hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Çokaşklılık' üzerine bir inceleme"

    Çokaşklılık üzerine bir inceleme
    expand

    "Çokaşklılık", "açık ilişki", "ilişki ya da evlilik dışında bağımsız cinsel partnerlere sahip olmak"... "Grup evlilikleri", "çoğul sadakat", "üçlü ilişki"... Thomas Schroedter ve Christina Vetter'in tüm bu kavramların köklerine indiği ve incelediği "Çokaşklılık" adlı kitabı Ayrıntı Yayınları'ndan okurla buluştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Thomas Schroedter ve Christina Vetter'in "Çokaşklılık" adlı kitabı Özge Karlık'ın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları'ndan çıktı. Gündüz Serim'in kitapla ilgili kaleme aldığı tanıtım yazısı şöyle:

    Yazarlar önce "çokaşklılık" kavramı üzerinde duruyor, bu kavramın köklerine iniyor ve örneğin "açık ilişki" gibi benzeri kavramlarla karşılaştırıyorlar: "Her iki ilişki biçimi de dışarıya kapalı olmayan çift ilişkisidir. Bu tür bir ilişki veya evlilikte, her iki partner de ilişkileri ya da evlilikleri dışında birbirlerinden bağımsız cinsel partnerlere sahip olabilecekleri konusunda hemfikirdir." (s. 50)

    Bundan sonra çokaşklı diye tanımlanabilecek ilişki türlerini incelemektedirler, "grup evlilikleri", "çoğul sadakat", "üçlü ilişki" gibi. Buradan geçiş yaparak eşcinsellik ve queerlik gibi konulara da girmektedirler.

    Kitabın en önemli ve kapsamlı bölümlerinden biri de çoklu ilişkileri tarihsel süreç içinde incelediği bölümdür.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Antikitede Aşk" altbaşlığında Sparta'daki aşk ilişkileri incelenmektedir:

    "Sparta, oğlancılığın da kalbiydi… 12-18 yaş arası 'oğlanlar' ile duygusal ilişkiler, hem Sparta'nın en parlak döneminde hem daha sonra Atina'da, erkeklerin kadınlara olan aşkıyla rekabet halindeydi." (s. 83-84)

    Özellikle evlilik kurumu ile fahişelik arasındaki ilişkinin incelenmesinden ilginç sonuçlara varılmaktadır:

    "Avrupa ortaçağında özellikle Katolik kilisesinin izlediği, erkeklerin 25 ve 30 yaş arasında evlenmesini öngören evlilik yaşı politikası, fahişeliğe yol açmıştı; öyle ki neredeyse her köyde ve şehirde belediyeye ait genelevler kuruldu." (s. 99)

    "Metreslik ve fahişeliğin tasfiyesinin evlilik öncesi yaşamda da etkileri oldu; 16. Yüzyıldan başlamak üzere evlilik yaşında düşüşe ve ortaçağdakinin aksine gitgide pezevenklerin kontrolüne geçen gizli fahişeliğe yol açtı." (s. 101)

    Daha modern zamanlara, örneğin aydınlanma çağına gelindiğinde:

    "Akılcı insanın propagandasını yapan aydınlanma, buna uygun olarak, akılcı evliliği telkin etti… kendiliğinden ortaya çıkan, tutkuyla bezeli, ihtiyaçları karşılamaya dayanan bir aşk reddedilmekteydi. Çünkü tutku, aklın karşısında tekler, kontrol edilemez ve irrasyonaldir." (s. 106)

    Yazarlar, tarihsel gezintilerini romantizm döneminden, sosyalist yazarlara, oradan da 1968 Dünya devrimine kadar uzatmaktadırlar:
    "60'ların gençlik hareketi, baskıcı uygulamaların mekânı olduğu gerekçesiyle aileye karşı çıktı. Çiftlerin izolasyonu, baskıcı ahlak, cinsiyetlere görev tahsis etme ve rol atama başta olmak üzere, otoriter çocuk eğitimi de, geleneksel evlilik ve aile üzerinden eleştirildi. Bu hareket, tekeşli evliliğe 'tekdüzeeşliliğin' bir 'zoraki ekonomik şirket' olmak için 'mal mülk sahibi olunsun diye aşağılayıcı davranış kuralları' dayattığı 'evlilik hapishanesi' diyerek temellerini sarstı." (s. 120)

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "…açık evlilik veya hippi komünleri gibi tekeşli olmayan yaşam biçimlerinin ilk kez deneyimlendiği zamanlardı. Hatta ortak evler toplumda kendiliğinden bir yer buldu; özellikle ergenlik sonrası gençler için hayatlarının bir döneminde seçtikleri yaygın ve bilindik bir ikamet biçimi olarak yerleşti." (s. 121)
    Yazarlar, kitabın sonlarına doğru, günümüzdeki bazı topluluklarda uygulanan çiftlerin değişik bir arada olma biçimlerini de incelemektedirler. Örneğin, Çin'de, Himalaya bölgesindeki Mosoların yaşam biçimleri.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Bir Moso kadını partnerini istediği sıklıkta değiştirebilir. İlişkilenmelerinin çoğu uzun sürelidir. 'Fakat ilişki uzun olacaksa bile, erkek kadının ailesiyle, kadın da onun ailesiyle hiçbir zaman yaşamaz. Ayrıca, erkek hep ailesiyle yaşar ve onlarla ilgilenir. Aynısını kadın da kendi ailesi için yapar. Mülk paylaşımı diye bir şey yoktur." (s. 136)

    "Çocuklar anne evinde büyütülür ve ailelerinin ismini taşır. Biyolojik babalarının kim olduğu da önemli değildir… Bu sistem, diğer sistemlere göre epey farklı olsa da oldukça süreğendir. Boşanma yoktur. Çocuklara kim bakacak kavgası yoktur, malların paylaşımı ve buna benzer durumlar söz konusu değildir." (s. 136)

    Yazarlar akademik bir anlayışla keskin sonuçlara varmaktan kaçınmışlar, ancak her satırlarında, hiyerarşi ve mülk ilişkilerinin aşkı dışladığı yargısı açık seçim kendini belli etmektedir:

    "… tutkuyla bağlanılar aşk (elbette) sağlam hiyerarşileri tehdit olarak addedildi. Cinsellik, evlilikle üreme amacıyla gerçekleştirilen bir davranışa indirgendi; bu bakış açısıyla, arzuyla icra edilen her cinsel ilişkinin cezalandırılması gerektiği düşünüldü." (s. 98) 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow