hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Baykal: "Sanki Aşk-ı Memnu dizisi..."

    Baykal: Sanki Aşk-ı Memnu dizisi...
    expand

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'de darbe ticareti olduğunu belirterek, "Her hafta yeni bir senaryo; birileri yazıyor, birileri sahneye koyuyor. Millet olarak, 'acaba bugün ne var' diye bekliyoruz. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi" dedi.

    Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'de darbe tartışmaları yaşandığını ifade ederek, "Darbe aşağı, darbe yukarı... Manşetlerde darbe, televizyon ekranlarında darbe konuşuluyor. Başbakan'ın ağzında darbe var. Genelkurmay Başkanı dün büyük bir rahatsızlık, huzursuzluk içinde, neredeyse mahcubiyet içinde özür dileyerek, darbe kelimesini ağzına almak zorunda olduğunu ifade etti" dedi.

    "Darbe mi geliyor, Türkiye'nin darbe diye bir olayı mı var?" sorusunu yönelten Baykal, son askeri müdahaleden bu yana geçen 30 yıl içinde, son günlere kadar, darbe bekleyişi, tartışması, teşebbüsü yaşanmadığını söyledi.

    Baykal, ortada bir darbe değil ama darbe söylemi olduğunu ileri sürerek, "Darbe söylemi, şu anda darbe hazırlığı olduğu, darbeye yönelik çalışmalar yapıldığı, bu konuda bilgiler ortaya çıktığı için mi gündeme geliyor? Yoksa başka bir ihtiyaçla mı bu konular gündeme geliyor?" diye sordu.

    Baykal, demokratik bir toplumda, 30 yıldan beri bu işleri aşmış bir ülkede, birden bire bu tartışmanın niçin gündeme geldiği sorusunun, doğru cevaplandırılmasının önemine işaret etti.

    Deniz Baykal, "Türkiye'de darbeye yönelik bir siyaset, darbe siyaseti yok da darbe ticareti var. Darbe söylemi; artık saygınlığını yitirmiş, itibarını, etkisini kaybetmeye başlamış siyasetçilerin, yeni canlanma fırsatı arayışı doğrultusunda ortaya geliyor. Acaba darbe söylemiyle kendime gelebilir miyim, darbe söylemi benim için yarar getirir mi bekleyişi içinde, bu konu yerli yersiz gündemde yerini tutuyor. Bu doğrultuda bir süreden beri çok sistematik adımların atıldığını biliyoruz. Bu konuyu ilk kez, Genelkurmay Başkanlığında İrtica Eylem Planı hazırlandığına ilişkin somut iddiaları, Başbakan konuşmaya başlayınca ciddiye aldık" şeklinde konuştu.

    Bu eylem planının ardından yaşanan gelişmeleri sıralayan Baykal, bir kişinin "Orijinal metin bende, tanıklık yaparak, ortaya koymaya hazırım, çağırın, bildiğim her şeyi dökeyim. Neler var neler" şeklinde mektup yazdığını söyledi.

    Baykal, "Nerede o arkadaş?" sorusunu yönelterek, bunların unutulduğunu, "o eskidi, onu konuşmayalım" denildiğini belirtti.

    "Dursun Çiçek ile reyting yapmak yok"

    Baykal, ortada iddia bulunduğunu, bu doğruysa çok, doğru değilse daha da önemli olduğunu vurgulayarak, "(Şimdi onu eskittik, onu bir kenara attık, başka iddialar gelsin, bunda heyecan yok, reyting yapmıyor artık bu) Artık Dursun Çiçek ile reyting yapmak yok... Kardeşim senin derdin reyting mi hukuk mu? İşin esasıyla meşgulsen, bu konuyu sonuna ulaştır, son noktaya kadar aydınlat, varsa bir yanlışlık ortaya koy. Yoksa, bu kadar gürültüyü kim Türkiye'ye dayatıyor, nereden çıktı, hesabı soralım, onun yakasına yapışalım. Oldu mu, olmadı..." diye konuştu.

    Bundan sonra "Yarbay, komutanını öldürecek" şeklinde iddianın ortaya atıldığına işaret eden Baykal, Yarbay Ali Tatar'ın, "onur intiharında" bulunduğunu ileri sürdü.

    "Sanki Aşk-ı Memnu dizisi''


    Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddialarının gündeme geldiğini ifade eden Baykal, "Arkasından bir olay, bir heyecan daha... Sanki Aşk-ı Memnu dizisi... Her hafta, (millete, bu defa nasıl bir senaryo sunalım, haydi çocuklar çalışın, daha da heyecan verici, gerilim yaratın, herkes işi gücü bıraksın, bizi izlesin.) Her hafta bir yeni epizot, bir yeni senaryo. Birileri bir yerde oturmuş yazıyorlar, birileri bir yerde sahneye koyuyor. Sonra millet olarak, 'acaba bugün ne var' diye bekliyoruz" dedi.

    "Başbakan Yardımcısı'na suikast denildi, 8 kişi gözaltına alındı, incelendi, soruşturuldu, sivil mahkeme 'yok bir şey' deyip, bıraktı. Bu tablo karşısında sormamız gerekmiyor mu; bunların fos çıkması, birer fiyasko haline dönüşmesi bir anlam taşımıyor mu?" diye soran Baykal, "Bize anlatmaya çalıştığı bir mesaj yok mu? Bunun ortaya koyduğu, bize hatırlattığı bir gerçek yok mu? Var tabi, görmesini bilen görüyor. 8 kişi nerede çalışıyor, kozmik odada, 'yürüyün kozmik odaya' dediler. 'Takip ediyor' diye jeepi çevirdiler, içinden patatesler çıktı, kozmik oda araştırmasından. Ortada sistematik biçimde, bilinçli olarak, bir politika olarak, Türkiye'nin önüne bazı konular, bazı suçlamalar taşınıyor" ifadelerini kullandı.

    "Yeni başlangıç yapılmalı"

    Deniz Baykal, Türkiye'nin artık mutlaka yeni bir başlangıç yapması gerektiğini ifade ederek, "8 yılı bulan bu AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği bu noktada artık yeni bir arayışın bir zorunluluk haline dönüştüğünü bütün vatandaşlarımızın takdirine sunmak istiyorum" dedi.

    Baykal, "İktidarın yanlış politikalarının neden olduğu gidişatı değiştirme arayışı içinde toplumu sarsacak yöntemleri denediğini" ve mağdur görüntüsü çizerek toplumun tepkisini kontrol altına almaya çalıştığını söyledi. Baykal, bu yaklaşımın yalnızca iç değil dış politikada da izlendiğini söyledi.

    Baykal, "Her kesimde mağduriyetler var. Bu mağduriyetlere iktidarın iyi niyetle çare aradığını söylemek maalesef mümkün değildir. Böyle bir tablo var. Bundan dolayı iktidar oy kaybediyor, güç kaybediyor. Gereksiz gerginlikler yaratıldı, husumetler yaratıldı, millet birbirine düşürüldü. Olmadık gündemler yaratıldı, durduk yerde önemli gerginlikler, tartışmalar birdenbire bu iktidarın çabasıyla Türkiye'nin gündemine taşındı. İnsanların etnik kimlikleri sorgulanmaya başlandı. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Devlet kurumları birbirine düşer hale geldi. Yargıtay huzursuzluk ve geleceğe yönelik güvensizlik içinde. 'Yangın var' diyor Yargıtay Başkanı. Silahlı Kuvvetler kendisine karşı bir harekatın, saldırının yürütülmekte olduğunu açıkça ifade ediyor. Böyle bir manzaranın içindeyiz. İktidar oy kaybediyor, yeni yeni arayışlar ortaya koyarak düzeltme arayışına gireceklerine yapay ve ülkeye çok zarar verecek başka bir takım yaklaşımların içine giriyorlar" dedi.

    "4-C'ye mahkum etmeyeceğiz"

    Baykal, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkışı için çarenin dürüstlük olduğunu vurgulayarak, "Türkiye artık mutlaka yeni bir başlangıç yapmalıdır. 8 yılı bulan bu AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği bu noktada artık yeni bir arayışın bir zorunluluk haline dönüştüğünü bütün vatandaşlarımızın takdirine sunmak istiyorum" diye konuştu.

    Bu yeni başlangıcın, "Türkiye'nin tablosunu derleyip toparlayacak, bünyesini güçlendirecek, sağlığa kavuşturacak, rehabilite edecek tedbirleri bir an önce devreye koyması gerektiğini" ifade eden Baykal, bu hedeflerin önemini kavramış bir iktidarın işbaşına gelmesinin zorunlu olduğunu söyledi.

    CHP iktidarında, sürekli çalışan işçilerin 4-C uygulamasına mahkum edilmeyeceğini ifade eden Baykal, bu uygulamayı kaldıracaklarını belirtti.

    Baykal, yoksullukla mücadele için yoksulluk haritası çıkaracaklarını, yoksul ailelere kadınlar üzerinden aile yardımı yapılacağını, ayrıca istihdam imkanları yaratılarak yoksulluğun ortadan kaldırılacağını bildirdi. Yeni iktidarın temel hedeflerinden birinin de yolsuzlukla mücadele olacağını vurgulayan Baykal, bunun en temel adımının da milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması olduğunu ifade etti. Baykal, milletvekili olmanın hukukun üstünde kalmak anlamına gelmeyeceğini, hukukun içine girmeyi onur bileceklerini de söyledi.

    "Genelkurmay Başkanı'nı görevden almak zorundasın"

    "Devletin Silahlı Kuvvetlerinin, kurumsal olarak suçlandığı bir noktaya gelindiğini" ifade eden Baykal, Genelkurmay Başkanı'nın, "bundan kim yararlanıyor?" diye sorduğunu anımsattı.

    "Artık söz konusu olan şu kişi, bu kişi olmaktan çıkmıştır, devletin en temel kurumlarından birisi olan TSK söz konusudur" diyen Baykal,  "TSK'yı böylesine ulu orta, geçerliliği netleşmemiş, doğruluğu kanıtlanmamış, ne olduğu belli olmayan iddialarla, Başbakan düzeyinde suçlamanın mazur görülebilir, görmemezlikten gelinebilir bir tarafı yoktur. Yapan kim? Yapan Başbakan. TSK'yı çok ağır bir şekilde itham ediyor. Bir an için Başbakanın kendisine iletilen bilgileri, dedikoduları ciddiye aldığını düşünüyorum. Eğer böyle bir durum varsa, Başbakan'ın derhal yapması gerekin iş, bu olayları söylenti, dedikodu olmaktan bir an önce çıkarıp, gerçeği yakalamak için teşhisini netleştirmesidir. Bunu yaparken de kimseyi incitmeyecek. Tedbirini alacak" dedi.

    Erdoğan, "'Valla ben de bilmiyorum, bana geldi, öyle mi, değil mi' diyerek, ortalığa atıp bunu tartıştırmak, en büyük sorumsuzluktur. Böyle bir şeyi Başbakan'ın yapıyor olmasına hiçbir şekilde göz yumulamaz. Senin görevin Türkiye'ye, Türkiye'nin bütün kurumlarına sahip çıkmaktır. Yargıya da TSK'ya da sahip çıkacaksın. Dedikodunun dibi boşsa, fos çıkmışsa ne olacak?" diye sordu.

    Deniz Baykal, "Tahkik et. Bu iddiayı geçerli görüyorsan, Genelkurmay Başkanı'nı anında görevden almak zorundasın. Eğer gerçekten böyle bir plan varsa, bu plan Genelkurmay Başkanı'nın elbette bilgisi içinde olmak zorundadır. Böyle bir plan varsa, 'benim bilgim yok' demesi mümkün değildir. Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi dahilinde eğer böyle bir plan varsa, buna nasıl tahammül edersin? Derhal görevden alacaksın. 'Hayır almayacağım, dedikodusunu yaptıracağım, yıpratacağım...' Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratıyorsun. Buna hakkın var mı? Bu, vatanseverlik mi, bu devlet adamlığı mı, bu başbakanlık mı?" diye konuştu.

    Ortada sadece "boş çıkan" ithamların olduğunu, bu dönemde ciddi bir iddia kanıtlamasının ortaya çıkmadığını savunan Baykal, "Bu tehlikeli bir arayıştır. Türkiye'nin başını derde sokan temel konu budur. İktidar, halkın kendisine sırtını dönmeye başladığını görmüştür, şimdi 'buralardan bir şey çıkar mı' diye devletin kurumlarını, Türkiye'nin hukukunu, istikrarını, düzenini tehlikeye atmak konusunda tereddüt etmez bir noktaya gelmiştir. Bu çok ağır bir sorumsuzluktur" diye konuştu. Başbakan'ın ,"Kim bilir daha neler çıkacak" dediğini anımsatan Baykal, "Sen bilirsin, sen bilirsin..." dedi.

    "Kasdettiği Atatürk dönemidir"

    "Sivil dikta" tartışmasına da değinen Baykal, Başbakan'ın bu tür görüşlere şiddetle tepki gösterdiğini kaydetti.

    Baykal, Türkiye'de giderek tek partinin devlete egemenliğine ilişkin sistemli çabaların yıllardır olduğunu, kadrolaşma ile devletin Başbakan'ın zihniyetine paralel bir oluşumun içine sokulduğunu savundu.

    Başbakan'ın, "dikta bizimle son buldu, CHP diktayı gerçekleştiren partidir" dediğini ifade eden Baykal, "Dilinin altındaki baklayı çıkarması lazım. CHP'den kastı ne? Kim o CHP? Türkiye'de diktayı kurduğunu söylediğiniz kişi kim?" diye sordu.

    Türkiye'nin, ağzında gümüş kaşıkla doğmuş asilzade çocukları gibi birdenbire herkes tarafından sevgi ve şefkatle karşılanan bir ülke olarak ortaya çıkmadığını, savaş meydanlarında kurulduğunu anlatan Baykal, "Muharebe meydanlarında Türkiye kurulmuştur. Biz el bebek gül bebek bir Türkiye bulmadık, işgal edilmiş bir ülke bulduk. Bu devleti kuranlar, bu mücadeleyi yaparken, Tayyip Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar, o işgali himaye edenlere destek veriyorlardı" diye konuştu.

    Tek parti döneminin Türkiye'nin bir gerçeği olduğunu, milli bir tek parti düzeni kurulduğunu vurgulayan Baykal, rejiminin daha sonra demokratik bir açılıma taşındığını kaydetti.

    Baykal, "Kimi itham etmeye çalışıyor? 1930'ları itham ediyor, Mustafa Kemal Atatürk'ü itham ediyor. Açıkça söylemeye cesaret edemiyor, ama bahsettiği uygulamalarla kastettiği o dönemdir, Atatürk dönemidir" diye konuştu

    "Geriye çevirmeye çalışıyorsun"

    CHP Genel Başkanı Baykal, 1930'lardaki çok parti denemelerini anımsattı, 1950 yılında milletin oyuyla gelen bir iktidara Türkiye'nin yönetimin teslim edildiğini anlattı.

    Baykal, "Türkiye'de demokrasinin kurumsallaştırılması konusunda hep öncü görevini onlar yaptılar. Demokratik bir ülkeyi teslim ettiler. Şimdi o demokratik ülkede iktidar işine gelmeyen yayınlar yaptığı düşüncesiyle bir yayın grubunu diz çökertmek için aklın almayacağı zulüm uygulamaları yapıyor. '5 tane televizyon verdi, gerisi nerede' diye babalanıyor. Demokraside böyle bir olay var mı? Sana teslim edilmiş Türkiye'yi geriye çevirmeye çalışıyorsun. Herkes bunun farkında. Buna da kimsenin göz yumması söz konusu değildir" dedi.

    Baykal, TEKEL işçilerinin eyleminin sosyal bir sorun olmaktan çıkarak, insanlık sınavı ve vicdan sorunu haline dönüşmeye başladığını belirterek, "Kızılay'da tekel işçileri değil Başbakan direniyor" dedi.

    Konunun bu noktaya gelmesinin arkasında Başbakan'ın "acımasızlığı ve pervasızlığının" bulunduğunu savunan Baykal, "Yakışmıyor. Bunu bir an önce toparlamak lazım. Başbakan'ın bu tavrının değişmesi gerekiyor" diye konuştu.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow