hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Müptezeller... Türkiye'de yaşamın duygusal maliyeti

    Müptezeller... Türkiyede yaşamın duygusal maliyeti
    expand
    KAYNAKMahmut Tezcan / Cnnturk.com

    Emrah Serbes’in yeni romanı Müptezeller, bugün İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Müptezeller’den önce 3 roman, 1 seçki ve 1 hikaye yayınlayan Serbes’in 2 yılın ardından gelen yeni romanını okuyucuların sabırsızlıkla beklediği aşikar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Emrah Serbes’in daha önceki kitaplarından herhangi birini okuyan bilir; her zaman kenarda kalmışların, üzgünlerin, kırgınların, alkoliklerin, kalp kıramayanların, kalbi kırılmışların hikayeleri akar gider. Koca koca şehirlerin orta yerinde olmalarına karşın görünmeyen mekanlarda geçen hayatlar, o hayatlara istemeden dahil olmuş, acılarla yoğrulmaya doğmuş insanları görürüz. Anlatırken öğretici bir derdi olmadığını kullandığı dilden anlarsın. Daha doğrusu dili öğretici değildir, öyle bir misyon yüklemez dile. Sadece anlatmak ister, içini dökmek ister. Belki de Tomris Uyar’ın dediği gibi “Her yazar, önce kendisi için yazar”.

    Behzat Ç. ile tanınırlılığı iyice artan, Gezi döneminde söyledikleri ve kendini asla geri çekmemesiyle sokaklarda olan, sokakları seven insanlar arasında sempati toplayan bir yazar olan Emrah’ı Emrah yapan şey, üslubu ve dildeki argosu da dahil olmak üzere anlattığı hikayelerin insanlara bir yerlerden dokunuyor olması.

    Kalp kıramayanlar, kalbi kırılanlar, alkolikler, berduşlar...

    Müptezeller’e genel olarak bakıldığında yukarıda da bahsettiğim gibi kalbi kırıklar, kaybedenler, berduşlar ve hayatın hep kötü tarafını görenlerin hikayeleri anlatılıyor olmasına rağmen; asıl başarı, daha doğrusu özgünlük, bunca zamandır bu kadar benzer konular üzerine yazdığı halde hala okunabilir olması. O kadar güçlü bir hikaye örgüsü var ki kitabı elinizden bırakıp tuvalete gitmek istemiyorsunuz. Ankara’nın, Antalya’nın ve İstanbul’un ve ismini vermek istemediği kentlerin sokaklarında yürüyorsunuz. Hayal kurmak için gözlerinizi kapatmanıza gerek kalmıyor, gözlerinizi iyice açıp okumanız yeterli oluyor. “Beni bu kadar etkileyen ne?” diye düşündüğünüzde gerçekliğin ta kendisi cevabı geliyor arkasından. Hikayeler kurgu da olsa gerçek de, gerçeğin soğukluğunu çok tan hissetmiş oluyorsunuz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Politik göndermeleri ihmal etmeyen hikayeler akmaya başladıkça bir tuğla biniyor sırtınıza. Sayfaları çevirdikçe tuğlanın ağırlığının arttığını hissediyorsunuz. Hikayesi anlatılanlarla aynı toplumda yaşayıp yaşamadığınızı düşünüp kendinizi suçlu hissettiğiniz oluyor. Suçluluk sebebiyse, roman kahramanlarının dertleriyle kendi dertlerinizi bir kantara koyduğunuzda ortada öylede duran o kahredici fark. Arabayla veya otobüsle bir yoldan geçerken, kenarda köşede, bir bardak su kadar durgun ve sakin görünen insanların bu kadar acıya nasıl dayandığını düşünüyorsunuz. Arabeskin ve halk müziğinin nasıl ölmediğini işte o zaman anlıyorsunuz.

    Türkiye’de yaşıyor olmanın duygusal maliyeti

    Hiçbir şeyin hiçbir zaman istediğiniz kadar güzel olamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Günlük avuntular Müptezeller’i okurken odanızı terk ediyor. Emrah, bu romanıyla, Türkiye’de yaşıyor olmanın duygusal maliyetini sürtünme katsayısını da ihmal etmeden önünüze koyuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Eser tanıtımından

    “Üzülme baba” dedim, “Alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha.” “Ona üzülmüyorum ki ben” dedi babam. “Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık...”

    Güzel olmak isteyen alkolikler, berduşlar, kardeşler… Zembereği boşalmış hayat memat ezberleri, tek gözlü geceler. Yeraltının karın gurultusuna, belalı bir gündüze sarılan cuaralar.
    Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve kaybeden delikanlıların romanı. Lime lime, ufalanarak.
    Emrah Serbes, kenarların soluğunu, dünyaya katlanamayan, kendine gömülen çocukları haykırarak anlatıyor.

    Yaz biter, güz biter, hep kış gelir

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow