hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bahçeli'den "48 madde" açıklaması

    Bahçeliden 48 madde açıklaması
    expand

    MHP lideri Devlet Bahçeli yeni anayasa çalışmalarına ilişkin Başbakan Erdoğan'ın "Uzlaşılan 48 maddeyi yasalaştıralım" çağrısına kapıyı kapattı. Bahçeli, "48 maddenin Meclis Genel Kurulu'na getirilmesi çok zamansız ve gereksiz" dedi.

    Bahçeli, parti genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Önceki gün Kerkük'ün güneyindeki Huzeyre Mahallesi'nde bir kafede düzenlenen canlı bomba saldırısının, Türk milletini acıya boğduğunu ifade eden Bahçeli, "Türkmenler, bugün tabuta konulurken, canlı bombalar gece gündüz demeden cinayet vardiyalarında son sürat görev alırken, AKP hükümeti ne yapmaktadır?
    Başbakan Erdoğan'ın, Mısır'da ölenlere neredeyse ağıt yakmadığı kalmışken, Türkmen kardeşlerimizi ağzına bile alamaması dikkat çekici bir vefasızlık ve vicdansızlıktır" ifadesini kullandı.

    Ramazan ayında, Doğu Türkistan'daki Çin zulmünün de arttığını dile getiren Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın bu zulme karşı tepkisiz olduğunu öne sürerek, "Bir kez daha Türkmeneli ve Doğu Türkistan'da uygulanan zulümleri kınıyor, hükümeti acilen harekete geçmeye davet ediyorum" şeklinde konuştu.

    Yeni Anayasa çalışmaları

    Behçeli, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak da "Biz parti olarak bugüne kadar ki çabaları takdirle karşılıyor ve mutlaka sonuca ermesini istiyoruz. 23 Nisan 2012 tarihinde, Meclis Genel Kurulu'ndaki konuşmamda söylediğim gibi biz elimizi taşın altına koymaya varız ve bunda da son derece
    kararlıyız" diye konuştu.

    Partisinin, sonuna kadar uzlaşma masasında oturacağını, tekliflerinde ısrarlı olacağını ve millete yakışan, birlikte yaşamın teminatı olan bir anayasa yapımı için üzerine düşeni yerine getireceğini vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:

    "Bir defa bizim anayasa konusundaki yaklaşımımız kafa karışıklığına meydan vermeyecek kadar nettir. Hassasiyet duyduğumuz konular kırmızı çizgilerimiz olup, geri adım atmamız da mümkün değildir. Bugüne kadar, değişik fırsat ve zeminlerde anayasa değişikliğiyle ilgili kanaatlerimizi, nasıl bir anayasa istediğimizi sürekli milletimizle paylaştık, muhataplarımıza bildirdik.

    Açık yüreklilikle bir kez daha söylemek isterim ki, uzlaşmaya dayalı, toplumsal talepleri merkezine almış, milli değerlerden ve Türk milleti gerçeğinden ödün vermeden olabilecek en kısa zamanda yeni anayasanın tamamlanması bizim en samimi dileğimizdir. Anayasa yapım veya değişiklik süreci kesinlikle milletimizin
    hizmetine odaklanmış, yararını ve yarınını gözeten güçlü bir idari ve hukuki perspektifle, geniş bir işbirliği zemininde hayat bulmalıdır.

    Hepsinden de önemlisi, Cumhuriyetin ruhuna ve lafzına zarar vermeyecek, verdirmeyecek bir güvence sunmanın yanında, Türk kimliğini zedelemeyecek milli bir nitelik de sergilemelidir. Bununla birlikte, etnik ve
    mahalli dillerin tanınmasına müsamaha göstermeyecek donanımda bulunmalı, değiştirilmesi dahi teklif edilmeyecek maddelere sadakat göstermelidir.

    Anlaşılacağı üzere dün ne söylüyorsak bugün de aynı noktadayız. Bu haliyle anayasa hazırlık çalışmalarında ve sürecinde; Anayasanın ilk üç ve emniyet supabı niteliğindeki dördüncü maddelerinden ödün vermemizin, başlangıç kısmındaki ruhtan geri adım atmamızın, Türk kimliğinin sulandırılmasına rıza
    göstermemizin düşünülemeyeceğini, Türk milletini tahrip edecek ve etnik kimliklere çağrı olacak her değerlendirmeyi, siyasi ve hukuki meşruiyet sağlama çabalarını geri çevireceğimizi duyurmuştuk. Bugün de aynı çizgideyiz, aynı kararlılıktayız, aynı iradedeyiz."

    " Kuşkusuz uzlaşılan 48 madde yabana atılmayacak kadar önemlidir"

    "Bizim bu görüşlerimiz paralelinde her türlü uzlaşma, anlaşma ve söz birliğine açık olduğumuz iyi bilinmelidir" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

    "Başbakan Erdoğan öncelikle 48 maddenin hemen Meclis'ten çıkarılmasını istemek yerine, anayasa değişikliyle nereye varmak istediğini ve neyi amaçladığını açıklamalıdır. Kaldı ki, Anayasa Uzlaşma Komisyonu görevinin başında ve mesaisini sürdürmektedir. Sayın Meclis Başkanı'nın 9 Temmuz 2013 günü
    başlattığı liderler turu bir bakıma Uzlaşma Komisyonu'nun güven tazelemesine de vesile olmuştur. Kimse telaşa kapılmamalıdır ki, değişiklik teklifleri yavaş ve yetersiz olsa da müzakere edilmektedir. Kuşkusuz uzlaşılan 48 madde yabana atılmayacak kadar önemlidir. Bunu küçümsemek, hafife almak ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu sabote edecek müdahalelerde bulunmak bizim tarafımızdan doğru ve ahlaki görülmeyecektir. Israr ve sabırla, üzerinde uzlaşılan maddeler demokratik bir havuzda toplanmalı ve bu sayı mutlaka da arttırılmalıdır. Yeri ve zamanı gelince, gerek ve zorunluluk doğunca mutabakata varılan maddelerin Genel Kurul'a intikali bir seçenek olarak ele alınmalıdır.

    Ancak şu günkü şartlarda Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu fiilen bitirecek ve sakatlayacak adım ve yaklaşımlardan uzak durulması da bilhassa Başbakan Erdoğan bakımından ciddiye alınması gereken siyasi bir sorumluluktur.

    Bizim şu günkü ortamda; Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu tökezletecek bir eğilimin içinde olmamız şöyle dursun; Başbakan'ın iftar programlarında kafasına estiği gibi atıp tutmasına, hezeyanlar içinde seslendirdiği çağrılarına kulak asmamız mantıklı ve makul bir tercih değildir. Bu nedenle 48 maddenin Meclis Genel Kurulu'na getirilmesi çok erken, çok zamansız ve çok da gereksizdir. Sayın Cemil Çiçek'in Meclis'te grubu bulunan siyasi parti liderleriyle teması da bölük pörçük anayasa yapımına esasen terstir. Başbakan Erdoğan'ın, arzu ederse uzlaşma masasından kalkmasına bir mani hal yoktur."

    Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, sonuna kadar çalışarak mutabakat sağlanan madde sayısını çoğaltması gerektiğini savunan Bahçeli, üzerinde uzlaşılamayan maddelerin de 2015 yılında yapılacak milletvekilliği genel seçimlerinin arkasına bırakılması, milletin takdir ve tercihine emanet edilmesinin en çıkar ve sağlıklı yol olduğunu öne sürdü.

    Çözüm süreci

    Çözüm sürecine de değinen Bahçeli, "Aylardır AKP ve PKK güdümünde teröristlerin geri çekildiğini yazıp çizenler, bu düzenbazlığı bayram havası gibi sunanlar, kare kare fotoğraflar yayımlayanlar elbirliğiyle Türk milletinin aklını çelmekle uğraşmıştır. Militanların sınır dışına çıktığı izlenimi verme arayışında olan çeyrek porsiyon gazeteciler, dağlarda yatıya kalıp da habercilik yaptığını zanneden küstahlar, PKK'nın değirmenine su taşımışlar, kamuoyu algısını saptırmakla meşgul olmuşlardır" ifadesini kullandı.

    "Halbuki teröristlerin ne çıktığı ne de geri çekildiği vardır" diyen Bahçeli, şöyle konuştu:

    "Başından beri ifade ettiğimiz gibi, PKK'nın geri çekilmesi ya da silah bırakması asla gerçekleşmeyecektir. Yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı, bu yılın başlarında, 'hedefimiz PKK'ya silah bıraktırmak' derken milletimizin aklıyla ve irfanıyla alay etmekten utanmamıştır. PKK, moral depolamakta, yaralarını sarmakta, sadece yaşlı ve yıpranmış tetikçilerini geri çekmekte, serhildan, yani isyan provaları yapmakta, çözüm karambolunda silahlarını temizlemekte, özerklik için gün saymaktadır. Tavşana kaç tazıya tut diyerek
    PKK'ya kılavuzluk yapanlar, İmralı canisinin soytarılığına soyunanlar militan pazarı kurmuşlar ve dağa çıkışların alt yapısını oluşturmuşlardır.

    PKK'lı eşkıyaların çekilmesiyle son bulacağı iddia edilen birinci safha, teröristlerin tüm yurda yayılmasına ve mevzilerini tahkim etmesine hizmet etmiştir. Cizre ve Diyarbakır'da sahneye çıkan sözde asayiş birlikleri bu bakımdan ibretlik bir misaldir."

    Şırnak'taki havalimanına verilen isim

    Şırnak'ta yapılan havaalanına Şerafettin Elçi isminin verilmesini de eleştiren Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, yaşarken bölücülükten sabıka yemiş, milletimizin hiçbir değerine riayet etmemiş bir siyasetçinin ismini hangi akla hizmet Şırnak'taki havalimanına vermektedir? Bu handikap, bu hezimet, bu zulmet dolu karar, 'süreç tıkandı, tıkanıyor' diye bas bas bağıran dağ çetesi elebaşlarına göz kırpmak, gönüllerini almak, merak etmeyin arkası gelecek demek değil midir? Başbakan Erdoğan, teröristbaşının ismini nereye verecek, mesela İmralı Adası'na bu caninin ismini koyacak veya üçüncü köprünün ismini yeniden ele
    alacak mıdır? Türk milletinin alın teriyle yapılmış bir havalimanına hıyanetten dolayı milli ruhlarda hüküm giymiş birisinin adını vermek tam olarak hıyanete iştiraktir ve affı da bu dünyada kesinlikle olmayacaktır" şeklinde konuştu.

    Bahçeli, terör örgütü PKK'nın adam kaçırdığını, yol kontrolleri yaparak haraç kestiğini, barajlara saldırdığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Ama Başbakan, Türk gençliğine, 'şiddet yapan şiddet görür' diyerek gözdağları vermekte, azarlamaktadır. Başbakan asıl şiddet yanlılarına korkak, pısırık ve yandan çarklıdır; ama söz konusu olan masum gençlerimiz olunca palalı elemanlarını, kiralık sopacılarını, satır bıçak taşıyan piyonlarını devreye sokmakta, üzerlerine salmaktadır. Başbakan'ın ileri demokrasisinde elinde pala ve silah bulunan, sonra da tepkiler keskinleşince Fas'a kaçırılan vicdansızlığın zirve isimleri vardır.

    Başbakan Erdoğan, bu palacıları, kadınlara tekme sallayan bu haşaratları kim ya da kimlerin görevlendirdiğini muhakkak ki açığa çıkarmalıdır. Taksim'in göbeğinde pala savuran saldırgan kime güvenmekte, kimlerden destek almaktadır? Geçim sıkıntısı çektiği, borçlarını ödeyemediği söylenen palalı
    ucube, Fas'a nasıl gitmiş, kimler tarafından finanse edilmiştir?"

    "PKK silahı masaya koymuş, namluyu Türk milletine doğrultmuştur"

    Terör örgütünün yönetici değişikliği yaptığını ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu:

    "30 Haziran-5 Temmuz 2013 tarihlerinde Kandil'de yapılan Kongra-Gel fitnesinin 9. Genel Kurulu'nda sözde genel başkanlık mevkiine, Başbakanın müsamahasıyla teröristbaşı getirilmiştir.

    PKK, AKP'nin ittirmesiyle her alanda eylem ve provokasyonlarına hız vereceğini ilan etmiştir. Bundan sonra silahların patlaması içten bile olmayacaktır. Terörist Karayılan'ın sözde özsavunma güçlerini kuvvetlendirme
    sözleri bunun bir göstergesidir. PKK silahı masaya koymuş, namluyu Türk milletine doğrultmuştur.

    Bölgesel dengesizlik ve riskler, Başbakan'ın sunduğu geniş imkanlar, Suriye'nin kuzeyinde yeni özerk bir yapının her an ortaya çıkma ihtimali PKK'ya umut vermiş, daha da şevklendirmiştir.

    İmralı'daki bebek katilinin süreklilik halini alan baskı ve dayatmaları da Başbakan ve hükümeti tarafından dikkat ve özenle izlenmektedir. Canibaşının; "sürecin merkezinde ben varım. Çağrıyı ben yaptım, ben başlattım. Çat diye kalbim durursa süreç ne olacak?" sızlanmasının cevap bulması da yakındır.

    Nihayetinde bağımsız doktor heyeti marifetince caninin tedavi edilmesi bile dayatılmış, malum bölücü isimler bunun sözcülüğüne memur edilmiştir. Bağımsız doktor talepleri de her şeyden önce görevlerine başlarken "Hipokrat Yemini" etmiş tüm doktorlarımıza hakarettir. İmralı canisinin serbest kalması için tüm şartlar bir bir olgunlaştırılmaktadır. Hastalık raporuyla affedilmesi bile mümkün ve ihtimal dahilindedir. Bunun için de İmralı canisi ve örgütünün süreç ve çözüm şaibesi altında her yola başvuracağı açıktır."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow