hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Fethullah Gülen'den yeni bir yazı daha

    Fethullah Gülenden yeni bir yazı daha
    expand

    Fethullah Gülen, "fgulen.com" sitesinde yayımlanan "Tarihî tekerrürler ve bir uzun temenni" başlıklı yazısında, "Ferman, kapı kullarının eline geçti. Yığınlar demagojinin oyuncağı oldu" dedi. Yazıda, "Daha şiddetli bir fırtına ile içinden çıkamayacakları çukurlara sürüklenebileceklerini düşün ve realitelere uygun yaşamaya bak!" ifadeleri de yer aldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fethullah Gülen’in sohbetlerinden derlenerek oluşturulan, internetteki "fgulen.com" adresinde "Tarihi tekerrürler ve bir uzun temenni" başlıklı yazı yayınlandı. Yazıda Gülen’in, "Derken söz, baştan ayağa düştü. Ferman, kapı kullarının eline geçti. Yığınlar demagojinin oyuncağı oldu: İstendiğinde bütün kitleler uyutuldu, istendiğinde ayağa kaldırıldı. Olmayacak kimseler yıldız ilan edildi ve tabii pek çok istidadın da yıldızı söndürüldü" sözlerine yer verildi.

    Yazısında, "aydınlıkları kapkaranlık günlerin takip ettiği ve ferahfeza devirlerin gidip buhranlı yıllarla noktalandığı" ifadesini kullanan Fetullah Gülen, "Zaman zaman hemen her bucak ilhad ve nifak zulmetleriyle sarıldı. Yollar bütün bütün ışıksız kaldı. İnsanlık karanlığa yenik düştü. Her tarafı, bir kısım başıboş ve düşüncelerinin önü arkası olmayan kimseler tuttu. Dünya onların meş’um uğultularıyla inlemeye başladı" dedi. Gülen'in yazısının devamında şu ifadelere yer verildi:

    "Zaman zaman maşeri vicdan bunların çıkardığı gürültülerle nefesini tuttu ve sessizlik murakabesine daldı. Derken söz, baştan ayağa düştü. Ferman, kapı kullarının eline geçti. Yığınlar demagojinin oyuncağı oldu: İstendiğinde bütün kitleler uyutuldu, istendiğinde ayağa kaldırıldı. Olmayacak kimseler yıldız ilan edildi ve tabii pek çok istidadın da yıldızı söndürüldü. Şarlatanlık ve diyalektik, mantık ve muhakemenin önünü kesti. Kirli düşünceler nezih fikirlerin yerini aldı. Toplumun şefkat ve merhamet beklediği müesseseler kine, nefrete kilitlenmiş kaba ruhların eline geçti: Bunlar vasıtasıyla insanlar arasına sürekli iftirak tohumları saçıldı ve herkes birbirinin kurdu haline getirildi. Diyanetin ruhunda, kapanması çok zor yarıklar açıldı. Şerbet keselerinin yerini zehir kadehleri ve bal-kaymak tabaklarının yerini de levsiyat çanakları aldı."

    "Herkes birbirini vahşilerle ayn çizgide mütalaa ediyordu"

    Yazıda; Fethullah Gülen’in "Bu kabuslu ve meş’um dönemlerde efkar o denli bulandı ki, artık insanlar en temiz ve nezih şeylere dahi irkilmeden el uzatamıyor, hiçbir şeye ve hiçbir kimseye güven duyamıyor; duyamıyor ve herkes birbirini vahşilerle aynı çizgide mütalaa ediyordu. Varsa şayet bir kısım din, diyanet ve vicdan erbabı onlar da horlanıyor, hakir görülüyor ve dillerine kilit vuruluyordu. Karanlığın kulları esirip duruyor; ışığa teşne gönüller ise, gözleri hep harikulade lütuflar ufkunda inayet eli bekliyor, doğacak güneş rüyalarıyla oturup kalkıyor ve merhametle tüllenecek günlerin hülyalarıyla yaşıyordu" denildi. Yazıda, şöyle devam edildi:

    "Bazen bu mülahazalara, bazen de daha başka saiklere bağlı yer yer dudaklarda bir tebessüm belirdiği de oluyordu. Ama arkadan üst üste esen tasa fırtınaları hemen her şeyi alıp götürüyor ve birkaç dakikalık muvakkat sevinç, yerini aylar ve yıllar sürecek yeni kederlere bırakıyordu. Tarihi tekerrürler devr-i daimi esprisine bağlı olarak günümüzde de aynı şeylerden söz etmek mümkündür. Bakıyorsun pırıl pırıl güneşli ufukları birdenbire duman bürüyor; derken göz gözü görmez oluyor, her yanı ürperten bir kasvet sarıyor, neşeyle tüten günler bütünüyle sararıyor, düşünceler kararıyor, iradeler çatırdıyor, ümitler bir bir devriliyor; bazen güneş bir daha doğmayacak, gündüz de gelmeyecek gibi oluyor ve mihrabını bulamamış ruhlar, iç içe yeislerle, üst üste inkisarlarla sarsılıyor..."

    "Fırtınalar ne kadar sertçe de esse"

    Gülen'in "Bize gelince, biz bugüne kadar olduğumuz gibi levsiyatla köpürüp duran hercümerclerin çok yakın bir gelecekte musallaya yatırılacağından emin bulunuyor ve kaderin milletimizin yürüdüğü yollara su serpeceği mübarek günlerin çok uzak olmadığını düşünüyoruz" ifadelerini kullandığı yazının devamında, "Ne var ki artık hepimiz, gamın da, tasanın da tutunamayacağını çok iyi biliyoruz. Şimdilerde az dahi olsa, eller gönül ipine uzanmış gibi ve her yanda ruhun solukları duyuluyor. Öyle anlaşılıyor ki artık, kar buz ne kadar şiddetli de olsa ruhlarda tutuşturulmuş bulunan sonsuzun harareti karşısında çok fazla tutunamayacak ve fırtınalar ne kadar sertçe de esse, beşer?" deniliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Gülen'in kendine has üslubu ve diliyle bir endişeyi ve ardından gelen ferahlamayı dile getirdiği yazıda, şu satırlar da dikkat çekiyor:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Gerçi, pek çoğumuz itibarıyla hala bazen kan kırmızı bir renge bürünerek değişik endişelerle tir tir titrediğimiz, bazen de şiddetli rüzgarlar karşısında telaşa kapıldığımız da oluyor. Ama, buna mukabil, filizinden dışarı fırlayan güller gibi her tarafa sımsıcak gülücükler saldığımız ve daldan dala sıçrayan bülbüller gibi bahar türküleriyle coştuğumuz da bir gerçek. Evet, bugün olup-biten hadiseleri, kalp ve ruh rasathanelerinden temaşa edebilenler, adeta bir nevruz sevinci yaşıyormuşçasına gönüllerinde sürekli bir toy-düğün neşvesi ve yüzlerinde de nevbahar çisentisi, ufuklarında farklı bir edayla pırıl pırıl güneş ve ayaklarının dibinde her tonuyla yemyeşil bir zemin."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Bir fırtına ile çukurlara sürüklenebileceklerini düşün"

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Gülen yazısında, "Hakk’ın inayetlerine güvenebildiğin kadar güven; ama iradenin hakkını yerine getirmede de asla kusur etme; etme ve tali’ rüzgarlarıyla bir yere geleceğini bekleme; bugün rüzgarlarla havalanıp yüksek bir noktaya yerleşenlerin yarın daha şiddetli bir fırtına ile içinden çıkamayacakları çukurlara sürüklenebileceklerini düşün ve realitelere uygun yaşamaya bak!" diyerek, şöyle devam etti:

    "Diyaneti Allah’a yakınlığın yolu bil ve bütün samimiyetinle dinin eteklerine sarıl. Başını imanın o eminlerden emin sığınağına sok, Yaradan’a teslim olmaya çalış! O’na tevekkülde asla kusur etme ve O’nunla muameleni derin bir edep dairesi içinde sürdürerek, gösterişsiz ve gürültüsüz bir mü’min olmaya bak! Dolu gönüller, dopdolu cevher kutuları gibi dışarıya ses sızdırmazlar. Doymamış ruhlardır ki, içinde bir-iki yalancı inci bulunan kumbaralar gibi sürekli kulak zarı çatlatırlar. Sen, her an bilmem kaç defa kalbine nazar edildiğini düşün, gönlünü her zaman pak tut ve sadece o ebedi mihrabına yönel! Bugüne kadar o kıbleye yönelenlerden kaybeden, başka kapılardan vefa arayanlardan da kazanan hiç olmamıştır. Aksine o kapıya yönelenler hep diri kalmış ve ebediyete mazhar olmuş ve onun eşiğine baş koyduklarından dolayı da başkalarına kul olma zilletinden kurtulmuşlardır. Evet, bugün olup-biten hadiseleri, kalp ve ruh rasathanelerinden temaşa edebilenler, adeta bir nevruz sevinci yaşıyormuşçasına gönüllerinde sürekli bir toy-düğün neşvesi ve yüzlerinde de nevbahar çisentisi, ufuklarında farklı bir edayla pırıl pırıl güneş ve ayaklarının dibinde her tonuyla yemyeşil bir zemin. Himmet ve gayret çağlayanları, ilahi lütuflar mecrasında ve ummana doğru gürül gürül çağıldamakta, hem de hiçbir engebeye takılmadan; karşılarına çıkan maniaların bazılarının üstünden aşarak, bazılarının da kenarından-köşesinden dolaşarak arkalarında bıraktıkları en güzel hendesa çizgilerle kaderi programların kendilerine yüklediği misyonu bütün teferruatıyla temsile çalışmaktalar..."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow