hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Av. Ahmet Kemal Şenpolat Av. Ahmet Kemal Şenpolat

    Hayvan hakları savunulmasında milliyetçilik olmaz

    23.10.2015 Cuma | 12:43Son Güncelleme:

    Dünyada dil, din, ırk, milliyet kavramının dikkate alınmadığı ve herkesin ne olursa olsun tek bir dava için ittifak kurduğu en büyük birlik hayvan haklarının korunmasıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu konuda bilinçli olarak mücadele eden hayvan hakları savunucusu arkadaşlarımız asla birbirleri arasında bir önyargı taşımazlar. Hepsinin ortak amacı vardır, Birleşmiş Milletler'de kabul edilen Hayvan Hakları Evrensel beyannamesinde bildirilen kurallara uymak ve uymayanları uyarmak. Çünkü varolmak başlı başına zaten bir haktır. Hayvanlar ise bizim anlayışımıza göre mal değil , candır. 

    Bir diğer değişle hayvan haklarının savunulması, onlara eziyet edilmemesi için mücadele eden iyi bir Alman bizler için hayvanlara kötü davranan bir Türkten daha önde gelir. Ya da onların hakkını sonuna kadar savunan bir Brezilyalı köylü, hayvanları zehirlemeyi alışkanlık haline getirmiş bir belediye başkanımızdan benim için daha makbuldür. 

    Çünkü hayvan haklarını savunanlar tek bir amaç için birleşmişlerdir, o da hayvanların insanlardan eziyet görmemesi, sömürülmemesi ve bu dünyada onların da yaşama haklarının savunulması ve bizlerle beraberce yaşamalarıdır. Çünkü bu dünya hepimizindir. İşte bu nedenle bir çok hayvan hakları savunucusu haklı olarak eziyet merkezlerine dönüşen hayvanat bahçelerine, sirklere, kürk giyenlere, petshoplara, tüm bunları eğitim programlarına almayan devlet politikalarına karşıdır. Bunun için elbirliği içinde mücadele ederiz ve asla insanları milliyetlerinden ya da dinlerinden dolayı aşağılamayız. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayvan hakları savunulmasında milliyetçilik olmaz

    Ancak bizler arasında kopukluk yaratmak ve kendi içimizde çelişkiler yaratmak için genelde hayvan sevmeyenler ya da bizleri anlamak istemeyenler tarafından yaratılan kamuoyu ise “önce onlar kendi hayvanlarını kurtarsınlar, sonra bize yardım etsinler” şeklindedir. Yani bir İspanyol hayvan sever ülkemizde bir hayvana yardım ettiğinde, gitsin önce kendi ülkesinin boğaları kurtarsın denmesi çok komik ve arabesktir. Ya da bir Kanadalı hayvan hakları savunucusu Çin’deki köpeklerin derilerinin kürk olmak için yüzülmesine karşı çıktığında, önce kendi ülkesindeki fokları kurtarsın dendiği zaman da bunu diyene herkes güler. Bir hayvan hakkı mücadelesine girildiğinde, Kanadalısı, Çinlisi, Türkü, İngilizi, İtalyanı bu önyargılara sahip değildir. Gerekirse kendi ülkesinin sisteminin de düzelmesi için uluslararası arkadaşlarıyla, dernekleriyle hep beraber mücadeleye baş koyar, kendi hükümetleri ve idari makamları üzerinde baskı yaratırlar. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çünkü insanın olduğu her yerde hayvanlara karşı zulüm ve işkence vardır. Hayvanlar için ülke sınırı yoktur. Devletlerin izlemiş oldukları yanlış politikalardan dolayı o ülkenin bireyleri suçlanamaz. Tıpkı bizim belediyelerimizin her yaz aylarında hayvancıklarımızı zehirleyerek , bakımevi adı verilen odacıklara tıkarak yapmış olduğu işkencelerden biz hayvan hakları savunucularının hiç kabahati olmaması gibi. O takdirde bu belediyeleri uyarmak için bütün dünya ile elbirliği içinde olmamız, ulusalcı düşünceden ayrı olduğumuz, devletimizi sevmediğimiz anlamına da gelmez. Bir Kanadalı hayvan hakkı savunucusu da foklar öldürüldüğünde en az bizim kadar üzülür, bir Japon hayvan hakları savunucusu da yunuslar insafsızca katledildiğinde ya da sirk hayvanı olmak için dış ülkelere pazarlandığında bir Türk hayvan dostu kadar üzüntü duyar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     

    Bu mücadeleyi milliyete, ırka, dine dile bağlamak çok yanlış olur. Hepimiz kendi ülkelerimizdeki mevzuatın geliştirilmesi için daha iyi mücadele ederken de hep bu uluslararası arkadaşlarımızdan da önyargısız bir şekilde destek alırız, destek veririz. Afrika’daki filleri kurtarırken de, ayıları Çin’deki vahşet kamplarından kaçırırken de, kürkleri için yakalanan vizonların kafesleri gizlice açılırken de  kimse kimsenin dinine diline milliyetine bakmaz.

    Sevinçler farklı dildedir, ama duygu aynıdır. 

    Aslında mücadele bu işte hayvanlara karşı düşman olmuş, onları “ mal “ gibi görmeye devam etmek isteyen egolarından kurtulamamış kendisini hala geliştirememiş o vahşi insana karşı yapılır.

    Dünyada en büyük ittifak da işte o zaman kurulur.