"Eski futbolcu" Alpay'dan yeni albüm

Şarkıcı Alpay, önümüzdeki günlerde çıkartmayı planladığı "Aşka Dair" albümünü tamamlamak için iki şarkı kaldığını söyledi.
Alpay, AA'nın, müzik çalışmaları, Türkiye'de müzik sektörünün durumu ve hayatına ilişkin sorularını yanıtladı.
Şarkıcı Alpay, Türkiye'de "müzik şirketlerinin ticareti düşündüğünü ve en çok ne satılıyorsa onu bastıklarını" ifade ederek, "Müzik kalitesizleşti" dedi.
Alpay, müzik çalışmaları, Türkiye'de müzik sektörünün durumu ve hayatına ilişkin sorularını yanıtladı.
"Fabrika Kızı", "Eylülde Gel", "Dağların Arkasında Yar" gibi unutulmayan şarkılara imza atan Alpay, önümüzdeki dönemde "Aşka Dair" isimli yeni bir albüm çıkaracağını kaydederek, "Tamamlanması için iki şarkı var. Onları söyleyeceğim. Bu, benim tüm yaşamım boyunca yaptığım müzikal açıdan belki de en iyi albüm" diye konuştu.
Yeni albümünün belli bir konsepte oturması ve Cihan Sezer adında "çok iyi bir aranjörle çalışması" açısından önemli olduğunu ifade eden Alpay, "Siz tanımayabilirsiniz. Müzik dünyası tanıyor ve çok saygı gösteriyor. Belçika'da yaşamış; hem Türk hem Belçika vatandaşı. Fevkalade bir aranjör ve bütün marifetini burada gösteriyor" şeklinde konuştu.
Yeni albümünün kendisi için "yüzakı" olduğunu, ancak piyasaya çıkışı konusunda kesin bir tarih veremeyeceğini anlatan Alpay, "Öyle bir plan da yapamıyorsun aslında. Albümü dinlendirmek lazım. Bir albümü yapıyorsun, oturuyorsun, dinliyorsun. Hata görüyorsan onu tamir etmek zorundasın. Yani aceleye gelmemesi lazım bunların" dedi.
Söz ve müziğini kendisinin yaptığı çalışmaların yanı sıra Türkiye'deki bestecilerin şarkılarının da albümde yer aldığını kaydeden Alpay, iki tane Latin kaynaklı müziklere yazılmış sözlerinde bulunduğunu anlattı.
Alpay, usta şairlerden Cahit Külebi'nin bir, Orhan Veli'nin ise iki şiirini bestelendiğini, bunların da yeni albümünde yer alacağını söyledi.
Konserlerinde yeni bestelediği bir çalışmayı söylemediğini anlatan şarkıcı, insanların ilk kez dinledikleri bir müziği kolay kolay benimseyemediklerini, bildikleri şeyleri dinlemeyi yeğlediklerini ifade etti.
"Bir şarkı hürmetine albümler satılıyor"
Bir albüm yaptığı zaman albümdeki tüm şarkıların iyi olmasını istediğini belirten Alpay, şöyle konuştu:
"Şimdi son zamanlarda genellikle bir tane şarkı yapıyorlar. O şarkı tanınıyor. O şarkının hürmetine albümler satılıyor. Albümü alan adam da bir tane şarkı için 15 şarkılık para ödüyor.
Albüm bittikten sonra da diyor ki, 'Bunun içinde dinlenebilecek bir tane, bilemedin iki tane şarkı var. Gerisi dinlenebilecek gibi değil.' Halbuki bir albüm yapıldığı zaman, o albümde hiçbir şarkı atlanmaksızın oturup dinlenebilmeli diye düşünüyorum."
Müzik kamuoyu
Bugüne kadar yaklaşık 50 şarkısının "bir numara" olduğunu belirten Alpay, hayatını bu şarkılara yaslanarak geçirmediğini, hep ileriye baktığını söyledi.
Türk pop müziğinin bugün bulunduğu yeri de değerlendiren şarkıcı, "iyi veya kötü ürünün dünyanın her yerinde olabileceğini" belirterek, şöyle konuştu:
"Müzik kalitesizleşti. Niye? Müzik ticari bir metadır. Bir albüm yapılıyor, üzerine bir fiyat konuluyor, bu satılıyor. Müzik şirketleri ne yapacak? Müzik şirketleri ticareti düşünüyor.
En çok ne satılıyorsa onu basıyorlar. En çok satılanlar da... Türkiye'de kültür belli bir yere halen ulaşamamış olduğu için, Türkiye gelişimini tamamlanamamış bir ülke olduğu için genellikle senin bugün beğenmediğin 'çok kötü müzikler' dediğin müzikleri çoğunluk beğeniyor. Onun için de bütün ticari olaylar o insanların zevkine göre üretilmeye başlıyor."
Alpay, insanların müzik zevklerinin daha yukarıya çekilmesi konusunda "medyaya çok önemli görevler düştüğünü" dile getirdi.
Kitle iletişimi alanındaki kurumların görevlerinin "yalnızca reyting sağlamak olmadığını" anlatan Alpay, "Bunların görevleri toplumu yukarıya doğru götürmektir. Çünkü insanlar dinleye dinleye bir şeye alışırlar ve onu sevebilirler. Eğer sen onlara iyi bir şeyi bir kere, kötü şeyi 150 kere veriyorsan toplum böyle şeylere alışır ve kulak ona göre eğitilmiş olur" dedi.
Türkiye'de kliplerin "iyi" veya "kötü" olduğuna bakılmaksızın para karşılığı yayınlandığını anlatan Alpay, bu durumun "halkın beğenilerini aşağı çektiğini" söyledi. Alpay, "Yani para karşılığı bir müzik kamuoyu yaratmak... Bence, bu, ülkeye ihanetten başka bir şey değildir ama bu yapılıyor" şeklinde konuştu.
İlk konserini 1964'te Ankara'da verdi
Özel hayatına ilişkin soruları da yanıtlayan Alpay, fazla tanınma meraklısı olmadığını kaydetti.
Alpay, topluma hitap eden, bir iş yapan insanların sürekli basında yer almasının, o insanların "sihrinden, büyüsünden bir şeyleri alıp götürdüğünü" belirtti. "Ben bu kadar senedir daha hala ellenmiş bir insan değilim" diyen Alpay, hiç kimsenin özel yaşamını bilmediğini çünkü özel yaşamıyla gündem yaratmadığını söyledi.
İnsanların kendisini ilk olarak 1964 yılında Ankara'da verdiği bir konserle tanıdığını hatırlatan şarkıcı, "Konser, bütün dünya devlerinin konserlerinin yapıldığı Ankara'da Büyük Sinema diye bir yerdeydi.
O da tarihi bir yer, şimdi yok oldu. Büyük Çarşı denen yerde Büyük Sinema vardı; çok güzel, konsere çok elverişli, çok büyük sahnesi vardı. Işık düzeniydi, şuydu buydu falan... Konserler orada yapılırdı. Benim konserim de efsanevi bir konser oldu" dedi.
Yeşil sahalardan sahneye
Şarkıcılığa başlamadan önce futbolcu olduğu belirten Alpay, daha önce Ankara Demirspor ve Gençlerbirliği'nde forma giydiğini söyledi.
"Kötü bir futbolcu" olduğunu anlatan Alpay, "Doğru dürüst antrenman yapmazdım. Çok yetenekliydim ama çok maymun iştahlı olduğum için maçlara
gitmezdim, evde parti yapardım. Beni alıp zorla götürürlerdi" diye konuştu.
Yağlı boya ve pastel resimler de yapan şarkıcı, kendisini "sanatçı" olarak değil, "şarkıcı" olarak gördüğünü kaydetti.
Resim merakının nereden geldiğinin sorulması üzerine ise usta yorumcu, sanatın herhangi bir dalıyla uğraşan bir insanın her konuya bulaşmasında yarar olduğunu ifade etti. Sanatçı kişiliğini elde etmek için çaba gösteren birinin her sanatsal konudan anlaması gerektiğini dile getiren Alpay, resmi keyif için yaptığını belirtti.
"Kendimi inkâr etmem"
Zaman zaman gündeme gelen, "ailesinin Sabetaycı olduğu" iddialarına da yanıt veren şarkıcı, köken meraklısı olmadığını belirterek, "Bunları yazan adamların da ne olduğu üç aşağı beş yukarı belli. Mesela internette bizim ailenin 'Sabetaycı' olduğundan bahsediliyor. Bizim ailenin Sabetaycılıkla uzaktan yakından alakası yok. Varsa da benim umurumda değil" dedi.
"Ben Ermeni olsam Ermeniliğimle, Rum olsam Rumluğumla gurur duyarım" diyen Alpay, hiçbir zaman kendisini inkar edecek bir adam olmadığını söyledi.
Anne tarafından Yugoslav kökenli olan şarkıcı, şöyle konuştu:
"Anne tarafının çok eskileri Rızvanbegoviçler... Bunlar çok önemli adamlar. Şu anda bizim elimizde çok büyük mal mülk tapusu var. Bunlardan bir para alınamıyor. Bunlar, Adnan Menderes döneminde, Tito'ya çok küçük bir tazminat karşılığı bağışlanmış, Yugoslavlara bağışlanmış. Bunlar da burayı devletleştirmişler.
Ben, hukukçu olarak, diyorum ki; kimsenin böyle bir hakkı yok. Devlet, benim malımı bağışlayamaz kardeşim. Benim rızam olmadan ne devlet, ne şu, ne bu...
Tabii, ben bir devletler hukuku otoritesi olmadığım için bu kadarcık söyleyebiliyorum ama ben inanıyorum ki onları kimsenin kimseye bağışlamaya hakkı yoktur. Bağışlamışlar, bizim sülale de hava almış olaylardan. Çok önemli bir şey tabii."
Soyadı "Nazikioğlu" olan Alpay, babasının dedesinin dedesine çok nazik bir insan olduğu için "Naziki Efendi" denildiğini belirterek, "Padişah, Naziki Efendi dermiş ve O'na Topkapı Sarayı'nın yanında bir yer bağışlamış, Naziki Dergahı diye. Hala oraya gidip gelen birtakım insanlar vardır. Benim bu işlere ilgim yok" diye konuştu.