hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ozan Onat Ozan Onat

    Ayvazovski'nin İstanbul'u

    27.10.2015 Salı | 14:59Son Güncelleme:

    Bugün sizleri sanatla teknolojinin buluştuğu etkileyici bir sergiyle tanıştıracağım. Boyut Yayıncılık zor ve uzun soluklu bir projeye imza atarak ünlü Rus Ressam Ayvazovski’nin yüzlerce eserini dijital olarak bir araya getirdi ve “Ayvazovski’nin İstanbul’u” isimli bir sergi hazırladı. Bu görkemli sergi ünlü ressamın eserlerinin dijital ortamda canlandırılması ve Anjelika Akbar’ın sergiye özel bestelediği “Ayvazovski Rapsodi”yle buluşmasından oluşuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sergi resmi olarak Ocak 2016’da açılacak ama öncesinde küçük ön tanıtım etkinlikleriyle dünyayı dolaşmaya başladı. Bu etkinliklerden biri New York’taydı ve ben de orada projenin yaratıcıları Serginin Genel Yönetmeni Bülent Özükan, Sanat Yönetmeni Murat Öneş, Boyut Yayıncılık Genel Müdürü Nilgün Özükan ve “Ayvazovski Rapsodi”sini besteleyen ünlü sanatçı Anjelika Akbar’la bir araya geldim.

    Yaptığımız keyifli söyleşide serginin yolculuğunu konuştuk ama öncesinde Ayvazovski’yi kısaca bir tanıyalım isterseniz;

    Ivan Ayvazovski 1817 – 1900 yılları arasında yaşamış, yaklaşık 60 yıllık sanatçılık dönemine 6000’e yakın eser sığdırmış sıra dışı bir ressam. Ermeni asıllı Rus ressam Kırım’ın Feodosya şehrinde doğmuş, pek çok önemli eserini Rusya’da hayata geçirmiş. Dünyanın dört bir yanını gezerek resmeden Ayvazovski, Rusya dışında büyük üne kavuşmuş, Avrupa ve A.B.D. dahil 135 kentte pek çok kişisel sergi açmış.

    Ayvazovski’nin popülerliği onu Osmanlı Topraklarına da taşımış ve dönemin üç padişahı (Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid) onu İstanbul’da ağırlamış, kendisine resimler sipariş etmişler. Bu dönemde Ayvazovski İstanbul’da ve Anadolu’da uzun zamanlar geçirmiş ve onlarca eser yaratmış. Bu eserlerin bir kısmı Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri MüzeFener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında yer alıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ivan Ayvazovski dünyanın en başarılı deniz sanatçılarından biri kabul ediliyor. Onun pek çok resminin en önemli unsuru deniz. Aşağıda görebileceğiniz, 1849 yılında resmettiği “Rus Karadeniz Donanması Geçişi” tablosuysa benim en etkileyici bulduğum eserlerinden biri. 

    Ayvazovskinin İstanbulu

    Ozan Onat - “Ayvazovski’nin İstanbul’u” sergisinin yolculuğu ne zaman ve nasıl başladı?

    Bülent Özükan- Biz Boyut Yayıncılık olarak koleksiyon kitaplar üretiyoruz. Çok uzun çalışmalar, araştırmalar gerektiren 40 civarında kitabımız var. Bir gün büyülü kent İstanbul üzerine yapılmamış bir kitap konusu ararken karşımıza “Ayvazovski’nin İstanbul’u” çıktı. Bu engin bir konuydu. Araştırdıkça gördük ki Ayvazovski’nin İstanbul’a ilişkin çok fazla tablosu var. Biz araştırdıkça bilinen 20’den fazla İstanbul tablosunun sayısını 60’a çıkardık. Bilinmeyen, daha doğrusu özel koleksiyonlarda kalmış İstanbul tabloları ortaya çıktı. Bu bize heyecan verdi ve “Ayvazovski’nin İstanbul’u” üzerine bir kitap, kitaptan sonra bir dijital sergi ve bunlar üzerine örülen bir network oluştu. Projeye Anjelika Akbar katıldı ve “Ayvazovski Rapsodi”yi besteledi. Sanat tarihçisi Gül İrepoğlu Ayvazovski üzerine bir roman yazdı. Sonra baktık ki yaptığımız iş büyük ses getiriyor. Amerika’daki koleksiyonerler, Rusya’daki müzeler de projeye ilgi göstermeye başladı. Zaten onlarla çeşitli iş birlikleri içerisindeydik. Birden olay çok büyüdü. Bu kadar büyüyünce de sadece hazırlığı 3 yılımızı aldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    30 Eylül’de Ankara’da ilk tanıtımımızı yaptık. Arkasından Ayvazovski’nin doğduğu kente bir şükran sunumu yapmak için Feodosya’ya gittik. Bugün burada, bize ellerindeki tabloların dijital kopyalarını veren koleksiyonerler için New York’ta bir sunum yapıyoruz. Erivan’da Ayvazovski‘nin ait olduğu topraklarda yine bir sunum yaptık. Ama aslında bütün bu sunumlar bizim İstanbul için hazırladığımız serginin küçük bir ön tanıtımı niteliğinde. İstanbul’daki Ayvazovski sergisi için 5 metre yüksekliğinde ve 75metre eninde, 360 derece seyredilebilen, içinde yaşanabilen bir sergi tasarladık. Bu sadece tabloların dijital olarak sunumu değil. Tabloların canlandırılması, zamanı ve mekanı algılatabilecek mekan sesleriyle, tarih notlarıyla içinde yaşanılan bir sergi olarak düşündük.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ayvazovskinin İstanbulu

    OO -  Peki neden Ayvazovski?

    Bülent Özükan – Ayvazovski Rusça konuşulan coğrafyada -ki bu yaklaşık 400 milyon kişilik bir coğrafyayı kapsıyor- iyi tanınıyor, Türkiye’de de çok iyi biliniyor. Ama onunda ötesinde Ayvazovski Avrupa’nın yüzden fazla kentinde sergi açmış bir sanatçı. Dört yıl İtalya’da yaşamış, Hollanda’da, Avrupa’nın birçok ülkesinde İngiltere’de, Paris’te sergiler açmış. Amerika kıtasına gelmiş Boston, Washington, New York ve hatta en sonunda Niagara Şelalesi’ne gidip bunu dahi resmetmiş bir sanatçı. Çok üretken bir sanatçı. 6 binden fazla tablo yapan dünyada ender sanatçılardan biri.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    OO - Teknolojiyle sanatın bir araya geldiği bir sergiden bahsediyoruz. Teknolojisini biraz anlatır mısınız bize?

    Bülent Özükan - Bu serginin en büyük özelliği sizin de altını çizdiğiniz gibi bir dijital sergi olması. Ayvazovski’nin Rusya’da çok güzel tabloları var, İstanbul’da kırktan fazla orijinal Ayvazovski tablosu var. Maalesef Ayvazovski’nin en güzel tablolarını bir sergide biraraya getirmek mümkün değil. Çünkü en önemli sayılan 600’den fazla tablosu dünyanın 60 müzesine ve yüzlerce koleksiyonerin evine taşınmış. Biz bir ilki gerçekleştirerek, iğne oyası gibi teker teker bu tabloları bulup dijital sergi hakları ve yayın hakları için anlaşmalar yaptık, eserleri dijital ortamda bir araya getirdik. Dolayısıyla bugün bu proje sadece İstanbul’u kapsamıyor, İstanbul’la birlikte Ayvazovski’nin diğer eserlerini de kapsayan bir sergiye dönüştü. Bu sergiyle dünyanın hiçbir yerinde bir araya gelmesi mümkün olamayacak eserleri bir araya getirdik. Tablolar canlanmaya başladı. “Augmented Reality” (Arttırılmış Gerçeklik) teknolojisiyle bu tabloları canlandırdık. Sanatçı arkadaşım Murat Öneş bu tablolara hayat verdi.

    Murat Öneş - Yüzlerce Ayvazovski tablosunu elden geçirdik. 13 arkadaşım bir buçuk yılda önce bütün tabloların restorasyonunu yaptı. Tabloların sergiye hazır hale gelmesi çok ciddi bir zamanımızı aldı. Aslında hayalimizdeki şey Ayvazovski’nin resimlerini mümkün olduğunca az müdahaleyle canlandırmaktı. Sergide bu bir parça gözükecek. Ayvazovski bir deniz ressamı ve “deniz” animasyon yapabilmek için aslında en zor nesnelerden biri. Suyla uğraşıyorsunuz ve çok akışkan. Üstelik bunu ressamın kendi fırçasına müdahale etmeden yapmaya çalışıyorsunuz. Çok zor bir operasyondu dolayısıyla.

    Yapmaya çalıştığımız çok basit olarak var olan yelkenli geminin gitmesinin, batmasının ya da dalganın yükselip alçalmasının dışında Ayvazovski’nin yapmak istediği romantik dönemin ruhuna uygun, bugünün bakışıyla bir dijital sergi hazırlamaktı. Umarım başarabilmişizdir.

    OO - Bu arada Rusya’da bazı işbirlikleri yaptınız, hatta bir yayınevinin arşivlerini satın aldınız öyle değil mi?

    Bülent Özükan - Evet bu çok zorlu bir süreçti. Ayvazovski için 45 ayrı Rus müzesinden haklar satın aldık. Her biri önemli bir seremoni. İmzalar atıldı, dijital kopyalar satın alındı, bunların yayın ve sergi izinleri alındı. Fakat bir türlü Ayvazovski’nin bazı eserlerine ulaşamıyorduk. Bize bu projede dünyanın çeşitli ülkelerinden Ayvazovski’ye veya sanata ilgi duyan uzmanlar katkıda bulundular. Uzmanlardan birinin yardımıyla bir Rus yayın evinden Ayvazovski arşivlerini satın aldık ve onları Türkiye’ye getirdik. Ve bu projenin önemli bir parçası oldu. Bu arşiv sayesinde bugün Rusça yazılarla, hatta Ayvazovski’nin el yazısı notlarıyla çok değerli bir koleksiyona sahip olmuş olduk.

    Ayvazovskinin İstanbulu

    OO - Ne gibi zorluklarla karşılaştınız bu süreçte?

    Bülent Özükan - Bu serginin yaratılması çok zor. Yüzlerce ama gerçekten yüzlerce tablonun teker teker sahiplerinden, müzelerinden izinler alınması gerekiyor. Tabloların dijital restorasyonları çok uzun zamanımızı aldı. Tablolar elden geçirildi, onlar dijital tekniklerle daha izlenebilir, daha seyredilebilir hale dönüştürüldü. Ve bugün gerçekten keyifle izlenebileceğini umduğumuz bir hale getirdiler bu tabloları.

    Murat Öneş - 3 buçuk yıldır uğraşıyoruz projenin üstünde. Çok şey yaptık, bozduk. Nerdeyse bütün her şeyi hareketlendirip sonra hiçbir şeyi hareketlendirmemeye karar verdik. Çünkü bunun işin ruhuna uygun düşmediğini düşündük. Sonra bir ortalamasını bulduk. Gerçekten zor bir süreçti.

    OO - Türkiye’de daha önce böyle bir sergi yapılmış mıydı?

    Nilgün Özükan - Bu çok büyük bir prodüksiyon olarak planlandı. En yakın benzeri “Da Vinci” için bir Avustralya firması tarafından gerçekleştirilmiş. Boyut’un prodüksiyonu hepsinden daha ileri bir teknolojiye ve yaratıcılığa sahip. Avrupa kültür başkentlerinde Türklerin giriştiği önemli projeler arasında yer alacağı muhakkak. Şimdiden çok sayıda işbirliği teklifleri alıyoruz.

    OO - Serginin yolculuğu nasıl devam edecek?

    Bülent Özükan - Bu sergi Ankara, Feodosya, New York ve Erivan’dan sonra İstanbul’da uzun süreli, 6 ay süreyle açık kalacak bir sergiye dönüşecek. İstanbul Deniz Müzesi’nde açılacak. Onun akabinde St. Petersburg Deniz Müzesi’nde 6 ay süreyle açık bir sergiye dönüşecek. Ayrıca Rusya’da, Moskova başta olmak üzere bu sergiye ilgi duyan birçok sanat kuruluşu var. Onlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Ama bu işin en ilginç tarafı, Ayvazovski’nin İtalya’da da 4 yıl kalmış, İngiltere, Fransa, Hollanda’da resimler yapmış olması. Dolayısıyla yavaş yavaş buralarda da ilgiler uyanmaya başladı. Onlarla temaslar halindeyiz. Sanıyorum Ayvazovski’nin 150 yıl önce gerçekleştirdiği mucizeyi biz de yakında gerçekleştireceğiz. 130’dan fazla kentte sergi açmış bir sanatçıyı biz de sanırım birçok Avrupa ülkesinde “Ayvazovski’nin İstanbul’u” sergisiyle selamlayacağız.

    OO - Çok teşekkür ederim. Yolunuz açık olsun.

    Bülent Özükan -Biz teşekkür ederiz.

    Ayvazovskinin İstanbulu

    OO - Anjelika Hanım, siz “Ayvazovski’nin İstanbul’u” Sergisi için çok özel bir rapsodi bestelediniz. Projeye nasıl dahil oldunuz?

    Anjelika Akbar - Başında, Bülent Özükan ve Murat Öneş projeye besteci ve piyanist olarak katılmamı teklif ettiler. Ben bu fikri mutlulukla karşıladım; çünkü Ayvazovski, gerçekten hayatımda çok değerli bir yere sahip. Şöyle ki; Rusya’da, Sovyetler zamanında çocuklar için bir sanat ansiklopedisi hazırlanmıştı. Ben bir gün bu ansiklopedinin sayfalarını çevirirken siyah-beyaz bir fotoğraf gördüm. Annem geldi ve dedi ki “Anjelikacığım, bu deniz, onu çizen de Ayvazovski.” Bir Ayvazovski tablosunun siyah-beyaz fotoğrafıydı sadece. Ama içindeki o hareketler neyse, renk bile olmadığı halde beni çok etkiledi. Ben bunu irdelemeye başladım. Siyah ve koyu yeşil renkleri karıştırıp, taklit etmeye, onu yaşamaya başladım. Daha sonraki dönemde anlaşıldı ki benim astımım var ve deniz kenarına gitmemem gerekiyor. Ama benim Ayvazovski aşkım beni sürekli olarak denize götürdü. Yegâne girdiğim deniz çok uzun müddet Ayvazovski’nin tablolarıydı.

    Bu arada ben çocukluğumdan beri, sesleri renk olarak algılarım. Buna “sinestezi” deniyor. Birçok ülkede araştırılıyor hala. Beyinde iki ya da üç fonksiyon birleşiyor ve aslında insan çok daha zengin bir algılamaya sahip oluyor. Ben de kendimi şanslı hissediyorum. Dolayısıyla ben Ayvazovski’nin tablolarının içinde sürekli devinim halindeyken, aynı zamanda sesleri de duyuyordum. Önüme böyle bir proje çıkınca resmen çığlık attım. Sanki bütün hayatım boyunca bu projenin hazırlık dönemini yaşıyor gibiydim. Böylece projeye dahil oldum.

    Öncelikle Rusya ayağıyla ben ilgilenmeye başladım. Benim babam, felsefe profesörü ve orkestra şefiydi. Rahmetli oldu ama onun akademik çevrelerinde çok tanıdık vardı. İnsanlara bu projeden bahsetmeye başladım. Ruslar projeden inanılmaz etkilenmeye başladı. Rus Müzesi’nin Bilimsel Bölümü’nün başındaki Sergei Levandovskii konuya dahil oldu, bizim küratörümüz ve danışmanımız oldu. Kendisi Rusya’nın en iyi Ayvazovski uzmanı. Sırf Rusya’da 45 müze ve sarayla iletişime geçtik.

    Sonuçta projeye besteci ve piyanist olarak dahil olup birden bire projenin yöneticilerinden biri oldum.  

    OO - “Ayvazovski’nin İstanbul’u” sergisi için bir rapsodi bestelemek nasıl bir süreç? Görselle müziği bir araya getirmek nasıl bir çalışma oluyor?

    Anjelika Akbar - Araştırma safhasında çok fazla Ayvazovski tablosuna maruz kaldım ve aslında o dönemde içimde o temalar doğmaya başladı. Daha sonra Ayvazovski’nin kişiliğini daha da derin araştırmaya başladım. Müziğe karşı inanılmaz bir duyarlılığı vardı. Çok geziyordu, gezdikçe o coğrafyaların müziklerinden muhakkak ki çok etkileniyordu. Ben de kendimce o dönemde hangi ülkede en çok ne dinleniyordu araştırdım. Osmanlı zamanında Dede Efendi, Bektaşi Nefesleri, İtalya’ya baktığınız zaman Santa Lucia vs. Bunları yeniden yorumladım ve orkestrasyonunu yapıp kendi özgün bestelerimle birleştirdim.

    OO - Bu akşam burada New York’ta bu rapsodiyi seslendireceksiniz? Bundan sonra Anjelika Akbar bu projede nasıl yer alacak?

    Anjelika Akbar - Bu projenin iki versiyonu var. Bugün New York’ta gerçekleşecek olan konser bazlı versiyonu. Bir de uzun süreli sergiler olacak. Çok devasa 4 duvara 5 metrelik duvarlar olacak. O duvarlarda tablolar canlanırken “Ayvazovski Rapsodi” dinlenecek. Zaman zaman ben canlı performanslarla da katılacağım. Zannedersem ki Dünya’yı uzun uzun gezeceğiz. 2017 Ayvazovski’nin 200. doğum yılı. Özellikle Rusya’da bu konuda büyük hazırlıklar var. Bizim projemiz Rusya’da da çok gezeceğe benziyor. Amerika ve Avrupa’da da devam edecek.