hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Öncelikli Sorun 'demokratik hukuk devleti'nin korunmasıdır!

    Öncelikli Sorun demokratik hukuk devletinin korunmasıdır
    expand

    Seçimin ardından birçok farklı koalisyon senaryoları ve erken seçim olasılığı konuşulmaya başlandı. CHP-MHP-HDP koalisyonu da bu senaryolardan biri... Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 7 Haziran sonrasında çıkan tabloyu ve olası CHP-MHP-HDP koalisyon senaryosunu Cnnturk.com için kaleme aldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Seçim sonuçlarının belli olmasının üzerinden henüz 36 saat geçti. Sonuçlar yeni kesinleşmeye, milletvekilleri seçildiklerine ilişkin belgeleri henüz almaya başladı. Toplum, seçim öncesi oluşturulan gerginlikten ve tek adam yönetimine doğru savrulmanın yarattığı tedirginlikten kurtulmanın rahatlığını ve umutlarını yaşıyor.

    Böyle bir ortamda -daha Meclis açılmadan ve Başkanlık Divan'ı oluşmadan- bu tablodan bir Hükümet çıkmayacağı ve birkaç ay sonra Cumhurbaşkanı'nın inisiyatifi ile yeni bir seçime sürükleneceğimiz yolunda senaryoların üretilmesi, talihsiz bir aceleciliktir.

    Siyasetin görevi  karamsarlık, çözümsüzlük ve kriz üretmek değildir; karamsarlığı yok edecek umutlar, çareler ve çözümler üretmektir. Bu çözümleri uygulamaya taşıyacak, gerçekliğe kavuşturacak olan da siyasi partilerdir.

    2015 Seçimi, ülkenin sürüklenmek istendiği  hukuk dışı, keyfi yönetime karşı, devleti yeniden hukuk kuralları içine taşımayı ve demokrasiyi güçlendirmeyi vaadeden üç siyasi partinin gücünün artmasıyla sonuçlandı. Bu artış, son yıllarda ülkeyi ve dünyayı tedirgin eden ve uluslararası alanda ülkemizin saygınlığını zedeleyen tek parti iktidarının sona erdirilmesine yetecek bir sayıya da ulaştı.

    Bu durum karşısında, TBMM'de güçlerinin birleşmesi keyfi yönetimin sona erdirilmesine yeten üç partinin -CHP, MHP ve HDP'nin- Türkiye'yi öncelikle bu karamsar senaryolardan kurtaracak adımlar atması şarttır.  Demokrasi ve hukuk devletinin yeniden ihyası amacıyla seçmenin desteğini arttırdığı bu üç parti, aralarındaki düşünce ayrılıklarını bir süre erteleyerek, TBMM çatısı altında "Hukuk Devleti ve Demokrasi için Acil Onarım Programı" ortaya koymalı ve program çevresinde güçbirliği yapmalıdır.

    Son birkaç yıl içinde Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti konusunda, darbe dönemlerini anımsatan ve hatta onları aşan talihsiz uygulamalar yaşadı; yasama ve yargı siyasi iktidarın, daha da ötesinde bir kişinin şahsi talep ve talimatlarıyla, kapıkulu itaatkarlığına sürüklendi. Demokrasinin temeli olan 'kuvvetler ayrılığı' ilkesi fiilen ve açıkça işlemez hale geldi; keyfilik, yolsuzluk, savurganlık, kişisellik, tek sözcükle 'yozlaşma' her alanda yönetime egemen oldu.

    Bu tabloya eleştiriler yönelterek ve devlet yönetimindeki yozlaşmayı sona erdirmeyi vadederek halktan destek alan siyasi partiler, bu konularda TBMM çatısı altında somut iyileşmeler sağlamadan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden 'demokratik hukuk devleti" olmasının sağlam temellerini kurmadan, hemen yeni bir seçime gitmek çaresizliğine teslim olurlarsa, seçim hem bu çaresizliği aşamayan partiler, hem de Türkiye için daha iyi olmayacaktır.

    O nedenle, program ve söylem düzeyinde farklılıkları olan üç partinin, böyle somut bir "Acil Onarım Programı" çevresinde güç-birliğinden sonuç alabilmesi için makul bir süreye ve bu sürenin kazanılabilmesi için de, AY'nın 116. Maddesinin devreye girmesini önleyecek yeni bir Hükümet oluşumuna ihtiyaç olduğu açıktır. Ancak, bu üç farklı partinin birlikte ya da belli koşullarla birbirlerini destekleyerek bir Hükümet oluşumunu sağlamalarının güçlüğü herkes tarafından ifade edilmektedir.

    CHP, MHP ve HDP'nin lider kadroları bu güçlüğü yenmeli ve zoru başarmalıdır. Çünkü bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorun, siyasal partilerin öznel konum ve iddialarının ötesindedir; 90 yıllık Türkiye Cumhuriyet'inin ve yüzyılı aşan demokrasi mücadelemizin kazanımlarının korunup korunamayacağı ile ilgilidir. İçinde bulunduğumuz şu an, partilerini, kendilerini ve gelecek seçimi düşünen siyaset adamlarına değil, ülkeyi ve gelecek kuşakları düşünen devlet adamlarına ihtiyacımızın olduğu andır. Tarihi bir andır ve Türkiye, bu anda verilen kararları, gösterilen dirayet, basiret ve cesareti unutmayacaktır.

    Söz konusu olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 'demokratik hukuk devleti' olarak kalıp kalamayacağı ise, gerisi teferruattır!  

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow