hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Yalçın Akdoğan'dan önemli açıklamalar

    Yalçın Akdoğandan önemli açıklamalar
    expand

    Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu düşünceler Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşüncesini, görüşünü yansıtır. Oradaki vurgu da teröre karşı ortak mücadele hasasiyetini yansıtmaktadır, bu işbirliğinin önemini yansıtmaktadır" dedi. Akdoğan, "tampon bölge"yle ilgili de, "Türkiye'nin güvenliği için askeri savunma kalkanı oluşturalım diye bir durum değil. Bunda amaç bölgede insani yardım" diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Akdoğan, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle TRT Genel Müdürlüğü Lokali'nde kahvaltıda bir araya geldi.

    Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Akdoğan, Türkiye'nin IŞİD ile mücadele için oluşturulan koalisyonun neresinde olacağı ve askeri kısımda yer alıp almayacağı sorusu üzerine, Türkiye'nin IŞİD konusundaki tavrının belli olduğunu vurguladı.

    "Burada bir belirsizlik yok. Rehine meselesinin getirdiği bir duyarlılık ve hassasiyet vardı. Orada 49 insanımızın canını koruyabilmek önemli bir hassasiyet. Bu çerçevede birtakım söylemler vesaire, bunlara da özen gösterilmesi gerekiyordu. Çünkü burada edilen her laf orada vatandaşlarımızın
    daha fazla sıkıntı yaşaması demekti" diye konuşan Akdoğan, Musul'da alıkonulanların yerlerinin defalarca değiştirildiğini, yerel bilgi veren bir kişinin infaz edildiğini hatırlattı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye'nin IŞİD'e karşı tutumunun çok öncesinden belli olduğunun altını çizen Akdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

    "Daha önceki yıllarda Bakanlar Kurulunca terör örgütü olarak kabul edilmiş. IŞİD'in terör örgütü olduğunu deklare etmiş bir hükümet var. Türkiye'nin bu örgüte dönük tavrında, pozisyonunda bir bulanıklık yok. Son dönemde, 'İşbirliği var, destek var'... Bunlar çok ucuz medya manipülasyonları. Türkiye'yi psikolojik harekatlarla bir yere itmeye veya bir şey yaptırmaya çalışıyorlar.

    Bunu yapanlar da biliyor, Türkiye'nin böyle bir ilişkisinin olmadığını. Türkiye, medya manipülasyonlarıyla, psikolojik operasyonlarla harekete geçirilecek ülke değil. Öncelikle bunu çok net görmek lazım. Bunu yapmaktan aciz değiliz, biz de o ülkelere karşı bu tür medya manipülasyonları veya birtakım şeyler yapabiliriz. Bu doğru bir yöntem değil. Müttefikler arasında da kabul edilebilir bir şey değil. Ben bu tür yayınlara da çok itibar edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ama son dönemde bu tür bir psikolojik baskı unsuru olarak uluslararası medyada bu tür şeylerin olduğunu görüyoruz."

    "Bu riskin karşısında olan biziz"

    Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgüte karşı hem kendi içinde hem de dışarıda tedbirler geliştirdiğini ifade eden Akdoğan, bu örgüte karşı bugüne kadar birçok operasyon yapıldığını kaydetti.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye'nin geçiş bölgesi olarak kullanılmasının önlenmesi için birçok adım atıldığını belirten Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Terörle mücadelede dayanışma arayışı içinde olan, ortak mücadele arayışı içinde olan, hangi terör örgütü olursa olsun Türkiye'dir. Bakın, 10 yıldır Başbakanımızın yaptığı her konuşmada, terörle ortak mücadele, dayanışma vurgusu vardır. Bunların çoğu karşılıksız kalmıştır. Bu sadece bölücü terör örgütü değil, birçok örgüte karşı. Terörle daha kapsamlı, ortak bir mücadele, bir dayanışma zemini üretilmesi için baskı yapan ülke biziz. Bu noktada da daha kapsamlı bir işbirliği geliştirilmesi gerektiği anlaşılıyor. Bu yeni ortaya çıkmış, bütün bölgedeki terör örgütlerine karşı da. Ama bunun yöntemi, usulü nedir? İşbirliği mutlaka olacaktır. Bu konuda herkes hem fikir. Bu işbirliğine en fazla ihtiyaç hisseden de biziz, çünkü bölgede yaşayan biziz. Bu riskin karşısında olan biziz. Bu tehdit altında olan bölgedir, bölge ülkeleridir. Bu yüzden bizim bundan kaçınmak gibi bir durumumuz söz konusu olamaz."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Askeri olarak istihbarat sağlayabilirsiniz"

    "Askeri olarak işin içinde olacak mısınız" ifadesinin çok geniş bir tabir olduğuna işaret eden Akdoğan, askeri işbirliğinin çok farklı yöntemleri olabileceğini vurguladı.

    Rehine kurtarma operasyonu için genel başlık olarak "Askeri bir operasyon değildir" denebileceğini ancak "Asker bunun içinde yok" denemeyeceğini ifade eden Akdoğan, şunları söyledi:

    "Bir yönüyle bu askeri bir operasyon olarak da algınabilir. Güvenlik güçleri, istihbarat birimleri işin içinde. Birtakım insanız hava araçlarıyla görüntüler alınıyor. Genelkurmay bir şekilde işin içinde. 'Askeri operasyon değil' dediğinizde sanki asker hiç işin içinde değilmiş gibi algılanabilir. Oysa
    her sürecin içinde, güvenlik birimleri varsa bu bir yönüyle askeri bir operasyon gibi de algılanabilir.

    'Kurşun sıkacak mısınız sıkmayacak mısınız' başka bir şeydir, askeri olarak işin içinde olmak başka bir şeydir. Askeri olarak istihbarat sağlayabilirsiniz, görüntülü veya insan bazlı istihbarat sağlayabilirsiniz, lojistik sağlayabilirsiniz. Farklı yöntemlerle askeri operasyonun içinde de yer
    alabilirsiniz. Ben teorik olarak söylüyorum, bu nedir, ne olmalıdır ne kadar olmalıdır, elbette bu birtakım değerlendirmeler neticesinde verilebilecek kararlardır. Türkiye, şuraya kadar işin içinde olur veya olmaz şeklinde bir şey söylemem doğru olmaz."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İncirlik Hava Üssü açılacak mı?

    IŞİD'e karşı gerçekleştirilen operasyonlar kapsamında İncirlik Hava Üssü'nün açılıp açılmayacağının sorulması ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin "Türkiye ön planda olacak" şeklinde bir ifadesinin olduğunun hatırlatılması üzerine Akdoğan, "Türkiye coğrafi olarak daha ön planda. Çünkü sınırında
    yaşanıyor bunlar. Kimse Türkiye kadar ön planda değil. Türkiye zaten işin içinde" ifadesini kullandı.

    Suriye konusunda bugüne kadar yapılması gereken bir çok şeyin yapılmadığına dikkati çeken Akdoğan, "Esad rejimine karşı mücadele eden muhalifler ne kadar desteklenmiştir? Siz yukarıdan istediğiniz kadar bomba atın. Bir söz vardır, 'Savaşı piyade kazanır'. Orada birisi gidip bayrağı dikecek. O birisi olmazsa sen istediğin kadar bombala. Savaşı kazanmış olmuyorsun. O kim?
    Aşağıda senin adına kurşun sıkacak olan adam kim? Kiminle ittifak yapacaksın? Bu tür sorulara cevap gerekiyor" ifadelerini kullandı.

    Suriye'ye nasıl bir gelecek öngörüldüğünün bilinmesi gerektiğini söyleyen Akdoğan, meselenin bir örgütle mücadele etmekten ibaret olmadığını ifade etti. "Sadece Türkiye üzerine, tek taraflı baskı kurmanın doğru olmadığını düşünüyorum" diyen Akdoğan, Suriye'de IŞİD, PYD, Özgür Suriye Ordusu, Esad rejimi askerlerinin ve daha bir çok örgütün olduğunu, tüm bu yapıların da birbiriyle
    savaştığını kaydetti.

    Akdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

    "Peki o bölgede siz kiminle ittifak yaparak bir netice almayı düşünüyorsunuz ve almak istediğiniz netice ne? Sadece bir örgütün etkisiz kılınması mı? Bu yüzden Türkiye, elbette daha kapsamlı bir Suriye politikası ve yaklaşımı görmek isteyecektir. Ama terörle mücadele konusunda Türkiye'nin tavrı nettir. Bu örgüte karşı tavrı nettir. Bu konuda, her türlü işbirliğine de açıktır.

    Bu örgüte katılanların çoğu, önemli bir kısmı, Avrupa ülkelerinden gidiyor. Ama sanki Türkiye, bu örgüte destek çıkıyor veya Türkiye'den katılımlar oluyormuş gibi bir algı var. Ama bir çok istatistik aslında katılanların çoğunun Avrupa ülkelerinden giden insanlar olduğunu gösteriyor. Burada Türkiye, gereken işbirliğini Batılı Avrupa ülkelerinden alabilmiş değil. Veri, isim, geçişler...
    Bu konularda gereken bilgi, veri işbirliğini de alabilmiş değil. Ama kendi imkanlarıyla bunu tespit etmeye, bu geçişi engellemeye çalışıyor."

    "Yabancı savaşçılar meselesinde Türkiye elinden geleni yapıyor"

    Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bu yüzden risk analiz birimleri kurduğunu bildiren Akdoğan, şüpheli görülen kişilerle mülakat yaptıklarını anlattı.

    "Bu dört ayda 479 şahıs böyle şüpheli görülmüş. Bunlardan 445'iyle mülakat yapılmış. Bunların 107'si ülkeye sokulmamış. Yani yüzde 23'ü eleme yapılmamış. Bütün bu kontrollerde 6 bin kişi bloke edilmiş, bin kişi sınır dışı edilmiş" bilgisini aktaran Akdoğan, "yabancı savaşçılar" diye tanımlanan meselede elinden gelen çabayı gösteren Türkiye'ye yeterli desteğin verilmediğini belirtti.

    "Türkiye'nin Ortadoğu politikası konusunda bir sıkıntısı olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor. Yabancı basını suçlayabiliriz ama onların yaptıkları haberlere malzeme bu coğrafyadan verilmiyor mu, yaptıkları haber değil mi sizce" soruları yöneltilen Akdoğan, neyin haber olduğunu neyin olmadığını ayırt edebilecek bir devlet tecrübesine sahip olduklarını söyledi.

    Akdoğan, şunları kaydetti:

    "Bir takım şeylerin içinde bilgi kırıntıları olabilir ama onun ötesinde bunun bir siyasi operasyona dönüşmesi, bir algı operasyonuna dönüşmesi, suçlayıcı tarzda, abartılarak ve sizi bir yere indirgemeye dönük bir takım çalışmaların olduğunu da biz görebiliyoruz. Bunu bir takım lobilerde de, medya kuruluşlarında da görebiliyoruz. Cami çıkışı Başbakan'ın fotoğrafının konmasının
    gazetecilikle, basın ahlakıyla ne alakası var? Bu bir bilgi mi, habercilik mi? Bu tamamen bir manipülasyon. Bu tür manipülasyonların olduğunu da görüyoruz.

    Elbette biz ülke olarak bölgedeyiz. Bu bölgede bir çok şey olabilir. Türkiye'den de gidenler olabilir. Geçişleri kontrol etmek istiyoruz. Türkiye'nin içinde de bu örgütün faaliyetleri olabilir ki biz onun için operasyon yapıyoruz. Türkiye ve Türk vatandaşları tamamen bu işin dışında demek başka bir şey, biz devlet ve hükümet olarak bu sorunun üzerine gidiyoruz ve gerekeni yapıyoruz demek başka bir şey. Bir Türk veya Türkiye'den birileri organizasyona bir şekilde katkıda bulununca 'Türkiye bu işi destekliyor' görüntüsü vermek... Biz bunu kastediyoruz. Elbette bunun bir takım başka somut verileri olabilir, biz de bununla mücadele ederiz. Bunun algı operasyonu tarafını görmezden gelmek doğru değil diye düşünüyorum ben."

    "Orada ikna edildi diye bir şey söz konusu değil"

    Akdoğan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifade ettiği tutum, buradan gitmeden önce belirlenmiş bir tutum mudur yoksa oradaki bir takım temaslardan sonra böyle bir açıklama ihtiyacı mı duyduğu Sayın Cumhurbaşkanı" sorusunu yanıtlarken de, devlet politikasının ayak üstü belirlenmediğine vurgu yaptı.

    "Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu düşünceler Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşüncesini, görüşünü yansıtır. Oradaki vurgu da teröre karşı ortak mücadele hassasiyetini yansıtmaktadır, bu işbirliğinin önemini yansıtmaktadır, Türkiye'nin buna açık olduğunu yansıtmaktadır" diyen Akdoğan, bu konunun altının doldurulmasının teknik mevzular olduğunu, ilgili birimlerin bunları çalışacağını
    söyledi.

    Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Buradan giderken böyle bir düşüncesi yoktu, orada ikna edildi" diye bir şeyin söz konusu olmadığının altını çizerek, Türkiye'nin bu konudaki tavrının belli olduğunu ifade etti. "Bu bir devlet politikası olarak ortaya çıkmaktadır. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın,
    hükümetimizin bir yaklaşım farklılığı söz konusu değildir" ifadesini kullanan Akdoğan, askeri işbirliğinin çok farklı olabileceğini tekrarladı.

    Kerry'nin açıklamaları

    Akdoğan, Kerry'nin sözlerinin "Türkiye'nin cephede ön safta olacağı" şeklinde değerlendirildiğinin anımsatılması üzerine, "Bunlar Bakanlar Kurulu'nca değerlendirilebilir. Bu desteğin ölçüsü, sınırı, kapsamı nedir, bunlar değerlendirildikten sonra bir şey söylenir. Şimdi bizim bu konuda bir şey
    söylememiz doğru olmaz. Türkiye'nin elini açık etmek de doğru olmaz" dedi.

    Baskıyı hep Türkiye üzerine kurmayı doğru bulmadığını, "Hadi bakalım şimdi ne yapacaksınız", "Hadi bakalım adım atın" ifadelerini yanlış gördüğünü dile getiren Akdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

    "Bugüne kadar Türkiye bir çok şey yapılması gerekiyor dediğinde, kim, ne yaptı? Kimse onların üzerine baskı kurdu mu? Şimdi biz hep kendi ülkemizin üzerine her konuda baskı kurmayı seçiyoruz. Dün muhalefet temsilcileri de bu açıklamayı yaptı. Daha önce dışarıdan bir takım bu yönde açıklamalar geldi. 'Hadi bakalım Türkiye bir adım atsın'. Sen Türkiye'ye ev ödevi verme, böyle bir yetkin mi var? Sürekli Türkiye'yi test edeceksin, sürekli Türkiye sınavdan geçecek,
    habire Türkiye'nin önüne ev ödevi koyacaksın.Sen üzerine düşeni yaptın mı?

    Suriye'de defalarca uyarıda bulunduk, 'Bu iş kötüye gidiyor'. Ne yaptınız peki? 'Esed giderse kimin geleceği belli değil'. Bunun arkasına sığınarak bir pasiflik üretildi. Peki biz Suriye'nin geleceğini görmeden, tünelin ucunu görmeden niye girelim arkadaşlar? Bunun elbette bir sınırı, kapsamı vardır. Türkiye kendi çıkarları neyi gerektirirse kendi yol haritasını kendi belirler ve o çerçevede
    gereken adımları da atar. Kimse Türkiye'yi test eder gibi yukarıdan, 'Hadi bakalım, kendini ispatla'. Türkiye hiçbir şeyi ispatlamakla mükellef değil. Türkiye'nin tavrı bu konuda nettir."

    John Kerry: "Türkiye ön cephede yer alacak"

    Tuğluk'a tepki

    Akdoğan çözüm süreciyle ilgili de şöyle konuştu:

    "Bir tarafta siz 140 bin Kürdü kabul etmişsiniz, kapınızı, gönlünüzü açmışsınız. Bir taraftan da içeride birileri habire gerilim üretiyor. Bunlar (çözüm süreci) süreç açısından doğru şeyler değil, sürecin ruhuna uymuyor. Eski Türkiye manzarasıdır, bir eski bir milletvekilinin taş atması. Bu nasıl bir nankörlüktür?

    Aysel Tuğluk: "Kendimi savundum"

    Eski Türkiye manzarasıdır, bir eski bir milletvekilinin taş atması. Bu nasıl bir nankörlüktür? Karşıdaki insanı bağrına basan Mehmetçiği siz öbür tarafta taşlayacaksınız, bu çok büyük bir nankörlüktür. Siyasetçi taş atar mı? Siyasetçi fikrini ortaya koyar. Fikri bazen kaya gibi sert olur ama taş atmaz, kurşun sıkmaz."

    Erdoğan Charlie Rose'a konuştu

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow