hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    İbrahim Okur: Bilal Erdoğan gözaltına alınacaktı

    { title }

    SONRAKİ VİDEO

    15 Temmuz sonrası tutuklanan eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, Ankara Başsavcılığı'na 153 sayfalık ek ifade verdi. FETÖ'ye ilişkin bilgilerini paylaşan Okur, ifadesinde 7 Şubat MİT krizi ile Bilal Erdoğan'ın tutuklanma girişiminin perde arkasında yaşananları anlattı

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, 17-25 Aralık operasyonunu anlatırken, "18 Aralık 2013 akşamı ben Hasan Doğan'ın kriptolu telefonu ile Sayın Başbakan da Efkan Ala'nın kriptolu telefonu ile görüşme yaptık. Başbakan, Zekeriya Öz'ün Kısıklı'ya bu akşam baskın yapacağı ve Bilal Erdoğan'ı alacağı konusunda istihbarat aldıklarını söyledi" dedi. Hürriyet'ten Oya Armutçu ve Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, Okur 9 gün süren 153 sayfalık ek ifadesinde, "Örgüt üyeliğini kabul etmiyorum. Ancak Fethullah Gülen cemaati ile FETÖ/PDY isimli terör örgütü hakkında bilgi vermek istiyorum. Hakkımda bu terör örgütü üyesi olduğum iddia ediliyor ise ve mahkemece bu şekilde değerlendirilse beyanlarımın etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilmesini istiyorum" dedi.

    "17 Aralık 2013 operasyonu yapıldığında ilk olarak bize operasyonla ilgili Emniyet Müdürlüğü'nden Başbakanlık için hazırlanan ve Başbakanlık'tan da Birol Erdem'e verilen, benim de bu vasıtayla incelediğim dosyada bir kısım tutanaklar, fotoğraflar, yolsuzluk iddiasına ilişkin belgeler vardı. 18 Aralık günü Sayın Başbakan ile yaptığımız telefon görüşmesinde kendisinin anlattığı tutarlı ve somut bilgilerin ardından, yapılanın hükümete yönelik bir operasyon olduğunu anlamıştım. Şimdi anlıyorum ki o dönem yargı mensupları ile emniyet içerisindeki cemaatçiler birlikte hareket etmişler. Hatta hâkim ve savcılar emniyet mensuplarının talimatlarına göre davranmışlardır.

    Bunun sebebi ise hükümete karşı bir hareket ve hükümeti devrime istekleri içinde olmalarıdır. Çünkü yaptıkları eylem ve hareketler, verdikleri mahkeme kararları, soruşturmadaki davranışları, normal olan bir hâkim ve savcının yapmayacağı şekildedir. Ben 17-25 Aralık soruşturmalarına ilişkin talimatın Fethullah Gülen tarafından verildiğini düşünüyorum. 18 Aralık 2013 akşamı ben Hasan Doğan'ın kriptolu telefonuyla, sayın Başbakan da Efkan Ala'nın kriptolu telefonuyla görüşme yaptık. Bu görüşmede Başbakan, Zekeriya Öz'ün Kısıklı'ya bu akşam baskın yapacağını ve Bilal Erdoğan'ı alacağı konusunda istihbarat aldıklarını söyledi. 'Bu hususa bak' dedi. Bu konuşmadan sonra ben Birol Erdem Bey'in odasından Turan Çolakadı'yı aradım. Çolakadı'nın memnuniyetsiz ve çaresiz bir konumda olduğunu hissettim. 'Ne yapabilirim' diye sorunca 'Abi emniyete bir talimat yaz, Zekeriya Öz ve emrindeki savcıların Emniyet Müdürlüğü'ne verecekleri talimatlarda mutlak suretle kendisinin de imzasının olması gerektiğini, çift imza ile verilmeyen talimatların yerine getirilmemesi yönünde talimat yaz' dedim. O da 'olur bu şekilde bir talimat yazarım' dedi."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    HSYK'da gelişmeleri takip ediyordum. Odama Hüseyin Serter ile Nesibe Özer geldi. Benim odada ise Rasim Aytin ile Halil Koç oturuyordu. Gelişmeleri onların da bildiğini anladım. Nesibe Özer, 'MİT Müsteşarı da ifade vermeye gidecek, kimsenin ayrıcalığı yok' dedi. Ben 8 Şubat 2012'de asıl amaçlarının bir operasyon olduğunu, MİT'in ve Türk devletinin politikasının hedeflendiğini, olayların Başbakanımızın ameliyata girme hazırlıkları içinde olduğu günlere denk getirilerek bilinçli yapıldığını, açılım politikasını sabote etmek için yapıldığını anladım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    (HSYK'nın adli kolluk bildirisi) Bu fikir önce benden çıkmıştı. Bu yönetmeliğe açıklama yapılması gerektiği fikrini Ahmet Hamsici Bey'e ilettim. Hamsici talimatı Muzaffer Bayram'a verdi. Ama kimin kaleme aldığını bilmiyorum. Ben bir metin hazırlamadım. Hazırlanan bir metni düzeltmeye çalıştım. O tarihte biz Ahmet Karayiğit ile Muammer Güler'in samimi arkadaş olduklarını, soruşturmalarda Güler'in oğlunun da isminin geçmesi nedeni ile Ahmet Karayiğit'in hatır için muhalefet yazdığını düşündük."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow