hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Japon gazeteciden Başbakan'a "zor soru"

    Japon gazeteciden Başbakana zor soru
    expand

    Başbakan Erdoğan, resmi temaslarda bulunmak için gittiği Japonya'da soruları cevapladı. Erdoğan'a yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup olmayacağı ve "Bundan sonraki politik liderliğinizi nasıl devam ettirmeyi planlıyorsunuz?" sorusu yöneltildi. Partisinin "3 dönem" kuralını anlatan Başbakan, "Zor bir soru" dedi ve ekledi: "Ölene kadar ben burada kalacağım mantığı, doğru bir mantık değildir."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Japon Nikkei gazetesinin ev sahipliğinde düzenlenen konferansta konuşan Erdoğan, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.

    "AB üyesi ülkeler, bizi anlayamadıkları için çok dertliyiz"

    Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine ilişkin bir soru üzerine de Erdoğan, "AB üyesi ülkeler, bizi anlayamadıkları için çok dertliyiz. AB ülkelerinde Türkiye'nin 5 milyonu aşkın vatandaşı var, biz fiilen AB'ye girmiş ülkeyiz, ama işin yasal prosedürünü tamamlamış değiliz" dedi.

    AB'nin, Türkiye'ye karşı ikircikli tavır içinde olduğunu, 1963 yılında birliğe giriş için başvuru yapan Türkiye'yi 50 yıldır oyaladıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, hiçbir ülkeye böyle bir oyalama taktiğinin uygulanmadığını söyledi.

    Yapılan tavrın Türkiye'den kaynaklanmadığını, şu anda 28 AB ülkesi içinde Türkiye'nin standartlarını yakalayamamış ülkeler bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan "Buna rağmen Türkiye alınmamakta. Biz, niye alınmadığımızın farkındayız, biliyoruz ama bunu dillendirmek istemiyoruz. Şunu söylüyoruz; 'almayacaksanız açıklayın'. Fakat onlar bizim böyle bir kararı vermemizi bekliyorlar" yorumunda bulundu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Erdoğan, ocak ayının sonunda AB'ye ziyareti olacağını ve temaslarında bu konuyu gündeme getireceğini anlatarak, Türkiye'nin AB üyesi ülkelere ekonominin iyi olduğu dönemlerde 50 milyar doları aşkın ihracatı olduğunu, küresel ekonomik kriz nedeniyle bu rakamın 35 milyar dolara düştüğünü ve bunun tekrar toparlanabileceğini söyledi.

    Türk işadamlarının dünyanın en ücra köşelerine kadar giderek ticaret yaptığını, şu ana kadar Türkiye firmalarının ulaşamadığı sadece isimleri dahi duyulmamış 2 ülke bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Ticaret konusunda Japonya'dan geride değiliz, takip ediyoruz, ama şu anda 4 milyar dolar olan
    Japonya ile ticaret hacmini artırmamız lazım. Değerli dostum Abe ile bunu konuşacağız, dayanışma içerisinde, dost olarak bunları aşacağımıza inanıyorum. Atacağımız bu adımlarla, birbirimizden kazan-kazan esasına göre güç alarak, geleceğe yürüyeceğiz" ifadesini kullandı.

    "Türkiye'nin bölgesel veya küresel güç olma gibi bir hedefi yok"

    Bir soru üzerine, "Türkiye'nin bölgesel veya küresel güç olma gibi bir hedefi yok" karşılığını veren Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Türkiye sadece üzerine düşen görevi yapmak suretiyle gerek bölgede gerekse uluslararası camiada bir yere oturtuluyor. Olan budur, olması gereken de budur. Diğeri ise bir hırs diye tanımlanır ki hırs her zaman tehlikelidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dolayısıyla bizim böyle bir hırsımız yok. Biz bölgede, bize ne gibi bir görev düşüyor... Şimdi Suriye'de 130 bin insan öldürülürken herhalde 911 kilometre sınırı olan bir Türkiye'nin buna sessiz kalmasını kimse düşünemez. Burada çocuk, kadın, yaşlı öldürülürken hatta son zamanda varil bombalarıyla öldürülürken buna sessiz kalmamız düşünülemez. Bizim yaptığımız budur. Aynı şey Filistin için geçerli, aynı şey Irak için geçerli, aynı şey Libya için geçerlidir, aynı şey Tunus için geçerli, aynı şey Mısır için geçerli, aynı şey öbür tarafta Yemen için geçerlidir. Yani 10 binlerce kilometre uzaklıktan gelenlerin bu tür şeylere müdahale etmesi normal karşılanıyor da yanıbaşında bu tür olayların olduğu ülke buna sessiz kalabilir mi?"

    Saddam döneminde de bir milyonu aşkın Iraklının Türkiye'ye sığındığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bu tür ev sahipliklerini ilk defa yapmadığını söyledi. Erdoğan, Filistin'de adil olmayan bir sürecin söz konusu olduğunu ve işgallerin acımasız bir şekilde devam ettiğini bildirerek, "Bütün bunlar karşısında Türkiye davet edilmektedir. Şu anda Suriye'nin dostları grubunda, Irak'ın dostları grubunda hepsinde Türkiye'nin bir yeri, bir konumu vardır" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "İnşallah Cenevre 2'de Suriye'de Beşar'sız bir dönemin başlaması için bir adım atılır"

    Cenevre 1'de yapılan çalışmalarda belirli hatalar olduğunu ve Cenevre 2'de bu hataların olmamasını temenni ettiklerini belirten Erdoğan, Cenevre 2'ye Japonya'nın katılacak olmasının kendilerini mutlu ettiğini dile getirdi.

    Erdoğan, şöyle devam etti:

    "İnşallah Cenevre 2'de başarılı bir netice alınır ve Suriye'de Beşar'sız bir dönemin başlaması için bir adım atılır. Eğer 130 bin insanın katili durumunda olan bir insanın başında olduğu bir Suriye düşünülecek olursa Suriye'de bu durum bitmez aynen bu süreç devam eder. Çünkü oradaki halk artık kendi iradesine saygı duyacak bir yönetim istiyor. Eğer demokrasi diyorsak, salonda ben şu anda karşımda büyükelçileri görüyorum, değişik ülkelerin büyükelçilerini görüyorum, eğer demokrasiye saygımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer demokrasiyi egemen kılmak için bir mücadele vereceksek, atılması gereken adım halkın milli iradesine saygı duymaktır. Bunu başarmamız lazım.

    Halkın milli iradesine değil de dünyadaki egemen güçlerin tayin ettiği istikamette bir karar almaya evet diyeceksek o zaman kimse kalkıp da lütfen, 'ben de demokratım' demesin. Ya totalitersin ya otokratiksin, böyle bir yerde konumlanmışsın ve gizli demokratsın, böyle bir şey olmaz. Öncelikle bunu başarmamız lazım ve samimi olmamız lazım. Siyaseti samimiyet düzleminde götürmemiz lazım. Eğer bunu böyle götürürsek inanıyorum ki o zaman Ortadoğu da burada kendisi için aydınlık yarınları görecektir. Kuzey Afrika aynı şekilde bunu görecektir.

    Ama kimse petrolün hesabını yapmasın, eğer petrolün hesabını yapacak olursak o zaman biz oralara iyi niyet elçisi olarak gidemeyiz ve oralara da hakikaten onların bağımsızlık mücadelesine yardımcı olmak gibi bir anlayışı taşıyamayız."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    AK Parti tüzüğündeki 3 dönem şartı

    Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine de parti olarak prensipleri olduğunu ve buna göre üç dönem milletvekili adayı olunabileceğini hatırlattı.

    Erdoğan, "Tabii bu benim üçüncü dönemim milletvekilliğinde, birçok arkadaşımın durumu da bu. Dolayısıyla üçüncü dönemde bizim milletvekilliğindeki sürecimiz, bu karara göre bitiyor" dedi.

    Siyasetin sadece parlamentoda yapılmayacağını ve parti çatısı altında da yapılacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

    "İlla milletvekili olmak şart değil. Milletvekili olarak başkaları çalışır, siz de partinizi madem seviyorsunuz, partinizin bir mensubu olarak, bir üyesi olarak deneyiminizi, tecrübenizi bütün ülkenin değişik yerlerinde ama konferanslar vermek suretiyle, ama onların değişik çalışmalarında danışman olarak sürdürürsünüz. Hatta partiniz size değişik vazifeler verir, ulusal bazda verir, uluslararası bazda verir, bu görevleri gider yaparsınız. Hatta çeşitli vakıf çalışmalarının içerisinde yer alırsınız, çeşitli düşünce kuruluşlarının içinde yer alırsınız ve bunu bu şekilde sürdürürsünüz. Bu ne demektir? Bu sizden sonra gelen politikacılara da siyasetçilere de ön açmaktır. Onların da yolunu açmaktır.
    Yani 'ölene kadar ben burada kalacağım' mantığı doğru bir mantık değildir, düzgün bir mantık değildir."

    AK Parti'nin toplam üye sayısının 9 milyonun üzerinde olduğunu ve sadece gençlik teşkilatının üye sayısının yaklaşık 1 milyon olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

    "Türkiye'nin en örgütlü parti teşkilatı biziz. Bu şekilde çalışıyoruz ve bu konuda tabi ki arkadan gelen kadroların da kendilerine ileride yer bulması gerekir, oraların işgal altında olmaması gerekir. Farklı hizmetleri de yürütelim. Diyorlar ki 'ama bu tecrübedir, bu tecrübe kaybolmasın', tamam tecrübeyi siz
    farklı yerlerde yine aynen devam ettirin ama tecrübe kazanmanın da önünü tıkamayın. Çünkü arkadan gelecek nesiller, kuşaklar da bırakın onlar da tecrübe kazansın. O da nasıl kazanacak tecrübeyi bu çalışmaların içerisine girerek kazanacak. Kimse annesinden doğduğu zaman bu tecrübeyle doğmadı, hayatı yaşayarak bu tecrübeleri edindi ve biz de buna bu şekilde geldik."

    Kendisinin de milletvekili olmadan önce, 18 yaşından itibaren gençlik kollarından başlayarak partide çeşitli görevlerde bulunduğunu anlatan Erdoğan, "Taa oralardan bugünlere geldim ve istiyoruz ki bizim de gençlik örgütlerimizde, gençlik teşkilatlarımızda, kadın kollarımızda bulunan arkadaşlarımız da hepsi bu imkanı yakalayabilsin" diye konuştu.

    "Ekonomimizin büyümesine önem veriyoruz"

    Başbakan Erdoğan, Tokyo'daki resmi programı kapsamında, Keidanren Derneği'nde, Türk Japon İşadamları Forumu'na katıldı.

    Türkiye'nin son 11 yıldır çok köklü bir siyasi, sosyal ve ekonomik dönüşüm süreci yaşadığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Ekonomik anlamda gerçekten iyi bir performans sergilediğimiz bu dönemde, ekonomi politikalarımızın merkezine istikrar, güven ve öngörülebilirlik unsurlarını yerleştirdik. Bunun önemli sonuçlarını ise küresel kriz döneminde dahi ekonomik büyümemizi sürdürerek almış bulunuyoruz. 2009-2013 döneminde ABD ve AB'de milyonlarca kişi işini kaybederken, biz Türkiye'de toplam 6 milyon vatandaşımıza istihdam sağladık.

    Son 17 çeyrektir kesintisiz devam eden ekonomik büyümemizin sürdürülebilirliğine önem verdik ve vermeye devam ediyoruz. Temel stratejimiz, kamu kesiminden ziyade özel sektör ağırlıklı, tüketime değil yatırıma dayanan, dış kaynak yerine ülkenin kendi tasarruflarıyla finanse edilmiş bir büyüme yapısına sahip olmaktır. İsraf ekonomisi mi yoksa verim ekonomisi mi?

    İsraf ekonomisini biz ayak altına alıyoruz verim ekonomisine yönelik adımlarımızı atıyoruz. Önümüzdeki dönemde küresel konjonktürün, özellikle gelişmekte olan ülkeler için daha da zorlayıcı olacağının farkındayız.

    Bu süreçte amacımız, bir yandan iç ve dış dengeyi sağlam tutmak, diğer yandan da büyüme ve istihdamdaki artışı sürdürmektir. Bu çerçevede, büyümenin 2014 yılında yüzde 4 düzeyinde, 2015 ve 2016 yıllarında ise yüzde 5 düzeyinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Cari işlemler açığını, 2016 yılında gayri safi yurtiçi hasılamızın yüzde 5,5'ine düşürmeyi hedefliyoruz. Aynı şekilde yapısal reform çalışmalarımızı da kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu kapsamda, tabii ki enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, ihracat kapasitemizin artırılması, üretimde ve ihracatta yüksek katma değerli ürünlere yönelinmesi, eğitim kalitesinin artırılması başta olmak üzere pek çok alanda politika geliştiriyor ve bunları kararlı bir şekilde uyguluyoruz."

    "2023 yılını esas aldığımız çok önemli hedefler belirledik"

    Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yürüttükleri projelerden birinin de Japonya ile birlikte hayata geçirmeyi planladıkları Sinop Nükleer Enerji Santrali Projesi olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Bu proje, uzun vadeye yayılan kapsamlı bir işbirliğini de beraberinde getirecektir. Nükleer santral projesinin hayata geçebilmesinin temel şartlarından birinin de insan kaynaklarına yapılacak yatırım olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda, Başbakan Sayın Abe ile birlikte başlattığımız Türkiye-Japonya Bilim
    ve Teknoloji Üniversitesi projesine verdiğimiz önemi özellikle vurgulamak istiyorum. Şu anda yer tahsisini yapmış bulunuyoruz, imzalar atılmak suretiyle adımları atacağız.

    Bu projenin, önümüzdeki yıllarda, ülkelerimiz arasında ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yeni işbirliği imkanlarının da kapısını aralayacağına inanıyorum. Japon iş dünyasının ve özellikle Keidanren'in de bu önemli projeye sahip çıkmasını ve desteklemesini bekliyorum. Geçtiğimiz 11 yılda
    ortaya koyduğumuz başarılı performans yanında, önümüzdeki dönem için de kendimize, 2023 yılını esas aldığımız çok önemli hedefler belirledik.

    Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümünü idrak edeceğimiz 2023 yılı için oluşturduğumuz vizyonda, ihracatımızı 500 milyar doların, kişi başına milli geliri ise 25 bin doların üzerine taşımayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için ulaştırma alanında 110 milyar dolar, enerji alanında 130 milyar dolarlık yatırım planlıyoruz."

    "Japon dostlarımızla birlikte çalışmaktan memnunuz"

    Küresel kriz sonrasında Türk ekonomisi süratle toparlanırken, kamu maliyesindeki sağlam duruş sonucunda, Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesine yükselttiklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

    "Son olarak, Japon kredi derecelendirme kuruluşu da geçtiğimiz yıl mayıs ayında kredi notumuzu aynı düzeye çıkarttı. Başarılı bir çizgide ilerleyen kalkınma sürecimizde, ülkemizde faaliyet gösteren ve yatırım yapan Japon firmalarının her geçen gün artıyor olmasından mutluluk duyuyoruz. Türkiye için
    stratejik önem taşıyan altyapı projelerinde, Japon dostlarımızla birlikte çalışmaktan son derece memnunuz. Ülkemizin önümüzdeki dönemde tamamlaması gereken şöyle proje portföyünü dikkate aldığımızda, Japonya ile işbirliğimizin gelişerek devam etmesini arzu ediyoruz. Diğer yandan, Türkiye ve Japonya arasındaki işbirliği potansiyeli, sadece ülkemizdeki stratejik altyapı projeleriyle
    sınırlandırılamayacak kadar geniştir. Türkiye ve Japonya'nın, üçüncü ülkelerde de geniş çaplı işbirliğine gitmesi gerekiyor. Ancak, mevcut durumda Türkiye ve Japonya arasındaki ticari ilişkiler, gerçek potansiyelinin maalesef çok altında seyrediyor. Japonya, dünyanın en büyük üçüncü ekonomisiyken Türkiye de dünyanın en büyük on altıncı ekonomisi durumunda. Her iki ülke de G20 üyesidir.

    Japonya'nın dış ticaret hacmi yaklaşık 1,7 trilyon dolar, Türkiye'nin dış ticaret hacmi ise yaklaşık 450 milyar dolardır. Toplam 2,2 trilyon dolarlık bir ticaret hacmine karşılık gelen bu büyüklük karşısında, Türkiye ve Japonya'nın ortak ticaret hacimleri ise 4 milyar doların altındadır. Bu rakamlar, ekonomik
    ilişkilerimizdeki potansiyelin tam olarak kullanılamadığının en somut göstergesidir."

    "Türkiye, bu muazzam coğrafyanın anahtarıdır"

    "İkili ticaretimizin Türkiye aleyhine ciddi bir dengesizlik içermesi ise ayrıca ele alınması ve düzeltilmesi gereken bir husustur" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

    "Güney Kore ve diğer yükselen ekonomilerle olan ticaretimizin çok gerisinde kalan Türkiye-Japonya ikili ticaretini, stratejik ortaklığımıza yaraşır bir düzeye taşınması bizlerin ortak hedefi olmalıdır diye düşünüyorum ve böyle inanıyorum. Ülkelerimiz arasındaki karşılıklı yatırım, ticaret ve iş
    ilişkilerinin derinleştirilmesi, küresel ekonomi için de son derece faydalı sonuçlar doğuracaktır. Bu vesileyle, Japon işadamları ve yatırımcılarına şu hususu bir kez daha özellikle hatırlatmak istiyorum; Türkiye, 10 bin doları aşan kişi başı milli geliri ve güçlü tüketim eğilimleri olan bir ülkedir. Neredeyse
    yarısı 35 yaşın altındaki 76 milyonluk nüfusu, 800 milyar doları aşan gayrı safi milli hasılası ile ülkemiz çok cazip bir pazar durumundadır.

    Türkiye'ye yatırım ve ülkemizle ticaret yapmayı arzulayan Japon işadamlarının, tüm bunlara ilave
    olarak dikkate almaları gereken bir husus daha var; bu da Türkiye'nin üç veya dört saatlik bir uçuş mesafesinde yaklaşık 9 trilyon dolarlık bir dış ticaret pazarına, yaklaşık 1,5 milyarlık bir nüfusa ve yine yaklaşık 24 trilyon dolarlık bir gayrı safi milli hasılaya sahip bir coğrafyanın giriş kapısı olmasıdır.
    Türkiye, bu muazzam coğrafyanın anahtarıdır; bu bölgeye yapılacak yatırımlar açısından en güçlü, en güvenilir, en sağlam sıçrama tahtasıdır. Japon dostlarımızdan bu önemli hususu mutlaka dikkate almalarını rica ediyorum."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow