hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Yargı tutuklu vekiller sorununu çözmeli"

    Yargı tutuklu vekiller sorununu çözmeli
    expand

    TBMM Başkanı Cemil Çiçek, uzun tutukluluğun Türkiye için "ciddi bir yara" olduğunu belirterek, "Yargı bu sorunu çözmeli" dedi.

    Çiçek, A Haber kanalında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

    ABD Büyükelçiliği'ne yönelik saldırıyı gerçekleştiren terör örgütünün, AB'nin listelerinde yer aldığını belirten Çiçek, "Bu örgüt, Türkiye'deki en kanlı örgütlerden biridir. Maksadı da tüm terör örgütleri gibi Türkiye'de huzurun, istikrarın bozulması, belli politikaları olumsuz yönde etkilemek" dedi.

    Olayın, terör konusunda hiçbir ülkenin bağışıklığı olmadığını gösterdiğini dile getiren Çiçek, her ülkenin er veya geç teröre muhatap olacağını söyledi.

    Terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin şart olduğunu vurgulayan Çiçek, "Bir hafta önce gerçekleşen olaylarda kızı tutuklanan bir babanın feryadına yeteri kadar ilgi göstermedik, anlamaya çalışmadık. Kızının elinden nasıl alındığını anlattı. O mesajı iyi anlayabilirsek devletin de ailelerin de toplumun da medyanın da siyasetçilerin de çıkaracağı çok önemli dersler var" diye konuştu.

    Çiçek, Türkiye'nin her zaman bu tür terör saldırılarına açık hedef olduğunu dile getirerek, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar açısından Türkiye'de 38 terör örgütü olduğuna dikkati çekti.

    Cemil Çiçek, "Bu, Türkiye'nin ne denli teröre açık ülke haline geldiğini gösteriyor" dedi.

    Diğer ülkelerin Türkiye ile yeterli işbirliği yapmadığını belirten Çiçek, terör örgütlerinin önemli bir kısımının büyük ölçüde faaliyet gösterdiği ülkelerin başında Almanya'nın geldiğini söyledi ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye'ye iyi hazırlık yapıp gelmesi gerektiğini ifade etti.

    Uzun tutukluluk süresi

    TBMM Başkanı Çiçek, uzun tutukluluğun Türkiye için "ciddi bir yara" olduğunu belirtti.

    Yargının bu sorunu çözemediğini anlatan Çiçek, "Halbuki yargı, sorunları çözmek için vardır. Maalesef uzun tutukluluk süresi önümüze problem olarak geliyor. Yargının bunu bir şekilde çözmesi lazım, çözmediği sürece kendisi tartışma konusu oluyor" diye konuştu.

    Uzun tutukluluğun, tutuklu milletvekilleri nedeniyle siyasi sorun olarak karşılarına çıktığına dikkati çeken Çiçek, "Tutuklu milletvekilleri konusu 2 seneyi doldurdu. Seçilen kişiler, seçilme süresinin yarısını doldurdu, halen davalar bitmedi" dedi.

    Çiçek, yargının zamanında çözemediği her konunun siyasi, güvenlik, sosyal sorun olarak ortaya çıktığını, bu nedenle yargının bu tartışmalardan kendisini bir an evvel kurtarması gerektiğini söyledi.

    Yargının hızlı çalışması ve iyi işletilmesi halinde yeni bir yasal düzenlemeye gerek olmayacağını belirten Çiçek, adli kontrolün uzun tutukluluğa gerek kalmadan, hükümle birlikte tutuklama kararı verilmesine imkan sağlayan bir düzenleme olduğunu anlattı.

    Yeni anayasa çalışmaları

    Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin soruları da yanıtlayan Çiçek, çalışmaları kendilerine verilen yetki çerçevesinde sürdürdüklerini söyledi.

    Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarının devam ettiğini vurgulayan Çiçek, şu ana kadar 4 siyasi partinin çabalarını sürdürdüğünü ifade etti.

    "Hayır iş uzayınca şerre dönüşür" diyen Çiçek, bu sözü haklı çıkarmamak gerektiğini dile getirdi.

    Çiçek, Türkiye'nin ilk kez kendi sivil siyaseti eliyle anayasa yapacağının altını çizerek, bu yolda çok mesafe kat ettiklerini belirtti.

    Başlangıçta Türkiye'nin her yerinde 22 çatı kuruluşuyla yeni anayasa için toplantılar yaptıklarını anımsatan Çiçek, şunları söyledi:

    "Bu Türkiye için çok önemli bir kazanım, dünyada da pek örneği olan bir şey değil. Yoğun çalışmayla işi belli noktaya getirebiliriz. Zaten çabamız, mart sonuna geldiğimizde aşağı yukarı anayasa metninin omurgası çıkmış olur. Bir aksilik olmazsa, anayasa konusunda tüm partilerin mutabık kaldığı, biraz yoğunlaşarak mutabık kalacakları veya tümüyle ayrıştıkları noktaların tamamını çıkarabiliriz. Bu Türkiye için önemli bir kazanımdır."

    Çalışmanın bu noktaya gelmesi halinde ek süre talep edip etmeyeceklerine ilişkin soru üzerine, "İşin o noktasına geldiğinde, yeni bir değerlendirme ihtiyacı olur. Geldiğimiz mesafe tatminkar çaba olarak görülür, ilave değerlendirme gerekirse kimse bunu göz ardı etmez diye düşünüyorum" dedi.

    Komisyonun bundan sonra daha yoğun çalışacağını ifade eden Çiçek, "Birkaç konuda mesafe alınırsa bazı engelleri aşmak kolaylaşacak" diye konuştu.

    Çiçek, bu fırsatın heba edilmemesi gerektiğini dile getirerek, siyasi partilerin bu sorumluluğu almaması ve siyasete güven noktasında bu çalışmanın başarısız olmaması gerektiğini söyledi.

    Anayasa'daki ilk 3 madde

    Çiçek, yeni Anayasa'da ilk 3 madde ile ilgili soruya, "Burada korunan ilkelerdir. Bu
    tartışmalar bizim Komisyonumuzdan önce Anayasa hukukçuları ve aydınlar tarafından
    da tartışıldı. Orada yazılı saf metin değil, oradaki ilkelerin korunmasıdır. Türkiye'nin; demokratik laik sosyal bir hukuk devleti, Cumhuriyet olduğudur. Başkentinin Ankara, milli marşının İstiklal Marşı, dilinin Türkçe olduğudur. Yoksa gramer, imla itibarıyla yazılan metin değildir. Hatta bu noktada bile sadece bir iki ilke olsa bile, diğerlerini de ihtiva ettiğinden bahisle farklı yazılabileceği noktasında komisyondan önce de tartışıldı. Bunların hepsini görüş birliği içinde bir yere getirmek mümkün olabilir" diye konuştu.

    Başörtülü vekillerin önü açılır mı?

    Çiçek, "Yeni anayasa ile başörtülü milletvekillerinin önü açılır mı?" sorusuna, "Genel uzlaşma meselesidir. Yasa metni olmanın ötesindedir. Türkiye, yasalarda bir değişiklik olmadı ama düne nazaran bugün yargısal yorumlar ve vesairelerle bir kısım şeyler çözülmeye çalıştı. Dünkü Türkiye değil, bugünkü Türkiye. Bunları hepsini biz aşarız. Yeter ki uzlaşma, işbirliği çabalarını sürdürelim. Toplumun önüne güzel bir örnek koyalım" karşılığını verdi.

    Türkiye'nin; 1876'dan beri Parlamento, 1950'den beri çok partili hayat tecrübesi olduğuna işaret eden Çiçek, "Şimdi hala demokrasi, çok partili hayat, uzlama adına ben niye İngiltere, Fransa, Almanya'dan misal vereyim. Bu kadar sene bu tecrübeyi yaşamış bir toplumda da birlikte iş yapabilmenin somut örneklerini ortaya koyup, kendi neslimize, gelecek nesillere 'Bak bizden evvelkiler oturdular, birlikte anlaştılar, şu sorunları çözdüler' diyebilmeleri lazım. Böyle bir sorumlulukla karşı karşıyayız" dedi.

    "Gizli oylamada sürpriz çıkar mı?"

    Çiçek, "İktidar partisi referandum kararı alırsa, belli oy oranına ulaşmak zorunda. Gizli oylamada sürpriz çıkar mı?" sorusuna, şu cevabı verdi:

    "Sorunuza cevap veririm ben de...Buna cevap verirken peşinen bu işin belli tarihe kadar bitmeyeceğini, olumsuz sonuçlanacağını hesaba katarak ikinci bir yolun irdelenmesine başlamış oluruz. Bunu ben yapamam. Hem yapmam hem yapamam. Öbür yola gidilecekse, bugünkü çalışmaları benim ağzımdan anlamsız duruma koymuş oluruz. Ben ise tam tersi önümüzdeki günleri, fırsatları, tarihleri iyi değerlendirerek varılan bu mutabakat üzerinden bir netice alınmasını tercih ederim. Öbür türlüsü her türlü ihtimale açık konudur."

    "Sürece zarar verir"

    "İmralı ile başlatılan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Başbakan karşı tarafa silahları bırakma ve ülke dışına çıkma şartı koşuyor. Buna karşılık karşı taraftan da af talebi gelecek olursa Türkiye'nin tutumu ne olur?" sorusuna karşı Çiçek, süreçle ilgili değerlendirmelerin önemli kısmının somut bilgiye dayanmadığını ifade etti.

    Çiçek, "Bu konularda çok ayrıntılı konuşma, değerlendirme yapmak bence sürece biraz zarar verir. Çok fazla bu konuları konuşuyoruz biz. Konuştukça da vatandaşın kafası karışır" dedi.

    TBMM Başkanı Çiçek, "Konunun şeffaf olması açısından konuşulması..." denilmesi üzerine, "Sabahleyin başlar başlamaz ilk işlemden itibaren şeffaflaşma olmaz. Bu konuda neyi, nasıl takip etmemiz gerektiği konusunda daha evvel bu yol ve yöntemlerle terörü asgariye indirmiş ülkelerin tecrübeleri var. İspanya, İngiltere tecrübesi var. Herhalde orada bu görüşmeler başlar başlamaz kamuoyuna 'Biz şu türlü bir mücadele yöntemi benimsedik, maddeleri şunlardır, şu safhada şuraya, bu safhada buraya geldik' tarzında açıklamaları olmadı. Senelerce bu müzakereler devam etti, kamuoyunun bilgisi olmadı. Bu kamuoyuna güvensizlikten değil, yapılan işin hassasiyeti bunu gerektiriyor" karşılığını verdi.

    "Seçim bölgemizi memnun edeceğiz derken..."

    Türkiye'nin terörden çok acılar çeken ülke olduğuna dikkati çeken Çiçek, şöyle konuştu:

    "Elçilik baskınında yine olan bizim insanımıza oldu. Böyle bir ortamda işlemleri yürütürken olabildiğince hassas olmak lazım. Ne zaman, nerede açıklama gerekiyorsa, o açıklamalar ilgililer tarafından yapılmalı. Biz olsa olsa metoduyla, kime mikrofon uzatılırsa bu konularda birinci sınıf terör uzmanı gibi konuşma yapıyoruz. Bu da vatandaşın kafasını karıştırıyor. Burada da özellikle siyaset adamlarının, milletvekillerimizin çok dikkat etmesi gerekir.

    Çünkü biz seçim bölgesinden seçiliriz. Ama seçildiğimiz andan itibaren seçim bölgemizi aşan sorumluluğumuz var. Bir kısım konuşmalarda seçim bölgemizi memnun edeceğiz derken, başka taraftaki seçmenleri, bu ülkenin insanlarını rahatsız edecek bir söylemin içine giriyoruz. Geçen hafta Parlamento'da yapılan konuşmalara bakın.

    Gerçi bu konuda geriye dönüşler oldu ama laf ağızdan çıktıktan sonra sahibinin olmaktan çıkar. Kimin bunları nerede, nasıl kullanacağını siz tayin edemezsiniz. Sadece seçim bölgemizdeki insanların 'yaşa, varol, helal olsun, Meclis'te iyi söyledin, televizyon kanalında iyi laf oturttun' tarzındaki gaz verecek veya kısmi memnuniyetlere sebebiyet verip öbür taraftaki insanların yüreğini dağlayacak laflardan herkesin kaçınması lazım."

    Çiçek, "AK Parti'li Cuma İçten'in konuşması var" denilmesi üzerine, "Şahıslandırmak benim işim olmaz. Geriye dönüp bakın, 2 yılda Parlamento'daki konuşmalara. Bu konuşmalar belki ilk anda şey olmadı ama giderek tortu bırakıyor. Onun için dikkat etmemiz gerekiyor. Siyaset adamının en önemli imkanı dilidir ama başının belası da yine kendi dilidir, söyledikleridir. Başınıza bela olacak ve başkalarını sıkıntıya sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmamız gerekiyor. Hele hele terör gibi hassas konuda...35-40 bin diyoruz, bunların aileleri, çevresi, yakınları var. Söylediğiniz bir laf bu insanların yüreğini kanatacaksa o gün konuşmamak lazım. Öyle konuşmamak lazım. Yoruma dayalı konuşmamak lazım" ifadelerini kullandı.

    "Süreci bilenler bir elin parmağını geçmez"

    Çiçek, süreci bilenlerin sayısının bir elin parmağını geçmeyeceğini belirterek, ancak bunun 10 katı insanının konuştuğunu söyledi. Çiçek, "Neye göre konuşuyoruz? Bu kadar çok konuşmamız gerekiyor mu? Bu kamuoyunun bilgilendirilmemesi anlamına gelmiyor" dedi.

    Süreci yürütenlerin bilgilendirme yapmasının önemine değinen Çiçek, şunları kaydetti:

    "Benim üzüldüğüm nokta şudur; maalesef siyasette ciddi bir kopukluk var. Siyaset kurumu birbiriyle görüşemiyor, görüşmüyor. Görüşemeyince de...Bu konularda bilgi nasıl verilecek? Halkın temsilcileri olan partilerin keşke yöneticileri arasında yakın işbirliği, diyalog olsa da bir kısım bilgiler orada paylaşılıverse. Bu mekanizmaları kurabilsek.... Ben 27 Ağustos'ta bir açıklama yaptım. Bu nereden çıktı? O zaman seçime giren 3 siyasi partimizin seçim
    beyannamesindeki ortak noktalardı. Ben yeni bir şey söylemedim. Terörle mücadelede belli başarıyı yakalamış ülkelerdeki yöntemlerin bizim için de...Sonradan geçen süreçteki bir kısım açıklamalar benim söylediğimi doğruladı.

    Kimse önünde arkasında ne var diye bakmadılar. Terör gibi partiler üstü, milli, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sorunu olan bir konuda siyasi partiler konuşmayacak, bir araya gelip birlikte değerlendirme yapmayacak da hangi konuda yapacak? Basın aracılığıyla terör değerlendirmesi yapmak bu süreç için ne kadar doğru, sağlıklı olabilir? Tabii süreçle ilgili eksik yanlar, itirazlar olabilir.

    Bunların hepsinin belli mekanizmaları var, illa aleni olması da gerekmiyor. Kamuoyu önünde, terörle mücadele konusunda Meclis'te oturdular, toplandılar. Bunun mekanizmaları var, başka ülkelerde de var. Bunlar kamuoyuna duyurulur, duyurulacaktır. Vatandaştan saklı bir mücadele yürütemezsiniz. Ama her işi de Güvenpark'ta masa kurup onun etrafında oturup konuşamazsınız. İngiltere, İspanya nasıl yapmış, halen hem terörle mücadele hem çözüm arayışları olan ülkeler var.

    Bunlar insanlık tecrübesidir. Biz de bu tecrübeyi yaşadık. Zaman zaman bir araya gelip insani ilişkiler çerçevesinde bile konuşsak ne mahsuru olabilir. Bu, çok hassas götürülmesi gereken bir konudur. Terör sorunu bizimdir, biz çözeceğiz. Başkasından hiçbir şey beklemeyelim."

    Çiçek, terör örgütünün eylem koyduktan 18 yıl sonra başka ülkeler tarafından "terör örgütü" olarak kabul edildiğini, geçen sürede Avrupa'da kök saldığını söyledi.

    Aradan geçen sürede 30 bin insanın yaşamını yitirdiğini hatırlatan Çiçek, "Bu ülkeler 2002 yılına kadar terör örgütü olduğunu fark etmedi mi? 2002'de terör örgütü kabul etmeleri samimiyetlerinden değil, 11 Eylül saldırısından sonra vicdanlarını kısmen rahatlatmak için. Hangi ülke olursa olsun, terör örgütü kabul etmelerinin ardından alınan iki tedbiri sayamazlar. Bu kadar zamanda Türkiye'nin yüreğini ferahlatacak bir tek davayı sonuçlandıramadılar. Roj TV davası 10 yıl sürdü, ne işe yaradı bilemiyorum. Roj
    TV kapanınca öbür tarafta tezgahını kurdu adamlar. Terörle mücadele konusunda dış
    dünya samimi değil, yeterli desteği vermiyor. Vermediğine göre ben kendi sorunumu
    kendim çözeceğim. Çözmekten başka çarem yok. Bunu da bir araya gelerek
    çözeceğiz" diye konuştu.

    BDP'li Binici'nin hareketi...

    Çiçek, polise hakaret eden BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici'nin, elini tabancasına atıp "vururum" yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine de şöyle devam etti:

    "Bizler sorumlu insanlarız. Eğer doğruysa bu davranış, 'doğru oldu, oh oldu, iyi yaptı' denilebilir mi? Toplumun önündeki insanlar, böyle yol ve yöntemlere tevessül edebilir mi? Milletvekili olmak, suç işlemek özgürlüğünü getirebilir mi? Ondan sonra dokunulmazlıklar kalkar kalkmaz, bir sürü sorun çıkarıveriyor. Bizler milletvekiliyiz. Milletvekili olmanın ciddiyeti ve sorumluluğu içinde olmalıyız, davranışlarımızla, konuşmalarımızla olmamız lazım. Meclis içinde ve dışındaki yaptığımız, yapacağımız işlerde saygı uyandırmamız
    lazım. Bir örgüt militanı gibi milletvekili davranamaz, davranmamalı. Doğru değil
    bunlar.

    Bunlar hiçbir şekilde Türkiye'de siyasete çözüme katkı sağlamaz. Siz tabanca çekip, 'şerefsiz' filan dediğiniz insanlar bu ülkenin polisidir. Şerefiyle, namusuyla bu ülkenin huzurunu sağlamaya çalışan insanlardır. Biz onlara güvenerek akşam yatağımızda rahat uyuyoruz. Biz onlara şükran borçluyuz. Yanlış yapan olursa onun gereği yapılır. Onun yanlış yapması, milletvekilinin de yanlış yapması anlamına gelmez. Onun için herkes biraz daha sorumlu olmalı, sorunlu olmamalı. Bu dönem biraz daha sorunlu bir siyaset gidiyor. Bu da önümüze başka türlü problemler çıkarıyor."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow