hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bu bir "Sanatçı dostlarım benim!" röportajıdır

    Bu bir Sanatçı dostlarım benim röportajıdır
    expand

    Yalan Dünya'nın kalıpları yıkan "masum ve öteki kadın"ı Tülay, yani İrem Sak'la, bu aralar herkes tanışık. Kendisini bildi bileli oyuncu olmak isteyenlerleyse, gönül birliği nedeniyle akraba sayılır. Bizim tanışıklığımızsa, valide durumundan.

    İnsanlar Alemi'nin gösteriminde yan yana otururken tanışan annelerimiz, kızlarını memlekete dönmeye nasıl ikna edeceklerini konuşuyorlar.

    Bir süre daha memlekete dönmeyecek iki çocuğun yolun başında olmaya dair sohbeti bu.

    Tülay'ın, kafası attığında sığındığı oyuncu arkadaşlarının evinde avaz-ı billah söylediği gibi "Sanatçı dostlar"ın halet-i ruhiyesini anlamak için...

    "Sanatçı dostlarım benim!" gerçekliği olan bir cümle mi? Söylemesi kolay mıdır?

    - Bence zor. Bizim sektörde dostluklar uzun süre çalıştıktan sonra oluşabilir belki. İlkokuldan bu yana görüştüğüm arkadaşlarım var, onlar benim dostum. O yüzden "Sanatçı arkadaşlarım benim" denebilir.

    Meslek "Ailem üzülmesin" sınırlarında mı devam eder sizin için?


    - Evet. Ben tek başına karar veremem. Proje çok güzelse ama babamı üzecek bir sahne varsa kabul edemem. Ailem benim için çok değerli. Onlara göre hareket ediyorum. Zaten ülkemizde de öyle bir algı yok. Kimse "Ne kadar güzel öpüşmüş, o duyguyu ne güzel vermiş" demez ki!

    Yolun başında olan oyuncular ya da oyuncu adayları arasında en sık ne konuşulur? Top 5 nedir?


    - Bizim buradaki (Beşiktaş Kültür Merkezi) sohbetlerimiz sahnede ölmek üzerine. Ben içgüdüsel hareket ettim. Beni yönlendirebilecek bilinçli biri yoktu. Bazı oyuncuların biyografisini okudum, BKM'ye başvurdum 2006'da. Neyse ki onlar da aradılar.

    Aramasalardı ne olurdu?


    - Ben mesela Gülse'nin bir sonraki işinde olmayı çok istiyordum ve bir mail hazırlamıştım ona. "Sizinle çalışmayı çok istiyorum" diye yazdım, önceki işlerimi hazırladım. 8 aydır çalışmıyordum ve iş mail hazırlamaya kadar gelmişti.

    Sonra o maili göndermedim çünkü başka bir proje başladı. Ama mail hazırdı mesela. Yine bir şekilde bir şeyler yapardım çünkü B planım yoktu. Oyuncu olmazsam, şunu isterdim diye birşey yok. Yapabildiğim tek şey bu.



    Diğer taraftan da kağıda yazdığınız her rüya gerçek oluyor. Günlüğünüze Beyaz Show'a katılmak istediğinizi yazmışsınız çocukken, Gülse Birsel'e mail hazırlamışsınız. Kuantuma mı inanalım, girişken olmaya mı?


    - Girişkenlik sonucu gelen kuantuma kesinlikle inanalım. Evde oturup BKM'ye girmek isteseydim hiçbir şey olmayacaktı. Hem bu kadar isteyip hem de çabalayınca bir voltran durumu oluyor herhalde.

    Yolun başındaki İrem bunları söylüyor, yolun devamında nerede, ne yapıyor olur?

    - Bu konuyla ilgili de yazılarım ve notlarım var. (Gülüyor) Ben hazırlıklarımı yapıyorum.

    İlk röportajınızda magazin muhabirlerine, "Ödüm kopuyor yanlış birşey söylersem" diyorsunuz. Artık hangi durumlar çok önemli? Hangileri "Aman bana ne!" tadında.


    - Hiçbir şey "Aman bana ne!" değil galiba, onu anladım. Twitter'da "insanlar artık bunu da yanlış anlamazlar" dediğim şey haber olunca söylediğim her şeye dikkat etmeye başladım.

    Çok zor. Çünkü her konuda bir fikrim var. Ama belirtemiyorum. 15 gündür Tweet yazmıyorum mesela ama içim içimi yiyor. Onları da taslak olarak kaydediyorum. İleri de belki...

    Şöhret konusunda "Bazen kendimi ... yaparken/ düşünürken yakalıyorum ve kızıyorum" diyor musunuz?


    - İrem olarak hiç değişmedim. Çünkü Anadolu'da doğup büyüdüm. Yapı taşları sağlam. Ama değişmişim gibi davranıldığında üzülüyorum. Aslında insanlar seni yönlendiriyor. Yanlış anlaşıldıkça kendini kapatıyorsun.

    "Otobüse de binmez artık" diyorlar mesela ama aslında binememeye başlıyorsun. Çünkü otobüste bir kadın gözlüğümü kaldırıp "Yok canım o değil" deyip gitti. Ya da yanıma oturup, etimi kıstıran insanlar var. Böyle olunca yavaş yavaş kendini çekiyorsun. Yanlış anlaşılmalar üzerine kurulu bir sektörde ilerliyoruz.

    KISA...KISA...


    Değişmenin kriteri ne olur?
    - Samimiyetin kaybolması.

    Şöhret geldiği hızda giderse ne olur peki?
    - Direkt depresyon... Doktor, eczane. Eğer hayatta tutunduğu tek nokta buysa.

    Var olduğunu bildiğim ama henüz kanıtlayamadığım gerçek şudur ki...
    - Uzaylılar! Gelin artık. Çağırıyorum

    Tülay'ın, Selahattin'i, selvi boylu görmesi gibi zamanında sizin de geçici körlük yaşadığınız oldu mu?
    - Tabi ki! Olmaz mı? Aşkın gözü körmüş. Çevremde de görüyorum kendimde de. Bir insanı beğenirken yaptığım yorumla şimdiki fikrim arasında dağlar var. Artık o hormonlar nasıl bir şey salgılıyorsa?

    ...'ya o kadar kızıyorum ki... Zerrin de burada o da "pükürüyor".
    - Gereksiz özgüvene. Çok çok kızıyorum. Fark ettiğim yerde belli ediyorum zaten. O kadar fazla ki bir yerden sonra kabul etmek gerekiyor. Gereksiz özgüvenle sahiden uğraşılmaz.

    ...'ya çok kuruluyorum.
    - "Egom yok" diyenlere çok kuruluyorum. Hepimizde var çünkü, yönetmesini bilmiyorsundur.

    İnsanlar Alemi'nde en komik bulduğum şey...
    - Türk insanını komik buluyorum. İngilizler böyle değil gerçekten. İspanyollar çok ateşli, Amerikalılar bilmem ne ama biz komiğiz.

    CNN TÜRK aracılığıyla anneme şunu söylemek isterim...
    - CNN TÜRK aracılığıyla anneme şöyle diyorum. İlk duyuran siz olun: "Anne Ramazan Bayramı'nda oradayım ama uzun süre Sivas'a dönmeyeceğim."

    * Beşiktaş Kültür Merkezi ve Selin Vural'a teşekkürlerimizle...

    Fotoğraflar: Nazlı Çapar
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow