düşürmeye kimse muvaffak olamadı, olamayacaktır. İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum; bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler" dedi.

    Başbakan Erdoğan, "Ne diyor Hacı Bektaş Veli; 'İncinsen de incitme...' Pir Sultan Abdal yüzyıllar öncesinden evrensel bir mesajı kalplerimize yazıyor; 'Koy sana kötü desinler/Her ayıbına gülsünler/Her gün gıybetin kılsınlar/İncinme gönül incinme'. Bu anlayışla, bu düsturla, bu hoşgörüyle biz bugünlere ulaştık. Provokasyonlar, kirli tezgahlar, marjinal anlayışlar, fanatik yaklaşımlar, bu birlik beraberliği, kardeşliği zedeleyemedi, bundan sonra da zedeleyemeyecektir. Öyleyse yapmamız gereken, gözlerimize mil çeken, gözlerimize perde çeken öfkeyi, nefreti, kini aramızdan dışlamaktır" diye konuştu.

    Herkesin, sen-ben ayırımı yapmadan, senlik-benlik kavgasına düşmeden, geniş Türkiye ailesinin bir ferdi olarak, onur ve gururla yaşamını sürdüreceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, herkesin demokratik, hür ve özgür bir ülkenin vatandaşları olduğunu kaydetti.

    Hükümet olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin 780 bin kilometre karesinde, 70 milyon vatandaşın her birine eşit mesafede olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, hizmet üretirken, hizmet götürürken asla ve asla ayrımcılık içinde olmadıklarını ve olamayacaklarını kaydetti.

    Başbakan Erdoğan, "Bu köy şu partiye oy vermişti", "Bu ilçe şu etnik kökene sahip", "Bu il şu mezhebin mensubu" gibi çağ dışı, insanlık dışı uygulamaları ellerinin tersiyle ittiklerini ifade ederek, hangi etnik kökenden, mezhepten, meşrepten, bölgeden olursa olsun "Önce insan", "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" dediklerini, ayrım gözetmeden tüm insanlara hizmet götürmenin gayreti içinde olduklarını anlattı.

    Bu nedenle, göreve geldiklerinden beri en büyük mücadeleyi mafyalarla ve çetelerle verdiklerini, vermeye devam edeceklerini belirten Erdoğan, ancak, asla ve asla bütün sorunları çözdükleri iddiasında da olmadıklarını söyledi.

    Başbakan Erdoğan, her alanda daha kat edilecek uzun bir mesafe olduğunu, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ve ekonomi noktasında daha yüksek hedefleri bulunduğunu aktardı.

    "Alevilik dersi için istişareye açığız"

    Başbakan Erdoğan, eğitim noktasında da şu an yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını, Milli Eğitim Bakanlığı'nın konuyla ilgili somut ve bu ülkede on yıllardır yapılmayan bir adım attığını, bir düzenleme yaparak Aleviliğin de öğrenime dahil edilmesini sağladığını söyledi.

    Bu düzenlemeler hayata geçirilirken sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yapıldığını ifade eden Erdoğan, şu an Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında Aleviliğe 32 sayfa yer ayrılmış durumda olduğunu belirtti.

    Burada yer alan bilgilerin, öğretilerin niteliğine ilişkin bir tartışma varsa, bunların yeniden düzenlenmesinde kendileri için bir beis olmadığını kaydeden Erdoğan, neticede bunun bir uzmanlık işi olduğunu söyledi.

    Buradaki amacın, hiçbir sosyal kesimi rencide ve mağdur etmeden, töhmet altında bırakmadan, dengeli, sağlıklı bir öğretim çabası sergilemek olduğuna işaret eden Erdoğan, burada sorun varsa, daha ileri bir adım atmak gerekiyorsa, bunu istişareyle, karşılıklı fikir alışverişiyle düzenleyerek, gerekli adımları atacaklarını bildirdi.

    Başbakan Erdoğan'a, konuşmasının ardından Abdal Musa Kültürünü Tanıtma ve Araştırma Vakfı üyeleri tarafından Antalya'nın bir köyünden getirilen elma hediye edildi.

    Çamuroğlu: "Türkiye kabuk değiştiriyor"

    AK Parti İstanbul Milletvekili ve Abdal Musa Kültürünü Tanıtma ve Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Reha Çamuroğlu, "Türkiye her nesneyi ve özneyi kendi adıyla çağırmaya başlıyor. Varlıklara sahte adlar takmıyor. Adları gizlemeye çalışmıyor. Onları kendi adlarıyla çağırıyor. Türkiye kabuk değiştiriyor" dedi.

    Çamuroğlu, geçen yıl ilki gerçekleştirilen iftarın artık gelenekselleştiğini söyledi.

    Salonda bulunanlara, "Aleviler, Sünniler, Bektaşiler, Caferiler, sizler Türkiye'nin inanç tayfının bütün güzellikleri, hoş geldiniz" diye seslenen Çamuroğlu, geçen yıl düzenlenen iftardan bu yana yaşanan gelişmeleri tüm Türkiye'nin takip ettiğini kaydetti.

    Çamuroğlu, "(İşte kuş) dediler bizlere, tuttuk. (Olmadı) dediler, (ağzınızla tutacaksınız). Ve şimdi bizler kuşları ağzımızla tutmaya başladık. Fakat işin ilginç yanı, hepimiz başladık bu işi yapmaya. Yakında milletçe ağzımızla kuş tutarsak hiç şaşırmayacağız" şeklinde konuştu.

    Son dönemde özellikle TRT'de yaşanan bazı değişimlere de dikkati çeken Çamuroğlu, "Olan biten şu; Türkiye her nesneyi ve özneyi kendi adıyla çağırmaya başlıyor. Varlıklara sahte adlar takmıyor. Adları gizlemeye çalışmıyor. Onları kendi adlarıyla çağırıyor. Türkiye kabuk değiştiriyor. Demokratikleşiyor ve demokratikleşmenin doğal sancılarını, bazen acemiliklerini, bazen de sürecin gel-gitlerini yaşıyor. Artık ana akım yatağına oturuyor. Alevilikle ilgili ve Alevi vatandaşların sorunlarıyla ilgili de böyle olacak" dedi.

    Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına geri alınması konusuna da değinen Çamuroğlu, "Neden oldu bunlar? Geçmişte neden olmadı? Yapabilmek için siyasi irade gerekiyordu da ondan oldu. Buradan Sayın Başbakan'a teşekkür ediyorum. Siyaset adamlarının kulaklarına fısıldanan 'bu sorun çözülemez' nasihatlerine kulak asmadığı için teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.

    Çamuroğlu, Alevilerin, Muharrem mateminin yanı sıra Gazzeli çocukların yasını da tuttuğunu dile getirerek, her duanın, her cemin sonunda söylenen "Allah, devletimizin kılıcını keskin eylesin" sözünü de anımsattı. Reha Çamuroğlu, devletin gücünün, vatandaşlarının birliği ve uyumundan doğduğunu kaydetti.

    İzzettin Doğan'dan Alevi sayısına gönderme

    Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan da dünyada yaşanan şiddet olaylarına işaret ederek, herkesin kendi adaletini zorla kabul ettirdiği bir dünyada yaşandığını söyledi.

    Yıllardır Alevilerin Anayasal haklarını istediğini ve bunu Aleviler ile Sünniler arasında yaratılmak istenen tüm düşmanlıklara rağmen oyuna gelinmemesi, barış içinde yaşamak için istediklerini anlatan Doğan, "70 milyonun içinde 25-30 milyona yakın Alevi kitlesi varsa, gerçi Diyanet İşleri Başkanı'na göre 7-8 milyondur ama..." dedi.

    Doğan, kısa bir süre önce Başbakan Erdoğan ile Dolmabahçe'deki ofisinde yaptığı görüşmede, Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu'nun Türkiye'de Alevilerin 30 milyon olmadığını dile getirdiğini, kendisinin ise 7-8 milyon da olmadıklarını söylediğini kaydederek, "Bu görüşmede, (Peki arasını bulalım) dedik. Devletin kendi insanlarının inançsal yapısını hala öğrenememiş devlet yöneticilerinin olması ciddi olarak düşünülmesi gereken bir şeydir, ama bunun telafisi de zor değildir" şeklinde konuştu.

    Doğan, Anayasa'nın 10. maddesinin hayata geçirilmesine çalıştıklarını kaydederek, "Anayasa'nın 10. maddesindeki hükmün açık olmasına rağmen, Sayın Başbakan siz de biliyorsunuz ki bu ülkede herkes yasalar önünde eşit değil. Eğer bir eşitlik olsaydı, bütün yurttaşlardan toplanan vergiler, sadece Sünni İslam'ın gelişmesi ve öğretilmesi için seferber edilir miydi? Devletin bütçesini oluşturan o rakamların içinde üçte biri oluşturan Alevi nüfusun verdiği vergi de vardır. Ama bir tek kuruş ne Alevi ne Caferi ne Hristiyan ne Musevi yurttaşlara gider. Yasalar önünde bir eşitlikten bahsetmek mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti, bu uygulamanın ayıbından bir an önce kurtulmalıdır" dedi.

    Alevilerin istekleri

    Doğan, Alevilerin isteklerini de şöyle sıraladı:

    "Bütçeden pay almak. Ders kitaplarına Alevi İslam anlayışını koymak da bizim için bütçe kadar önemli. Devlete ait televizyon kanalları ve radyolardan Alevi anlayışı ve ritüelleri ekranlara gelmeye başladı. Bunun belli bir düzene bağlanmasını ve Alevilerin Muharrem ayında kendi inanç bilgilerinin devletin kanallarında yer almasını istiyoruz.

    Bir diğer isteğimiz; Alevi-Bektaşi dedelerinin özlük haklarının hukuki bir statüye kavuşturulması. Cemevlerinin yapılmasına devlet katkısı istiyoruz. Camileri halkın yaptığı söyleniyor, ama camilere tahsis edilen arsalar kamunun emlakı. Sivas'ta 37 aydının öldüğü otelin binasının kamulaştırılarak halka tahsis edilen bir yere dönüştürülmesini istiyoruz. Ayrıca saz, tüm okullarda diğer tüm müzik aletleriyle birlikte kullanılır hale gelmeli. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı. Eğer kalkmazsa, bu dersler Alevi İslam anlayışının bilgileriyle donatılmalı."

    Kimler katıldı?

    Yemeğe, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve Reha Çamuroğlu'nun eşi Meltem Çamuroğlu, Devlet bakanları Said Yazıcıoğlu ve Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, AK Parti genel başkan yardımcıları Abdülkadir Aksu ve Egemen Bağış, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Fener Rum Patriği Bartholomeos, İstanbul Valisi Muammer Güler ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın yanı sıra çok sayıda AK Partili milletvekili ile Alevi cemaati temsilcileri katıldı.

    Bu arada, iftar menüsünde yer alan bilgiye göre, Muharrem orucu, Kurban Bayramı'nın birinci gününden başlayarak 20'nci günü akşamı niyet edilerek, tutulmaya başlanıyor.

    Muharrem orucuna ilaveten 3 günlük "Masum-u Pak Orucu" tutuluyor. 12 günlük Muharrem orucu ile birlikte 15 gün oruç tutulduktan sonra Muharrem ayının 13'üncü günü aşure dağıtılıyor.

    Muharrem ayında eğlence yapılmaması, bıçağa ve kesici aletlere el sürülmemesi, et yenilmemesi, Kerbela şehitlerinin susuzluğunu hissetmek için su içilmemesi gibi adetler bulunuyor. Bu nedenle Feshane'de verilen iftarda, masalarda su, bıçak ve menüde et yemeği yer almıyor.

    "İftar Lokması" olarak adlandırılan yemekte, iftariyelik tabağı, kremalı badem çorbası, peynirli su böreği, mevsim salata, enginar göbeğinde mantar graten, bademli pilav ve aşure servisi yapıldı.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow