İnsülinoma, Guillain Barre Sendromu, Akromegali, Akçaağaç şurubu (idrar) hastalığı, Gilbert Hastalığı, Tropikal Sprue. Doktorlar bu 6 hastalığa teşhis koymakta zorlanıyor.İnsan vücudu mükemmel olmakla beraber çok da karmaşık. Bu da, her zaman her şey yolunda gitmeyebilir demek. Hürriyet Pazardan Mehmet Öz, doktorların bile kafasını karıştıran birkaç nadir hastalığı yazdı. İnsülinoma, pankreasın insülin üreten bir kısmında büyüyen ve ender rastlanan bir tümör çeşidi. İnsülin, vücudunuzun kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için kullandığı bir hormon. Bu tümörler oluştuğunda kan şekeri seviyeniz düşük olsa bile insülin salgılayarak daha da tehlikeli seviyelere düşmesine neden olur. Bu tümörleri bulmak zor olabilir çünkü semptomları diğer yaygın görülen hastalıklarda da görülebiliyor. Bu hastalığın kesin nedeni bilinmese de vakaların üçte ikisinde bir mide mikrobu veya solunum enfeksiyonundan sonra görülüyor. Grip veya gıda zehirlenmesinden sonra ortaya çıkmasıyla da bilinir. Guillain Barre Sendromunda bağışıklık sistemi kasların hareketinden sorumlu sinirlere saldırarak vücutta yoğun bir kuvvetsizliğe neden olur. Bazı vakalarda tamamen felç noktasına kadar ilerleyebilir. Neyse ki bu sendrom zamanla kendiliğinden iyileşiyor. Ancak bu hastalığa yakalananlar genelde hastaneye yatırılıyor ve vücutları iyileşene kadar destek almaları gerekiyor. Bu hormon bozukluğu, vücut genellikle hipofiz bezindeki kansersiz bir tümöre bağlı olarak normalde üretmesi gerekenden daha fazla büyüme hormonu salgıladığı zaman ortaya çıkar. Büyüme hormonu adından da anlaşılacağı gibi vücudun büyümesine yardımcı olan hormondur ve özellikle çocukluk çağında büyük rol oynar. Bu hastalık ergenlikten sonra başlarsa ellerin, ayakların, çene kemiği ve alnın aşırı büyümesine yol açar. Kalp gibi hayati organlar da büyüyebilir; bu da uzun vadede ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Genellikle tümörün alındığı hassas bir beyin operasyonu gerektirir. Bu nadir görülen genetik hastalığın adı, idrar, ter ve kulak kiri gibi vücut sıvılarında aynı akçaağaç şurubu gibi tatlı bir koku duyulmasından geliyor. Sorun, vücudun protein üreten amino asit yapıtaşlarını ve bazı toksik maddeleri parçalama yetisinde bir bozukluk olduğunda ortaya çıkıyor. Bazı toksik birikmeler bu tatlı kokan vücut sıvılarıyla açığa çıksa da aynı zamanda vücutta da dolaşır ve tedavi edilmediği taktirde beyin hasarına yol açabilir. Amino asit alınmayan beslenme değişiklikleri hastalığı kontrol altında tutabilir ancak genelde diyaliz gerekir ve karaciğer nakli tek çözümdür. Vücutta oksijeni taşıyan kırmızı kan hücreleri yani alyuvarlar yalnızca dört ay kadar yaşarlar. Sonra damarlardan alınır, parçalanır ve karaciğer tarafından işlenirler. Gilbert hastalığında karaciğer bu parçalama sürecindeki gerekli adımlardan birini gerçekleştiremez. Bu genetik hastalığın yıllarca farkına varmadan yaşandığı oluyor. Genelde stres, yorgunluk, susuz kalma veya alkol kullanımından sonra olmakla beraber en belirgin işaretlerinden biri yüz ve gözlerde sararmadır. Bu hastalık çölyak hastalığını taklit ederek bazen doktorları yanıltsa da aslında tropik bölgelerde yaşayan veya seyahat eden insanların kaptığı bir enfeksiyondan kaynaklanır. Semptomlar arasında şiddetli ishal, kuvvet kaybı, ateş, gece körlüğü ve besin emilimi yetersizliği görülür. Hastalığa neden olan bakteri kesin olarak bilinmemekle beraber antibiyotik ve vitaminlerle tedavi edilebilmektedir. İyi haber şu ki, dünya çapında artan hijyen ve sağlık koşulları ile antibiyotik sağlanabilirliği nedeniyle bu hastalık giderek azalmakta. Kış aylarının korkulu rüyası gribal enfeksiyonlar hemen hemen her insanı olumsuz yönde etkilerken, öyle bir meslek var ki kullanılan bir maddeden dolayı bu işi yapanlar grip olmuyor. Bu meslek, çırak yetişmemesinden dolayı artık son temsilcilerini gördüğümüz kalaycılık.