hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Paris Komünü Tarihi ve Gezi Direnişi

    Paris Komünü Tarihi ve Gezi Direnişi
    expand

    Gezi Parkı direnişi, pek çok değerlendirmede Paris Komünü ile birlikte anıldı; Komün, Gezi'nin 142 yıl önce yaşanmış atası sayıldı. Peki Paris Komünü neydi, ne oldu? NotaBene Yayınları, bizzat bir Komünar'ın 1876'da yazdığı "Paris Komünü Tarihi"ni iki cilt halinde Türkçe okurla buluşturdu. Yayınevinden çıkan bir diğer kitap ise, Mustafa Sönmez’in "Kent, Kapital ve Gezi Direnişi".

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İstanbul'da 2013 Haziran'ında Gezi direnişi patlak verdiğinde, parkta fiile geçen toplumsal model için kullanılan kavramlardan biri de Komün'dü. Gezi'nin katılımcıları bu kavramı kullanarak, bugüne kadar pek çok toplumsal hareketin failinin kurduğu gibi, 142 yıl sonra Paris Komünü ile arasında bir süreklilik ilişkisi, gönül bağı kuruyordu. Benzemezi çok bu iki vakayı ortaklaştıran, akrabalaştıran da kentin ve kendilerinin (Gezi örneğinde kısmen ve daha kısa bir süre için) kaderi üzerinde söz sahibi olma iradeleriydi. Gezi Parkı eylemlerinde de halk, kompozisyonu farklı da olsa, Paris Komünü’ndeki gibi toprak ve sermaye sahipleri ile devlet karşı ayaklanmıştı.

    Gezi Parkı'nda ve tüm ülkeye yayılan eylemlerde ne olduğu ve neler yaşandığı henüz hafızalarda taze. Peki bunca anılan, her isyan dalgasında asilerin illiyet kurduğu Paris Komünü neydi, nasıl ortaya çıktı? NotaBene Yayınları'ndan çıkan iki kitap, bu iki toplumsal kalkışmayı ve tarihsel olayı konu ediniyor. İlki, Komün'e bizzat katılan sosyalist gazeteci ve edebiyatçı Prosper-Olivier Lissagaray'ın iki ciltlik Paris Komünü Tarihi. İkinci kitap ise Mustafa Sönmez’in Gezi direnişini konu edinen "Kent, Kapital ve Gezi Direnişi".

    Paris Komünü Tarihi ve Gezi Direnişi

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Komün'den itibaren...

    Prof. Dr. Taner Timur'un sunuşuyla yayımlanan iki ciltlik Paris Komünü Tarihi'ni Türkçeye çeviren Şule Ünsaldı. Prof. Dr. Timur da sunuşunda, arkasının kesilmeyeceğinin anlaşıldığını söylediği isyan dalgalarının, Komün'den itibaren değerlendirilmeye başlandığına işaret ediyor. Timur, Lissagaray'ın kitabı hakkında Marx'ın da Komün üzerine yazılmış en önemli eser olduğu sözlerini aktarıyor. Kitabın 1886'da yayımlanan İngilizce çevirisini de zaten Marx'ın kızı Eleanor Marx yapıyor.

    Komün'e bizzat katıldı

    İmparatorluk karşıtı eylemlere katılan, sosyalist bir cumhuriyetçi olan Prosper-Olivier Lissagaray, bizzat katıldığı Komün'ün tarihini, sonrasında sürgüne gönderildiği Brüksel'de 1876'da yazar ve kitap, Fransa'da yasaklanır. Günümüze değin pek çok yorumcu için temel kaynak oluşturan kitap, beş yıl boyunca yüzlerce kişiyle tek tek görüşerek ortaya çıkardığı bir klasik eser.

    Paris emekçilerinin toprak ve sermaye sahiplerinin işgalci Prusya ile işbirliğine karşı ayaklanarak, 18 Mart-28 Mayıs 1871 arasında hayata geçirdikleri Komün, modern sınıflı devletin antitezi bir devlet tipi olarak sayılıyor. Yayınevinin iki cilt halinde çıkardığı kitabın "Paris Komünü - Kuruluş ve İktidar" alt başlıklı ilk cildi, Komüne giden siyasal koşullar ve Komün’ün oluşum ve kurumlaşma deneyiminin tüm ayrıntılarını içeriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başrolde Paris yoksulları

    Lissagaray'ın olayların hem aktörü hem de izleyicisi olarak anlattığı öyküdeki öncelikli rol, Parislilerin. Arka planda, Nisan ve Mayıs çatışmalarında inanılmaz özveri gösteren halk var. Eser yalnızca baskılara karşı gerçekleştirilen bir direnişin öyküsü değil. Aynı zamanda dönemin tüm toplumsal düşünce akımlarının ve Komün içerisindeki çelişki ve çatışmaların geniş bir panaromasını içeriyor. Okuru, 1871'in Paris'ine götüren ve işçi sınıfı ile yoksulların kendi kaderlerini ele alışlarını 73 gün boyunca gün gün anlatan Lissagaray'ın kitabı, bir belgesel-roman tadında okunabiliyor.

    Versailles ordusunun yarattığı vahşet

    Kitabın, "Paris Komünü - Kanlı Hafta, Sonrası, Anılar, Belgeler" alt başlıklı ikinci cildinde ise Komünün bastırılmasıyla birlikte başlayan zulüm ortamının ve Komün sonrası Fransa ve Avrupa’da oluşan koşullar resmediliyor. Adolphe Thiers'in yenildiği Prusya ile anlaşma yaptıktan sonra Paris'e yönelen ordusunun şehri bombardıman edişi ve binlerce Komünarı acımasızca ezdiği ve yok ettiği anlatılıyor. Montmartre’ı alan Versailles askerleri, kenti kuşatıyor, daha sonra girdiği kentte Parislileri kitleler halinde kurşuna diziyor. 8 güren Komün Savaşı sonunda insanlık tarihinde benzeri olmayan vahşet sahneleri yaşandı. Yargısız infazlar ve katliamlar Pere Lachaise’e sığınanların katledilmesiyle bitti ancak daha sonra kurulan 24 askeri mahkeme de Komünarları, savunmalarını bile dinlemeden giyotine ya da sürgüne yolladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Louise Michel: "Kendimi savunmak istemiyorum"

    Bu mahkemelerin önüne çıkanlardan biri de Komün’ün ünlü kadın komutanlarından Louise Michel’di. Sürgünü reddedip, kendisine de ölüm cezası verilmesini istediği mahkemede, “Kendimi savunmak istemiyorum. Kimsenin de beni savunmasını istemiyorum. Tüm devrime katıldım ve bütün yaptıklarımın sorumluluğunu kabul ettiğimi ilan ediyorum. Hepsini hiç kısıtlamadan kabul ediyorum. Beni generallerin infazına katılmakla mı suçluyorsunuz? Buna ‘evet’ diye yanıt vereceğim; onlar Montrmartre’da halkın üzerine ateş açtırmak istedikleri zaman, ben de böyle bir emri verenler üzerine ateş emri vermekte tereddüt etmezdim. Paris yangınına gelince evet ona da katıldım. Versailles istilacılarına karşı ateşten bir duvar örmek istiyordum” diyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Paris kana bulanırken tüm Avrupa’nın burjuva basını ise korkunç bir karalama ve iftira kampanyası yürütüyordu. Paris Komünü Tarihi, bunların yanı sıra, Komün’e ilişkin belgeler, anı ve mektuplar ile doğrudan tanıklıkları da içeriyor.

    Paris Komünü Tarihi ve Gezi Direnişi

    "Kent, Kapital ve Gezi Direnişi"

    NotaBene Yayınları’ndan çıkan Mustafa Sönmez’in Kent, Kapital ve Gezi Direnişi adlı kitabında ise Türkiye’nin yakın tarihinde bir milat oluşturan, farklı sınıf, farklı dinsel, cinsel, etnik kimliklerden insanların ayaklanması konu ediliyor. İsyanı hazırlayan toplumsal ve ekonomi politik koşulların ele alındığı kitapta, Gezi Parkı direnişiyle yaşanan kırılmaya kadarki süreç, AKP’nin Sünni İslam toplumu mühendisliği çerçevesinde “ötekileştirmeyi” son raddeye vardırdığı, bunun devamında da kent topraklarına hukuk tanımaz bir şekilde saldırarak, bu saldırıyı da polis zulmüyle pekiştirdiği ifade ediliyor. Kitabında, AKP döneminde sermaye birikiminin inşaat odaklı ve rant eksenli bir şekilde sürdürülmesinin ivme kazandığını anlatan Sönmez, kentin metalaştırılmasının, otoriter İslami neoliberal rejimin inşası ile uyumlu bir süreç olduğunu dile getiriyor. Kent rantı ile sağlanan birikimden, iktidara yakın bir sermaye kesiminin palazlandırıldığını ifade eden Sönmez, bu amaçla TOKİ öncülüğünde kontrolsüz, başına buyruk devasa bir imar faaliyetine girişildiği, bununla aynı zamanda rejme taban kazandırılması için de kullanıldığı görüşünü aktarıyor. Ve bu sürecin sonunda halkın sert bir direnişiyle karşılaşması ve İstanbul’un bir muharebe alanına dönüşmesi kitapta yer alıyor. İstanbul’da başlayan özgürleştirici enerji, sonrasında tüm ülkeye yayıldı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow