hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "HIV taşıyıcısıyım ne olur beni itmeyin!"

    HIV taşıyıcısıyım ne olur beni itmeyin
    expand

    HIV Eğitim ve Kaynak Sağlama Girişimi (HIVTRI) Proje Yöneticisi Benjamin Collins, 1980'li yıllarda HIV'ın idam cezasıgibi görüldüğünü, hastanın öleceğine kesin gözüyle bakıldığını belirterek, "Ancak şu anda durum çok farklı" dedi.

    HIVTRI ve Pozitif Yaşam Derneği tarafından "çağın vebası"na karşı koymak amacıyla Türk doktorlar ve hasta destek grupları için gerçekleştirilen "Tıbbi HIV/AIDS Eğitimi"nin ardından basın toplantısı düzenlendi.

    Pozitif HIV virüsü taşıyıcısı olan Collins, toplantıda yaptığı konuşmada, kendisine 1980'li yıllarda HIV pozitif olarak teşhis konduğu zaman çok daha farklı bir durumda olduğunu, o zamanlar ilaç ve test yöntemlerinin bulunmadığını, ancak bugün aktivistler, araştırmacılar ve hükümetler sayesinde insanların normal bir hayat sürebilmesi için ilaçların bulunabildiğini söyledi. Collins, "1980'li yıllarda HIV idam cezası gibi görülüyordu, öleceğinize kesin gözüyle  bakılıyordu.

    Gerçekten de HIV tanısı konmuş birçok kişi hayatını kaybetti, ancak şu anda durum çok farklı" diye konuştu.

    HIV ilaçları bulunabilir durumda olsa da tedavide kullanımlarının oldukça karmaşık olduğunu anlatan Collins, her doktor ve her hasta için yeterli bilgi ve eğitimin sağlanamadığını ifade etti.

    HIV hastalığı konusunda çalışmalar yapmak amacıyla Royal Free Hospital HIV Klinik Araştırma Direktörü Dr. Mike Youla ile 2006 yılında HIVTRI'yi kurduklarını anlatan Collins, "Bizim işimiz, genel olarak Türkiye gibi ülkelerde insanlarla çalışmak. Onların ihtiyaçlarının ne olduğunu anlamak. Hükümetlerle beraber çalışarak HIV alanında birtakım iyileştirmeler yapabilmek" dedi.

    2007 yılında de eski Yugoslavya devletleri, Yunanistan, Türkiye, Bulgaristan, Arnavutluk ve Romanya ile birlikte bir etkinlik gerçekleştirdiklerini, HIV ile ilgili bir eğitim ve bilgilendirme toplantısı yaptıklarını anlatan Collins, "O toplantıya 100'den fazla doktor katıldı. Ancak Türk doktorlar, diğer doktorlardan daha fazla hastalarını insan olarak görme anlamında farklıydılar. Orada bize hastalarından bahsettiler. Bu yüzden Türk doktorlarla çalışma kararı aldık" diye konuştu.

    Bundan sonrası için ilkbaharda bir toplantı düzenlemek ve bu toplantıda HIV alanında doğru yanıtın engellenmesine neden olan 5 ana konuya odaklanmak istediklerini ifade eden Collins, sözlerine şöyle devam etti:

    "Bu 5 ana engel bizim için çok önemli. Bunlar bu bölgede HIV'in sürekli olarak ilerlemesine sebep olan engeller. Bunlardan birincisi insanların damgalanması. İnsanlar sadece Türkiye'de değil, bütün bu bölgede yaşıyor bu sorunu. İnsanlar test yaptırmak konusunda çekimser davranıyorlar. Hastalıkları ilerleyene kadar bunu yaptırmak istemiyorlar ve bu süreçte virüsü başkalarına da bulaştırma riskleri sürekli oluyor.

    İkinci konu ise, ilaç ve tanı yöntemleriyle ilgili. Dünyanın birçok yerinde çok iyi tanı yöntemleri ve ilaçlar var, ama Güneydoğu Avrupa'da bunların çoğuna ulaşamıyorsunuz. Amacımız bu toplantıda bu konuya da el atmak. Üçüncü konu, katılımcıları tedavinin bütün unsurlarıyla ilgili detaylı olarak bilgilendirmek. Dördüncü konu, bu bölgede araştırmaların teşvik edilmesi ve arttırılması. Sadece bilimsel değil, toplumsal ve sosyal araştırmalar yapılmasının sağlanması. Beşinci konu da insanlara belirli bir yetkinin, gücün verilmesi."

    "HIV hastalığı artık çok normalleşti"


    Royal Free Hospital HIV Klinik Araştırma Direktörü Dr. Mike Youla da, 22 yıldır Londra'da HIV hastalarına baktığını, geçmişte tedaviyle ilgili başta ilaç olmak üzere birçok sıkıntı yaşandığını söyledi.

    Geriye dönüp baktığında insanların hastalandığını ve öldüğünü gördüğünü ifade eden Youla, "Şu anda önemli olan bu ilaçlara, tanı yöntemlerine ve tedavi seçeneklerine ulaşabildiğimiz ülkelerde artık HIV'ın normal seyrine girmiş olması.  Bütün hastalarım iyi durumda. Bizce önemli olan ilaçların bulunabilirolması, hastaların bilgilendiriliyor olması. HIV hastalığı artık çok normalleşti.  HIV hastaları, diyabet ve kalp hastalarıyla aynı grup altında görülüyorlar" diye konuştu.

    HIV tedavisiyle ilgili bir kılavuz hazırladıklarını, bu kılavuzun HIV ileilgili bilgileri içerdiğini, ayrıca 12 dile çevrildiğini anlatan Youla, şunları kaydetti:

    "Burada amaç Avrupa çapında evrensel bir tedavi yöntemine ulaşabilmek. Bu kılavuzun uygulanması Türkiye için önemli. Çünkü tedaviye başlamadan önce bu kişinin direnç geliştirip geliştirmediğini bilmeniz gerekiyor. HIV bulaştığı zaman dirençle birlikte mi bulaştı bunu bilmeniz lazım. Aksi taktirde hangi ilaçları kullanacağınızı bilemezsiniz."

    Türkiye'de, HIV testi için alınan kanın İstanbul'a gönderildiğini ya da kişinin bizzat İstanbul'da kan verdiğini belirten Youla, test sonucunun ise 2-6 ay arasında bir süre içinde açıklandığını ifade etti.

    Bu gecikmenin yeni bir hasta için çok önemli sonuçlar doğurabildiğini, yanlış ilaçlar verilmesine sebep olabildiğini anlatan Youla, bunların bütün sebebinin parasızlık olmadığını, bunun sebebinin hükümetin öncelikleri ve organizasyon eksikliği olduğunu vurguladı.

    HIV hastalarına destek derneği


    Pozitif Yaşam Derneği Koordinatörü Arzu Kaykı da, Türkiye'de yaşayan insanların çok uzun yıllar kulaktan dolma haberlerle HIV hakkında bilgi sahibi olduğunu söyledi. Bu süreçte, Türk insanının korunma alışkanlığını kazanamadığını belirten Kaykı, ayrıca HIV'ın insana ait bir virüs olduğunun unutularak savaşılacak bir hale getirildiğini ifade etti.

    Pozitif Yaşam Derneği'nin, ismi "AIDS Savaşım" olan derneklerden farklı olarak HIV ile yaşamanın mümkün olması üzerine kurulmuş bir dernek olduğunu anlatan Kaykı, "AIDS ile savaşmıyoruz biz. HIV ile birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışıyoruz" dedi.

    1993 yılında kendisine HIV tanısı konulan, ilk eşini ve 4 yaşındaki kızını da bu hastalık nedeniyle kaybeden Selahattin Demirer, toplantıda yaşadıklarını anlattı.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow