"Ümitsiz Saatler" 2'nci kez tanıtıldı

Ümitsiz Saatler 2nci kez tanıtıldı
expand

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türk diplomatlarının Yahudileri kurtarmasını konu alan "Desperate Hours" (Ümitsiz Saatler) adlı belgesel filmi Türkevi'nde ikinci kez tanıtıldı.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Tanıtımdan önce Türk gazetecilerin sorularını yanıtlayan belgeselin yönetmeni Victora Barrett, Türk diplomatlarının ve Türkiye'nin Hitler'in elinden 20 bin Yahudi'yi soykırıma uğramaktan kurtardığını söyledi.
 
Türk diplomatlarının kendi hayatlarını tehlikeye atarak, fedakarca Yahudileri kurtarması gerçeğinin hem dünyada hem de Türkiye'de yeterince bilinmediğini ifade eden Barret, "Bu gerçek Türk okullarında öğrencilere ders kitaplarında okutulmalı" dedi.

Belgeselin PBS kanalı vasıtasıyla 75 kanalda yayınlandığını, bunların içinde Kanada'nın da olduğunu belirten Barrett, tarihte Türk diplomatlarının kahramanlık örneği gösterdiği bu hikayenin Amerikan okullarında da okutulmasını umut ettiğini dile getirdi.

New York'ta bulunan Türkevi'nde yapılan tanıtım programına katılan Barrett, belgeselin Türk Kültür Vakfı tarafında desteklenerek yapıldığı bilgisini verdi. Türk gazetecilerin belgeseli nasıl yapmaya karar verdiğini sorması üzerine Barrett, "Washington'da Baki İlkin'in büyükelçi olarak görev yaptığı dönemde bana Türk diplomatlarının hikayesini anlattı ve ben bunu duyunca çok şaşırdım" dedi.

Belgeseli yapmaya başladıktan sonra bu işin dedektif hikayesine dönüştüğünü anlatan Barrett, "Görüştüğüm her insan bir başka insana ulaşmamı sağladı ve 60 kişiyle mülakat yaptım" diye konuştu.

İkinci Dünya Savaşının başlarında Nazilerden kaçan Yahudi bilim adamlarının, entelektüellerin ve sanatçıların Atatürk tarafından ülkeye davet edildiğini hatırlatan Barrett, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Belgeselimde Türkiye'ye o dönemde gelmiş bu insanların çocukları ve yakın çalışma arkadaşlarıyla da görüştüm. Mülakat yaptığım bu insanlar, hayatlarının en güzel yıllarını Türkiye'de geçirdiklerini söyledi."

"Belgeseli yaparken en çok neden etkilendiniz" sorusu üzerine de Barrett, mülakatlarda, diplomatların Yahudileri neden kurtarmak istedikleri sorusuna cevap aradığını ve buna karşılık, "vicdanlarının sesini dinledikleri ve insan olan herkesin bunu yapacağı" cevabını aldığını, bu cevabın kendisini çok etkilediğini kaydetti.

Türklerle Yahudilerin genel olarak hep iyi ilişkiler kurduğunu söyleyen Barret, İstanbul'da bulunan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi'ni örnek gösterdi. Barrett, "İstanbul'daki Müze, dünya genelinde Müslüman ülke olarak sadece Türkiye var" dedi.

İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği tarafından düzenlenen tanıtım programına Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) daimi Temsilcisi Baki İlkin, Türkiye'nin New York Başkonsolosu Mehmet Samsar, İsrail'in BM'deki daimi Temsilci Yardımcısı Dainel Carmon ile Amerika'da yaşayan çok sayıda Yahudi ve Türk vatandaşı katıldı.

Barrett, belgeselin gösteriminden sonra, Yahudi bir izleyicinin, "film nedeniyle tehdit alıp almadığını" sorması üzerine, "Türkiye laik bir demokrasi ülkesidir. Hiçbir çevreden tehdit almadım alacak olsam da Türk dostlarım beni korur" şeklinde cevap verdi.

Belgeselin tanıtım gösteriminden önce konuşma yapan Baki İlkin de Osmanlı'da Yahudi toplumunun hep sadık bir millet olarak yaşadığını belirtti.

Türkler ile Yahudilerin uzun yıllar kardeşçe yaşadıklarını vurgulayan İlkin, iki milletin her dönem dost kaldıklarını söyledi.

Amerika'da yaşayan Yahudi cemaati ve lobisinin yıllardır Türkiye'nin menfaatleri doğrultusunda çalıştığını da belirten İlkin, Türk tarafı olarak bundan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türk diplomatlarının Yahudiler arasında Türk vatandaşı olup olmadıklarını gözetmeden hepsine el uzattığını kaydeden İlkin, belgeselin özel Türk teşebbüsleri tarafından finanse edilmesinin de kendisi için memnuniyet verici olduğunu ifade etti.

İlkin'den sonra kısa bir konuşma yapan Daniel Carmon, sözlerine Türkçe "Merhaba, iyi akşamlar" diye başladı.

Türk insanının soykırım döneminde kendi milletine karşı fedakar tutumlarının unutulmayacağını belirten Carmon, "Zor dönemlerimizde sizler hep bizimle omuz omuza oldunuz. Bunu tarihte yaşadık ve hala BM'de İsrail ile ilgili bir karar alınacak olsa Türk diplomatlarıyla omuz omuza dayanışma içinde oluyoruz" dedi.

İsrail'in İstanbul konsolosluğunda üç yıl diplomat olarak çalıştığını hatırlatan Carmon, "Şimdi geçmişe dönüp bakıyorum da o dönemler hayatımın en güzel yıllarıydı diyebilirim. İstanbul'un güzelliği bir tarafa Türk insanının sıcakkanlılığı, yardım severliği ve hoşgörüsü ayrı bir güzellik" diye konuştu.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow