hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Sel suları çekilince...

    Sel suları çekilince...
    expand

    Kısa süre önce İstanbul’u vuran sel felaketi hafızalarımızda derin izler bıraktı. Yaşanan can ve mal kaybı; ekranlardan izlediğimiz onlarca dram, annesinin ellerinden kayıp giden iki yaşındaki Dila, yağmacılar… Ne kadar çok konuştuk, izledik... Ama sonra unuttuk... Genç MİHA Muhabirleri ise olanları unutmadı ve sel suları çekildikten sonra ortaya çıkan manzaraya CNNTurk.com için tanıklık etti.

    Sıkıcı bir İstanbul sabahı, hava olabildiğince ağır. Güneş daha uyanmamış gibi, etraf karanlık. Böyle bir günde selin ardında kalanları unutturmamak üzere Selimpaşa’dayız. 

    Yakın zamana kadar Selimpaşa deyince akla tatil gelirdi. Fakat yaşadığımız son sel felaketi deyim yerindeyse Selimpaşa’yı sildi süpürdü… Bugün ne Selimpaşa eski Selimpaşa; ne de Selimpaşalılar eski Selimpaşalı.

    Selimpaşa’da hem manevi hem maddi hasar büyük... İlk adımımızda bu durumu tespit etmek zor olmuyor. Kırılmış camlar, çökmüş bahçe duvarları, alt katları çamura boğulmuş; harabeye dönmüş evler,  denizden çıkarılmış hurda araçlar, denize gömülmüş bir sahil ve ağır bir koku… Henüz  kurumamış çamurlu yollarda ilerliyoruz. Evlerin tamamı terk edilmiş. Kapı pencere hiçbir şey kalmamış. Bazı evlerde suyun ulaştığı seviye, insan boyunun üzerinde. Lağım kokusu ilk başlarda bizi zorlasa da kokuya zamanla alışıyoruz.

    Terk edilmiş evler


    Etrafta kimsecikler görünmüyor.  Biraz ilerleyince birkaç kişinin bir evden, ellerinde tahtalarla  dışarı çıktığını görüyoruz ve yanlarına yaklaşıyoruz:

    “Kolay gelsin.’’
     
    “Sağ olun .’’ 

    “Evin sahibi siz misiniz?’’

    " Hayır ama ben de buralıyım. Sokağın başında evim var.’’

    "Evin sahibi nerede?’

    "Yok. Bu durumda ne yapacak burada. Burası çok sevdiğim bir ağabeyimin evi, yıllardır tanırım. Ben de hem temizlenmesine yardım ediyorum hem de kışlık odunumu topluyorum.’    

    Ali Özpolat 1995 yılından beri Selimpaşa'da yaşıyor. Esenyurt Devlet Hastanesi'nde laborant olarak çalışıyor. Özpolat,  selin olduğu günlerde memleketi Malatya’daymış.  

    "Sizin evinizde hasar var mı? "

    "Yok. Benim evim buranın girişinde. Oralarda bu kadar hasar yok’’


    Fotoğraf: Burhan Kaya
              
    Hasarın en fazla olduğu yerlerden biri, Denizkent. Burası can kaybının da yaşandığı bir yer.   Bunlardan  biri de ‘Dila bebek’… Annesinin kolları arasından, sel sularının koparıp aldığı Dila’nın hikâyesini anlatırken gözleri doluyor Özpolat'ın:
              
    “Ailesi perişan, evleri de şuradaydı..’  

    Dila bebeğin hepimizin içini acıtan hikâyesini dinledikten sonra yardımları soruyoruz. Gülüyor:

    "İlk günlerdeki gibi değil. Baksanıza kimseler yok burada. Benim gibi birkaç konu komşu. Zaten biz buraların bir günde eski haline dönmesini beklemiyoruz, uzun süre alır.  Ama insanların durumu çok kötü… Özellikle, sürekli burada kalanlar, çok zor durumda."
                
    Salgın hastalık tehdidi

    Sohbetimiz, kamuda ciddiye alınmayan salgın hastalık konusuna geliyor. Özpolat, bu konunun göz ardı edilmesinden yakınıyor ve şunları söylüyor.

    “Ben aşı yaptırdım Zaten burada aşısız durmak deliliktir. Baksanıza etrafınıza. Her taraf  yılan, fare, akrep dolu."

    Özpolat ile beraber, Denizkent'i geziyoruz. Etraf çok kötü durumda. Yol yok, her yer selin taşıdığı eşyaların kalıntılarıyla dolu. Yataklar, mutfak eşyaları, denizde yüzen koltuklar, sandalyeler, aklınıza gelebilecek her şey! Sahile doğru ilerledikçe selin şiddetinin ne boyutta olduğu kendini iyice gösteriyor. Her taraf çamur içerisinde... Ağaçların çoğu yıkılmış. Kiminin kökleri havada, kimisi çamura gömülmüş. Ali Özpolat önemli bir detaya işaret ediyor:

    Oysa ortalıkta bırakın ev yıkıntısını, bir eve ait tahta ya da beton parçası bile göremiyoruz.


    Fotoğraf: Uğur Yıldız

    İnsanlar psikolojik tedavi görüyor 

    Ali Polat seli görmeyen şanslı insanlardan ama sel günü burada bulunanların psikolojik tedavi gördüklerini ve hâlâ yaşadıklarını unutamadıklarını anlatıyor. 

    Onun bu söylediklerini  doğrular nitelikte olan Erseven Sitesi'nin  yaşlı güvenlik görevlisi, sel günü bizzat yaşadığı olayları anlatıyor ve o günden beri geceleri  uyumak için sakinleştirici ilaç aldığını anlatıyor.

    Beni Ata kurtardı...
     

    "Beni Ata kurtardı; ona bir can borçluydum şimdi iki oldu."  
              
    Suların yükseldiğini fark edince, sitedeki bekçi kulubesinin tam karşısındaki Atatürk büstüne sığınan ve yükselen suların ardından, çıktığı çam ağacında şahit olduğu sel görüntülerini anlatırken sesi titriyor.
             
    "Ben hâlâ uyuyamıyorum,uyku haplarına rağmen uyuyamıyorum. Bir türlü gözümün önünden gitmiyor o gün yaşadıklarım."
              
    Olayı birebir yaşayan güvenlik görevlisi  yaşadıklarını: "Korkunç bir şeydi. Şu, karşıdaki çam ağacına tırmandım. Karadeniz ile Marmara Denizi birleşti sandım. Çamur dalgası gibi. Korkunç bir şeydi yani.’ 

    "Ya ağaca ulaşamasaydınız?"
     
    "Sel beni de alacaktı!"

    Bizim konuşmalarımızı pencereden dinleyen bir site sakini; yanımıza gelip yardımların yetersiz kaldığından, çok zor durumda olduğundan ve evinde kullanılacak hiçbir eşyanın olmadığından dert yanıyor.

    Cehennem karanlığı

    Erseven, Denizkent'e göre şanslı. Çünkü birkaç gündür elektirik veriliyormuş ama su sıkıntısı devam ediyor, kanalizasyon sistemi çökmüş durumda. Birçok ev bu durumdan dolayı kullanılamıyor. Diğer bir sorun da sokak lambalarının geceleri yanmaması. Bu durumda bir de hırsız korkusunu yaşıyor selzedeler.

    "Akşamları cehennem gibi bir karanlık çöküyor üzerimize. Korkuyoruz, can güvenliğimiz yok," diyor bir başka selzede.

    500 liralık yardım

    Selzedeler belediyenin verdiği yardım parasına tepkili. Söylenene göre belediyenin selzedeler için yapacağı yardımın miktarı 500 lira. Oysa, burada bir evin yaşanılabilecek hale gelmesi için en az10 bin lira gerekliymiş.

    Selde ağabeyinin evi zarar gören Ali Özpolat, yardımın yetersizliğinden yakınıyor.
      
    "Ağabeyimin evi hasar gördü. Belediye 500 lira veriyor. Şaka gibi! Çekyat parası bile değil. Almadık zaten…"

    "Bir evin kurtarılması için ne kadar para gerekli?"

     "En az 10-15 bin lira. Zaten belediye 500 lirayı da sadece yaz kış burada kalanlara verecek."

    Selimpaşa yaralarını sarmaya çalışıyor. Ne zaman sarılır bilinmez ama uzun süre alacağı görülüyor.

    Habere emeği geçen MİHA Muhabirleri: Semra Dursun, Burhan Kaya, Uğur Yıldız, Yunus Keleş, Şerife Türk, Mustafa Orman, Gözde Kutlu
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow