İlk kez yayımlanan arşiv belgelerine göre Atatürk tarafından Ankara'ya gelmesi istenen Mehmet Mehmet Akif, 10 Nisan 1920'de sabah namazının ardından ailesiyle vedalaşıp 12 yaşındaki oğlu Emin ile birlikte İstanbul'dan ayrılıyor. Çengelköy'den Üsküdar'daki Karacaahmet Mezarlığı'na yürüyerek gelen Ersoy ve 12 yaşındaki oğlu Emin, burada kendilerini bekleyen Trabzon vekili Ali Şükrü Bey ile Kısıklı üzerinden Alemdağ'a ardından da Milli Mücadele yanlılarının toplandığı göz doktoru Esat Paşa'nın 'Baltacı Çiftliği'ne hareket ediyor. Bir süvari refakatinde atla yola devam eden Ersoy ve oğlu Emin geceyi bir köyde geçirdikten sonra ertesi gün İzmit, Adapazarı arasında bulunan Kuva-i Milliye kafilesine katılıyor. Ersoy ve oğlu, Geyve yakınlarında karşılaştıkları Kuşçubaşı Eşref ve Yenibahçeli Şükrü Bey ile kafileden ayrılarak demiryolundan dekovil ile önce Eskişehir'e, ardından da trenle Ankara'ya hareket ediyor.Arşiv belgelerine göre Meclis'in açıldığı 23 Nisan'dan bir gün sonra Ankara'ya varan milli şair trenden iner inmez Meclis'in yolunu tutuyor. Meclis koridorunda Ersoy'u gören Mustafa Kemal Paşa "Sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz. Şimdi görüşmek kabil olmayacak, ben size gelirim" ifadelerini kullanıyor.
Mezara Tarkan'ın büyük amcası indirdi
Kitapta en çarpıcı bölümlerden birini de Akif'in son yolculuğuna uğurlandığı anlar oluşturuyor. Ersoy'u, mezara şarkıcı Tarkan'ın büyük amcası dönem Askeri Tıbbiye öğrencisi olan Fethi Tevetoğlu ile sınıf arkadaşı Maraşlı Abdullah indiriyor. Edirnekapı Şehitliği'ne getirilen Ersoy, kefenine Türk bayrağı sarıldıktan sonra gömülüyor. Ersoy'un defin işlemi ise Tevetoğlu'nun anılarından şöyle aktarılıyor: "Bütün bir milletin dileği olan bu düşünce ile ebediyet yolcusunu en sevdiği bayrakla sardım ve uğurladım..."