hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Komisyon, darbenin dış politikaya etkisini sordu

    Komisyon, darbenin dış politikaya etkisini sordu
    expand

    TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 12 Eylül darbesine ilişkin Alt Komisyon, dönemin Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'den 12 Eylül'ün dış politikadaki etkilerini dinledi. Komisyona gazeteci Hüseyin Gülerce de bilgi verdi ve 28 Şubat'ta Zaman gazetesine baskı olmadığını söyledi.

    Türkmen, darbeden bir gün önce, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in yanında olduğunu, Demirel'in telaş içinde telefonla Genelkurmay Başkanı'nı aradığını, ancak ulaşamadığını anlattı.

    12 Eylül'de, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yaptığını belirten Türkmen, darbenin yapıldığı gün bir albay eşliğinde Bakanlığa gittiğini söyledi. "O dönem komik talepler de oluyordu" diyen Türkmen, albayın kendisine, "Bütün büyükelçilere talimat verin, bulundukları yerlerdeki garnizonlarla irtibata geçsinler" gibi bir taleple bile karşılaştığını ifade etti.

    Kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanlığı görevine getirildiğini anımsatan Türkmen, öncelikli amaçlarının, Türkiye'nin, Avrupa Ekonomik Topluluğu'ndan uzaklaşmamasını sağlamak olduğunu kaydetti. Ancak Avrupa ülkelerinin, Türkiye'ye bir an önce demokrasinin hakim kılınması için baskı yaptığını anlatan Türkmen, "ABD, bu konuda Avrupa kadar baskı yapmıyordu. Darbe döneminde Avrupa Konseyi'nde, özellikle tutuklamalar, işkenceler konusunda baskı altında kalıyorduk" diye konuştu.

    Dış siyasette bir bedeli olmadı

    Türkmen, "Türkiye, darbe döneminde dış siyasette nasıl bir bedel ödedi?" sorusuna, "Hiçbir bedel ödemedi. Demokrasinin gelmesi konusunda baskı yapıyorlardı ama resmi ziyaretlerimiz, temaslarımız devam ediyordu Avrupa ile. Bizi iyi karşılıyorlardı" dedi.

    Yunanistan'ın, darbe döneminde NATO'nun askeri kanadına geri dönmesi konusuna değinen Türkmen, bunun Türkiye için bir zararı olmadığını, aksine, Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki komutası son bulduğu için faydası olduğunu söyledi. Türkmen, bu konuda Türkiye'nin bir kaybının söz konusu olmadığını ifade etti.

    İlter Türkmen, ABD'nin, Türkiye'deki darbe konusunda etkili olduğu yönündeki iddiaların tamamen "şehir efsanesi" olduğunu savundu. Türkmen, "Darbede dış ülkelerin payı zinhar yoktur. ABD, Türkiye'de neden darbe yaptırsın ki?" diye konuştu. Türkmen, Ortadoğu politikasında da ABD'nin Türkiye üzerinde etkisinin bulunmadığını dile getirdi.

    Darbeyi savunmadığını, ancak 12 Eylül darbesi öncesinde Türkiye'de yaşananların da göz ardı edilmemesi gerektiğini anlatan Türkmen, şunları söyledi:

    "Asker, neden kendisi darbe için zemin oluştursun? Bu tamamen dedikodudur. Darbe öncesi 3 yılda 5 bin kişi öldü. Ülke, yönetimden mahrumdu. Her gün 15-20 kişi ölüyordu. Siyasi çözüm artık kalmamıştı. 12 Eylül, sağ ya da sol ayırımı da yapmadı. Ben, darbe oldu diye sevinmedim ama o gün eşim çok sevinmişti. Nedenini sordum, 'Bugün oğlum okuldan gelirken rahat edeceğim' dedi. Darbe olduğu için halkta bir galeyan yoktu."

    Türkmen, bundan sonra Türkiye'de bir darbe olacağına inanmadığını sözlerine ekledi.

    Hüseyin Gülerce de bilgi verdi

    Komisyona Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de bilgi verdi. Gülerce, 28 Şubat sürecinde Zaman Gazetesinin baskı görmediğini söyledi. Gülerce, Necmettin Erbakan'ın Libya gezisinde, Kaddafi'nin yaptığı konuşmada, yazılanlardan daha ağır bir hakaretler olduğunu belirterek, "Refahyol hükümetinin düşürülmesi için düğmeye orada basılmış olabilir" dedi.

    Gülerce, o dönemde ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Refahyol hükümetinin nasıl düşürüleceğinin tartışılığını ifade etti. 28 Şubat sürecinde medyanın daha önceki dönemlerden daha kötü bir şey yaptığını, "hükümeti devirme işinde gönüllü cepheye koştuğunu, her şeyi abarttığını" dile getiren Gülerce, "Nijerya'ya giden Başbakan'a 'dikkat et yamyamlar seni yemesin' denir mi? Bu, gazetecilik mi?" diye sordu. Silahlı kuvvetleri, kurum olarak cuntacılardan ayırt etmek gerektiğini dile getiren Gülerce, "Medya ile iktidar böyle dönemlerde sarmaş dolaş olmuşlardır ama herkes böyle değildir. Mesleğinin hakkını veren insanlar vardı. Medyanın külliyen suçlanması da doğru değil. Medya da Türkiye'nin demokratikleşmesine yardımcı olmuştur" dedi.

    "Yanlış atmosferden hepimiz etkilendik" ifadesini kullanan Gülerce, o dönemde yazılarının büyük çoğunluğunda Erbakan'a uyarıların yer aldığını anımsattı.

    28 Şubat'ta Zaman'a baskı olmadı

    Zaman Gazetesi olarak; darbe olmaması için tansiyonu aşağıya çekmeye çalıştıklarını ileri süren Gülerce, "Medyanın 28 Şubat'taki rolünden dolayı mesleğimden utandım" diye konuştu. Zaman Gazetesi'ne o dönem baskı yapılmadığını, çünkü gazetenin "yok sayıldığını" söyleyen Gülerce, "Herkesin bir demokratik tövbeye ihtiyacı var" dedi. Gülerce, "Ecevit, Merve Kavakçı'ya o çıkışı yapmasaydı belki darbe olacaktı. Darbecilerin elindeki bir kozu almış oldu" diye konuştu.

    "Lütfen dengeli olalım hocam"

    Dönemin Zaman Gazetesi imtiyaz sahibi Alaeddin Kaya da "Türk basını  Zaman gazetesinin yaptığının onda birini yapabilseydi bu olaylar yaşanmazdı" dedi.

    Medyanın işbirliği ile bu noktaya gelindiğini ifade eden Kaya, "Bugün aynı medya dürüst davransa Türkiye'nin rengi değişecektir" diye konuştu. Tansu Çiller ile Fethullah Gülen'in İzmir'de bir program vesilesiyle bir araya geldiğini, Gülen'in bazı belgeleri Çiller'e vermek istediğini, Çiller'in "lütfen dengeli olalım hocam" diyerek odayı terk ettiğini aktaran Kaya, şunları söyledi:

    "O günlerde yine bugünlerde olduğu gibi memleketsever insanların bize gönderdiği belge, bilgi ve kasetler oluyordu. Bunlardan biri, askeri şura öncesi askerlerin kendi arasındaki konuşmayla ilgiliydi. Şura daha başlamadan atılacakların sayısının 76 olduğu geçiyor o konuşmalarda. Ben bu kaseti Erbakan'a götürdüm ama Erbakan dikkate almadı. Erbakan, birinci gün şuraya gitmedi ikinci gün gitti. Erbakan sonraki günlerde yaptığı bir açıklamada, 'vallahi çok uğraştım, atılacakların sayısını 150'den 76'ya düşürdüm' dedi."

    Kaya, o dönemde Başbakanlık'ta verilen iftar yemeğinin bir bahane olduğunu, o yemekte sıkıntı yaratacak, insanların hesaba çekilmesini gerektirecek bir şey olmadığını kaydetti.

    28 Şubat'ta Zaman Gazetesi'ne bir baskı olmadığını kaydeden Kaya, "Ancak Gülen okullarına her gün baskın yapılıyordu. Biz teslim olmaya hazırdık, okulları verip kurtulacaktık ama süreç daraldığı için gerçekleşmedi" diye konuştu.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow