hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bahçeli, Cumhurbaşkanı'na sert çıktı

    Bahçeli, Cumhurbaşkanına sert çıktı
    expand

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün son 2 ay içinde yaptığı; "Kürt sorununu sınır dışından çözülemeyecek', "İçerde ve dışarıda çok iyi şeyler olacak" ve "Türkiye'nin bu en önemli sorununun çözümü için 2009 fırsat yılı" şeklindeki açıklamalarının izaha muhtaç olduğunu söyledi. Bahçeli, "Hangi rezalete, hangi ihanete katkıda bulunmamız için servis yapmamız istenmektedir?" dedi.

    Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 'Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur' açıklamasıyla eş zamanlı olarak medya üzerinden Kandil Dağı'ndan yapılan mütareke ve müzakere çağrıları başka bir sonuç çıkarmamıza imkan vermemektedir" dedi.

    Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı'nın devletin başı olduğunu ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil ettiğini söyleyen Bahçeli, "Anayasal görevi bu şekilde tanımlanan Cumhurbaşkanı'nın son 2 ay içinde; 'Kürt sorunun sınır dışından çözülemeyeceği', 'içerde ve dışarıda çok iyi şeyler olacağı' ve 'Türkiye'nin bu en önemli sorununun çözümü için 2009'un fırsat yılı olduğu' yolundaki beyanlarını sorunlu bulduğumuzu ve izaha muhtaç olduğunu belirtmek isterim" dedi.

    "Çek Cumhuriyeti'ne yaptığı seyahat esnasındaki sohbetinde bu konuda devlet katında mutabakat bulunduğunu söylemesi, konuya dahil olan bütün Anayasal organları bağlayıcı anlam kazanmıştır" diyen MHP lideri, "İddia edilen bu mutabakatın niteliği, içeriği ve tarafları bir an önce açıklanmalıdır. Bu mutabakatın içinde yer alanların anlaştıkları zeminin ne olduğunu kendi adlarına açıklamaları Türk milletine karşı tarihi sorumluluğun bir icabıdır. Ancak böylesi bir yaklaşımla, kimin nerede durduğu ve ne düşündüğü, kimin kim adına ve hangi amaç ve yetkiyle konuştuğu da bütün yönleriyle açıklığa çıkacaktır" dedi.

    Bu süreçte Başbakan'ın "sutre gerisine" çekilerek kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanması sürecini izlediğini, Cumhurbaşkanı'nın ise ön safta yer alarak Türk toplumuna şifreli mesajlar verdiğini kaydeden Bahçeli, bu konuda bir rol paylaşımının yapıldığının akla geldiğini bildirdi.

    Gül ve Erdoğan'a sorular

    Bahçeli, "İç ve dış lobilerin yeni kampanyalarının hedefi haline geldiği artık kuşku götürmeyen MHP'den sözde barış ve katkı adına istenen nedir? Koruculuğun kaldırılmasına çanak tutulması mı? Yapay azınlıkların yaratılmasına seyirci kalınması mı? Milli kimliğin tartışılmasının kabul edilmesi mi? Eğitim dilinin çeşitlendirilmesine sessiz durulması mı? İmralı canisine kadar uzanacak PKK affına göz yumulması mı? Barzani devletinin tanınması ve tek taraflı tavizlere kucak açılması mı? Yeni anayasa maskesiyle üniter yapının ve milli kimliğin tahrip edilmesi mi? Türkiye'nin bölünme senaryolarının demokratikleşme reçetesi olarak pazarlanmasına rıza gösterilmesi mi? Federatif bir yapılanmanın sinsice yürürlüğe konulmasına alkış tutulması mı? Adı telaffuz edilmeye başlanan bir
    siyasi sınırın çekilmesi için taşeronluk yapılması mı? Yoksa, bin yıllık kardeşlik hukukunun çiğnenmesi ve sosyal dokunun bozulmasına kayıtsız kalınması mı? Hangisi için bizden destek aranmakta, hangi rezalete, üzerine basa basa tekrarlıyorum hangi ihanete katkıda bulunmamız için servis yapmamız istenmektedir?" dedi.

    "Cumhurbaşkanı Gül'ün Kürt sorunu tanımıyla sözde çözüm için ümit dağıttığı ve müjde verdiği bu ortamda, Türk Devletinin, Türk hükümetinin ve kendisinin mutabık kaldıkları zemin bunlardan hangisidir?" diyeh Bahçeli, "Kimlerle anlaşılmış, kimlerin onayı alınmıştır? Hangileri milletimize dayatılmaya çalışılacaktır? Süreç kimlerle olgunlaştırılmıştır? Kime sorulmuş, kimlerle mutabık kalınmıştır? Kiminle müzakere edilmiş, kim muhatap olarak alınmıştır? Kaçırılmaması gereken fırsat nedir? Fırsattan maksat nedir? MHP ve aziz milletimiz Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'dan bu soruların cevabını acilen beklemektedir" sorularını yöneltti.

    Bahçeli, "Bilinmelidir ki, bölücü terörü ve bölücülüğü hoşgörü ile karşılayıp talepleri sözde siyaset içinde çözmeyi önerenlerin partimizi kendi ifadeleri ile 'yıkıcı bir faktör' olarak adlandırması hiç kimsenin haddi değildir. Ve bölücü talepleri kabul noktasında, sanki savaşan bir tarafın temsilcisiymiş gibi kavramları karıştırarak partimizin barışa davet edilmesi ve barıştan başka yolun kalmadığının işaret edilmesi sinsi bir oyundur" ifadesini kullandı.

    Bahçeli, "MHP, birileri istiyor diye; Iraklı aşiret reislerine ilişkin tanımını, milletimiz için öngördüğü tehdit ve tehlikeleri, konuya ilişkin kullanacağı dili, Türkçe dışındaki bir dile kapalı eğitim anlayışını ve hükümete yönelik eleştirilerini değiştirecek değildir. Gaflet ile ihanet, menfaat ile melanet arasında gidip gelen tükenmiş ruh sahiplerinin bu hezeyanlarının camiamızda anlam bulması mümkün olmayacaktır. MHP, hiçbir telkin ve dayatmaya aldırmaksızın doğru olduğuna
    inandıklarının sonuna kadar savunucusu olacaktır" dedi.

    Cumhurbaşkanı Gül, geçtiğimiz cumartesi günü Prag dönüşü yaptığı açıklamada, "İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye'nin birinci sorunudur. Halledilmesi lazımdır" demişti.

    Koruculuk sistemi

    Bahçeli, geçtiğimiz hafta Mardin Mazıdağı ilçesinin Bilge köyünde meydana gelen ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 44 vatandaşın ölmesi ile sonuçlanan olayda koruculuk sisteminin tartışılmasına yönelik partisinin düşüncelerini açıkladı.

    "Hiçbir mazeretin, insanların birbirlerini öldürmelerinin meşruiyet gerekçesi veya bahanesi olmayacağına" işaret eden Bahçeli, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının tespitlerine göre "töre ve namus cinayeti" olarak tanımlanmış suçlara maruz kalanların sayısının 2003 ve 2007 yılları arasında bin 100 kişiye ulaştığına dikkati çekti.

    Bahçeli, bunun bütün korucuların suçlanmasına, bütün koruculuk sisteminin sorgulanmasına bahane olmaması gerektiğini söyledi. Korucuların zor şartlar altında görevlerini başarıyla sürdürdüğünü ifade eden Bahçeli "Vatana bağlılığın en önemli göstergesi olarak şahadeti göze almış insanların bu kahramanlıklarını ve fedakarlıklarını görmezden gelerek, işlenmiş bir suçtan toptancı hükümler çıkartmak, kabul edilmesi mümkün olmayan bir yanılmadır. Ve bu konuda hala koruculuğun kaldırılması için ısrarcı olmak, PKK'nın yıllardır ve her platformda üzerinde durduğu siyasallaşma taleplerinden birinin bilerek veya bilmeyerek avukatlığına soyunmak anlamını taşıyacaktır. Özellikle bu yörede asırlardır işlenen cinayetlerin, bitmeyen kan davalarının sebebini son 24 yıldır süren bir kamu görevine yüklemek asla gerçek, doğru ve hakkaniyetli bir değerlendirme değildir" dedi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow