hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Hilmioğlu ve Çiçek son savunmasını yaptı

    Hilmioğlu ve Çiçek son savunmasını yaptı
    expand

    Ergenekon davasında "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nın iftira olduğunu savunan Dursun Çiçek, "Belge ortada yokken Mart 2009’da dinleme kararı alındı" dedi.

    Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu, 66'sı tutuklu 275 sanıklı "Ergenekon" davasının 307. duruşması başladı.

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal, Tuncay Özkan, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve Alparslan Arslan’ın da aralarında bulunduğu 49 tutuklu sanık katıldı.

    Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Ankara GATA Hastanesi'nde tedavi gören Yüksek Askeri Şura (YAŞ) Üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün de aralarında bulunduğu tutuklu 17 sanık ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, başka suçtan tutuklu yargılanan Yalçın Küçük ile Sami Hoştan da hazır bulundu.

    Duruşmada dava konusu "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesini hazırladığı iddia edilen emekli Albay Dursun Çiçek, esas hakkındaki mütalaaya ilişkin savunmasını yaptı. Bu belgenin sahte, altındaki kendisine ait olduğu iddia edilen imzanın da taklit olduğunu savunan Çiçek, iftira atıldığını söyledi.

    "Bize bu iftirayı 4 yıldır atan çetenin kimler olduğunu, hangi suçları işlediklerini yasal delillerle anlatacağım" diyen Çiçek, hakkında "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesi henüz ortada yokken Mart 2009’da dinleme kararı alındığını, bunun da hedef alındığının göstergesi olduğunu anlattı.

    Çiçek'in konuşması sırasında mahkemeye yönelik sarf ettiği bazı sözleri nedeniyle üye Hakim Fatih Mehmet Uslu, "Sayın Başkanım" diyerek, Mahkeme Heyeti Başkanı Özese'ye doğru eğilip bir şeyler söylemek istedi.

    Dursun Çiçek, Uslu'ya, Mahkeme Başkanı'na müdahale etmemesini söyledi. Başkan Özese bunun üzerine sinirlenerek, "Siz müdahale etmeyin. Suç duyurusunda bulunabilecek şeyler söylüyorsunuz" diye konuştu. Çiçek yd "Hakkımızın yenmesine razı değiliz. 55 yaşına gelmişiz. Bu uğurda hukuk şehidi olmaya hazırız" şeklinde konuştu.

    228 kez talep ettim

    Çiçek, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesinde parmak izi olup olmadığına ilişkin 228 kez talepte bulunduğunu, belgenin bozulacağı gerekçesiyle bunun kabul edilmediğini ifade ederek, şöyle konuştu:

    "Şayet bu belgeyi hazırladıysam, üzerinde parmak izim varsa niye isteyeyim ki? İfadeye gittiğim gibi 11 Kasım 2009’da Savcı Zekeriya Öz belgeyi verdi. 12 Haziran’dan itibaren eldivenle geziyorum. 'Bu imza benim değil, parmak izi yaptırın' dedim. Ben o zaman belgeye çıplak elle tutsaydım parmak izim olacaktı. 'Belgede parmak izin var' diyeceklerdi. Belgede 14 parmak izi var. Polis, bu izlerin kimlere ait olduğunun tespit edilemediğini belirtti. 4 yıldır içerideyiz. Bunları kim araştıracak? Bu masumun hakkını kim koruyacak? İftira çetesiyle nasıl mücadele edeceğiz? Mafyayı bulup, tetikçi mi arayacağız?"

    "Bizi gariban buldunuz"

    Davada genelkurmay başkanı ve daire başkanlarının sanık olarak yer aldığını dile getiren Çiçek, "Genelkurmay Başkanı, ikinci başkanını ve 5 başkanını yargılayacaksınız, sonra da 'Genelkurmay'ı, TSK’yı yargılamıyorum' diyeceksiniz. Yargılanan örgüt Genelkurmay ise evet ben etkin çalışan bir üyesiyim” şeklinde konuştu.

    Dava konunu internet sitelerinin yasal olduğunu belirten Çiçek, "Bunlara illegal demek, Genelkurmay Başkanlığı’na illegal demektir. Genelkurmay 'Bunları biz kurduk, belki maksadını aşan şeyler olmuştur' diyor. İnternet Andıcı yasal bir çalışma, Genelkurmay Başkanlığı’nca hazırlanmış bir çalışma. Bu gizli çalışmanın Genelkurmay karargahından çıkartılarak, savcılığa gönderilmesi bir askeri casusluk faaliyeti değil mi? Niye suç duyurusunda bulunmuyorsunuz? Size de hukuka da direnen bir örgüt var. Bizi gariban buldunuz burada yargılıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

    Fatih Hilmioğlu da son savunmasını yaptı

    Ergenekon Davası'nda mütalaada tutuklu sanık Malatya İnönü Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu son savunmasını yaptı. Hilmoğlu, "Sayın başkan yasal hakkım olup olmadığını bilmiyorum ama Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in bulunduğu duruşmada savunmamı yapmak istiyorum" dedi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese de böyle bir hakkı olmadığını ve duruşmada savcı Murat Dalkuş'un bulunduğunu söyledi. Hilmioğlu "Esas iddianameyi hazırlayan o (Pekgüzel) gözüküyor. Bana terörist diyen o. Onun bulunduğu duruşmada savunma yapmak istiyorum" diye cevap verdi.

    Mütalaayı ve savunma süresini eleştiren Hilmioğlu, "Bu davada sayfa sayısının 120 milyon sayfaya ulaştığı iddia edilmektedir. Günde 400 sayfa okuyabilen bir kişi yılda 120 bin sayfa okur. 120 milyon sayfayı okumak için bin yıl gerekir. Bu davaya asrın davası deniliyor. Bu milenyum davasıdır. İddia makamının 120 milyon sayfayı okumadan yazdığı mütalaayı siz mahkeme olarak karar mı vereceksiniz? Öte yandan 120 milyon sayfaya karşı 36 bin sayfa savunma yapılmış. Bu adalet terazisine konulursa sadece terazi değil, adalet tanrıçası da dengesini kaybeder. 120 milyon sayfaya karşı savunma için 120 dakika süre veriliyor. Yani her bir milyon sayfaya karşı sadece bir dakikalık savunma hakkı var. Hani savunma hakkı kutsaldı" diye konuştu.

    "Dava neyin yargılandığı bilinmeyen bir dava olmuştur"

    Davanın özünün 2003-2004 yılları arasında darbe teşebbüsü olduğu, darbenin de Ergenekon terör örgütü vasıtasıyla gerçekleştirileceğinin iddia edildiğini ifade eden Hilmioğlu, "Anadolu'da 'Adam olan sözünde durur' diye bir söz vardır. Dava sürecinde 2002 yılına Bülent Ecevit, 2006 yılında olan Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması daha sonrada İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı eklenerek adeta 10 yılı aşkın bir zaman aralığı yargılanmıştır. 2003-2004 yılının dışındaki olaylar sorgulanmış, ve dava neyin yargılandığı bilinmeyen bir dava olmuştur" ifadelerini kullandı.

    100 bin mektup iddiası

    Mütalaada askeri darbeyi gerçekleştireceği iddia edilen Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun 2003-2004 yıllarındaki faaliyetleri arasında 100 bin mektup gönderildiği iddiasının olduğunu söyleyen Hilmioğlu şöyle konuştu:

    "Ben bu mektubu almadım. 10 bini rektörler, 10 bini asistan, 10 bin de gazete ve köşe yazarlarına gitse geriye kalan 60 bini üst düzey bürokratlara gitmiştir. Özel yetkileriniz olduğuna göre bu kişiler içinde sizler de varsınız. Bu mektup bana gelmedi. Cumhuriyet hakimleri, savcıları almıştır. Almışsanız sizler de savcının bakış açısına göre terör örgütü üyesisiniz."

    "Yürüyüşün amacı YÖK yasa tasarısını protesto etmektir"

    Hilmioğlu, "Darbe teşebbüs iddiasına yönelik mütaalada iki fiil gösterilmektedir. Bunlar 25 Ekim 2003 yılında yapılan Cumhuriyete Saygı Yürüyüşü ve 3 Mart 2004 tarihli Hilafet Paneli'dir. Yürüyüşün amacı YÖK yasa tasarısını protesto etmektir. Yürüyüşe üniversite rektörleri, öğretim üyeleri ve 40 bin vatandaş katılmıştır. Yürüyüşle ilgili valilikten izin alınmış ve hiçbir olay yaşanmamıştır" dedi.

    Duruşma salonunda bulunan ekranlara yürüyüşe ilişkin basında çıkan haberleri gösteren Hilmioğlu, "Basın yürüyüşün amacının YÖK yasa tasarısıyla ilgili olduğunu anlamış. Ancak arada 10 yıl geçmiş savcılar daha anlamamış" diye konuştu. 2007 yılında yapılan Cumhuriyet mitinglerine Türkiye genelinde 10 milyon kişinin katıldığını söyleyen Hilmioğlu, "Ne kadar haklıymış 10 milyon insan yürümekte. Laiklikle ilgili kaygılar nedeniyle yapılan bu mitinglerin ne denli haklı olduğu Anayasa Mahkemesi'nin AKP'nin kapatılması davasında vermiş olduğu 'Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma kararı" ile ortaya çıkmıştır. 10 milyon kişinin katıldığı Cumhuriyet mitingleri hükümeti ortadan kaldırmamış da 40 bin kişinin katıldığı yürüyüşle mi hükümet ortadan kaldırılacak?" diye konuştu.

    "Bir panelin darbeye zemin hazırlama girişimi olabileceği iddiası gülünçtür"

    3 Mart 2004 tarihli hilafetin kaldırılmasının yıldönümü' nedeniyle düzenlenen panelin de mütaalada darbeye hazırlık fiili olarak gösterildiğini belirten Hilmioğlu, "Bir panelin darbeye zemin hazırlama girişimi olabileceği iddiası gülünçtür. İnsan aklıyla alay etmektir. Askeri darbe panelle değil, paletle yapılır. Kaldı ki mütalaanın tek sayfasında bile palet izi yoktur" şeklinde konuştu. Mütalaada Atatürk'ün Nutku, 10. Yıl Marşı ve Cumhuriyetin 80. yılı yürüyüşünün suç unsuru olarak yer aldığını söyleyen Hilmioğlu, "Burada Atatürk ve Cumhuriyet mi yargılanıyor? Atatürk ve Cumhuriyeti korumak için yemin eden Cumhuriyet savcıları, Atütürk ve Cumhuriyete ilişkin unsuruları neden suç delili olarak göstermektedir?" dedi.

    "Üniversiteme karaciğer nakli yapan profesörler getirdim"

    Hilmioğlu İnönü Üniversitesi'ni bir çöl görünümünden çağdaş bir kampüs haline getirdiğini anlatarak, "Mütalaada üniversitede örgütsel kadrolaşma sağladığım iddia ediliyor. Kadrolaştığım doğrudur. Üniversitemde domates, fasulye eken profesörler yerine, karaciğer nakli yapan profesörler getirdim" diye konuştu. Zeynep isimli 5 yaşındaki çocuğa karaciğer nakli yaparak hayatını kurtardıklarını söyleyen Hilmioğlu, "Bu çocuğun hayatını kurtaran kadro kimdir? Birincisi, karaciğer naklinin yolunu açan Mehmet Haberal'dir. İkincisi, bu naklin yapılabileceği tesisi oluşturan benim. Üçüncüsü de nakilde kullanılacak olan karaciğerin üniversiteye getirilmesini sağlayan Hasan Iğsız'dır. Peki şimdi soruyorum, bu 5 yaşındaki çocuğun hayatını kurtaranlar terörist de (Sanıkları göstererek) bu insanları bu hale getirenlere ne denir?" dedi.

    "Tebrik etme zamanı değil. Burada savunma yapılıyor"

    Mahkeme Başkanı Özese, "Fatih Bey, savunma sınırlarını oldukça aşıyorsunuz" diyerek Hilmioğlu'nu uyardı. Tutuklu sanık Veli Küçük de oturduğu yerden "Tebrik ediyorum sizi" dedi. Mahkeme Başkanı Özese ise "Tebrik etme zamanı değil. Burada savunma yapılıyor. İtiraz edeni salondan çıkarırım" dedi. Cumhuriyet mitingleri ile 21 Mart 2013'de Nevruz nedeniyle Diyarbakır'da yapılan mitinglere ait fotoğrafları ekrana yansıtan Hilmioğlu, "Diyarbakır'daki mitingde açılan Öcalan posterleriyle ilgili savcılar yasal işlem yapmadı. Ben hangi mitingde olursam terörist sayılmam?" diye sordu. Hilmioğlu savunmasını şöyle tamamladı: Bu coğrafyada bağımsız, onurlu ve çağdaş bir ulus olarak yaşamanın tek yolu yüce Atatürk'ün ilke ve devrimleridir.

    Alparslan son savunmasını yapmadı

    Hilmioğlu'nun ardından Mahkeme Başkanı Özese, Danıştay Saldırısı dosyası sanığı tutuklu sanık Alparslan Arslan'ın savunmasının alınacağını söyledi. Mahkeme Başkanı Özese, Alparslan'a, "Avukatın burada, 2 saat savunma süren var. Savunma yapacak mısın?" diye sordu. Jandarmaların arasında sanık bölümünde oturan sanık Alparslan Arslan da, "Yok hayır Sayın Başkan" diye cevap verdi. Duruşma Alparslan Arslan'ın avukatı Oğuz Kayıran'ın savunma yapması ile devam ediyor.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow