

Cahit Kukul, 1956 yılının sonbaharında Makedonya’dan İstanbul’a gelmekte olan kara trenin içerisinde hayat mücadelesinin ilk yolculuğuna atıldığı çocuk yaşlarından beri hayalleri, mücadelesi ve yolculukları hiç bitmemişti. Manastır’da geride bıraktığı hayatının ardından hayalleriyle İstanbul Sirkeci’ye geldiğinde denizin ve martıların melodisini dinleyerek yeni hayatının ilk günlerini yaşıyordu.
Manastır’dayken babasının arkadaşının bir gün çaldığı gitarı evlerine getirmesiyle Cahit Kukul’un hayatı değişmişti. Gitarla tanıştıktan sonra ondan kopamadı. İstanbul’da Rami semtine taşındıklarında Mustafa Kurtuluş (Tantana Mustafa) ile tanıştı. Rami’de o yıllarda müzikle ilgilenen dostlarıyla bir araya gelerek Siyah Gölgeler topluluğunu kurdular. Shadows ve Beatles’ın yükselişiyle kıymeti artan topluluk müziğini icra etmek ana hedefleriydi.
Topluluğun bir araya gelmesinden kısa bir süre sonra yabancı toplulukların şarkılarına repertuarlarında yer vermelerinin yanında “Karadut”, “Makaram Sarı Bağlar”, “Halimem”, “Gül Dalında Öten Bülbülün Olsam” gibi aranjeleri de vardı. Bu şarkıları kendi yorumlarıyla konserlerde çalmaya başladılar. Kuruculardan biri olan Mustafa Kurtuluş (Tantana Mustafa) o sıralarda askerde olması sebebiyle topluluğa katılan Ercüment Yenidoğan ile birlikte Aydın Şencan, Cahit Türküt, Recai Pozan ve Cahit Kukul’dan oluşan kadro Siyah Gölgeler’in ana kadrosunu oluşturmuştu.
1966 yılında Son Saat gazetesinin düzenlediği Amatör Orkestralar Yarışması ve Edirne’de yapılan Trakya Müzik Festivali müsabakalarında birinci olmaları topluluğun bilinirliğini arttırmıştı. Şehzadebaşı’ndaki Kulüp Sineması konserleri ve Rami’deki 66. Tümen konserleri bu dönemin unutulmaz çalışmaları arasındaydı.
Topluluğun bilinirliğinin artması ve İzmir’de bir konserde Erkin Koray’ın davetiyle ön grup olarak sahne almalarından kısa bir süre sonra önce Aydın Şencan sonra da Cahit Kukul, Erkin Koray’ın Yeraltı Dörtlüsü topluluğunda yer alan isimler oldu.
Çeşitli konser ve turne programları sonrasında Erkin Koray’ın yurtdışına gitmesi sebebiyle Cahit Kukul, Sedat Avcı ve Aydın Şencan aralarına Şükrü Yüksel’in de katılımıyla Hardal topluluğunu bir araya getirdi.
1980 yılında “Nasıl? Ne Zaman?” ardından da “Nereden Nereye” albümleri dönemin siyasal ikliminden dolayı değişen müzik sektörüne rağmen topluluğun kendi müziğini ortaya koyması bakımından oldukça değerliydi. O yılların zorlukları arasında Hardal tek konserini Maçka Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirdi.
Hardal sonrası Cahit Kukul Rami’ye dönmüştü. Burada Tantana Rock ekolü içerisinde yetişen genç kuşağın istek ve enerjisiyle yeni bir topluluk ortaya çıkmıştı. Meteor topluluğunda Cahit Kukul ile birlikte Adem Altındirek, Kenan Misket, Tayla Koray, Rüçhan Baydar yer almıştı. 1997 yılında “Ne Kadar Zaman Geçti” çalışması topluluğun ilk ve tek çalışması olarak kayıtlara geçmişti.
Meteor sonrasında yavaş yavaş topluluk müziğinin dışına çıkmış olsa da Cahit Kukul hayatını her zaman müzikle kazanmaya çalıştı. Uzun saçı özgürlük olarak benimseyip farklı olmanın kabul görmediği ortamlarda uzun saçlarıyla, müziğiyle ve duruşuyla özgürlüğün önemini vurguladı.
Kendisi ile yüz yüze tanışıp sonrasında da gerçekleştirdiğim görüşmelerde müzik dışında bilimkurgu ve uzaya karşı duyduğu ilgiyi de hiçbir zaman saklamamıştı. Belki de Cahit Kukul bu sebeple yıllar önce bestelemiş olduğu “Marduk Geliyor” çalışmasını uzun süre uygun ortamın oluşması adına bekletti. Kendi tanımıyla; uzaydan gelen, evrenin iyi niyetli kahramanı olan Marduk barış, sevgi ve kardeşlik için melodisini insanlıkla buluşturmuştu.
Cahit Kukul, “Marduk Geliyor” şarkısının kayıt sürecinde Alper Gadiş ve Burak Eren ile birlikte çalıştı. Alper Gadiş ve Burak Eren, Marduk’un yıllar sonra bizlerle buluşması için Cahit Kukul ile birlikte büyük bir emek verdiler. Özlem Kukul’da bu çalışmanın yapım sorumluluğunu üstlenerek bu eserin bizlerle buluşmasını sağladı.
Hayatı, felsefesi ve mücadelesi müzik olan Cahit Kukul yıllar sonra yeni bir mücadeleye çıktı. Bu mücadele iyileri, dostları ve yiğitleri selamlayarak Marduk’u bizlere tanıtmış oldu…
Cahit Kukul’un yeni üretimlerini de aynı heyecan ve merakla bekliyoruz…
Cahit Kukul, 1956 yılının sonbaharında Makedonya’dan İstanbul’a gelmekte olan kara trenin içerisinde hayat mücadelesinin ilk yolculuğuna atıldığı çocuk yaşlarından beri hayalleri, mücadelesi ve yolculukları hiç bitmemişti. Manastır’da geride bıraktığı hayatının ardından hayalleriyle İstanbul Sirkeci’ye geldiğinde denizin ve martıların melodisini dinleyerek yeni hayatının ilk günlerini yaşıyordu.
Manastır’dayken babasının arkadaşının bir gün çaldığı gitarı evlerine getirmesiyle Cahit Kukul’un hayatı değişmişti. Gitarla tanıştıktan sonra ondan kopamadı. İstanbul’da Rami semtine taşındıklarında Mustafa Kurtuluş (Tantana Mustafa) ile tanıştı. Rami’de o yıllarda müzikle ilgilenen dostlarıyla bir araya gelerek Siyah Gölgeler topluluğunu kurdular. Shadows ve Beatles’ın yükselişiyle kıymeti artan topluluk müziğini icra etmek ana hedefleriydi.
Topluluğun bir araya gelmesinden kısa bir süre sonra yabancı toplulukların şarkılarına repertuarlarında yer vermelerinin yanında “Karadut”, “Makaram Sarı Bağlar”, “Halimem”, “Gül Dalında Öten Bülbülün Olsam” gibi aranjeleri de vardı. Bu şarkıları kendi yorumlarıyla konserlerde çalmaya başladılar. Kuruculardan biri olan Mustafa Kurtuluş (Tantana Mustafa) o sıralarda askerde olması sebebiyle topluluğa katılan Ercüment Yenidoğan ile birlikte Aydın Şencan, Cahit Türküt, Recai Pozan ve Cahit Kukul’dan oluşan kadro Siyah Gölgeler’in ana kadrosunu oluşturmuştu.
1966 yılında Son Saat gazetesinin düzenlediği Amatör Orkestralar Yarışması ve Edirne’de yapılan Trakya Müzik Festivali müsabakalarında birinci olmaları topluluğun bilinirliğini arttırmıştı. Şehzadebaşı’ndaki Kulüp Sineması konserleri ve Rami’deki 66. Tümen konserleri bu dönemin unutulmaz çalışmaları arasındaydı.
Topluluğun bilinirliğinin artması ve İzmir’de bir konserde Erkin Koray’ın davetiyle ön grup olarak sahne almalarından kısa bir süre sonra önce Aydın Şencan sonra da Cahit Kukul, Erkin Koray’ın Yeraltı Dörtlüsü topluluğunda yer alan isimler oldu.
Çeşitli konser ve turne programları sonrasında Erkin Koray’ın yurtdışına gitmesi sebebiyle Cahit Kukul, Sedat Avcı ve Aydın Şencan aralarına Şükrü Yüksel’in de katılımıyla Hardal topluluğunu bir araya getirdi.
1980 yılında “Nasıl? Ne Zaman?” ardından da “Nereden Nereye” albümleri dönemin siyasal ikliminden dolayı değişen müzik sektörüne rağmen topluluğun kendi müziğini ortaya koyması bakımından oldukça değerliydi. O yılların zorlukları arasında Hardal tek konserini Maçka Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirdi.
Hardal sonrası Cahit Kukul Rami’ye dönmüştü. Burada Tantana Rock ekolü içerisinde yetişen genç kuşağın istek ve enerjisiyle yeni bir topluluk ortaya çıkmıştı. Meteor topluluğunda Cahit Kukul ile birlikte Adem Altındirek, Kenan Misket, Tayla Koray, Rüçhan Baydar yer almıştı. 1997 yılında “Ne Kadar Zaman Geçti” çalışması topluluğun ilk ve tek çalışması olarak kayıtlara geçmişti.
Meteor sonrasında yavaş yavaş topluluk müziğinin dışına çıkmış olsa da Cahit Kukul hayatını her zaman müzikle kazanmaya çalıştı. Uzun saçı özgürlük olarak benimseyip farklı olmanın kabul görmediği ortamlarda uzun saçlarıyla, müziğiyle ve duruşuyla özgürlüğün önemini vurguladı.
Kendisi ile yüz yüze tanışıp sonrasında da gerçekleştirdiğim görüşmelerde müzik dışında bilimkurgu ve uzaya karşı duyduğu ilgiyi de hiçbir zaman saklamamıştı. Belki de Cahit Kukul bu sebeple yıllar önce bestelemiş olduğu “Marduk Geliyor” çalışmasını uzun süre uygun ortamın oluşması adına bekletti. Kendi tanımıyla; uzaydan gelen, evrenin iyi niyetli kahramanı olan Marduk barış, sevgi ve kardeşlik için melodisini insanlıkla buluşturmuştu.
Cahit Kukul, “Marduk Geliyor” şarkısının kayıt sürecinde Alper Gadiş ve Burak Eren ile birlikte çalıştı. Alper Gadiş ve Burak Eren, Marduk’un yıllar sonra bizlerle buluşması için Cahit Kukul ile birlikte büyük bir emek verdiler. Özlem Kukul’da bu çalışmanın yapım sorumluluğunu üstlenerek bu eserin bizlerle buluşmasını sağladı.
Hayatı, felsefesi ve mücadelesi müzik olan Cahit Kukul yıllar sonra yeni bir mücadeleye çıktı. Bu mücadele iyileri, dostları ve yiğitleri selamlayarak Marduk’u bizlere tanıtmış oldu…
Cahit Kukul’un yeni üretimlerini de aynı heyecan ve merakla bekliyoruz…