hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ali Babacan: "Dolar-toto oynanıyor bugünlerde"

    Ali Babacan: Dolar-toto oynanıyor bugünlerde
    expand

    Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi bugün başladı. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dolar kurunun yükselmesiyle ilgili olarak, "Dolar-toto oynanıyor bugünlerde. Kendi içimizdeki tartışmalar da kurun yükselmesinde etkili oldu. Ama bu durum bize özel değil" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ali Babacan, Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, FED'in sıkılaştırma beklentisinin doları dünyada her şeye karşı değerlendirdiğini, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) olağanüstü politika gevşetmesinin de avronun değer kaybetmesine sebep olduğunu anlattı.

    Bunların ikisinin etkisi toplandığında euro/dolar çapraz kurunun çok kısa bir zaman içinde farklı bir noktaya geldiğine işaret eden Babacan, şunları kaydetti:

    "Euro/dolar bir haftada birbirine göre yüzde 5 gibi değer kaybedebiliyor, değer kazanabiliyor. Bu çok yüksek bir oran ve çok yüksek bir volatilite. Yönetmesi de zor bir konu.

    Böyle bir belirsizlik ortamı var dünyada. Bu, kuşkusuz bütün gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Bizi de etkiliyor. Bizde de son 3-4 hafta içerisinde kurda dalgalanmalar oldu. Kendi içimizdeki tartışmalar da bu dalgalanmanın boyutunu belki biraz artırdı.

    Ama şundan emin olun ki Brezilya'dan tutun Hindistan'a kadar, Endonezya'dan tutun Güney Afrika'ya, Meksika'ya kadar her ülkede bu piyasa hareketleri yaşandı. Sadece bize özel bir dalgalanma değildi bu geçtiğimiz 3-4 haftalık dalgalanma. Bunu da uluslararası piyasaları takip edenler gayet iyi izliyor."

    "Dünya krizi tam anlamıyla aşabilmiş değil"

    Küresel ekonomik krizin başlangıcından bugüne 7-8 yıllık dönem geçtiğini anlatan Babacan, "Biz hep diyorduk ki krizler eğer finans sektörü kaynaklıysa etkisi daha derin oluyor, daha uzun sürüyor. Bunu şu an yaşıyoruz. Dünya 2007-2008 yıllarından itibaren etkisi altına girdiği krizi tam anlamıyla aşabilmiş değil. Pek çok ülkede derin sorunlar var" dedi.

    Avrupa Birliği'nin uzun bir süredir düşük büyüme trendine girmiş göründüğünü aktaran Babacan, şöyle devam etti:

    "Avro bölgesi deflasyon bölgesine resmen girmiş durumda. Aynen Japonya'nın son 10 yıldır yaşadığı gibi uzun süren bir deflasyon eşliğinde durgunluk, şu anda Avrupa'nın karşı karşıya olduğu en büyük risk. Bu riski gören Avrupa Merkez Bankası olağanüstü tedbirlerle ve para politikalarını olağanüstü boyutlarda devreye sokarak, Avrupa'da tekrar canlılığı elde etmeye çalışıyor.

    Fakat merkez bankalarının tek başına büyümeyi, istihdamı, kalkınmayı sağlamaları mümkün değil. Para politikaları üçlü sac ayaktan sadece biri.

    Hangi ülke, hangi bölge olursa olsun ekonomi politikaları dediğimizde üç ana başlık var, maliye politikaları, para politikaları ve yapısal reformlar. Her üç alanda da eş zamanlı ve birbiriyle uyumlu bir politika seti uygulanmadığı takdirde ülkelerin ekonomide başarıyı elde etmeleri mümkün değil. Şu anda Avrupa'nın en büyük problemi yapısal reformları gerçekleştiremiyor olmak."

    Babacan, Avrupa'da 2-3 sene önce kamu borcunun en büyük problem olduğunu, fakat Avrupa Merkez Bankası'nın bol miktarda ve çok ucuz likiditeyi piyasaya sağlayacağını ilan etmesinden sonra hiçbir Avro bölgesi ülkesinin ya da bankasının batmasına izin vermeyeceğini zımnen ortaya koymasıyla borç stokunun
    şimdilik perde arkasına alındığını dile getirdi.

    Ülkelerin, para ihtiyacı olduğunda Avrupa Merkez Bankası'nın devreye gireceğini, o ülkeyi batırmayacağını ve kurtarmak için her türlü tedbiri alacağını bilmesinin geçici de olsa bir rahatlama sağladığını dikkati çeken
    Babacan, "Burada da büyük haksızlık oluyor. Hesabını kitabını iyi yapan, işini düzgün yapan ülkelerle savruk, politikasız ve yanlış yollarda giden ülkeler aynı kefeye konulmuş oluyor. Bu çok adaletli bir yaklaşım değil. Bu kendi sorunları fakat bizi ilgilendiren kısmı, Avrupa'daki bu durgunluk bizim temel ihraç pazarımız olan ülkelerle ilgili bizi endişelendiriyor" değerlendirmesinde bulundu.

    "Bugünlerde euro/dolar toto oynanıyor"

    Ali Babacan, Japonya'da son dönemde Abe Hükümeti'nin yeni politikalar uygulamaya başladığına, fakat ülkede yapısal reform tarafında işlerin pek iyi gitmediğine değinerek, dolayısıyla oradaki toparlanmanın geleceği konusunda ciddi şüphelerin söz konusu olduğunu anlattı.

    Şu anda gelişmiş ekonomiler içerisinde en güçlü toparlanmanın ABD'de olduğunu aktaran Babacan, "Özellikle enerji fiyatlarındaki düşüş ABD'nin yeniden endüstriyelleşmesinin önünü açmış durumda. Tekrar sanayiye dönüşü görüyoruz. Yeni yapılan enerji santrallerinde 1,5-2 cent gibi fiyatlara elektrik üretmek mümkün artık. Bunun yanına bir de Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini, entelektüel birikimi de eklediğinizde gerçekten güçlü bir toparlanma son bir yıldır gözleniyor" dedi.

    Babacan, bunun bir sonucu olarak Amerikan Merkez Bankası'nın para politikalarında sıkılaştırmaya gitmesinin ve olağanüstü dönemden normal döneme dönüyor olmasının gelecek birkaç yıl boyunca yakından takip edilmesi gereken bir konu olacağını ifade etti.

    Bu yıl en erken haziran ayında ama belki yıl sonuna doğru başlayacak faiz artırım döngüsünün bütün dünyada az ya da çok dalgalanmaları beraberinde getireceğine dikkati çeken Babacan, şöyle konuştu:

    "Her bir faiz artışının 'olacak', 'olmayacak' haberi ya da olduktan sonraki etkisi dünyada hissedilecek. Aslında bunun beklentisi dahi şimdiden küresel finansal göstergelerde çok ciddi değişiklikleri beraberinde getirdi. Bunun da en önemli etkisini avro/dolar çarpraz kurunda görüyoruz.

    Çok yüksek bir volatilite var ve yönetmesi de zor bir konu. Bu nerede ne zaman durur bununla ilgili herkes bir piyango çekiyor, bir rakam söylüyor. Avro/dolar toto oynanıyor bugünlerde. Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Amerikan Merkez Bankası Başkanı ve onların bütün teknik ekipleri dahil bunun nerede nasıl duracağını bilen yok. Nerede nasıl durmasını arzu ettikleriyle ilgili belki kendi iç hesapları olabilir ama yüzde 100 kontrol mümkün değil."

    Ali Babacan, gelişmekte olan ülkelerle ilgili büyük konular olduğunu belirterek, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızının artık son 10 yılla mukayese edildiğinde daha düşük olduğunu ve düşük seyretmeye devam edeceğini ifade etti.

    Çin'de artık yüzde 9-10 büyüme oranlarının bir hayal olduğunu dile getiren Babacan, "Bu yıl yüzde 7'yi tutturabilir miyiz, tutturamaz mıyız endişesine kapılmış durumdalar. OECD'nin önümüzdeki 10 yıl boyunca ortalama Çin'le ilgili büyüme beklentisi yüzde 5 civarında" dedi.

    BRIC ülkelerinin 3-4 sene önce dünya yıldızı olarak ilan edildiğini anımsatan Babacan, "Brezilya'da büyüme durdu. Yüzde 6 bütçe açığı var. Bütçe açığını azaltmak için aldıkları bütün tedbirler halk olaylarına, sokak
    hareketlerine sebep oluyor. Yolsuzluk skandalları ve kötü yönetim maalesef Lula'nın Brezilyası'nı şu anda tamamen değiştirmiş durumda. Merkez bankaları politika faizini 12,75'e kadar çıkarmak zorunda kaldı. Fakat hala piyasalarını stabilize edebilmiş değiller" diye konuştu.

    Endonezya'da da düşük büyümenin bir sıkıntı alanı olduğuna işaret eden Babacan, Latin Amerika'nın ortalama büyümesine bakıldığında yüzde 1,5-2 gibi rakamalar görüldüğünü söyledi.

    Gelişmekte olan ülkeler açısından da tablonun eskisi kadar parlak olmadığını ifade eden Babacan, "Fakat şunu da söylemek lazım; gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki 10 yıl boyunca ortalama büyüme hızı, geçmiş 10 yıla göre düşük olacak ama gelecek 10 yıl boyunca gelişmiş ülkelerin çok daha üzerinde olacak. Yani gelişmekte olan ülkeler yine gelişmiş ülkelere göre dinamizmin, ekonomik aktivitenin, yatırım imkanlarının bolca bulunduğu ülkeler olacak" değerlendirmesinde bulundu.

    Babacan, düşen petrol fiyatlarının da önemli bir konu olduğunu belirterek, "Petrol fiyatlarının dünya ekonomisinin geneli üzerindeki etkisi olumlu. Yani dünyanın topyekun biraz daha hızlı büyümesini sağlayacak bu ama tabii ki ülkeden ülkeye değişen etkileri olacak. Rusya başta olmak üzere petrol üreten ülkelerin bazıları bundan son derece olumsuz etkileniyor. Ancak bizim gibi petrol ve doğalgaz ithalatı yüksek olan ülkeler de bundan olumlu olarak etkileniyor" ifadelerini kullandı.

    G20 dönem başkanlığı

    Babacan, Türkiye'nin G20 dönem başkanlığında önceliklerin kapsayıcılık, uygulama ve yatırım olduğunu anımsattı.

    Bu başlıklar altında atılacak adımları anlatan Babacan, Uluslararası Ticaret Odası iş birliğiyle oluşturacak Dünya KOBİ Forumu'nun anlaşmasının birkaç hafta içinde imzalanacağını ve bu yıl içerisinde kurulacağını ifade etti.

    G20 bünyesindeki ülkelerin ortaya koydukları yapısal planların uygulamasında sıkıntı olduğuna işaret eden Babacan, bunlar için OECD ve IMF tarafından oluşturulacak bir takip mekanizmasının da yılsonuna kadar devreye sokulmasının planlandığını söyledi.

    Başbakan Yardımcısı Babacan, yatırımların sadece gelişmekte olan ülkeler için değil, gelişmiş ülkeler için de son derece önemli olduğunu vurgulayarak, "Yatırımların önceliklendirilmesinin dikkatli yapılması gerekiyor. Bu noktada kamu-özel ortaklıkları çok önemli. Özel sermayeyi, kamu altyapı yatırımları için daha çok nasıl mobilize edileceği ve kamu-özel ortaklıklarının standartlaştırılmasıyla ilgili başta Dünya Bankası ve uluslararası finans kuruluşlarına görev verdik" diye konuştu.

    Yargıda reform

    Babacan, Türkiye'nin 2002 yılından bu yana önemli bir dönüşüm yaşadığına belirterek, "O güne göre daha iyi işleyen biri demokrasimiz var. Temel hak ve özgürlük uygulamalarımız daha iyi. Ekonomik göstergelerimiz çok daha iyi. Özellikle AB sürecinde yapmış olduğumuz reformlar Türkiye'de tabloyu gerçekten değiştirdi. AB çapasını sapasağlam tutuyor olmak bu reformların devamı açısından son derece önemli" ifadelerini kullandı.

    Demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukuk konularında mutlaka uluslararası ölçütlerde bir başarı ortaya koymak gerektiğini ifade eden Babacan, bu noktada önemli reformlar yaptıklarını ama bunların yeterli olmadığını dile getirdi.

    Ali Babacan, bunun için yeni Anayasa'nın gelecek dönemin en önemli gündem maddelerinden biri olacağını vurgulayarak, "Sıfırdan teremiz yazılmış, kolay anlaşılan, gri alanların olmadığı, açık ve net sağlam, uluslararası evrensel hukuk normlarını ele alan bir anayasa. Mutlaka merkezine özgürlüklerin, demokrasinin konduğu bir Anayasamızın olması gerekiyor" diye konuştu.

    Bu noktada gelecek dönemim kritik olacağını dile getiren Babacan, yeni bir anayasa yazacak bir parlamento kompozisyonu oluşabilirse bunun Türkiye için çok önemli bir fırsat olacağını kaydetti.

    "Gücünü demokrasiden alan bir istikrar, önümüzdeki dönem için Türkiye'nin olmazsa olmazı" diyen Babacan, birinci sınıf demokrasi ve ileri bir ekonomi olmak için hukuk devleti olmanın şart olduğunu ifade etti.

    Anayasanın ve aynı zamanda bütün yasaların ve ikincil düzenlemelerin evrensel hukuk normlarından referans alan bir perspektifle hazırlanmasının önemine değinen Babacan, şunları kaydetti:

    "Ancak bunları sağlarsak Türkiye'de gerçek anlamda bir hukuk devleti olabiliriz. Bir ülkede hukuk yoksa demokrasi tek başına yeterli değil. Hukuk yoksa demokrasi o ülkeyi kaosa götürebilir. Hukuk yoksa halkın iradesi bir süre sonra anlamsız hale gelebilir.

    Küresel petrol talebi artacak

    Hukuk yoksa bir ülkede zenginler olabilir ama o ülke topyekun zenginleşemez. Boşluklardan, hukuksuzluklardan istifade eden milyarderler çıkabilir. Ama o ülkenin geneline yayılmış bir refahtan ve topyekun bir zenginlikten söz edemezsiniz. Hukukun olmadığı bir ülkede kalkınma ve refah toplumu olmaz. Bunun için önümüzdeki dönemin en önemli reform alanlarından biri de yargı olacak."

    Başbakan Yardımcısı Babacan, Adalet Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı yeni yargı reformu taslağının iyi bir çalışma olduğunu aktararak, seçimlerden sonra en önemli önceliklerden birinin Türkiye'nin şiddetle ihtiyaç duyduğu yargı reformunu gerçekleştirmek olduğunu söyledi.

    Bu yapılmadığı zaman, yargının iyi bir şekilde güven sağlayamadığı bir ülkede genel anlamda bir hukuki güvenlikten bahsedilemeyeceğini belirten Babacan, şöyle devam etti:

    "Şu son yaşadığımız olaylar, 17-25 Aralık süreci; şöyle tartışılır böyle tartışılır, farklı perspektiflerden ele alınır ama bu sürecin Türkiye'yi belki de en çok yaraladığı nokta, yargıya olan güvenin büyük bir tahribat alması.

    Bir paralel yapılanmanın yargı sistemini kullanarak kendi amaçlarına ulaşmaya çalışması ve Türkiye'yi böylesine sıkıntılı bir ortama sürüklemesi kabul edilebilir değil, affedilebilir değil. Dolayısıyla yargının mutlaka anayasa, yasa ve hakimlerin hür vicdanıyla çalışıyor olması, hiçbir etki altında kalmadan doğru ne ise mahkemelerimizin onu yapıyor olması lazım."

    "Para politikalarıyla ilgili belirsizlikleri aşmamız gerekiyor"

    Ekonomi politikalarını hep güven üzerine inşa ettiklerini anlatan Babacan, Türkiye'de maliye politikaları alanında çok sağlam bir zemin olduğunu, yapısal reformlarla ilgili de ciddi bir öngörülebilirlik bulunduğunu söyledi.

    Babacan, para politikaları konusundaki öngörülebilirlik üzerinde çalışmak gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

    "Para politikalarıyla ilgili belirsizlikleri aşmamız gerekiyor. Para politikalarının sorumlusu Merkez Bankası. Tabi ki Hükümet genel çerçeveyi çiziyor. Hedefler Hükümet ve Merkez Bankası tarafından beraberce belirleniyor. Bunlar yasada çok açık yazılı.

    Ama o hedeflere ulaşmak için Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığı var. O hedefe nereden, nasıl ulaşacağıyla ilgili Merkez Bankası'nın kendi hareket alanı var ve o hareket alanında bağımsız davranıyor. O
    noktada şu anda ihtiyaç duyduğumuz daha çok öngörülebilirlik.

    Vizyonda bu hafta: 13 Mart 2015

    Merkez Bankası tarafından ve mümkün olursa sadece Merkez Bankası tarafından yapılan iyi bir iletişim ve bu iletişim doğrultusunda güven uyandıran uygulamaları daha sağlam bir yapıya kavuşturduğumuzda inşallah Türkiye ile ilgili endişe edecek herhangi bir konu yok.

    Dünya ekonomisi zor bir dönemden geçiyor olsa da kendi içimizde sağlam durduktan ve doğru politikalar uyguladıktan sonra korkacak bir şey yok. Yeter ki hesabımızı kitabımızı iyi yapalım, dünyayı iyi takip edelim ve her türlü senaryoya karşı hazır olalım."

    Her koşulda ne yapılacağını belli olması gerektiğini belirten Babacan, "Avro/dolar çapraz kuru, 1'e iner mi? İner. 'Artık yeter, burada durduralım' diye bir çaba olur mu? Olabilir. Başarılı olabilirler, başarısız olabilirler. Ama bunların hepsine hazırlıklı olmak lazım. Temel bakış açısı, farklı senaryolarla çalışmak ve bu senaryoların da hepsine hazır olmak. Bunu yaptığımız zaman inşallah yolumuz açık" diye konuştu.

    Türkiye'nin 2014'ü büyümede yüzde 3'ün biraz altında bir rakamla kapatacağının göründüğünü aktaran Babacan, "Geçen yıl Türkiye'de toplam çalışan sayısı 1 milyon 400 bin kişi arttı. Yüzde 5,8'lik bir artış var istihdamda. Büyümenin yüzde 3 civarında olduğu bir ülkede yüzde 5,8'lik bir istihdam artışı olağanüstü bir şey. Bu, özel sektörümüzün geleceğe hala güvenle baktığını gösteriyor" ifadelerini kullandı.

    İşsizliğin, iş gücüne katılımın çok artmasından dolayı yükseldiğine dikkati çeken Babacan, "Daha yüksek büyüme oranlarını hedeflememiz gerekiyor. Ama büyümeyi yapısal reformlarla sağlamamız gerekiyor. Suni, geçici maliye politikası, para politikası gibi pansumanlarla değil, yapısal reformlarla büyümemiz gerekiyor" dedi.

    İşte çift emekli maaşı almanın koşulu

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow