İnsan bir hayatın içinde birkaç hayatı birden yaşar. Hayatın içinde sadece yaşımız değil yaşantımız da defalarca değişir. Fakat çoğumuz sadece yaşın değişimine odaklanıp yaşantının değişimini gözden kaçırabiliriz. Oysa yaşantının içinde ilgilerimiz, hobilerimiz, işimiz hatta sevdiklerimiz de değişebilir. Değişimi kimi zaman zorunluluk, kimi zaman da ihtiyaçlarımız belirler. Bazen de değişim artık değişmemiz gerektiği için kapımızı çalar…
Çocukluk yıllarında anneannesinden kalma piyano ile tanışması sonrası müzikle arasındaki ilk bağı kuran Gülce Duru, yıllar içinde birçok sanat dalı ile sanat yolculuğunu zenginleştirdi. Resim, heykel, dans ve tiyatro… Birçok sanat dalı birçok farklı yorum tekniğini genişletmesinin yanında ufkunu da açmıştı. Müzik ise hayatının içinde bir köşede yavaşça demleniyordu. Sanki resmedilmeye devam edilen bir tablonun en kıymetli nesnesi yavaş yavaş ön plana çıkarılmayı, gölgelendirilmeyi bekliyordu. Doğru zaman ve doğru bir değişim müzik ile Gülce Duru arasında kıymetli bir bağ kuracaktı.
Aslında daha lise yıllarında dinlemek istedikleri toplulukların konserlerine gidebilmek için arkadaşlarıyla “Herby Blues” adıyla bir topluluk kurarak sokaklarda, ufak mekanlarda ve okul şenliklerinde çalmaya başladılar. Gülce Duru, akademik hayatının başlamasıyla profesyonel olarak resim ve heykel ile uğraşmaya başlayıp Plastik Sanatlar bölümünü okumak için Paris’e gitti.
Yıllar boyu Chanson, Blues, Caz ve Rock’n Roll’a dair birçok izin müzikal olarak barındığı bir şehir olan Paris sokaklarında yürürken herhangi bir kafeden yükselen müziğin sizi içeriye davet ettiğine rastlarsınız. Sanatın, sanatçının izleriyle dolu şehirde müziğin de etki alanı oldukça geniştir. Böyle bir şehrin atmosferini tatmak Gülce Duru’nun içinde demlenen müzik olgusuna kıymetli parçalar ekleyen bir süreç olmuştur.
İsminin çeşitli mecralarca duyulmasını ve dinleyicilerle tanışmasını sağlayan gelişme ise Kaybedenler Kulübü filmi olmuştur. Kaybedenler Kulübü film müzikleri projesine dahil olmasıyla birlikte Gülce Duru dinleyicide bir tat bırakmış ve artık talep edilen bir ses haline gelmesiyle birlikte profesyonel olarak müzik kariyerine başlamıştır.
“Rakılı Live” projesi, birçok ilde verilen konserler, “Kuzgun”, “Mirgün”, “Sabah Vakti”… Müzikle arasındaki bağ yaşadığı değişimlerle kuvvetlendikçe Gülce Duru daha özgün, daha duru ve daha derin anlamlara açılan müzikal manzaralara götürüyor bizi. Üretim yelpazesi büyüdükçe müzikal temellerini de derinleştirmeyi ihmal etmiyor.
Değişimlerin içinde insanın en önemli karar anı da hazır olup olmadığıyla ilgilidir. Gülce Duru geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Akıl Başka Gönül Başka” çalışmasıyla hazırlıklarını tamamladığını ve müzikal olarak daha da derin manaları dinleyicilere aktaracağının hissini bizlere hissettirdi.
Dördüncü single çalışması olma özelliğini taşıyan “Akıl Başka Gönül Başka” hüzünle umudu buluşturan bir parça olarak dinleyicilere sunuluyor. Çalışmanın düzenlemesi de Uğurcan Öztekin’e ait.
Yıllar geçer, insan değişir… Değişim birçok hazırlığı da beraberinde getirir. Doğru zamanda atılan adımlarla hazırlıklar bir olunca da ortaya güzel sonuçlar çıkar. Eğer ki bir ruh melodilerle kenetlenecekse müzik onu asla ıskalamaz… Er ya da geç onunla bir bağ kurup kendini onunla bir araya getirir. Son çalışmasını dinledikten sonra Gülce Duru için “İyi ki müzik ile birbirlerini ıskalamamışlar” diyorum. Onların arasındaki bağ çok kuvvetli ve daha nice kıymetli üretimler gelecektir.
Kim bilir belki de önümüzdeki yaz ayında Gülce Duru ismini yeni projeleriyle de duyabiliriz.
Değişime ve müziğe…
İnsan bir hayatın içinde birkaç hayatı birden yaşar. Hayatın içinde sadece yaşımız değil yaşantımız da defalarca değişir. Fakat çoğumuz sadece yaşın değişimine odaklanıp yaşantının değişimini gözden kaçırabiliriz. Oysa yaşantının içinde ilgilerimiz, hobilerimiz, işimiz hatta sevdiklerimiz de değişebilir. Değişimi kimi zaman zorunluluk, kimi zaman da ihtiyaçlarımız belirler. Bazen de değişim artık değişmemiz gerektiği için kapımızı çalar…
Çocukluk yıllarında anneannesinden kalma piyano ile tanışması sonrası müzikle arasındaki ilk bağı kuran Gülce Duru, yıllar içinde birçok sanat dalı ile sanat yolculuğunu zenginleştirdi. Resim, heykel, dans ve tiyatro… Birçok sanat dalı birçok farklı yorum tekniğini genişletmesinin yanında ufkunu da açmıştı. Müzik ise hayatının içinde bir köşede yavaşça demleniyordu. Sanki resmedilmeye devam edilen bir tablonun en kıymetli nesnesi yavaş yavaş ön plana çıkarılmayı, gölgelendirilmeyi bekliyordu. Doğru zaman ve doğru bir değişim müzik ile Gülce Duru arasında kıymetli bir bağ kuracaktı.
Aslında daha lise yıllarında dinlemek istedikleri toplulukların konserlerine gidebilmek için arkadaşlarıyla “Herby Blues” adıyla bir topluluk kurarak sokaklarda, ufak mekanlarda ve okul şenliklerinde çalmaya başladılar. Gülce Duru, akademik hayatının başlamasıyla profesyonel olarak resim ve heykel ile uğraşmaya başlayıp Plastik Sanatlar bölümünü okumak için Paris’e gitti.
Yıllar boyu Chanson, Blues, Caz ve Rock’n Roll’a dair birçok izin müzikal olarak barındığı bir şehir olan Paris sokaklarında yürürken herhangi bir kafeden yükselen müziğin sizi içeriye davet ettiğine rastlarsınız. Sanatın, sanatçının izleriyle dolu şehirde müziğin de etki alanı oldukça geniştir. Böyle bir şehrin atmosferini tatmak Gülce Duru’nun içinde demlenen müzik olgusuna kıymetli parçalar ekleyen bir süreç olmuştur.
İsminin çeşitli mecralarca duyulmasını ve dinleyicilerle tanışmasını sağlayan gelişme ise Kaybedenler Kulübü filmi olmuştur. Kaybedenler Kulübü film müzikleri projesine dahil olmasıyla birlikte Gülce Duru dinleyicide bir tat bırakmış ve artık talep edilen bir ses haline gelmesiyle birlikte profesyonel olarak müzik kariyerine başlamıştır.
“Rakılı Live” projesi, birçok ilde verilen konserler, “Kuzgun”, “Mirgün”, “Sabah Vakti”… Müzikle arasındaki bağ yaşadığı değişimlerle kuvvetlendikçe Gülce Duru daha özgün, daha duru ve daha derin anlamlara açılan müzikal manzaralara götürüyor bizi. Üretim yelpazesi büyüdükçe müzikal temellerini de derinleştirmeyi ihmal etmiyor.
Değişimlerin içinde insanın en önemli karar anı da hazır olup olmadığıyla ilgilidir. Gülce Duru geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Akıl Başka Gönül Başka” çalışmasıyla hazırlıklarını tamamladığını ve müzikal olarak daha da derin manaları dinleyicilere aktaracağının hissini bizlere hissettirdi.
Dördüncü single çalışması olma özelliğini taşıyan “Akıl Başka Gönül Başka” hüzünle umudu buluşturan bir parça olarak dinleyicilere sunuluyor. Çalışmanın düzenlemesi de Uğurcan Öztekin’e ait.
Yıllar geçer, insan değişir… Değişim birçok hazırlığı da beraberinde getirir. Doğru zamanda atılan adımlarla hazırlıklar bir olunca da ortaya güzel sonuçlar çıkar. Eğer ki bir ruh melodilerle kenetlenecekse müzik onu asla ıskalamaz… Er ya da geç onunla bir bağ kurup kendini onunla bir araya getirir. Son çalışmasını dinledikten sonra Gülce Duru için “İyi ki müzik ile birbirlerini ıskalamamışlar” diyorum. Onların arasındaki bağ çok kuvvetli ve daha nice kıymetli üretimler gelecektir.
Kim bilir belki de önümüzdeki yaz ayında Gülce Duru ismini yeni projeleriyle de duyabiliriz.
Değişime ve müziğe…