SON DAKİKA
Turistik Tuz Ekspresiyle ÇANKIRI
Tren yolculukları son yıllarda oldukça popüler. Çankırı Valiliği, Çankırı Belediyesi, TCDD ve Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı işbirliği ile, 90 yıl aradan sonra Ankara’dan Çankırı’ya trenle Turistik Tuz Ekspresi seferleri de başladı. Çankırı'da 1934 yılında başlayan "Tenezzüh (Gezinti) Treni" seferlerini yeniden canlandıran ve başlangıç olarak 4 sefer olarak planlanan "Turistik Tuz Ekspresi"nde hemen yerimi ayırttım.
Yolculuğumuz Ankara Eski Tren Garı’ndan sabah 07.30 da hareketle başladı. Trende kahvaltı olarak Coğrafi işaretli Küpecik Peynirli Eldivan Çöreği bizi bekliyordu.
Çankırı Karatekin Üniversitesi müzisyenlerinden oluşan Salt Müzik Topluluğunun canlı performanslarıyla şarkılar, türküler eşliğinde 3 saatlik tren yolculuğumuzu tamamladık.
Çankırı’da yıllar önce yaşamış Kılıç Dişli Kaplan olarak bilinen Tuzi de bu yolculukta bize eşlik etti.
Çankırı Garı’na vardığımızda Yarenlerin karşılaması ile güzel bir sürpriz yapıldı.
Sonrasında bizi bekleyen transfer araçlarımız ve yetkili rehberlerimizle Tuz Mağarasına doğru yola çıktık.
Çankırı Tuz Madeni, şehrin doğusunda yaklaşık 15 km. lik mesafede bulunuyor. Dünyanın en eski ve en büyük tuz madenlerinden biri. 5 bin yıldır tuz üretildiği biliniyor. Karayolu tüneline girer gibi sıradan bir kapıdan girerken, içeride sizi ne kadar muhteşem birşeyin beklediğini anlamıyorsunuz.
Biraz ilerledikten sonra ışıklandırılmış yollar, birbirine açılan galerilerle yaklaşık 18.000 metrekarelik alanda muazzam büyüklükteki Tuz Şehrini keşfetmeye başlıyorsunuz.
Yaz-kış sıcaklığı 15 derece olan mağaranın havası da bambaşka. Tuz ortamın nemini alıyor, havayı temizliyor. Özellikle astım,bronşit, Koah gibi üst solunum yolu rahatsızlıklarına iyi geldiği söyleniyor. Tuzun yaydığı negatif iyonlar son derece rahatlatıcı ve huzur veren bir atmosfer sağlıyor.
Ferit Akalın isminde eski bir Çankırılı mucidin radyo merakı ve Çankırı’da ilk televizyon antenlerini kurmaktan, radyo sinyalleri ile uzaktan kumanda ile stadyuma araç yürütmesine varan macerasına da yer verilen Ferit Akalın Radyo ve İletişim Müzesi, meraklısı için oldukça ilgi çekiciydi.
1885 yılında mahallenin çamaşır yıkaması için yaptırılmış Tarihi Çamaşırhane Müzesi,17. yüzyıldan kalma günümüzde içerisinde geleneksel sanat kursları verilen Çivitçioğlu Medresesi ve bölgeye özgü Yaren Kültürü’nü yansıtan odaların yer aldığı Buğday Pazarı Medresesi yine görülmesi gereken yerlerden.
Alışveriş molası vermeyi ihmal etmedik tabii ki. Çankırı’ya gelmişken bol bol tuz almadan dönemezdik. Tuz lambaları, tuzdan heykeller, meşhur küpecik peyniri buradan dönerken alabileceklerinizden bazıları.
Bir güne sığdırmaya çalıştığımız Çankırı gezimiz saat 19.00 da yine tren garında son buldu. Sanki bütün gün gezip yorulan biz değişmişiz gibi yine şarkılar, oyunlar eşliğinde Ankara’ya döndük.
Çankırı gerçekten keşfetmeye değer güzellikte bir şehir. Çankırı halkı her yerde bizleri güleryüzle karşıladı, memnun etmeye çalıştı. Biz ilk kez geldiğimiz için ne kadar heyecanlıysak, onlar da güzel şehirlerini en iyi şekilde tanıtmak için o kadar hevesliydi.
Bu güzel rotanın ilerleyen zamanlarda da devam etmesini ve Çankırı’nın turizmde hakettiği yere gelmesini dilerim.
Yeni rotalarda görüşmek üzere
