hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Yalçın Akdoğan: "Öcalan daha ileri bir mesaj vermeli"

    Yalçın Akdoğan: Öcalan daha ileri bir mesaj vermeli
    expand

    Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Çözüm süreci" kapsamında PKK'nın silah bırakmasına ilişkin, "Bu noktada Öcalan'ın bu süreçte daha ileri, geçen seferin bir adım ilerisinde mesaj vermesi önemli olacaktır elbette. Gerekir diye de düşünüyorum. Bir silah bırakma hadisesi yaşanacaksa öncelikle bunun fikri zemini, psikolojik zemini, siyasi zemini önemlidir" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Akdoğan, Kanal 7'deki "İskele Sancak" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

    "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili 'Çok daha somut, umut verici gelişmeler bekliyoruz' dedi. Bundan ne anlamamız gerekiyor?" sorusu üzerine Akdoğan, Türkiye'nin daha önce bu sorunları böyle bir yöntemle, toplumu da işin içine katarak, temaslar, görüşmeler yoluyla çözme tecrübesini yaşamadığını söyledi.

    Bunun farklı bir yöntem olduğunu dile getiren Akdoğan, "Bunu da tabii bu sorun üzerinde yaşıyoruz. Birtakım sorunlar yaşanıyor. Bu sorunlara, sabotaj girişimlerine rağmen sürecin bir şekilde aşılanarak bu noktaya gelmesi, tekrar trenin raya oturması, bunlar önemli kazanımlar. Şu anda da usul ve yöntem üzerine bir anlaşma var ve muhteva üzerine çalışılıyor" diye konuştu.

    AK Partili gençlerden Prof. Dr. Herken'e bornozlu protesto

    Bunun çok kolay bir süreç olmadığını ancak buna rağmen iyi niyetle, kararlı şekilde, güçlü bir iradeyle hükümetin bunu devam ettirdiğini belirten Akdoğan, "Temenni ederiz ki bir an önce de nihai sonuca ulaşabiliriz ama burada takvim belirtmemiz doğru olmaz. Ama seçime endeksli olarak biz bunu yürütmüyoruz. Daha önce olmasını temenni ederiz. Bunu vurgulamak için seçim öncesi lafını kullanıyoruz" ifadesini kullandı.

    "Böyle bir çağrı olması gerekir"

    Akdoğan, "Öcalan'ın, silahlı grupların Türkiye'yi terk etmesine yönelik olarak, 2013 mart ayında nevruz meydanında okunan mektubundan daha farklı ve somut bir çağrısı olur mu, böyle bir şey hissediyor musunuz?" sorusunu, "Olması gerekir. Böyle bir çağrı olması gerekir diye düşünüyorum" diye yanıtladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tülay Babuşcu'dan "90 yıllık reklam arası" açıklaması

    "Böyle bir çağrıyla bu noktaya gelinmesi önemli bir aşama olacaktır" değerlendirmesinde bulunan Akdoğan, şöyle devam etti: "2013 nevruzunda Öcalan'ın verdiği mesaj, 'artık silah dönemi geride kalmıştır, silahlar sussun, fikirler konuşsun, silah ve terör değil demokratik siyasetle bu meseleler hallolabilir.' Bu anlayışın yerleşmesi çok önemlidir. Yani silah bırakmadan önceki aşama silah bırakma fikriyatının kabullenilmesidir. Bu noktada bir mesafe kat ediliyordu. Ama Kobani olayları, bölgesel gelişmeler, bu paradigma bir sarsıntı geçirdi. Yani silah bırakma fikriyatı yerine bir şekilde silah geçer akçe, yani bölgede bir sürü örgüt var, birbiriyle mücadele ediyorlar, birtakım alan hakimiyeti kurma çabaları var Suriye'de, Irak'ta vs. Yani burada 'Silah olmazsa biz tutunamayız, amacımıza ulaşamayız' gibi, farklı eğilimler güç kazanmaya başladı ve bu paradigma aslında sarsıldı. Bunun tekrar güç kazanması gerekiyor. Bu noktada Öcalan'ın bu süreçte daha ileri, geçen seferin bir adım ilerisinde mesaj vermesi önemli olacaktır elbette. Gerekir diye de düşünüyorum.

    IŞİD eşcinselleri böyle öldürdü

    Bir silah bırakma hadisesi yaşanacaksa öncelikle bunun fikri zemini, psikolojik zemini, siyasi zemini önemlidir." Akdoğan, "Burada tabii 'Öcalan'ın çağrısına bel bağlıyorlar' şeklinde anlaşılmasın. Ortada bir örgüt var, elinde silah var. Ona çağrı yapan kişinin kim olduğu, etkisinin olduğu tabii ki önem taşıyor. Yoksa sizin demenizle herhangi bir örgüt silah bırakmıyor. Bu noktada bir anlam ifade edecektir. Yani o çağrı üzerine örgütün silah bırakmasından ziyade bu fikrin gelişmesine bir şekilde katkıda bulunması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

    "Bunları birbirine karıştırmamak lazım"

    Akdoğan, "HÜDAPAR'ın çözüm sürecine dahil edilme ve masaya oturma talebi devam ediyor. Sürece dahil olması söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine, kamu düzeni ve güvenliğinin yanı sıra bölgedeki bütün aktörlerin sürecin paydaşı ve muhatabı olduğunu özellikle vurguladıklarını söyledi.

    Bu yeni aşamada bütün örgütlü yapıları, STK'ları vs. daha fazla sürecin parçası haline getirmek için bir çabaları bulunduğunu ifade eden Akdoğan, şöyle konuştu: "Ama bu, şu demek anlamına gelmiyor, şimdi bu sürecin bir ayağı da İmralı'da devam eden görüşmelerdir. Örgüt, elinde silah olan örgüt ve bunun bileşenleriyle devam eden birtakım temaslar var. 'Bu, bir müzakere masası ben de oraya oturacağım' diye anlaşılırsa bu yanlış anlama olur. Öcalan'ın nevruz mesajı, bunun bir anlamı var. Şimdi bunu herhangi bir dernek başkanı yaptığında, örgüte 'Sen şunu yap, bunu yap' dediğinde bir anlamı olur mu? Çünkü onun etkisi olmaz. Bunları birbirine karıştırmamak lazım."

    "PKK'nın veya HDP'nin, diğer yapıların 'Biz Kürtlerin temsilcisiyiz' sözü ne kadar doğru olmazsa 'Biz Müslüman Kürtlerin temsilcisiyiz' gibi bir söz de doğru olmaz" diyen Akdoğan, insanların iradesini siyaseten temsil etmenin, onların desteğini almanın önemli bir çaba olduğunu ancak bunu kendine yontar şekilde ifade etmenin insanların iradesine saygısızlık olarak anlaşılabileceğini, gerçeği de yansıtmayacağını belirtti.

    "Bu konularda beklenti üretmek doğru değil"

    "Şubatta, martta kapsamlı bir demokratikleşme paketi açıklanacak beklentisi var. Böyle bir hazırlığınız var mı?" sorusuna karşılık Akdoğan, bu konularda beklenti üretmenin doğru olmadığını söyledi.

    Kendilerinin birçok adım attığını, önce bunları takdir etmek gerektiğini belirten Akdoğan, "Çözüm sürecinde nihai sonuca da ulaşabiliriz. Peki insanların talepleri, ihtiyaçları, demokrasiyle ilgili beklentileri bitecek mi? Bitmeyecek. Süreç bitti, her şey bitti anlamına gelmez. Bir paket çıkacak, süreçte sihirli değnek gibi her şey çözülecek, güllük gülistanlık cennet ortamı olacak, bu da doğru bir şey değil" dedi.

    Her zaman farklı alanlarda bir reform üzerine çalıştıklarını ifade eden Akdoğan, yeni anayasa bağlamında atılması gereken köklü adımların da olduğunu vurguladı. Akdoğan, "Seçim sisteminden Siyasi Partiler Kanunu'na kadar, belki başkanlık sistemine kadar tartışılması gereken birçok konu var. Bunları biz sürekli çalışıyoruz. Ama bunların hepsi çözüm sürecine endekslidir demek doğru olmaz. Çözüm süreci nihayete erse bile bu konulardaki çalışmalar devam edecektir" ifadesini kullandı.

    "Hodri meydan, girerler, geçebilirlerse geçerler"

    Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Seçim geliyor, HDP parti olarak seçimlere gireceğini açıkladı. Yüzde 10 barajını aşamazsa bu bir kaos senaryosu karşımıza çıkarır mı? Bölgesel parlamentolar kuracağı söyleniyor HDP'nin, ne diyorsunuz?" sorusu üzerine, "Böyle bir şeyi özellikle kendilerinin telaffuz etmesi, 'kıyamet kopar, seçim meşruiyeti tartışmalı olur, alternatif yapılara evrilir vs.' gibi bir dayatma unsuru olarak, şantaj ve tehdit aracıymış gibi bunun bu şekilde gündeme taşınmasını doğru bulmuyorum. Bu tür yaklaşımlara da eyvallah edecek halimiz yok" diye konuştu.

    Barajın, bundan sonra yeni anayasa bağlamında tartışılabilecek bir konu olduğunu anlatan Akdoğan, şunları kaydetti:

    "Neticede bugün önümüzde bir seçim var ve bu baraj var. Siz gözünüz kesiyorsa arkadaş girersiniz parti olarak, geçersiniz geçemezsiniz. Yani siz şantaj yaptığınız zaman, dayatma yaptığınız zaman, bu tür söylemlerle insanları korkutmaya çalıştığınız zaman buradan ne elde edeceksiniz. 'Aman ha bu olmasın' diye insanlar size emanet oy mu verecek veya diğer partiler mi size destek olacak, 'Aman bunlar barajı geçsin de Türkiye çalkantı yaşamasın' diye, bu doğru bir yaklaşım değildir."

    Bunun çözüm sürecinin parçası bir konu olmadığına işaret eden Akdoğan, "Hodri meydan, girerler, geçebilirlerse geçerler. Geçemezlerse bu seçimin meşruiyetini de tartışmaya açmaz, hiçbir şey de olmaz. Türkiye'de siyaset ve demokrasi yerinden de sarsılmaz. Bunu istismar edebilirler, kullanabilirler. Bu çözüm sürecinin sağlıklı bir şekilde bir noktaya ulaşması zaten birçok meseleyi halledecektir diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

    Programda "Hem yeni anayasanın konuşulacağı hem de başkanlık sisteminin belli ki gündeme geleceği Türkiye'de bu kadar önemli bir hareketin parlamento dışında kalmasını kimse istemez" yorumunun yapılması üzerine Akdoğan, "Ama bu elbirliğiyle onlara barajı geçirelim anlamına da gelmiyor" dedi.

    Akdoğan, "Kürt kamuoyunda oluşan 'İmralı'da Kürtlerin temel haklarının pazarlık konusu yapıldığına' dair kanaatlerin" sorulması üzerine, bunun temel bir yanılsama olduğunu söyledi. "Bir toplum kesiminin, bir bölgenin bütün meseleleri bir yapıyla oturulup tartışılıyor, pazarlık konusu yapılıyor falan değil" diyen Akdoğan, bu sürecin birçok boyutu bulunduğunu, bütün kesimlerin demokratikleşme bağlamında sürecin muhatabı olduğunu vurguladı.

    "HDP'nin Mecliste olması önemli"

    HDP'nin Mecliste olmasının önemli olduğunu, bu süreçte bir misyon üstlendiklerini, bunu önemsediklerini aktaran Akdoğan, "Siyaset yapan adamın güç kazanması, dağdaki adama karşı, diğer yapılara karşı, illegal unsurlara karşı güç kazanması, bu elbette arzu edilen durumdur" ifadesini kullandı.

    Bunları önemsediklerini ve küçümsememek gerektiğini belirten Akdoğan, şunları söyledi: "Fakat şöyle bir paradoksu var HDP'nin. Türkiye partisi olup olmama, bu ayrı bir tartışma, biraz kendi bilecekleri bir iş. Ancak cumhurbaşkanlığı
    seçiminde Sayın Demirtaş'ın ortaya koyduğu bir profil vardı. O profille de oyu arttı. Burada Ekmeleddin İhsanoğlu faktörü, diğer partilerdeki memnuniyetsizlik vs. başka saikler de var oy kaymasına sebep olan ama neticede sergilediği bir profil vardı. Bu Kobani olayları, 6-8 Ekim olayları bunu önemli ölçüde sarstı. Yani bölgede örgüte karşı da bu uygulanan şeylere karşı da tepki oluştu."

    "Oysa diğer profil, Demirtaş'ın ortaya koyduğu seçim sürecindeki profil bambaşka bir görüntüyü gerektiriyor" diyen Akdoğan, "Şimdi bu ikisi birbiriyle çelişki üretiyor. Bir taraftan Cizre olayları, Kobani eylemleri. Bölgede süreci de zorlayan birtakım hadiseler, yani şiddet, gerilim vs. ölüm hadiseleri. Öbür tarafta siz bambaşka bir imaj üretmeye çalışıyorsunuz. Eğer bu hadiseler bu şekilde devam ederse HDP ne almak istediği oyu alabilir ne de o imaj üzerinden bir siyasi güç devşirebilir. Bu kendi yaşadıkları bir paradokstur" görüşünü dile getirdi.

    HDP'nin siyasi menfaati gereği bunu devre dışı bırakıp, diğer yönlerini ön plana çıkarması gerektiğine değinen Akdoğan, bu süreçte hem asayişi bozan eylemlerden hem de algıyı bozan söylemlerden kaçınılması gerektiğine işaret etti.

    "Seçime partiyle girilmesi konusunda Öcalan'ın rolü olduğunu düşünüyor musunuz" sorusunu da Akdoğan, "Öcalan'ın böyle bir kararı var mı bilmiyorum. HDP ile Kandil'in, 'Biz karar verdik, mümkünse barajı indirtmeye çalışalım, bunun için zorlayalım, aman biz geçemezsek şöyle olur, böyle olur' gibi. Böyle bir strateji uyguladıklarını görüyoruz. Tabii Öcalan ne diyecek, son anda anketlere bakıp 'Biz herhalde geçemeyeceğiz, eski usule mi dönelim' diyecekler, onu bilmiyoruz" diye yanıtladı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow