hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Dünyayı gezmek için hayatlarını değiştirdiler

    Dünyayı gezmek için hayatlarını değiştirdiler
    expand
    KAYNAKGözde Akgüngör Pamuk / Cnnturk.com

    İki mühendis arkadaş, Özcan Bostancı ve İsmail Özger’in bir hayali vardı: “Dünyayı gezmek”. Hayal kurmakla yetinemeyeceklerini anladılar. Bir gün işlerinden istifa edip dünya turuna çıktılar. 13 ay süren gezi sırasında 26 ülke ve yaklaşık 100 şehir gezdiler.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başka türlü bir şey benim istediğim
    ne ağaca benzer, ne de buluta
    burası gibi değil gideceğim memleket
    denizi ayrı deniz,
    havası ayrı hava...

    Can Yücel’in o şiirini hepimiz okuduk, Yeni Türkü’nün şarkısını hepimiz dinledik. Ama pek azımız o memleketi merak edip yola çıktı. Tıpkı Özcan Bostancı ve İsmail Özger gibi. Bu iki mühendis hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezebilmek için işlerini güçlerini bıraktılar, yanlarına biraz para aldılar ve kendilerine bir rota çizdiler. Her günü birbirinden farklı bir heyecan yaşadıkları 13 aylık bu dünya turu sırasında toplam 26 ülke ve 96 şehir gezdiler.

    Geçen ay turlarını tamamlayarak memlekete dönen Bostancı ve Özger, bu macerayı cnnturk.com’a anlattılar.  

    Her şey nasıl başladı?

    Aslında dünya turu fikri bir anda ortaya çıkmadı. Üniversite yıllarında pek çok genç gibi biz de trenle Avrupa'da seyahat etmenin hayallerini kurardık ancak o zamanlar bu mümkün olmamıştı. Belki cesaretsizlik belki de maddi kaygılar yüzünden... Gezmek için çok fazla paraya ihtiyaç olduğunu düşünürdük. Oysa böyle olmadığını yıllar sonra anlayacaktık. Çalışmaya başladıktan sonra ilk yıllık iznimizde sırt çantalarımızı alıp yollara düştük ve bu macera bize yepyeni ufuklar açtı. Bu seyahati yine yıllık izinlerimizde yaptığımız Avrupa ve Güney Amerika seyahatleri takip etti. Güney Amerika'ya yaptığımız yolculuk sırasında okyanusları aşıp yepyeni bir kıtaya gelmek ve dünyanın sonu olarak tabir edilen Ushuaia'ya ulaşmak bizi çok heyecanlandırmıştı. Cesaretimiz doruk noktasına ulaşmıştı. Nitekim dünya turu hayali de bu topraklarda zihinlerimize düştü. Ancak bu kararı almak o kadar da kolay değildi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    En zor nokta da ailelerimizi ve arkadaşlarımızı ikna etmekti. Çünkü işten istifa edip, kurulu düzenimizi bir anda terkedip gitmek üstelik bunu dünyayı gezmek için yapmak pek alışılmış bir durum değil. Zaten bu karara başlangıçta ailelerimiz ve arkadaşlarımız da anlam veremedi. Özellikle ailelerimiz "bizim çocuklarımız neden normal değil?" sorusunu kendilerine sormuşlardır mutlaka. Ama sonrasında bize çok destek oldular. Yolda olduğumuz süre boyunca onların bizden daha çok zorlandığını söyleyebiliriz. Bizim ne yiyip ne içtiğimiz, nerelerde yatıp kalktığımız ve hatta çamaşırlarımızı nasıl yıkadığımız konusunda bile endişelendiler.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir de vize konusu var tabi. Türk vatandaşları için en büyük engellerden birisinin vize konusu olduğu düşünülür. Biz de öyle düşünüyorduk ve bu yüzden bazı ülkelerin vizelerini yola çıkmadan önce diğerlerini ise yolda almaya karar verdik. Buna rağmen bazı sıkıntılar yaşayabileceğimizi öngörüyorduk ancak bu sıkıntıların yolculuğumuza engel olacağını hiç bir zaman düşünmedik. Nitekim daha geziye bile başlamadan Almanya'dan almak istediğimiz Schengen vizesi  başvurumuz reddedildi ancak bu bizi yıldırmadı, yönümüzü değiştirip Doğu Avrupa üzerinden yolumuza devam ettik. Sonraları farkettik ki vizeyi yoldayken almak Türkiye'den almaktan çok daha kolaymış. Konsolosluklar Türkiye'de onlarca evrak isterken diğer ülkelerde yapılan vize başvurularında durum çok farklı, bir çok kez sadece fotoğraf ile vize başvurusunda bulunduk. Zaten pek çok ülke de Türk vatandaşlarından vize istemiyor ya da vizeyi sınır kapısında veriyor.

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bunun dışında başka hazırlıklar da yaptık. Örneğin temel fotoğrafçılık dersleri aldık, bir dizi sağlık kontrollerinden geçip gerekli aşılarımızı olduk. Yolcuktan bir süre önce de fiziksel çalışmalar yaparak zorlu seyahat koşullarına hazır hale gelmeye çalıştık. Bir yandan da yolculuk notlarımızı ve fotoğraflarımızı paylaştığımız www.baskaturlubirsey.com sitesini hazırladık.

    Bir gün işe giderken ertesi gün bir maceraya atılmak zor bir karar. Kırılma noktası nedir?
    Kırılma noktası hayatın dört duvardan ibaret olmadığını farkettiğimiz ve bu döngüyü kırmaya karar verdiğimiz an olsa gerek. Dünyayı gezmek pek çok kişinin hayali aslında. Bizim tek farkımız biraz daha cesur olmamız galiba. Bir kere karar verip yola çıktıktan sonra gerisi geliyor zaten.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ne kadar zaman, nereleri gezdiniz?

    Gezimiz Polonya'dan başladı. Baltıklar üzerinden Rusya'ya oradan da dört gün süren Transsibirya tren yolculuğu ile Sibirya'ya ve Moğolistan'a ulaştık. Kuzey Çin'den sonra Güney Kore ve Japonya'ya gittik. Buradan Güney Çin'e dönüp Tibet'e vardık. Himalayaları aşıp Nepal ve Hindistanı sonrasında da Güneydoğu Asya'da Tayland, Laos, Kamboçya, Malezya, Singapur ve Endonezya'yı gezdik. Sonrasında rotamızda Güney Amerika'da Arjantin, Şili, Bolivya, Peru, Ekvador, Kolombiya, Venezuela ve Brezilya vardı.
    Toplam 13 ay boyunca 26 ülke, 96 şehir gezip karadan yaklaşık 90.000 kilometre yaptık. 

     

    Bir plana göre mi hareket ettiniz yoksa yolda mı çizildi rota?

    Dünya turuna karar verdiğimizde görmek istediğimiz yerleri harita üzerinde belirleyip aradaki noktaları birleştirdik sadece. Rotamız da böylece oluşmuş oldu ancak yolda karşılaştığımız diğer gezginlerden ya da yerel halktan aldığımız tavsiyelerle rotamızda ufak değişiklikler oldu tabi ki. Zaten sıkı sıkıya bir plana bağlı kalmadan gönlünce gezmek en güzeli.

    Çok beğenip “ yerleşebilirim” dediğiniz yerler oldu mu?

    Uzakdoğu'yu her anlamda çok yaşanabilir bulduk. Özellikle Japonya, Güney Kore ve Singapur gerek sosyal yaşam, gerek kültür, gerekse naif ve kibar halklarıyla çok güzel ülkeler, bizim de aklımızın oralarda kaldığını söyleyebiliriz.

    Bunca zaman, bunca yolda sizi en çok şaşırtan ya da etkileyen ne oldu?

    Yolda iyi, kötü pek çok şey yaşadık, pek çok insanla tanıştık. Dolayısıyla bizi etkileyen, şaşırtan birden fazla olay oldu aslında. Güneydoğu Asya ülkesi Laos'u 10 gün boyunca eski model bir motorsiklet üzerinde gezdik. Yol boyunca ara yollara sapıp küçük köylere girdik, çocuklarla nehirlere atladık, şelalelerin altında yüzdük ve insanların masalarına konuk olduk. Ellerindeki imkansızlıklara rağmen insanların mutluluğu bizi çok etkiledi.  Çin'in güneyinde 3000 metrenin üzerindeki pirinç teraslarının bulunduğu ve yerel Hani halkının yaşadığı köyde hiç bir restoran bulunmadığı için aç kaldık. Aynı günün akşamında tüm köylülerin beraber yediği akşam yemeğinin tek yabancı konukları olmak sıradışıydı. Yine Çin'de çeşitli şehirlerde karşılaştığımız Uygurlar ile Türkçe iletişim kurmak bizi çok şaşırttı ve duygulandırdı. Ayrıca Tibet'te hac mevsiminde köylülerin kilometrelerce yolu dua ederek kutsal şehir Lhasa'ya gelmeleri ve tapınakların önlerinde gece gündüz dua edip ağlamaları gezimizin unutulmaz anları arasındaydı. Ve tabi ki kuzey Hindistan'da, Varanasi'de Hinduların Ganj nehri kıyısında her sabah gündoğumuyla tekrarladıkları ritüel de çok ilginçti. Bolivya'da Salar de Uyuni'yi, Peru'da Machu Picchu'yu görmekse paha biçilemez deneyimlerdi.

    Yolda olmak nasıl bir his? Yeni yerler keşfetmek, her an bir sürprizle karşılaşabilme ihtimali, yeni insanlarla tanışmak ya da işe gitmemek mesela. En çok hoşunuza giden ne?

    Bizi yollara çeken tam da bu olsa gerek. Her günün birbirine benzediği iş hayatının sıkıcı rutininden sıyrılıp her sabah farklı bir güne uyanmak tarif edilemez güzellikte bir duygu. Her gün yollarda olmak, yeni şeyler görmek, yeni şeyler öğrenmek bambaşka. Ama en güzeli yeni insanlarla tanışmak olsa gerek. Çok farklı kültürlerden, farklı sınıflardan, farklı milletlerden insanlarla tanışmak, onların hikayelerini paylaşmak ve onların hayatında bir parça olmak çok güzeldi.

     

    Seyahat masraflı bir iş. Hele de 13 ay sürerse... Nasıl finanse ettiniz? Çok birikim gerekiyor mu?

    Yol masraflarımızı kendimiz karşıladık. Çalışma hayatımız boyunca yaptığımız birikimlerin tamamını bu gezi için kullandık. Düşük bütçeyle gezdik. Bunun için zorunlu olmadıkça uçak kullanmadık, kara ve deniz yoluyla yolculuk ettik. Hatta Çin'den Güney Kore'ye ve Güney Kore'den Japonya'ya geçerken bile uçak kullanmayıp saatler süren feribot yolculukları yaptık. Arjantin ve Şili'de otostop ile binlerce kilometre gittiğimiz oldu. Kalmak için ucuz hostelleri tercih ettik. Mesela Çin'de bir gece konaklama için ortalama 5$ ödedik. Kimi zaman ise couchsurfing aracılığıyla bize evlerini açan insanlar sayesinde hiç para ödemeden kalabildik. Üstelik bu şekilde hostellerin ve ev sahiplerinin mutfaklarını kullanarak yemek yapma imkanımız oluyordu. Böylece yemek masraflarımız da düşmüş oldu. Zaten yemek yapma imkanı olmasa bile özellikle Asya'da yerel yemek çarşılarında bir kaç dolara doymak mümkün. Ancak bu durum Japonya ve Singapur gibi ülkelerde geçerli değil. Buralarda Çin'de ödediğimiz miktarların yaklaşık 5 katını ödemek durumunda kaldık.

    Siz pek çok insanın hayalini gerçekleştirdiniz. Bunu aklından geçiren ama cesareti olmayan ya da karar veremeyenlere ne önerirsiniz?

    Tur sırasında ve sonrasında benzer hayallere sahip pek çok kişiden aldığımız mesajlar aslında insanlara neyin engel olduğunu çok net gösteriyordu. Hemen herkesin temel kaygıları masraflar ve alışık olunan düzeni bırakıp gitmek. Bizim bu gezi sonrası öğrendiğimiz en önemli şey hiç bir şeyin imkansız olmadığı gerçeğiydi. Kısacası biraz cesaret sonrasında da sadece denemek ve yola çıkmak gerekiyor. Gerisi kendiliğinden gelecek zaten.

    Her gün başka bir yerde uyandınız, yerleşik düzene geçmek ne hissettiriyor?

    Doğrusu bu konuda epey zorlandığımızı söylemek gerekiyor, hala da yerleşik düzene alıştığımızı söyleyemeyiz. Şu aşamada günlük yaşama ait pek çok şeyin anlamsız geldiğini söylemek lazım. Dünya çok büyük, gezecek, görecek, öğrenecek çok şey var. Kendimizi günlük yaşam adını verdiğimiz kalıplara sokmak ne derece mantıklı, bilemiyoruz.

    Şimdi ne yapacaksınız?

    Bu sorunun cevabını aslında biz de hala arıyoruz. Kafamızda bundan sonrası için bazı planlar var elbet ancak bunları ne derece gerçeğe dökebiliriz bunu zaman gösterecek. Ama kesin olan tek şey tekrar ofis yaşamına dönmenin çok ama çok zor olduğu.

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow