hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bilgin Balanlı: "Erdoğan'ın sözleri benim için hiçbir şey ifade etmiyor"

    Bilgin Balanlı: Erdoğanın sözleri benim için hiçbir şey ifade etmiyor
    expand

    Harp Akademileri eski komutanı emekli orgeneral Bilgin Balanlı, Balyoz davasında 236 beraat çıkmasının ardından Hürriyet'e konuştu. "Erdoğan'ın aldatıldık sözleri benim için hiçbir şey ifade etmiyor" diyen Balanlı, davadan AKP'nin siyasi menfaat umduğunu, Avrupa'daki bazı kurumların da "devam edin" dediğini iddia etti.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Eski darbecilerin yerine kendilerinin yargılandığını söyleyen Bilgin Balanlı, kendilerine yönelik iftiralarda Gülen hareketinin yer aldığını ilk günden tespit ettiklerini belirtti.

    "Genelkurmay Başkanlığı bana göre bu davada başından beri doğru bir yaklaşım ve tavır içinde olamamıştır" diye konuşan Balanlı, "bunun bir komplo ve kurgu olduğunu ancak birkaç gün içinde anladık. Ancak ondan sonraki aşamada git geller oldu" ifadesini kullandı.

    Beraat eden Balyoz sanıklarına ne olacak?



    Balanlı, davaların ABD komplosu olma ihtimaline de dikkat çekti ve "işin içinde CIA de olabilir" dedi.

    236 sanıklı Balyoz davasının tek muvazzaf orgenerali Bilgin Balanlı tüm bu yaşananların düğmesine Erdoğan ve Büyükanıt'ın 2007 yılında Dolmabahçe'de yaptığı görüşmeden sonra basıldığına inandığını söyledi.

    İşte Bilgin Balanlı ile yapılan röportajdan çarpıcı bölümler:

    Hükümette davadan siyasi menfaat elde edeceği kanaati vardı
     
    - Uzunca süre hükümetin yetkili ağızları bu davaları destekleyen açıklamalar yaptılar. Bülent Arınç'ın "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" sözleri hafızalarda. 

    İlker Başbuğ, Erdoğan'ın "aldatıldık" sözlerini yorumladı



    Velev ki dışarıda Türk ordusunun ulaştığı kabiliyetleri hazmedemeyenler vardı. Türkiye'yi yönetenler neden sebepsiz kendi ordusunun bu kadar yara almasına gözyumsun?

    Hükümette bu davadan siyasi bir menfaat elde edebileceği gibi bir kanaat oluştuğunu söyleyebiliriz. Belki de hem böyle bir kanaat oluştu hem de gerçekten bu komplonun içinde kendilerine verilmiş olan bilgilere inandılar. Bu komploculara çok güvendiler. Şimdi aldatıldıklarını söylüyorlar. Dünyanın 17. büyük ekonomisi, NATO üyesi, AB'ye aday, 1923'te Cumhuriyet'i kurmuş, 50'li yıllarda demokrasiyi getirmiş bir ülkenin 2010'lu yıllarda devlet mekanizmasının bu derece aldatılabilir olması çok kabul edilebilir bir şey değil. Belki bir muz cumhuriyetinde bunu düşünebilirsiniz. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nde bunun gerçekleşmiş olmasını ben kabullenemiyorum. Hâlâ içime sindiremiyorum. Bu devletin büyük bir zafiyetidir, tüm kurumları ile birlikte.
     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    O belgeler Mehmet Baransu'nun çıktı


    Erdoğan davaya objektif bakmadı son sözleri benim için anlam ifade etmiyor
     
    - Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz haftalarda Harp Akademileri'nde 'Komutanların tutuklanmalarına gönlüm razı olmadı' dedi. O konuşmanın içinde 'aldatıldık' ifadesi var. Bu sözler kişisel olarak sizin için ne ifade ediyor?

    Benim için çok büyük bir anlam ifade etmiyor. Ben sadece konuşmalara bakmıyorum, davranışlara da bakıyorum. Bu davanın kendisine anlatılmış olduğunu çok iyi biliyorum. O günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın kullanmış olduğu bazı ifadeler ve davranışlarıyla birlikte bu davaya gösterdiği reaksiyon beni üzüyor. Bu konuda herhangi bir uygun girişiminin olmadığını düşünüyorum. Kendisinin bu davaya objektif olarak bakmadığını değerlendiriyorum. Keşke biraz daha sorgulayabilseydi ve bazı şeyler yapmış olabilseydi, o zaman daha inandırıcı olurdu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    TSK'dan Balyoz davası açıklaması



    - Erdoğan'ın ve hükümetinin keza, o dönemde öyle bakmamasının nedeni 'Bu dava askeri vesayeti geriletecek bir araçtır, çok da kurcalamayalım' şeklindeki bir yaklaşım olabilir mi?

    Bu duygu da olabilir. Bundan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin büyük bir menfaat sağladığını düşünüyor olabilirler, Avrupa'daki bazı kuruluşların 'Siz buna devam edin' gibi bazı telkinleri de olabilir. Ama bu neticede devletin bir zafiyetidir. Olmaması gereken, içimi yaralayan bir husustur.
     
    Eski darbecelerin yerine biz yargılandık

     - Cezaevinde sizinle birlikte olan subaylarla kendi aranızda TSK'nın darbeler tarihine dönük bir özeleştiri de yapabildiniz mi? 'Burada fatura bize kesilmeye çalışıldı ama Türk ordusunun geçmişteki hataları, darbe ve sivil siyasete müdahale kültürü de gerçek' gibi samimi değerlendirmeler yapabildiniz mi?

    Bir zamanlar birileri öyle ya da böyle, haklı ya da haksız siyasete müdahale etmiş. 12 Eylül niye yapıldı, 27 Mayıs niye yapıldı... Bunları tarihçiler değerlendirecek. Darbelerin hiçbirinin faydalı olmadığını zaten hepimiz gördük, yaşadık. Çünkü neticede hep başa dönüldü. Sonuçta Silahlı Kuvvetler, bazı sorumlulukları üzerine alarak kendisi bazı girişimler yaptı. Ama bunların sonunda hiçbir zaman başarıya ulaştı diyemeyiz. Her darbe döneminde bazı kesimler bundan zarar gördüler. Genelde Türkiye zarar gördü. Demokrasimizin şu andaki niteliksiz hali de belki bu darbelerin sonucu da olabilir. Keşke bu darbeler yapılmamış olsaydı. Her şey kendi doğal ortamı içinde yaşansa ve gelişimini tamamlasa belki şu anda demokrasimiz daha nitelikli olabilirdi. Bütün arkadaşlarımda da benzer kanaat vardı. Eski darbecilerin yerine yargılanıyor olmak da bizi fevkalade derinden yaraladı.

    - Duygu bu mu; eski darbecilerin yerine yargılanmak?

    Evet, duygu bu. Eski darbecilerin yerine biz yargılandık. Olmayan bir darbe teşebbüsü. Ne kadar trajik bir durum değil mi?
     
    Gülen cemaati'ni ilk günden teşhis ettik
     
    - İlk mahkemeye çıktığınızda verdiğiniz dilekçede Balyoz davasına ilişkin bazı teşhislerde bulunmuştunuz. 'Karşımızda bir çete var' demiştiniz. Siz bugün hükümetin 'Paralel Yapı' dediğine o zaman 'çete' demişsiniz. Tutuklandığınız andan itibaren bu işin Gülen Cemaati'ni teşhis edebiliyor muydunuz?

    Tabii ki teşhis etmiştik. Bize bu iftirayı atan ve destekleyen unsurlara bakınca, özellikle de basına, bunların Cemaatçi olduğunu çok net bir biçimde görüyorduk. Zaten 2010 Anayasa referandumundan sonra yüksek yargının ve HSYK vasıtasıyla da diğer yargı kurumlarının Cemaat tarafından ele geçirilmiş olduğunu basından okuyorduk. Biz Beşiktaş'a çağrıldığımız zaman şu anda 'Paralelci' diye ifade edilen savcının karşısına çıkacağımızı da biliyorduk.

    - Peki bu yapının TSK içine de birilerini yerleştirmiş olduğunu düşünüyor muydunuz?

    Bunu düşünmemek gerçekten saflık olurdu. Çünkü hiç bilinmemesi gereken bir hususta bazı kişiler hakkında bazı iddialar ortaya atılıyordu. Kişi hakkında verilen bilgilerden  bir kısmının doğru olduğunu görüyorduk. Bunları dışarıdaki kişilerin bilmesi mümkün değildi. Balyoz davasında da bazı gerçek dokümanların sahtelerle birlikte karıştırılarak gerçekmiş havası yaratılmak istendiği görülüyor. Bu ancak içeriden birilerinin yardımıyla mümkündür.
     
    Necdet Özel'le iki kuvvet komutanı olarak göreve hazırlanıyorduk

    - Genelkurmay Başkanlığı'nın Balyoz'daki tavrını nasıl değerlendirdiniz?

    Genelkurmay Başkanlığı bana göre bu davada başından beri doğru bir yaklaşım ve tavır içinde olamamıştır. Bu davanın başlangıcında ben Genelkurmay'da görevliydim. Başlangıçta Balyoz'un ne olduğunun anlaşılması zaman aldı. Bunun bir komplo ve kurgu olduğunu ancak birkaç gün içinde anladık. Ancak ondan sonraki aşamada git geller oldu. O dönemde Genelkurmay Başkanı olan Sayın İlker Başbuğ gerçekten büyük bir direnç gösterdi. Zamanının büyük bir bölümünü bu davaya ayırdı ve personelini savunma gayreti içinde oldu. İlker Başbuğ'un hükümet nezdindeki girişimleriyle birtakım olaylar ertelendi. Ama onun ayrılışından sonra Silahlı Kuvvetlere karşı faaliyetler hızlandı. Bu hızlanmanın sonucunda da Sayın Işık Koşaner Genelkurmay Bakanlığından istifa etmek zorunda kaldı. Sayın Koşaner istifa mektubunda kendisine verilen sözlerin yerine getirilmediğini açık açık ifade etmiştir. Ben bu çok önemli açıklamanın maalesef basında yeteri kadar yer almadığını ve anlaşılmadığını düşünüyorum.

    - Necdet Özel'in tavrını çok eleştiren Balyoz mağdurları oldu. Sizin görüşünüz nedir?

    Ben anılarımda da yazacağım. Necdet Paşa ile biz Diyarbakır'da iki yıl beraber görev yaptık 2003'te. Çok büyük bir uyum içinde çalıştık, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi paylaştık. Faaliyetlerimizi büyük bir işbirliği içinde gerçekleştirdik. Sonrasında ikimiz de Ankara'ya tayin olduk. O, EDOK Komutan Yardımcılığı'na, ben de Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'na geldim. Daha sonra o terfi edip Ege Ordusu Komutanı oldu. Ben ise, 1 inci Hava Kuvveti Komutanlığı'na atandım. Efes tatbikatını beraber çok başarılı bir şekilde icra ettik. Sonraki dönemlerde de görüşlerimizi paylaşırdık. Ben tutuklanmasaydım ve Sayın Koşaner'in istifa etmesi söz konusu olmasaydı 2011 yılındaki beklenti onun Kara Kuvvetleri, benim de Hava Kuvvetleri Komutanı olmam şeklindeydi. İki kuvvet komutanı olarak beraber görev yapacaktık. Bunu bilerek de hareket ediyorduk. Dolayısıyla da Necdet Paşa'nın, Genelkurmay Başkanlığı görevini aldıktan sonra 30 Ekim 2011'de Hasdal'a gelmesi benim için önemliydi. Ancak onun tavrını ben de çok eleştirdim.
     
    Genelkurmay'ın hiç katkısı yok mücadeleyi biz kendimiz kazandık
     
    - Geçen gün şöyle bir analiz duydum; 'Herkes Özel'i çok eleştirdi ama belki o çatışmacı olmayan üslubu hükümetin kumpası anlamasına yardımcı olmuştur'. Bu argüman sizi ikna ediyor mu?

    Kendisi Hasdal'a geldiğinde diğer arkadaşlardan kıdemli olanların da katılımı ile birlikte konuştuk. Kendisinin ifadeleri de sizin söylediğiniz yöndeydi. Mealen 'Ben çatışmacı bir tavır içinde olmayacağım, onlara güven verici bir ortam yaratmaya çalışacağım. Bu işin üstesinden gelebileceğimi düşünüyorum. Bu görevi kendime güvendiğim için aldım' gibi ifadeler kullandı.

    - O zaman bu söyledikleri size inandırıcı gelmiş miydi?

    Hayır gelmemişti. Bu tür pasif bir mücadelenin başarılı olacağını düşünmüyordum. Hatta hâlâ o görünmeyen mücadele yöntemi nedeniyle bu davanın buraya geldiğini düşünüyorum. Bunun aksine kamuoyunun aydınlatılması mücadelesini biz verdik. Kamuoyunu biz aydınlattık. Halkın doğruları görmesini sağladık. Bu konuda bir onur varsa, bu bizim ve haklının yanında durma cesaretini göstererek bizi destekleyenlerin onurudur. Genelkurmay'ın buna herhangi bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. Bu vesile ile başta ailelerimiz olmak üzere Avukatlarımıza, Barolar Birliğine ve İstanbul Barosu'nun kahraman insanlarına, gerçekleri yazmaktan ve söylemekten çekinmeyen gazetecilerimize, bizlere destek olan kurum ve kuruluşlara, arkadaşlarımıza ve vatansever yurttaşlarımıza en derin şükranlarımızı sunmayı bir görev sayıyorum.
     
    Düğmeye Dolmabahçe'de basıldı
     
    - Bir diğer iddia da Mayıs 2007'de dönemin Başbakanı Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın meşhur Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili. Düğmeye ondan sonra basıldığını düşünenlere katılıyor musunuz?

    Evet, ben de öyle düşünüyorum.

    - O görüşmede Erdoğan TSK'ya yönelik bu tür davaların gelmekte olduğunu mu anlattı Büyükanıt'a? Bunu mu düşünüyorsunuz?

    O dönemde henüz Balyoz davası söz konusu değildi. Ancak Ergenekon soruşturması başlamak üzereydi. Bu görüşmenin hemen akabinde Ergenekon'la ilgili tutuklamalar başladı. Bu tutuklamaların içinde emekli orgeneraller de vardı. Bunu hiçbir bilgiye dayanarak söylemiyorum, tamamen kendi düşünce sistemim içinde yaptığım bir değerlendirmedir bu. Belki kendi aralarındaki bu konuşmada TSK'nın buna reaksiyon göstermeyeceği gibi bir anlaşma sağlanmış olabilir.
     
    "Camiler bombalanacaktı" Goebbels'in tarif ettiği gibi bir yalan
     
    - Meşhur plan seminerinde "camiler bombalanacaktı" şeklinde ifadeler olduğu iddia edilmişti. Bugün geldiğimiz noktada onların kurgu belgeler olduğu ortaya çıktı. Ama insanların kafasında şu soru olabilir. Kendi içlerinde planlama yaparken böyle senaryolar üzerinden mi konuşuyorlar?

    Bu şeytanın bile aklına gelmez. Bunlar halkın ilgisini çekmek için bulunmuş çok anormal söylemler. Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels, 'Öyle bir yalan söyleyin ki herkes inansın' der. 'Camiler bombalanacaktı' öyle bir yalan işte. Kimin aklına gelir? TSK kendi uçağını nasıl düşürebilir? Beraber uçan iki uçaktan biri arkaya geçecekmiş ve öndekine füze atacakmış. O füzeyi atan ve arkadaşını öldüren bir pilot nasıl geriye döner? Biz pilotlar havada birbirimize hayatımızı emanet ederiz. Bir Türk pilotunun bunu yapabileceğini hayal bile etmek Türk Hava Kuvvetleri personeline en büyük hakarettir. Bunu asla kabul etmiyorum.
     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow