hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Av. Ahmet Kemal Şenpolat Av. Ahmet Kemal Şenpolat

    Parayı doğru harcama kültürü

    25.02.2016 Perşembe | 11:34Son Güncelleme:

    Elinizde milyonlarca dolar olsa eğer parayı kullanma yetiniz ve kültürünüz yoksa, çoğu zaman iş çıkarttığınızı sanırsınız. Etrafınızdakileri de bu yalanla kandırırsınız...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir ülkenin, bir toplumun hatta bir sivil toplum kuruluşunun (STK) kalkınmışlığını ve gelişmişliğini içindeki lider kadroların ellerindeki parayı doğru şekilde kullanmaları ile değerlendiririm.

    Elinizde milyonlarca dolar olsa eğer parayı kullanma yetiniz ve kültürünüz yoksa, çoğu zaman iş çıkarttığınızı sanırsınız. Etrafınızdakileri de bu yalanla kandırırsınız. Aslında aynı işi çok daha düşük bütçelerle çıkartmak, zaten sınırlı sayıda olan maddi kaynakları daha efektif kullanmak varken dışarıdaki insanlar sizi ne büyük işler yapıyor diye de değerlendirip sizi aldatabilir de...

    Örneğin Hollanda gibi küçücük bir ülke dünyada söz sahibi ülkeler arasında ilk sıralarda yer alırken petrolle oynayan Ortadoğu ülkeleri kendi şehirlerinin imarında olsun, kütüphanelerin müzelerin kullanımından tutun da insanların bisiklete binmesi, kişi başına düşen yeşil alan sayısı, alınan sağlık ve adalet sisteminin kalitesi her zaman için daha yüksektir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ya da bizim ülkemizde her belediye başkanının artık klasikleşmiş olarak alıştığımız, alıştırıldığımız kaldırım taşı değiştirme alışkanlığını kolay kolay Fransa'da, Kanada’da göremezsiniz. Bir kaldırım taşı bir kere yapılır ve Avrupa’da kullanım ömrü altmış yıla çıkarken biz de iki yılı bulmaz. Bizde aynı yer için defalarca para dökülür. O nedenle zengin toplum olamayız.

    Ülke zenginleşeceğine sırf bu israftan, ya da ranta doymayan müteahit belediye kurnaz vatandaş işbirliğinden topluca kazık yer, topluca kalkınamaz ve topluca zaman kaybeder.

    Örneğin Ferrari ile bakkala gidip ekmek almakla, bisikletle gidip almak arasındaki farkı anlatamadığınız sürece, bu kültüre sahip olmadığınız sürece, maksimum enerji ile minimum iş yapılması bundan dolayıdır. O nedenle tarihte bir çok devlet bu israftan batmıştır. Bizansı yok eden israftır, Osmanlıyı sona getiren aşırı borçlanma ve duyuni umumiyedir. Turizm geliri yüksek Yunanistanın bugünlerde borç krizine girmesinin nedeni aşırı istihdam başta olmak üzere hazır Avrupa birliği kaynaklarının süregeleceğine olan inançtır.

    Bilirsiniz, nice piyangodan büyük ikramiye çıkmış kişi birkaç yıla kalmadan iflas ve intihar etmiştir. Çünkü parayı kullanma kültürü, bilgeliği yoktur. Bunun kültürünü ne çevreden ne aileden alabilmiştir. Çıkan bir milyon TL'nin 900 bin lirasını lüks arabaya yatıranı daha sonradan da benzini koyacak parayı bulamadığı için o arabaya inek trene gibi bakar gibi bakanı çokçadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Parayı harcamak, sınırlı kaynakları sınırsız gibi düşünüp yarını düşünmemek ve iktidar sarhoşluğuyla her dilediğini yapma hürriyetine sahip olmak da en büyük hatalardan birisidir. İktidara gelen herkes denetimsiz olduğu hissine kapılması bu hastalığın başlıca kaynağıdır. Parayı ben senden daha iyi harcadığım için seçildim der.

    Lider olmak kurallara uymamak değildir. Aksine daha da fazla sorumluluk getirir ve etrafınızı da buna göre şekillendirmeniz beklenir. Siz yanlış yaparsanız sizden sonra gelen de ustasından öğrendiği gibi o da aynı şekilde davranır. Tıpkı sokak hayvanlarını tüm belediye başkanlarının hangi partiden olursa olsun uyutması ya da zehirle itlaf etmesi gibi. Çünkü kendisinden öncekinden öyle görmüştür. Ya da yüksek kaldırım taşları gibi. Kimse özürlüyü, yaşlıyı, bavul taşıyanları düşünmez. Aklına da gelmez. Ya da koca çınarların dibine beton dökmek sonra da zaman içinde o kaldırımdaki betonun, asfaltın ağaç büyüdükçe kırıldığını çatladığını görmek gibi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çünkü kendisinden önce hatta çocukluğundan beri uygulamayı öyle görmüştür.

    Yeterki iktidara, imza makamına gelsin. O da aynısı mücadele eder.

    Dünyanın en büyük ülkelerinden Kanada’nın nüfusu Türkiye’nin yarısı kadardır ama doğal kaynakların su havzalarının tüketilmesinde bizden daha tasarrufludurlar. Diledikleri gibi ormanları yağmalayıp tatlı su kaynaklarının sonlandırılmaması için eğitimleri uyarıları halen devam etmektedir. Toplumsal olarak bu şekildeki tüketime karşı refleks vermekten kaçınmazlar.

    En zengin ülkelerden Hollanda’da herkes bisiklete binmek için teşvik edilmekte, zenginler ülkesi İsviçre dağlara kadar trenle yolculuğu, göllerinde gemilerle seyahati teşvik etmektedir. Norveç ve Finlandiya orman devasa denizlerinin yok olmaması için kestikleri her ağacın yerine daha fazlasını dikmekte, zenginliğin getirdiği şımarıklıkla arap şeyhleri ile lüks tüketimde yarışmamaktadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kamu personelinin kullandığı araç sayısı, israfı, zengin kuzey ülkelerine doğru gittikçe azalmakta, güçlü STK'ları ise maddi kaynakların etkin kullanılması ile ses getirmektedirler.

    Ben insanı parayı kazanırken değil harcarken tartarım

    Milyon dolarları kazanan sonradan görme vatandaşın evinde bir kütüphane yoksa, müzik setinde bir Mozart çalmıyorsa, bir müzeden alınmış herhangi bir sanat eseri ile ilgili kitap, heykel yoksa televizyonlarda “halkın sanatçısı” olarak seçilmesi benim için çok bir şey ifade etmez. Çünkü parayı her türlü kazanabilirsiniz ama bunları satın alabilip o kitapların sayfalarını karıştırabilmek ya da o müziği dinleyebilmek için derin bir kültür gerekir.

    Bizim STK'larımızın hatta kooperatiflerin ve siyasi partilerimizin çoğu öncelikle parayı kullanma ehliyeti olmadığından sonları hızlı gelir. İlk günkü gazları yok olur. Ya da bu STK'larda para olduğunda yönetim kurullarına aday sayısının çokluğu nedeniyle dikkat çekerler, borç batağına girdiğinde kimseyi ortalıkta göremezsiniz. Para çokken harcamak için sandalyeler işte bu nedenle havalarda uçuşmakta, borca girince gelir kaynakları yaratılmayıp giderlerin önü alınmayınca birbirini tanımayan arkadaşlar(!) vardır.

    Ülkemizde belediyelerdeki il genel meclisleri ve imar müdürlükleri ise rantdan daha fazla nemalanmak isteyen insanlarla dolu olması buralarda seçilmek için kıyasıya yarışmanın amacı halka hizmet için değil, tam tersine mevcut kaynakları ve tahsis edilen parayı en hızlı ve “usulüne uygun” nasıl yok edilebileceğine kendilerinin en büyük aday olduğuna inanmalarıdır. Hayvanlar için örneğin üç kuruşluk yardım istediğinizde paralarının olduğu halde yok demelerinin ardında bu vardır. Yani onlar için tahsis edilmiş parayı başka yere kaydırma dürtüsü. Onların ambulansı ya da veterineri için harcanacak parayı, ağacın dibine beton için dökme iradesi!

    Yani her zamanki gibi en çok kendi aklını beğenme hastalığıdır.

    “Ben...” derler...

    “Diğer adaydan daha iyi daha güzel para harcarım onun için beni seçin. O bilemez mevcut paranın nasıl harcanacağını halbuki beni seçerseniz benim para harcamamdan daha memnun kalırısınız ey sevgili vatandaşlarım…” derler. Sonra da devam ederler:

    “Gerçi ben kazanmadım ama benim STK'ma, kooperatifime, imar müdürlüğüme, belediyeme tahsis edilen bu parayı, verilen bu imza yetkisini, bana teslim edilen parayı en iyi ben kullanırım.”

    Yoksa siz ne dediklerini sanıyordunuz?