

Giorgio Armani moda tasarımcılığında Oscar’ı çoktan hak etmiş bir İtalyan stilist. Doğduğu Piacenza’da önce 2. Dünya Savaşı’nın acımasız gerçeğine çocuk yaşlarında tanık olmuş, kendisini çok çeken Tıp Fakültesi’ne yazılmış iki yıl sonra doktorluk yapamayacağını öngörüp önce askere gitmiş sonrasında kendisini ‘Kral’ ilan edecek moda dünyası ile tanışmış. Cesur tasarımları, renk kombineleri ve özellikle kadınlar için kağıda döktüğü karalamalarını zengin kumaşlara yansıtması ile birden bire İtalyan moda ekolu yaratan Giorgio Armani buz gibi donuk kişileri büyüleyen mavi göz rengine uyum sağlayan salt siyah pantolon ve tişörtü ile zaten kendi modasını bir daha demode olmayacak şekilde yaratmıştı.
Fırsatçılığı dünyaya açılmak oldu. Tamam Milano ve Paris’te podyumlara en tanınmış top modelleri çıkartmak olduğu kadar deniz aşırı maceraya atılması ve Hollywood’da karargah kurması kadın ve erkek oyuncularla dirsek teması kariyerini daha da zenginleştirdi. Tasarımlarını giydirmek için ünlü aramasına gerek yoktu. Onlar Armani’nin kapısını çalıyor ve filmlerde, törenlerde, festivallerde imzalı kreasyonlarını giymek için can atıyorlardı. Zaten pişti olma diye bir durum yoktu. Atölyesinde tek tasarım kişiye özel dikiliyordu.
Aksesuar da çok önemliydi. Emporio Armani’yi bir gecede kurdu. Logosunu da kendisi çizdi. ‘Kartal’ı seçti.
89. yaş günü arifesinde ünlü kadın dergisi ‘Vogue’a konuştu ve ‘Hayat beni ödüllendirdi ama çok şeyi de benden aldı diyebilirim. Başkaları için normal olan ama bu dünya için bir kenara bırakmam gereken bir çok şeyin tadını çıkartmak isterdim doğrusu’ itirafında bulundu.
Sonra en çok sevdiği ve üzerinde çalıştığı yeşil rengini anlattı: ‘Sıcak ama aynı zamanda metropol, ölçülü ama belirgin olmayan bir gölge arıyordum ve yeşil bunların hepsi: sağduyulu, sofistike ve doğal. Doğal renkleri seviyorum, derin bir huzur ve dinginlik duygusu veriyorlar ve üzerinde her şeyin inşa edilebileceği bir temel oluşturuyorlar ayrıca diğer renkleri birbirine bağlamanıza izin veriyorlar. Uzun gölgeler arasında bir bağlantı kurmayı mümkün kılıyorlar.’
Yıllardır tatile çıkmadığını da hatırlatan bekar ‘King George’ tam 30 yıldır çok sevdiği yeğeni Roberta’ya mesleğin püf noktalarını anlatıyor, onu Armani İmparatorluğu’nun başına geçirmeye hazırlıyor.
Bana gelince ‘Kral Giorgio’ ile çok kez bir araya geldim. Milano defilelerine, özel daveti üzerine gittim. Venedik Film Festivali’nde röportajlar yaptım. O ayrıcalığı yaşadım.
90’nı na merdiven dayayan bu fit iş insanını kıskanmamak elde değil. Doğum günün kutlu olsun ‘King George’.
Giorgio Armani moda tasarımcılığında Oscar’ı çoktan hak etmiş bir İtalyan stilist. Doğduğu Piacenza’da önce 2. Dünya Savaşı’nın acımasız gerçeğine çocuk yaşlarında tanık olmuş, kendisini çok çeken Tıp Fakültesi’ne yazılmış iki yıl sonra doktorluk yapamayacağını öngörüp önce askere gitmiş sonrasında kendisini ‘Kral’ ilan edecek moda dünyası ile tanışmış. Cesur tasarımları, renk kombineleri ve özellikle kadınlar için kağıda döktüğü karalamalarını zengin kumaşlara yansıtması ile birden bire İtalyan moda ekolu yaratan Giorgio Armani buz gibi donuk kişileri büyüleyen mavi göz rengine uyum sağlayan salt siyah pantolon ve tişörtü ile zaten kendi modasını bir daha demode olmayacak şekilde yaratmıştı.
Fırsatçılığı dünyaya açılmak oldu. Tamam Milano ve Paris’te podyumlara en tanınmış top modelleri çıkartmak olduğu kadar deniz aşırı maceraya atılması ve Hollywood’da karargah kurması kadın ve erkek oyuncularla dirsek teması kariyerini daha da zenginleştirdi. Tasarımlarını giydirmek için ünlü aramasına gerek yoktu. Onlar Armani’nin kapısını çalıyor ve filmlerde, törenlerde, festivallerde imzalı kreasyonlarını giymek için can atıyorlardı. Zaten pişti olma diye bir durum yoktu. Atölyesinde tek tasarım kişiye özel dikiliyordu.
Aksesuar da çok önemliydi. Emporio Armani’yi bir gecede kurdu. Logosunu da kendisi çizdi. ‘Kartal’ı seçti.
89. yaş günü arifesinde ünlü kadın dergisi ‘Vogue’a konuştu ve ‘Hayat beni ödüllendirdi ama çok şeyi de benden aldı diyebilirim. Başkaları için normal olan ama bu dünya için bir kenara bırakmam gereken bir çok şeyin tadını çıkartmak isterdim doğrusu’ itirafında bulundu.
Sonra en çok sevdiği ve üzerinde çalıştığı yeşil rengini anlattı: ‘Sıcak ama aynı zamanda metropol, ölçülü ama belirgin olmayan bir gölge arıyordum ve yeşil bunların hepsi: sağduyulu, sofistike ve doğal. Doğal renkleri seviyorum, derin bir huzur ve dinginlik duygusu veriyorlar ve üzerinde her şeyin inşa edilebileceği bir temel oluşturuyorlar ayrıca diğer renkleri birbirine bağlamanıza izin veriyorlar. Uzun gölgeler arasında bir bağlantı kurmayı mümkün kılıyorlar.’
Yıllardır tatile çıkmadığını da hatırlatan bekar ‘King George’ tam 30 yıldır çok sevdiği yeğeni Roberta’ya mesleğin püf noktalarını anlatıyor, onu Armani İmparatorluğu’nun başına geçirmeye hazırlıyor.
Bana gelince ‘Kral Giorgio’ ile çok kez bir araya geldim. Milano defilelerine, özel daveti üzerine gittim. Venedik Film Festivali’nde röportajlar yaptım. O ayrıcalığı yaşadım.
90’nı na merdiven dayayan bu fit iş insanını kıskanmamak elde değil. Doğum günün kutlu olsun ‘King George’.