hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kalbimize "yaz" geldi

    Kalbimize yaz geldi
    expand
    KAYNAKHande Sönmez / Cnnturk.com

    Dot Tiyatrosu'nda sahnelenmeye başlanan 'İki Kişilik Yaz'ın şahane bir oyun olduğu konusunda biz izleyenler hemfikiriz, siz de bizimle hemfikir olmak ya da olmamak için biletlerinizi şimdiden ayırtın, Gizem Erdem ve Tuğrul Tülek'i sahnede izleme şansından mahrum olmayın...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dot Tiyatrosu'nun 2012-2013 sezonunda sahnelediği Sarı Ay pek çok seyirci için dönüm noktası olmuştu.

    Tiyatroya mesafeli duran arkadaşlarımızın oyun sonunda yönelttikleri 'Burada başka hangi oyunlar sahneleniyor?' sorusu ile yüzümüzü gülümseten, 4 oyuncunun şahane performanslarının da yardımıyla içimizi ısıtan sımsıcak bir hikayeydi. Tabii hikayeden daha çok öne çıkan şahane rejiyi de unutmamak lazım.

    Bu sezon yine Dot Tiyatrosu'nda aynı yazarın (ve Gordon McIntyre'ın) kaleme aldığı 'İki Kişilik Yaz' oyununun sahneleneceğini öğrendiğimizde, sabırsızlıkla beklemeye başladık. Sıkı bir takipçi olduğunuzda bir oyunu beklemenin heyecanının başka hiçbir şeye benzemediğini görüyorsunuz.

    Nihayet vakit geldi ve Tuğrul Tülek (Bob) ile Gizem Erdem (Helena) sahnedeki yerlerini aldı. Aynı Sarı Ay'daki gibi dekorun minimumda tutulduğu oyunda aynı metrekare içinde Helena ile Bob'un barda, Helena'nın evinde, kilisede ve kahvaltıcıda olduğuna hemfikir olduk.

    Tıpkı Helena ile Bob'un 35'in korkunç bir yaş olduğu konusunda hemfikir oldukları gibi. 35 yaşında boşanmış bir kanun kaçağı olan Bob ile yine 35 yaşındaki bekar boşanma avukatı Helena'nın hikayeleri kendi içlerini karartan hallerine rağmen pek eğlenceliydi.

    Gizem Erdem ve Tuğrul Tülek'in bir an bile düşmeden, söyledikleri şarkılarla oyundaki enerjiyi daha da yükseğe taşıyan harika performansları oyunun en güçlü yanı. Her iki oyuncunun ayrı ayrı çok iyi ama bir araya geldiklerinde bambaşka olduklarını da belirtmek lazım mutlaka…

    Lafın kısası; tutmuş bir kimya, özenilmiş ve üzerinde çalışılmış bir reji ve naif bir metinle bir araya gelince ortaya harika bir oyun çıkmış. Yabancı bir metne yabancı kalmadan izleyebildiğimiz oyunlardan olmuş İki Kişilik Yaz.

    Trajedisine umut koymayı başaran bir metin olmuş 'İki Kişilik Yaz'. Bu sebeptendir ki oyunu 'sonunda her şey iyi olacak' hissiyatını hiç kaybetmeden izliyorsunuz. Edinburgh'dan daha doğrusu David Greig'den çıkan hikayeler bize - en azından bana - çok iyi geliyor.

    Bir şarkıda da dediği gibi 'yağmurdan sonra güneş çıkıyor, güneşten sonra tekrar yağmur yağıyor'. Bu döngü böyle sürüp giderken adına da hayat deniyor. Unutmadan; yağmurlu Edinburgh'ta geçen oyunun sonunda da güneş çıkıyor.

    VİZYONDA BU HAFTA...

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow