hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan vekillere sert çıktı: Burası yol geçen hanı değil

    Erdoğan vekillere sert çıktı: Burası yol geçen hanı değil
    expand

    Başbakan Erdoğan, Emniyet'teki operasyonda gözaltına alınan polislerin sorgusu sürerken bazı milletvekillerinin adliye sarayına gitmeleri konusunda yargıyı göreve çağırdı. Kanal 7 TV'de İskele Sancak özel programına konuk olan Erdoğan, adliye sarayında şüpheli polislerle fotoğraf çektiren milletvekillerinin yargıya baskı suçu işlediğini savundu. Erdoğan " burası yol geçen hanı değil adalet sarayı. Böyle bir baskının yapılması çok çok çirkin" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınındaki "İskele Sancak" programında gazeteci Mehmet Acet'in sorularını yanıtladı. Erdoğan, paralel yapı soruşturmasına ilişkin soru üzerine, konunun yargı sürecinde olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:

    "Fakat benim anlamadığım bir şey var. Şu anda bu polislerle hiç ilgisi olmadığını söyleyen paralel yapının, bunlarla ne kadar iç içe olduğu ortaya çıktı mı? Bundan önce İstanbul Adalet Sarayı'nın kapısını aşındıranların oradaki tavırları malumdu. Şimdi aynı tavırları bu malum takım ortaya koyuyor, paralel yapı. Bu olay tamamıyla bir defa çok açık, net olarak şunu getirmektedir, inanıyorum ki yargı gereğini yapacaktır. Çünkü süreç içerisinde bunlara müdahale etmek, bunlara kalkıp da etkide, tesirde bulunmak anayasa suçu işlemektir. Bu ister milletvekili olsun, ister yazar, çizer şu, bu olsun; kim olursa olsun. Özellikle bazı milletvekillerinin adalet sarayının içerisine girmek suretiyle, oradaki zanlılarla beraber resim çektirmeleri suçtur. Bunu yapamazlar çünkü bu, yargıya aynı zamanda baskıdır."

    Anayasa'nın 138. maddesini okuyan Erdoğan, şu anda yapılanların hukuku ihlal olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    "Bu hukuku ihlale karşı, bana göre, başta cumhuriyet savcısı olmak üzere mahkeme yetkililerinin, bunlar hakkında kesinlikle dava açması, işlem yapması gerekir. Burası adalet sarayı ya, yolgeçen hanı değil ki. Kimilerinin elinde telefonlar, rahat rahat orada görüşmeler, konuşmalar yapılıyor. Kimileri, gelen polislere meydan okuyor. Çünkü oraya polisin de müdahale yetkisi yok. Orada ancak savcılık, mahkeme, adli kolluk olarak talep ederse, onlar böyle bir görevi yapabilirler. Burada böyle bir baskının yapılması çok çok çirkin. Oralarda yapılan şeylerde şunlar var: Sanki tribünde maç seyreder gibi, gelmişler orada bağırıyor, kendilerinin o aşırı taraftarları falan, adeta amigolarla filan falan bu işleri yürütüyorlar.

    Böyle bir şey olamaz. Şu anda tutuklananlar, tutuklandıysa bir şey yaptılar da tutuklandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na kalkıp da 'dönemin başbakanı' ifadesini yakıştıranlar, yargı mensupları değildi, emniyet mensuplarıydı. Bu emniyet mensupları bunu hazırladılar ve bunlar, bu operasyonlarda meydana çıktı. 'Dönemin başbakanı' diyerek, şahsımla alakalı böyle bir adım atacaksın, kendine göre 17 Aralık, 25 Aralık olaylarında darbe girişiminde bulunacaksın ve bu darbe girişiminde kabinemdeki birçok arkadaşımı, şahsım da dahil olmak üzere örgüt başı olarak göstereceksin, bunun bedeli ödenmeyecek mi? Şu anda bu işleri yapanların hepsi, bunun bedelini er veya geç ödeyecekler, bundan kaçış yok."

    Grubun yayın organlarının son gelişmeleri "İntikam almak için yapılıyor" şeklinde sunduğu değerlendirmesi üzerine, Erdoğan, bunu, "algı yönetiminin kendi açılarından yürütülmesi" şeklinde yorumlayarak, "Bunu artık kimse yutmaz. Bunların şantaj, montaj, bütün her şeyleri ortaya çıktı, çıkıyor. Artık bunları kimsenin yutacak bir şeyi yok. Millet, kusura bakmasınlar, enayi değil. Kimse de milleti enayi yerine koymasın. Bunların hepsi belgelerle ortaya çıktı, çıkıyor. Daha bu zincirin ilk halkaları. Daha bunun gerisi gelir, gelecek de. Niye? Yaşadıklarımız var. Benim en yakın, en önemli mesai arkadaşım konumunda olan MİT Müsteşarı'na oynanan oyunun, gittiği, dayandığı yerleri biz biliyoruz. Bunun hesabını bunlar verecekler. Daha bu, işin ilk kademesi. Aynı şekilde Türkmenlere götürülmekte olan insani yardımlar noktasında, yargı ve güvenlik boyutunda atılan adımlar ortada. Bunun hesabını verecekler" diye konuştu.

    Erdoğan, "Tırlar IŞİD'e gidiyordu" iddiasına ilişkin olarak da "O istikametin bir defa IŞİD'le ne alakası var? Türkiye Cumhuriyeti'nin AK Parti iktidarını, 'IŞİD'e yardım gönderen bir iktidar' diye göstermeye çalışanlar, alçak ve haindirler, ihanet içindedirler" ifadelerini kullandı.

    "Tavandakiler, bunun bedelini ödemek durumundadır"

    "Paralel yapı örgütü"ne gönül veren, tabandaki safiyane, samimi çok insan bulunduğunu kaydeden Erdoğan, onları tenzih ettiğini dile getirerek, "Burada bir uluhiyet anlayışı var. Önce bunun yıkılması lazım. 'O, ne derse doğrudur' gibi bir yanlış anlayış var. Terbiye metotları çok çok tehlikeli. Ne demek 'O, ne derse doğru'? Öyle şey olabilir mi ya?" dedi.

    Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu ifadenin, Peygamberle ilgili olduğuna değinerek, şöyle konuştu:

    "Pensilvanya'daki zatın onunla ne alakası var? Pensilvanya'daki zatın söyledikleri içinde doğru da olur yanlış da olur. Kalkıp da 'O, dediyse doğrudur' derseniz, kusura bakma, hapı yutarsınız. Böyle bir şey yok ve burada bir tehlike var. Gönül verenler içerisinde, tabandan çok samimi olan, saf insanlar var. Burada öyle şeyler oynanmıştır ki kurbanını vermiştir, kurbanlar satılmıştır, başka yerlere gitmiştir; zekatlar toplanmıştır başka yerlere gitmiştir. Bunlar yolunda filan kullanılmamıştır. 'Bizim kardeşlerimiz' diye yaklaştığımız

    insanlar, maalesef bize karşı tavırları nerede değişti? Dershane olayında. Niye? Çünkü dershane olayında ciddi bir kaynak vardı. Biz de halkımızın bu noktada sömürülmesini durdurmak istedik. Bu sömürü çarkını bozduğumuz için olay bozuldu. O ana kadar 'Bizden ne istediler vermedik?' diye açıklamam var. Her türlü desteği verdik. Demek ki yanlış yapmışız. Şimdi biz ayrı bir yere düştük, o ana kadar 'Okyanus ötesi' diye Bahçeli'nin çok ifadeleri var, Kılıçdaroğlu'nun çok ağır ifadeleri var. Şimdi onlar beraber oldular. Hayırlı olsun, beraber yürüsünler. Hatta BDP... Hayırlı olsun, beraber yürüsünler. Yeter ki AK Parti'ye oy vermeyin, gidip oylarınızı onlara verin. Tavandakiler, bunun bedelini ödemek durumundadır. Hatta bunların kendi köşe yazarlarının falan çok edepsizce yazıları var. Kendileri Müslüman, AK Partililer münafık. Bunları söyleyecek kadar... Sen kimsin ya? Sen bir defa Müslüman ile münafığı tefrik edecek, bunun kararını verecek noktada mısın? Haddini bil. Bizim için hesap gününde bunun kararı verilir. Hesap gününün maliki, sahibi de sen değilsin. Önce haddini bileceksin.

    Böyle bir şeyi senin söyleme hakkın yok. Hesap gününün sahibi bellidir. Tabanı tenzih ediyorum ama tavan, onunla mücadelemiz devam edecektir çünkü bu işin hesabını vermek durumundalar. Bu toplumu, bu milleti bunlar böldüler, parçaladılar ve bu ülkenin iktidarını, hükümetini, ABD'de, şurada, burada, parlamentolarda, belli ilişkiler içerisine girdikleri insanlarla karalamaya, kötülemeye girenlerle tabii ki bizim bir hesabımız olacak. Milli Güvenlik Kurulu'nda aldığımız bir karar var. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bütün unsurlara karşı, bu, bunlar olur, başka olur, burada bizim ulusal güvenlik meselemiz var. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bütün unsurlara karşı mücadelemiz kararlı bir şekilde devam edecektir. Cumhurbaşkanının en önemli görevi budur."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow