hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Takipteki alacaklar 23.4 milyar liraya yükseldi

    Takipteki alacaklar 23.4 milyar liraya yükseldi
    expand

    BDDK Başkanı Mukim Öztekin, takipteki alacakların 4.4 milyar lira artarak, 23.4 milyar lira seviyesine yükseldiğini açıkladı.

    Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin sohbet toplantısına katılan Öztekin, bankacılık sektörünün 2012 yılı verilerini açıkladı.

    Bankacılık sektörünün toplam kredilerinin yılın üçüncü çeyreğinde gözlenen yavaşlamanın ardından son çeyrekte yüzde 5,2 artış göstererek tekrar ivme kazandığını ve Aralık 2012 itibarıyla 794,8 milyar lira seviyesine ulaştığını kaydeden Öztekin, 2011 yıl sonuna göre toplam 111,9 milyar lira artan kredilerin yıllık artış oranının 2011 yılının oldukça altında olduğunu, yüzde 16,4 gibi ılımlı bir düzeyde gerçekleştiğini söyledi.

    Kredilerde enflasyondan arındırılmış yıllık reel artışın ise yüzde 13,6 düzeyinde gerçekleştiğini ifade eden Öztekin, Haziran 2011'de Kurum tarafından yapılan ve genel kredi karşılıklarında artışa yol açan mevzuat değişikliğinin etkisinin 2011 yılının üçüncü çeyreğinde görülmeye başladığına dikkati çekti.

    Öztekin, izleyen dönemde belirgin bir yavaşlama görülen kredilerin artış hızının geçen yıl genel olarak önceki yılın altında gerçekleştiğini bildirerek, "2011 yıl sonuyla karşılaştırıldığında Türk parası kredilerinde yüzde 21,4 (103,5 milyar lira), yabancı para kredilerinde ise dolar bazında yüzde 10,7 (11,3 milyar dolar) artış yaşanmıştır" diye konuştu.

    Önceki yıl sonuna göre kurlardaki gerileme dolayısıyla 2012 yılında yabancı para kredilerinin sektörün toplam kredi tutarındaki artışa katkısının oldukça düşük düzeyde olduğunu anlatan Öztekin, yılın son çeyreğinde ise yabancı para kredilerinin dolar bazında yüzde 4,3 ile en yüksek artışını, Türk parası kredilerinin ise yüzde 5,6 ile ikinci çeyrekteki artıştan sonra en yüksek artışını sergilediklerine dikkati çekti.

    TCMB'nin faiz indirimi

    Aralık 2012 itibarıyla bankacılık sektörünün toplam kredilerinin yüzde 41,7'sinin kurumsal/ticari kredilerden, yüzde 33,5'inin bireysel kredilerden, yüzde 24,9'unun ise KOBİ kredilerinden oluştuğunu anlatan veren Öztekin, şunları kaydetti:

    "2011 yıl sonuyla karşılaştırıldığında kurumsal/ticari kredilerin toplam krediler içindeki payı 1,7 puan azalırken, KOBİ kredilerinin payı 1,1 puan, bireysel kredilerin payı ise 0,7 puan artmıştır. 2012 yılında kredi hacminde gözlenen toplam 111,9 milyar liralık artışın 42 milyar lirası (yüzde 37,6) bireysel kredilerden, 35 milyar lirası (yüzde 31,3) kurumsal/ticari kredilerden, 34,8 milyar lirası (yüzde 31,1) ise KOBİ'lere kullandırılan kredilerden kaynaklanmaktadır. Görüldüğü üzere kredilerde ve kredi artışında nispeten dengeli bir dağılım söz konusudur. Bu durum kredi talebinin ve kredi büyümesinin sağlıklı bir yapıda olduğunu göstermektedir."

    Öztekin, Aralık 2012 itibarıyla 265,9 milyar lira seviyesine ulaşan bireysel kredilerin, yüzde 26,9'una karşılık gelen 71,6 milyar lirasının kredi kartı alacaklarından, yüzde 73,1'ine denk gelen 194,3 milyar lirasının ise tüketici kredilerinden oluştuğunu belirtti.

    Kredi kartı alacaklarının artış hızının, 2012 yılının son çeyreğinde tüketici kredilerinin altında gerçekleştiğini ifade eden Öztekin, şöyle devam etti:

    "Tüketici kredilerinin artış hızının görece yüksek gerçekleşmesinde TCMB faiz indirimlerinin kredi faiz oranlarına yansımasının etkili olduğu değerlendirilmektedir. 2012 yılında tüketici kredileri içinde en hızlı artan kredi segmenti yüzde 15,9 ile ihtiyaç ve diğer tüketici kredileri olurken, konut kredileri de yüzde 15,4 artışla hemen onu takip etmiştir. Anılan dönemde tüketici kredilerinde gözlenen 25,9 milyar liralık artışın, yüzde 53,2'sine karşılık gelen 13,8 milyar lirası 'ihtiyaç ve diğer tüketici kredileri'nden kaynaklanmaktadır."

    Öztekin, BDDK ve TCMB tarafından uygulanan maliyet arttırıcı politikalar neticesinde kredi faiz oranlarında 2011 yılının ikinci yarısından itibaren belirgin yükselişler yaşandığını dile getirerek, ilerleyen dönemde ticari kredilerle konut, taşıt ve ihtiyaç kredilerinin faiz oranlarının TCMB faiz indirimlerinin yansımasıyla özellikle 2012 yılının son çeyreğinde belirgin bir düşüş gösterdiğini söyledi.

    "Türk parası kredilerinin payı yüzde 74'e yükseldi"

    2011 yıl sonuyla karşılaştırıldığında ticari kredilerin ortalama yıllık faiz oranının 3 puan, konut kredilerinin faiz oranının 4,6 puan, ihtiyaç kredilerinin faiz oranının 5,6 puan ve taşıt kredilerinin faiz oranının 0,7 puan azalış gösterdiğini bildiren Öztekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "2011 yıl sonunda yüzde 71 olan Türk parası kredilerinin toplam krediler içindeki payı, kurlardaki azalışın da etkisiyle üç puan artarak, Aralık 2012 itibarıyla yüzde 74'e yükselmiştir. Anılan dönemde yabancı para kredilerinin, dolar bazında yüzde 10,7 artarak 116,1 milyar dolar seviyesinde oluşmuştur.

    2012 yılında kurumsal/ticari krediler içinde yabancı para kredilerinin payı yüzde 55,2'den yüzde 53'e, KOBİ kredilerinde ise yüzde 21,1'den yüzde 15,5'e gerilemiştir. KOBİ kredilerinde daha da belirgin olmak üzere 2012 yılında yabancı para kredi artışının sınırlı düzeyde olması ve KOBİ'lere kullandırılan kredilerin düşük bir oranının yabancı para cinsinden olması bankaların maruz kaldıkları dolaylı kur riski açısından olumlu değerlendirilmektedir."

    "Takipteki alacaklarda en fazla artış kurumsal/ticari kredilerde"

    BDDK Başkanı Öztekin, sektörün aktif kalitesine ilişkin önemli bir göstergenin de takipteki alacaklar ve kredilerin takibe dönüşüm oranları olduğuna dikkati çekti.

    Takipteki alacakların, 2011 yıl sonuna göre 4,4 milyar lira (yüzde 23,4) artarak Aralık 2012 itibarıyla 23,4 milyar lira seviyesine yükseldiğini kaydeden Öztekin, takipteki alacaklardaki artışta esas itibarıyla 2010 ve 2011 yıllarında çok güçlü artış gösteren kredilerin yaşlanmasının etkili olduğunun değerlendirildiğini ifade etti.

    Canlı kredilerden, izleyen çeyrekte takibe intikal edenlerin oranında 2012 yılında dramatik bir artış gözlenmediğine işaret eden Öztekin, önceki yıl sonuyla karşılaştırıldığında takipteki alacaklarda en fazla artışın 1,7 milyar lira ile kurumsal/ticari kredilerde gözlendiğini, anılan dönemde takipteki bireysel kredilerin 1,4 milyar lira, takipteki KOBİ kredilerinin ise 1,3 milyar lira artış gösterdiğini kaydetti.

    Takipteki bireysel krediler içerisinde ise en yüksek artışların 981 milyon lira ile ihtiyaç ve diğer tüketici kredilerinde ve 401 milyon lira ile kredi kartı alacaklarında görüldüğünü belirten Öztekin, "Küresel krizin etkisi ile Ekim 2009'da yüzde 5,4'e kadar yükselen takibe dönüşüm oranında özellikle 2010 ve 2011 yıllarında yüksek kredi artışı, sorunlu alacak tahsilatları ve takipteki alacak oluşumunun yavaşlamasıyla azalma görülmüştür. 2011 yılının son çeyreğinden itibaren yatay bir seyir izlemeye başlayan oran, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde yükselmeye başlamış ve Aralık 2012 itibarıyla yüzde 2,9 seviyesinde gerçekleşmiştir" diye konuştu.

    "En yüksek takibe dönüşüm KOBİ kredilerinde"

    Mukim Öztekin, Aralık 2012 itibarıyla en yüksek takibe dönüşüm oranının yüzde 3,2 ile KOBİ kredilerine aitken, bunu yüzde 2,9 ile bireysel krediler, yüzde 2,6 ile kurumsal/ticari kredilerin izlediğini belirtti.

    Bir yıllık dönemde dikkat çekici düşüşler gözlenmekle birlikte kredi kartlarının, tüm kredi türleri içinde en yüksek takibe dönüşüm oranına sahip olma özelliğini koruduğunu kaydeden Öztekin, "2012 yılında takibe dönüşüm oranı kredi kartı alacaklarında yüzde 5,8'den yüzde 5,1'e, konut kredilerinde yüzde 0,9'dan yüzde 0,8'e, taşıt kredilerinde yüzde 3,3'ten yüzde 3,1'e gerilerken, ihtiyaç ve diğer tüketici kredilerinde ise yüzde 2,6'dan yüzde 3,2'ye yükselmiştir. Sonuç olarak, Türk bankacılık sektöründe takipteki alacaklar konjonktürel etkiler ve baz etkisiyle bir miktar artmış olsa da genel olarak makul seviyelerdedir. Buna bağlı olarak kredilerin takibe dönüşüm oranları da birçok ülkeye kıyasla oldukça düşük seviyelerde olup aktif kalitesine ilişkin olumsuz bir gösterge olmaktan uzaktır" değerlendirmesinde bulundu.

    "Türkiye'deki tasarruf oranı yüzde 14,1"

    BDDK Başkanı Öztekin, Türk bankacılık sektörünün pasifleri içinde yüzde 56,3 ile en fazla paya sahip olan mevduatın, diğer fon kaynaklarına göre daha istikrarlı bir fon kaynağı olduğuna dikkati çekerek, Aralık 2012 itibarıyla sektörün toplam mevduat/katılım fonu tutarının 771,8 milyar lira düzeyine ulaştığını söyledi.

    Ekonomideki ılımlı yavaşlamaya paralel olarak bankacılık sektörünün toplam pasiflerinin 2012 yılında yüzde 12,6 ile sınırlı bir artış gösterirken, mevduat artış hızının da aynı dönemde yüzde 11 düzeyinde kaldığını anlatan Öztekin, mevduatın payının 2009 yılından itibaren azalmasında, yurt içi tasarruf artış hızının azalmasının yanı sıra bankaların yurt dışı piyasalar ve repo imkanlarını kullanması ve menkul kıymet ihraçları gibi alternatif kaynaklara başvurmasının da etkili olduğunu belirtti.

    Öztekin, 2012 yılında toplam mevduat büyümesinin kur ve parite etkisinden arındırıldığında yüzde 13,4 düzeyinde olduğunu ifade ederek, toplam mevduatın çeyreklik artış hızının son çeyrekte yüzde 2,7'den yüzde 4,6'ya yükseldiğini bildirdi.

    Tasarruf oranının düşüklüğünün Türkiye'nin uzun geçmişi olan bir sorunu olmakla beraber son yıllarda oldukça düşük seviyelerine indiğine işaret eden Öztekin, şöyle konuştu:

    "Ülkelerin gelir düzeylerine ve bölgelere göre baktığımızda Türkiye'de yüzde 14,1 olan tasarruf oranının; OECD üyesi ülkelerde yüzde 17,3, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yüzde 19,2, Euro bölgesi ülkelerinde yüzde 20,1 olduğu, tüm gelir grupları ayrımına göre bakıldığında da hepsinden düşük olduğu görülmektedir.

    Bu olgu, hepimizin geleceği bakımından çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir husus olarak önümüzde durmaktadır. Bununla birlikte, 2012 yılının son çeyreğindeki gelişmeler mevduatın göreceli olarak tekrar yüksek oranlarda artması, tasarruf oranının yeniden bir miktar artabileceğini göstermektedir.

    Ülkemizde mevduatın yüzde 87'si vadesiz ve üç aya kadar vadede toplanmış durumdadır. Bununla birlikte bu mevduatın önemli bir kısmının vadesinde yenilendiği, kriz dönemlerinde dahi ciddi çıkış olmadığı hususları göz önünde bulundurulduğunda, mevduatın kısa vadeli yapısına rağmen aslında istikrarlı bir kaynak olduğunu ifade edebiliriz."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow