hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan: ''İspatlayamazsa o makamı bırakır mı?''

    Erdoğan: İspatlayamazsa o makamı bırakır mı
    expand

    Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜRK-İŞ toplantısında konuştu. Konu başlıkları, 1 Mayıs İşçi Bayramı, asgari ücret, yeni Anayasa ve Suriye kriziydi. Rusya'ya sert çıktı, Putin'i kastederek ''Türkiye DEAŞ'tan petrol alıyor'' iddiasını kanıtlamak zorundalar, kanıtlarlarsa bu makamda durmam, kanıtlayamazlarsa o makamı bırakır mı?'' diye sordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Konuşmasından satırbaşları:

    Başbakanlığım döneminde bu meseleye sahip çıktık. Gerekli yasal düzenlemeleri yapıp 1 Mayıs'ı resmen İşçi Bayramı olarak ilan ettim. Fakat 1 Mayıs bahanesi ile ülkenin ve milletin huzurunu kaçırmak için uğraşanları ne yazık ki bu da durdurmadı. Resmen kabul edilmiş bir bayram olmasına bu çerçevedeki her türlü etkinliğe izin verilmesine rağmen yine ortalığı yakıp yıkanlar, cam çerçeve indirenler, polise saldıranlar var. Çünkü bunların 1 Mayıs'ı bayram olarak görmek diye bir İşçi Bayramı olarak görmek diye bir dertleri yok zaten çoğu işçi falan da değil. 

     Üniforma giyerek marjinal örgütlerin flamalarını taşıyarak, yüzlerini gizleyerek ellerinde molotoflarla, sopalarla, taşlarla yollara düşen bu kişilerin amacı en başından belli zaten. Kaos çıkarmak, terör estirmek ve bu şekilde dikkat çekmek. Maalesef bizim medyamız ve aralarında sendikaların bulunduğu bir takım sivil toplum kuruluşlarımız da bu güruha sahip çıkıyor. Onlara eylem zemini hazırlıyor. Halbuki medya bunları görmese, parlatmasa diğer gruplar bu provaktörleri aralarına sokmasa inan hiçbiri sokağa inmeye dahi cesaret edemezler. Tabi maksat üzüm yemek değil, ülkede 1 Mayıs Bayramı'nı kutlamak değil. Bağcıyı dövmek. Bu tür olaylar üzerinden siyasi sonuç devşirmeye çalışmak olunca maalesef her yıl istenmedik görüntülere şahit oluyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ben bu konuda umutluyum, geçtiğimiz 13 senede yaşadıklarımızı gözden geçirince umutlu olmak için çok sebep var. Türkiye'nin bugünü dününden daha iyi.

    2002 yılında bu ülkede asgari ücret 184 liraydı, bugün 1000 lira. Yılbaşından sonra 1300 lirayı konuşuyoruz. Asgari ücreti ne olarak konuşuyoruz? 1300 liranın altında hiçbir işveren yanında çalıştırdığına ücret ödeyemez. 

     2002 yılında ülkemizde emekli maaşlarının tabanları 66 lira ile 376 lira arasında değişiyordu. Bugün 785 lira ile 1514 lira arasında bir emekli maaşı var. Yılbaşından sonra sanıyorum ki emekli maaşlarının tabanında da 1000 lira alt sınır haline gelecek. İşte emekçi dostu olmak budur. 

    Kanaati hep işçiden beklemeyin, işveren olarak kanaat ekonomisini de bir öğrenin. Kanaatten yana olun. Eğer işverenler olarak buna inanırsak, o zaman inanıyorum ki terini kendine sermaya edindiğin bu insanlarla o paylaşıma girdiğin andan itibaren kazancın da daha bereketlenecektir. Ben buna bereket ekonomisi de diyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     Pastayı büyütmezsek kendimize düşen dilimi de büyütemeyiz. Pastayı tahrip etmek için uğraşırsak elimizdekinden de oluruz. Bunun için hepimizin aynı gemide olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Ülkemizi ne bölücü terör örgütüne, ne paralel devlet yapılanması çetesine, ne de dış düşmanlarımıza ne de sadece kendi çıkarları ve hırsları için bunlara destek olanlara bırakmayacağız. 

    Türkiye bizim, hepimizin. Bu ülkeden giden her şey de hepimizden gidiyor. Bir olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız. 

    Bir yandan terör ve uluslararası sorunlar bir yandan ekonomik belirsizlikler bir yandan gelecek endişesi, gerçekten de milletimizi tarifi mümkün olmayan bir şekilde bunalttı. Bunun için de ilk fırsatta 1 Kasım seçimlerinde tercihini yeniden istikrar ve güven ikliminden yana halkımız kullanmıştır. Şimdi artık önümüze bakma zamanıdır. Türkiye son 1,5 yılda yaşadığı 3 önemli ve kritik seçim nedeniyle adeta yorgun düştü. Bundan sonra yeniden 2023 hedeflerimize yoğunlaşmalıyız.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yeni Anayasa

     Benim tarafım ülkemin ve milletimin yanıdır. Siyasi istikrarsızlık veya erklerin uyumsuzluğu olacaksa elbette benim gönlüm böyle bir duruma razı gelmez. Bunun yaşanmaması içinde Anayasa'nın verdiği yetkiler neyse bunu kullanırım. Esasen tüm bu sıkıntıların sebebinde mevcut Anayasa'nın yattığını herkes kabul ediyor. Buna rağmen meseleyi kişiselleştiren Türkiye'nin ihtiyacı olan Anayasa'ya kavuşmasını da engelliyor. Bu tavırlarından dolayı her seçimden sonra milletimizin karşısında mahcup olmalarına rağmen inatlarından vazgeçilmiyor. 

     

    Suriyer krizi

    Türkiye kadim ilişkileri ve coğrafi konumu nedeniyle daima teyakkuz halinde bulunmak zorunda olan bir ülkedir. Nitekim son dönemde bölgemizde yaşanan gelişmeler sürüyor. Suriye'de 5 yıla yakın bir süredir devam eden hadiseler bölgesel olmaktan çıkmıştır. Bölgede yaşanan olaylar uzun süre sadece halkın ve onlara kucaklarını açan komşularının sıkıntısı olarak görüldü. Dünyanın adeta sırtını döndüğü Suriye krizi nihayet teker teker her ülkenin kapısını çalmaya başladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     Suriye'de yaşananları yok sayamayız. Onun için diyorum Rusya Suriye'de ne arıyor? Onun için diyorum, neymiş BM kendilerine verdiği böyle bir yetki varmış. Eğer o ülkenin yönetimi davet ederse gidilirmiş. Oraya gitmek mecburiyetinde değilsiniz. 380 bin insanı öldüren katil Esed'in davetine icabet etmeye mecbur değilsiniz. O gayrimeşru bir yönetimdir, bunu görmek zorundasınız. Ben bunu sayın Putin'in kendisiyle çok konuştum. Biz tüm komşularımız gibi Suriye'nin egemenlik haklarına saygılıyız. Ama bugün Suriye'de meşru bir yönetim yoktur. Esed rejimi ülkenin çok küçük bir kısmındaki hakimiyetiyle böyle bir iddia da bulunmaz. Şuanda yüzde 14 lük bir hakimiyeti var. Yüzde 86 tamamiyle diğer bütün oradaki örgütlere aittir. Bizim için muhattap Suriye halkıdır. Muhalifler arasında akrabalıklarımız olduğu Bayırbucak Türkmenleri var, Araplardan yine aynı şekilde Hatay'da, Antep'te buralarda olanlar var. 

    Putin makamını bırakabilir mi?

     DEAŞ rejimden beslenmektedir, rejim ömrünü DEAŞ'la uzatmaktadır. Son günlerde Rusya'nın başını çektiği bir moda ortaya çıktı. Buna aslında Rusya'nın kendisi de inanmıyor. Önce inanıyor sonra başkalarını inandırmaya gayret ediyor. Türkiye DEAŞ'tan petrol alıyor. Paris'teki İklim Değişikliği Zirvesi'nde yaptığım toplantıda bunu söyledim. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti'nin DEAŞ'tan petrol aldığını Rusya belgelerle ispat etmeye mecburdur aksi takdirde bu bir iddiadır. Eğer ispat ederse ben bu makamda durmam ama edemezse kendisi de koltuğunu bırakır mı? Bu önemli. Kim alıyor söyleyeyim, hem Rus pasaportu sahibi hem de Suriyeli olan kişi bu işin en büyük tüccarıdır. DEAŞ'tan petrolü alıp hem rejime satıyor, hem de uluslararası belli bu işi yapan camiaya satıyor. Bunu en son Amerika Hazine Bakanlığı belgelerle açıkladı. Bir de meşhur Rusların satranç ustası var o da bu yarışın içinde. O da bu petrol tüccarlığını yapıyor ve bunları biz elimizde belgelerimiz var. Dünyaya açıklamaya başladık, açıklayacağız. 

     Hele hele ailemi bu işe karıştırmak, o bu işin çok daha ahlaki olmayan yanıdır. Ki bunu daha önce İran televizyonları yaptı. İran Devlet Başkanı ile bunu konuştum. Dedim ki çok yanlış bir tutum içindesiniz bu devam ederse bunun karşılığı çok ağır olur. 10 gün falan sürdü daha sonra sitelerinden kaldırdılar. Bugüne kadar 380 bin insanın hayatını kaybettiği, 12 milyon insanın ülkeyi terk ettiği bir Suriye'yi ve onun ilintilerini konuşuyoruz. Bize göre Suriye'deki asıl sorun budur. 

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow