hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Y kuşağını tehdit eden hastalık! Bu belirtiler varsa dikkat

    Y kuşağını tehdit eden hastalık Bu belirtiler varsa dikkat
    expand
    KAYNAK DHA

    Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi kolon ve rektum kanserine yakalanıyor. Bu hastalığın Y kuşağını tehdit ettiğini ifade eden Prof. Dr. Köksal, dikkat çeken bir uyarıda bulundu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neşet Köksal, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan verilere göre dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 800 bin kişinin kolon ve rektum kanserine yakalandığını vurguladı. Yayımlanan verilere göre her sene yaklaşık 900 bin kişi ise bu hastalıktan yaşamını yitiriyor. 

    Y kuşağını tehdit eden hastalık Bu belirtiler varsa dikkat

    Prof. Dr. Neşet Köksal hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu kolorektal kanserlerde erken tanının sağ kalıma etkisine dikkat çekerek bunun yolunun taramadan geçtiğini anlattı ve Kolon Kanseri Farkındalık Ayı dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

    DÜZENLİ KONTROL ÖNEMLİ

    Kolorektal kanserlerde değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz risk faktörleri olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neşet Köksal, yaş ve aile öyküsünün değiştirilemez risk faktörleri olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Saptanan kolorektal kanserlerin yüzde 90’ı 50 yaş sonrası görülmekte, bu dönemden sonra geçen her 10 yıl bu riski ikiye katlamaktadır. Yine bir insanın yaşamı boyunca kolon kanserine yakalanma oranı yaklaşık yüzde 5 civarında iken, birinci derecede akrabalarından birinde kolon kanseri olanlarda bu oran yüzde 12'ye çıkıyor. Eğer birinci derece yakınlarından iki kişi de kanser varsa bu oran üçe katlanıyor ve yüzde 35’e çıkıyor. Elbette bunlar değiştirilebilir risk faktörleri olmasa da riskin farkında olmak ve düzenli kontrolleri yaptırmak gerekiyor.”

     

     

    Y kuşağını tehdit eden hastalık Bu belirtiler varsa dikkat

    “YAŞAM TARZINI DEĞİŞTİREREK RİSKİ AZALTMAK MÜMKÜN”

    Beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzının kolon kanserleri için değiştirilebilir risk faktörleri olduğunu anlatan Prof. Dr. Neşet Köksal, “Örneğin Avrupa ya da Kuzey Amerika’da yer alan gelişmiş ülkelerde kolorektal kanser daha çok görülüyor. Bu sonuçtaki en önemli unsur yağlı ve düşük lifli fast food tarzı besinlerin daha fazla yer aldığı yanlış beslenme alışkanlıkları. Bu durum beraberinde yine kolorektal kanserler için bir risk faktörü olan obeziteye de neden oluyor. Tam aksine Afrika ülkelerinde kolon kanseri görülme oranı çok daha düşük. Çünkü bu bölgelerde tahıl ve sebze ağırlıklı bir beslenme şekilleri var. Yine hareketsiz yaşamın da önemli bir risk faktörü olduğunu söylemek gerekli” diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Y kuşağını tehdit eden hastalık Bu belirtiler varsa dikkat

    "EVRE İLERLEDİKÇE BAŞARI ORANI DÜŞÜYOR"

    Beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzının kolon kanserleri için değiştirilebilir risk faktörleri olduğunu anlatan Prof. Dr. Neşet Köksal, “Örneğin Avrupa ya da Kuzey Amerika’da yer alan gelişmiş ülkelerde kolorektal kanser daha çok görülüyor. Bu sonuçtaki en önemli unsur yağlı ve düşük lifli fast food tarzı besinlerin daha fazla yer aldığı yanlış beslenme alışkanlıkları. Bu durum beraberinde yine kolorektal kanserler için bir risk faktörü olan obeziteye de neden oluyor. Tam aksine Afrika ülkelerinde kolon kanseri görülme oranı çok daha düşük. Çünkü bu bölgelerde tahıl ve sebze ağırlıklı bir beslenme şekilleri var. Yine hareketsiz yaşamın da önemli bir risk faktörü olduğunu söylemek gerekli” diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    BAŞARI ORANI YÜZDE 90’LARA ÇIKILABİLİYOR

    Meme ve rahim ağzı kanserlerinde olduğu gibi kolon kanserinde de taramanın çok önemli yeri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Köksal, “Çünkü bu hastalıkta erken tanı konulduğunda tedavi başarısı yüzde 90’lara kadar çıkabiliyor. Ancak geç tanıyla birlikte evre ilerledikçe başarı oranı düşüyor” dedi.

    “Tarama bu anlamda çok önemli ancak, tarama testlerinin çeşitliliği, uygulanabilirliği, bunlarla ilgili maliyetler ve doğru hedef kitleye yapılması iyi değerlendirilmelidir” diyen Prof. Dr. Köksal, şu bilgileri aktardı:

     

    “Bu konuda kılavuzlar tarama için normal riske sahip bireylerde 40 yaşından başlayarak yıllık muayene ve gaitada gizli kan testi, 50 yaşından sonra her 5 yılda bir sigmoidoskopi dediğimiz kalın bağırsakların tamamının değil bir kısmının endoskopik olarak tetkiki ya da tamamının endoskopik olarak görülebildiği kolonoskopinin 10 yılda bir tekrarını önermektedir. Ancak 50 yaş altında hastalığın görülme sıklığının artmasına paralel olarak kolonoskopik tarama yönteminin 45 yaş gibi daha erkene alınması konusunda çalışmalar ve önerilerde bulunulmaya başlanmıştır. Bunun için yeni kriterlerin belirlenmesine ve gelecekte kişiselleştirilmiş taramaların yapılabilmesi için yaş, cinsiyet, genetik risk ve yaşam tarzı faktörlerine dayalı risk bazlı tarama algoritmaları geliştirilmelidir.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    BU BELİRTİLER VARSA DİKKAT!

    Prof. Dr. Köksal, kolorektal kanserlerin en önemli belirtilerinin başında rektal kanamanın geldiğini belirterek şu bilgileri verdi:

    “Kalın bağırsak ya da kolon-rektum dediğimiz organ yaklaşık bir buçuk metre uzunluğunda, karın sağ alt kadranında başlayıp, anüste ya da makatta sonlanır. Dolayısıyla tümörün bulunduğu bölgeye göre değişik şikayetler görülebilir. Bu belirtiler rektal kanama, dışkılama alışkanlığında değişiklik ve bu değişikliklerin birkaç günden uzun sürmesi, dışkılama sonrası tam boşalamama ve rahatlayamama hissi, karında şişkinlik, kramp tarzında ağrı, gaz veya huzursuzluk hissi, kansızlık, bilinen bir neden olmaksızın kilo kaybı, güçsüzlük ve yorgunluk gibi şikayetlerdir. Kalın bağırsağın ilk kısmı ya da sağ tarafında yerleşen kanserlerde kansızlık önemli bir bulgu iken, rektum dediğimiz son kısımda yerleşen kanserlerde ise rektal kanama dediğimiz makattan gelen kanama ilk belirti olabilir. Bu kanama özellikle dışkılama dışında oluyorsa ciddi bir uyarıcı olarak kabul edilmeli. Bu tür şikayetleri olan kişiler özellikle 50 yaşın üzerindeyse ya da daha genç yaş grubunda olsa da ailesinde özellikle kolorektal kanser hikayesi mevcutsa, mutlaka bunun nedenini anlamak için kolonoskopik muayenesi yapılmalıdır.” 

    “Kolorektal kanserlerin tedavisinde kolon ve kalın barsağın makata yakın son kısmı olan rektum kanserlerini ayrı değerlendirmek gerekir” diyen Köksal, tedavi yaklaşımı konusunda şu bilgileri verdi:

    “Kolon kanserlerinde eğer bir organ yayılımı olmamışsa yani metastaz yoksa ve tümörlü barsak kısmı cerrahi olarak çıkartılabilecek durumda ise bu hastaların ilk tedavisi cerrahidir. Mezokolik eksizyon dediğimiz ilgili kalın bağırsak kısmının yaprağıyla birlikte çıkarılmasından sonra patolojik değerlendirmesi yapılır. Patolojik evreleme ve tümörün moleküler özellikleri dikkate alınarak medikal onkoloji uzmanıyla birlikte ek bir tedaviye ihtiyacı olup olmadığı değerlendirilir. Tümörün yerleşimi rektum bölgesinde ise tümörün evresi, hastanın yaşı ve genel durumu dikkate alınarak tedavi planlaması yapılır. Erken evrede yakalanan rektum kanserlerinde tedaviye cerrahi ile başlanır ve sonrasında patolojik değerlendirmeye göre kemoterapi ya da radyoterapi yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Organ yayılımı yapmamış ve lokal olarak ilerlemiş rektum kanserlerinde ise tedaviye radyoterapi/kemoterapi ile başlayıp tedavi sonrasında, mezorektal eksizyon dediğimiz rektum yaprağı ile birlikte çıkarılır. Bu işlem yapılırken kanser cerrahisinden ödün vermeden olabildiğince makatı korumaya çalışırız. Yine ilaç ve ışın tedavisi sonrası tümüyle kaybolan rektum kanserlerinde ameliyat etmeden bu hastaların yakın takip edilmesi bir seçenek olarak olarak gündeme gelmiştir ancak bunun için tümörün tedaviye tam yanıt verdiğinden emin olmalı, takipler sık aralıklarla ve uygun yöntemlerle yapılmalıdır. Günümüzde kolorektal kanser cerrahisi deneyimli bir ekip tarafından büyük oranda laparoskopik yani kapalı yöntemle yapılabilir. Bu sayede laparoskopik cerrahinin avantajlarından hasta yararlanmış olur. Tedavilerin bitiminden sonra bu hastaların nüks açısından takipleri de önemlidir.”

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow