hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Başbakan'ın ruh halinden endişe ediyorum"

    Başbakanın ruh halinden endişe ediyorum
    expand

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi için "densiz" demesi üzerine yaptığı açıklamada Başbakan'ın ruh halinden endişe ettiğini ifade etti.

    Kılıçdaroğlu, Atatürkçü Düşünce ile Çağdaş Gazeteciler Derneğinin Eskişehir Şubelerince bir otelde düzenlenen "Uğur Mumcu'yu Anma Gecesi"nde yaptığı konuşmada, televizyonlarda haberleri izlerken Başbakan Erdoğan'ın ruh halinden bir hayli endişe ettiğini kaydetti.

    "Hastaneye başvursun"

    Gazetecilerin toplantı çıkışında Başbakan Erdoğan'a soru yönelttiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "Tabii iki tarafında camlar yok. Camlar olmadığı için öyle anlaşılıyor ki ne konuşacağını bilmiyor. İçindeki dışına vuruyor. Benim için kullandığı ifade, 'densiz'. Ben Sayın Başbakan için bu ifadeyi kullanmayacağım. Başbakan'a bir önerim var. En kısa zamanda bir hastaneye başvursun. Mutlaka hekimlerin tavsiyeleri olacaktır. Çünkü ezberinin bozulduğu belli. Önümüzdeki günlerde meraklanmasın onun kimyasını da bozacağım. Onun için söylüyorum, seçimlere kadar uzun bir süre var. Sinirlerine hakim olamıyor. En kısa zamanda bir sağlık kurumuna başvursun. Sonra biz kendisiyle ayrıca konuşuruz.

    Erzurum'da AKP için 'bereketsiz' sözünü kullandım. Çünkü Palandöken'e her yıl insan boyu kar yağardı. Bu sene kar yağmıyor. 'Bereketsiz' dedim. Vay efendim ben yanlış bir şey söylemişim. 'Git orada tesislere bak' diyor. Başbakan, tesisleri gördüm. Sen oraya yağmayan kara bak. Ben sana ne söylüyorum, sen ne diyorsun. İçimden gelerek ve samimi olarak bunlara 'bereketsiz' dedim. Çiftçi, esnaf, hayatından memnun değil. Kim yönetiyor? Bunlar. Demek ki bunlar bereketsiz. Kimler için bereketli AKP? Hortumcular için bereketli. Tepeden bereket yağıyor ama onların üstüne. Allah rızası için çiftçinin, emeklinin, esnafın üzerine düşüyor mu? Bunların kökü bereketsiz. Bereketsiz oldukları için de bir an önce milletin yakasından düşmesi lazım."

    "Medya patronları korkudan bir şey yapamıyor"

    Kılıçdaroğlu, ADD ve ÇGD Eskişehir Şubeleri tarafından Anemon Otel'de düzenlenen Uğur Mumcu'yu anma etkinliğinde yaptığı konuşmada, medya patronlarının korkudan bir şey yapamadıklarını, yaptıklarında başlarına gelecekleri bildiklerini söyledi.

    Sansürü işaret etti

    Bugün bazı medya patronlarının binalarında devletin denetim elemanlarının olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "Ellerinde sopa bekliyorlar. Bir şey yayınlarsa sopayı indirecekler. Şimdi siz buna basın özgürlüğü mü diyorsunuz? Brüksel'e gittiğimde bize AKP'nin ne kadar demokrat olduğunu anlatıyorlardı. Onlara şunu söyledim. Madem ki siz AKP'nin yaptığı anayasayı çok iyi buluyorsunuz, beğeniyorsunuz o zaman sizden bir isteğim var. Kendi ülkenizde uygulayın. Yasa tasarısı olarak hazırlayın, kendi parlamentonuza gönderin. Yazmaya ve göndermeye cesaret edin ben de Türkiye'de 'evet' diyeceğim. Yapabilirler mi? Yapamazlar. Ve onlara söyledim. AKP'nin demokrasisinden bahsediyorsunuz. Sizin ülkenizde hapiste 51 gazeteci var mı? Şimdi 59'a çıkmış. 'Basın özgürlüğü' diyoruz. Basının sesi de biziz arkadaşlar. Basın mensupları kusura bakmasınlar. Onlar konuşamıyorlar, yazamıyorlar, yazanları atıyorlar, üstünü çiziyorlar. Telefon ediyorlar. 'Bu haber niye çıktı burada?'

    Bir televizyon kanalına canlı yayına çıktığım zaman, arkadan 3-4 tane AKP'li bakanı, milletvekili, hepsini sıraya arka arkaya ip gibi diziyorlar. Neymiş, ben konuştum ya. Benden sonra AKP'nin tatmin edilmesi lazım. Başka türlü olmaz bu iş. Onun için halkın iktidarında söz veriyorum medya özgürlüğünü gerçekten getireceğim ve bütün medya çalışanlarının tamamına sendikal hak getireceğiz."

    "AKP  ne söylüyorsa bilin ki aksini yapacaktır"

    Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında hiçbir medya patronunun doğrudan ya da dolaylı yoldan kamu ihalesine giremeyeceğini belirterek, şöyle devam etti:

    "Ama medya patronlarının bu ülkede özgürce haber yapmalarının, özgürce çalışmalarının önünü sonuna kadar açacağız, çünkü biz demokrasiye inanıyoruz. Çünkü biz insan haklarına inanıyoruz, çünkü biz ülkemizi seviyoruz, çünkü biz baskıyı değil, demokrasiyi getirmek için yola çıktık. Biz bir halk yürüyüşü başlattık, halk için yürüyoruz, halka gideceğiz. Her birimiz tek tek halk için halkın arasına gireceğiz. Tarlada oturup çalışacağız, yeraltında maden işçileriyle çalışacağız, yer üstündeki işçilerle de çalışacağız. Sanayicilerle, esnaf ve sanatkarlarla bir araya geleceğiz, bu toplumun bütün katmanlarını kucaklayacağız ve onlara diyeceğiz ki 'senin özgürlüğün için, senin para kazanman için, senin alın terinin değerini verebilmek için senin halkın iktidarına ihtiyacın var'. Halkı bunun için önemsiyoruz biz."

    Referandum sırasında Erzurum'a gittiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Otobüs kentin içinden geçerken çok az sayıda yurttaş el kaldırdı, bazıları ise kafalarıyla 'hoşgeldin' dediler. Bu kez gittiğim de Erzurum'da da tablonun değiştiğini gördüm. Koca caddede insanlar yüreklice ve büyük bir çoğunlukta (Hoşgeldin CHP) diye ellerini kaldırdılar. Mutluyum. Neden mutluyum? Erzurumlular da artık biliyorlar ki AKP hükümetinden bunlara bir fayda yok. Bir bereket getirmedi. Esnaf yine perişan, Erzurum'da koca bir mahalleyi düşünün o mahallede otobüs durağı yok, çünkü o mahalleden AKP'ye oy çıkmıyor ve bunlar demokrasiden, insan haklarından söz ediyorlar.

    "Hukukun üstünlüğünden, üstünlerin hukukuna geldik"

    Bunlar kaynakların adil dağılımından söz ediyorlar. Bilin ve şundan kesin emin olun; AKP ne söylüyorsa bilin ki aksini yapacaktır. Demokrasi diyorsa demokrasiyi katledecektir. Halk diyorsa bilin ki halkın başına çorap örecektir. Özgürlükler diyorsa bilin ki özgürlükleri sınırlayacaktır. Hukuk diyor, hangi hukuk? Bilbordlarda okuyordunuz; üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü yazıyordu. Buyurun geldik üstünlerin hukukuna. Hangi hukukun üstünlüğü? Karar veriyorlar, 'şu yargıçlar tarafsızlığını yitirdi' diye. Yargı karar veriyor. O tarafsızlığını yitiren yargıçlar bulundukları yerlerden ayrılmıyorlar. Sanki mübarekler oraya zamkla yapıştırılmışlar.

    Onurlu bir yargıç, onurlu bir insan, tarafsızlığı tartışıldığı zaman o kürsüyü terk eder. Eğer o kürsüyü terk etmiyorsa, o yargıcın yargısı da tartışılır. Bunu ben değil, yargı söylüyor, yargı söylüyorsa o yargı kararına o yargıçların da uyması lazım. Aksi taktirde o yargıç tarafsızlığını kaybetmiştir. O yargıcın oradan ayrılması lazım. Yargıya saygı duyuyorsa kendi onuruna saygı duyuyorsa, o koltukta oturmaması lazım. "

    "Hep beraber ıslık çalacağız"

    Kılıçdaroğlu, AK Parti demokrasisinde ıslık çalmanın suç olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

    "Malı götürmek serbest, bu AKP demokrasisi. Yolsuzluk yapabilirsiniz. Arkanızda kapı gibi iktidar var hiçbir şey olmaz size ama siz ıslık mı çaldınız gel bakayım buraya. Nasıl ıslık çalarsın?. Bundan sonra hep beraber ıslık çalacağız arkadaşlar. Hiç endişe etmeyin. Korkmayacağız. Halkın yürüyüşüne başladık. Halk için halkla beraber yürüyoruz. Her türlü baskıya rağmen yürüyoruz. Telefonlarımız dinleniyor yürüyoruz, yürüyeceğiz. Her türlü baskı yapılıyor, direneceğiz ve yürüyeceğiz. Halkın iktidarını sağlamak için yürüyeceğiz. İkinci ulusal kurtuluş savaşını başlattık. İkinci ulusal kurtuluş savaşı hareketini halkla başlattık. Esnafıyla, işçisiyle, köylüsüyle, memuruyla, emekçisiyle sanayicisiyle yürüyeceğiz. Devletin bütün olanaklarını kullanıyorlar, kullansınlar. Ama halkımız gerçeği görecek. Halkımızın gerçeği görmesi için bu ülkenin bütün aydınlarına, yurtseverlerine görev düşüyor. Medya yazacak diye beklemeyim böyle bir lüksümüz yok. Her gittiğimiz yerde, halkın iktidarını halkın gücünü aktaracağız. Onlara yaşatılan bu zulmü anlatacağız. Bunu söyleyeceğiz."

    "Yoksulu teşhir etmeyeceğiz"

    Yoksulun derdine de CHP'nin çare olacağını anlatan Kılıçdaroğlu, "İnançların nasıl sömürüldüğünü onlara anlatacağız. Biz yoksulluk sigortası ve
    aile sigortası getireceğiz. 'Yoksulluğu tarihe gömeceğiz' deyince AKP, 'vay efendim siz o kadar parayı nereden bulacaksınız' diyor. Nereden bu kaynak? '200 katrilyondan bahsediyor' diyorlar" dedi.

    Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    "200 katrilyon lafını duyunca ben anladım ki bu Başbakan ne ekonomiden ne rakamdan ne maliyeden hiçbir şeyden anlamıyor. Onun görevi milletin gözünü korkutmak. Halkın iktidarında yoksulluğu tarihe gömeceğiz ve bu ülkenin yoksul kadınlarına hane başına en az 600 lira aile sigortasından para ödeyeceğiz. Hiç endişe etmesin Recep Bey, milletin yoksulluğunu arttırdın sen. Artan yoksul sayısı TÜİK'in rakamı bir yılda 818 bin kişi, toplam yoksul sayımız 12 milyon 715 bin kişiye çıktı. Şu AKP'ye bakın, çağ atlattığı Türkiye'ye bakın. Gelişen Türkiye'ye bakın, yoksul sayısı artmış, adamın söylediği türküye bakın. Çünkü bunlar yoksulluktan geldiler, yoksulları ezerek zenginleştiler. Bunların özelliği o. Bunlarda insan hakları kavramı gelişmemiş, bunlarda insan sevgisi yok. Bunlarda insan saygısı yok. Bunlarda inançlara da saygı yok. Çünkü bizim inancımıza göre, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.

    Biz yoksulu teşhir etmeyeceğiz, biz bunu söylüyoruz. Bir de bunlar Müslüman geçiniyorlar. Halk için çalışmak kutsal bir görevdir. Halkı aydınlatmak kutsal bir görevdir. Çünkü biz topluma hizmet ediyoruz kendimize değil. Biz halkın rantına değil, sorunlarına talibiz. Biz zenginleşmek için siyaset yapmıyoruz. Yeri gelirse yaşamımızı feda edip, halkın zenginleşmesi için çaba harcayacağız. İdealimiz budur. Söylemimiz de budur. Onun için yola çıktık. Gelin hep birlikte halkın yürüyüşünde bize destek verin. Güç verin, sevgi verin, güzellik verin, Türkiye'yi aydınlığa çıkartalım.

    Uğur Mumcu'nun kalemi yerde o kalemi kaldırmak, almak doğruları yazmak her yurtseverin görevidir. O göreve bütün yurttaşlarımızı bütün halkımızı davet ediyoruz. Gelin kalemi yerden alalım ulusal kurtuluş tarihini yeniden yazalım, yeni bir sayfa açalım. Özgürlük için, barış için, kardeşlik için, devrim için yapalım."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow