Vali kendisini şöyle savunabilirdi. .
“Sinirden ne dediğimi bilemedim özür dilerim”
“biranda ağzımdan çıktı sonra ben de kendime kızdım”
“insan sinirlenince bir anda küfür ediyor işte yaptığım şık olmadı”
Böyle deseydi “gavat” demesi yine ayıplanır ama en azından özür dileme erdemini göstermiş olurdu.
Oysa Sayın Vali ne yaptı? Göz göre göre doğru söylemedi. .
Üst düzey bir devlet görevlisinin gerçekleri eğmesi ,bükmesi ,kıvırması hoş karşılanabilir mi?
Kabul edilebilir mi?
Bugün en basit olay için doğruyu söylemeyen yarın daha ciddi durumlarda ne yapar?
Herkesin duyduğu şeye “yok ben öyle demedim” diyebilen birinden gelen bilgilere güvenebilir misiniz?
Yarın ondan gelecek bir rapora, bilgiye, araştırmaya sırtınızı dayayıp nasıl işlem yapacaksınız?
Size aktarılan tespitlerin gerçekleri yansıtıp yansıtmadığına nasıl emin olabileceksiniz?
Unutmayın gerçekleri bir kere saptıran bir gün mutlaka yine saptıracaktır.
Dedikoduları size yetiştiren, sizinle ilgili dedikoduları da birine yetiştiriyordur.
Başkasını size ispiyonlayan sizi de bir gün muhakkak birisine ispiyonlayacaktır.
Rüşvet isteyeni şirketinize alır mısınız?
Yalan atmanın mesele olmadığı ülke !
Aslında mesele bu ülkede “doğru söylemeyi” bir hayat biçimi haline getirmemiş olmamız.
Çünkü eğitim sistemimiz böyle.
Çocuk ödevini yapmaz yalan atar. Öğretmen yalan atmasına değil ödevi yapmamasına kızar.
Erkek arkadaşlarıyla eğlenirken karısına telefon açıp “toplantıdayım” diyen erkek tiplemesi pek güldürür herkesi
Anneler bir yere gitmek için babasından izin istemek isteyen çocuğuna” yalan bahane “ uydurmasını tavsiye eder.
Yalan söyleyen siyasetçiye yaptırım yoktur “siyasetçi” deriz geçeriz hatta normal kabul ederiz.
Seçmenine , müşterisine, öğrencisine, yalan atanları mesele bile yapmayız.
Arkasından atıp tutup yüz yüze gelince bir iltifat bir muhabbet eden dışlanmaz.
Oysa ahlaklı bir toplum olmanın yolu önce doğruları konuşmaktan geçer.
Doğrunun peşinden koştukça, sonucu ne olursa olsun doğruyu söyledikçe olgun toplum olursunuz.
Yalanı her türlü suçtan daha büyük bir suç olarak kabul ettikçe temiz toplumu yaratırsınız.
Devlet görevlilerinin hangi kademede olursa olsun en önemli erdemi doğruları söylemek olmalıdır.
Polis, asker, milletvekili ya da akademisyen yalan üzerine bir dünya, yönetim kuramaz, kurarsa kabul edilemez.
Yalan atan görevlileri cezalandırmak yerine yücelterek ilerlerseniz, dedikoducu komşulara prim verirseniz
Yalan Raporlarla üzeri örtülen cinayetleri, rüşvetleri, görevi kötüye kullanmaları görmezden gelirseniz,
İstediğiniz kadar hayat biçimleri ve gençlerin ne yapıp ne yapmaması konusunda muhafazakarlaşın
ülke ahlaklı ve demokratik değil ancak “yalan” olur.
Vali kendisini şöyle savunabilirdi. .
“Sinirden ne dediğimi bilemedim özür dilerim”
“biranda ağzımdan çıktı sonra ben de kendime kızdım”
“insan sinirlenince bir anda küfür ediyor işte yaptığım şık olmadı”
Böyle deseydi “gavat” demesi yine ayıplanır ama en azından özür dileme erdemini göstermiş olurdu.
Oysa Sayın Vali ne yaptı? Göz göre göre doğru söylemedi. .
Üst düzey bir devlet görevlisinin gerçekleri eğmesi ,bükmesi ,kıvırması hoş karşılanabilir mi?
Kabul edilebilir mi?
Bugün en basit olay için doğruyu söylemeyen yarın daha ciddi durumlarda ne yapar?
Herkesin duyduğu şeye “yok ben öyle demedim” diyebilen birinden gelen bilgilere güvenebilir misiniz?
Yarın ondan gelecek bir rapora, bilgiye, araştırmaya sırtınızı dayayıp nasıl işlem yapacaksınız?
Size aktarılan tespitlerin gerçekleri yansıtıp yansıtmadığına nasıl emin olabileceksiniz?
Unutmayın gerçekleri bir kere saptıran bir gün mutlaka yine saptıracaktır.
Dedikoduları size yetiştiren, sizinle ilgili dedikoduları da birine yetiştiriyordur.
Başkasını size ispiyonlayan sizi de bir gün muhakkak birisine ispiyonlayacaktır.
Rüşvet isteyeni şirketinize alır mısınız?
Yalan atmanın mesele olmadığı ülke !
Aslında mesele bu ülkede “doğru söylemeyi” bir hayat biçimi haline getirmemiş olmamız.
Çünkü eğitim sistemimiz böyle.
Çocuk ödevini yapmaz yalan atar. Öğretmen yalan atmasına değil ödevi yapmamasına kızar.
Erkek arkadaşlarıyla eğlenirken karısına telefon açıp “toplantıdayım” diyen erkek tiplemesi pek güldürür herkesi
Anneler bir yere gitmek için babasından izin istemek isteyen çocuğuna” yalan bahane “ uydurmasını tavsiye eder.
Yalan söyleyen siyasetçiye yaptırım yoktur “siyasetçi” deriz geçeriz hatta normal kabul ederiz.
Seçmenine , müşterisine, öğrencisine, yalan atanları mesele bile yapmayız.
Arkasından atıp tutup yüz yüze gelince bir iltifat bir muhabbet eden dışlanmaz.
Oysa ahlaklı bir toplum olmanın yolu önce doğruları konuşmaktan geçer.
Doğrunun peşinden koştukça, sonucu ne olursa olsun doğruyu söyledikçe olgun toplum olursunuz.
Yalanı her türlü suçtan daha büyük bir suç olarak kabul ettikçe temiz toplumu yaratırsınız.
Devlet görevlilerinin hangi kademede olursa olsun en önemli erdemi doğruları söylemek olmalıdır.
Polis, asker, milletvekili ya da akademisyen yalan üzerine bir dünya, yönetim kuramaz, kurarsa kabul edilemez.
Yalan atan görevlileri cezalandırmak yerine yücelterek ilerlerseniz, dedikoducu komşulara prim verirseniz
Yalan Raporlarla üzeri örtülen cinayetleri, rüşvetleri, görevi kötüye kullanmaları görmezden gelirseniz,
İstediğiniz kadar hayat biçimleri ve gençlerin ne yapıp ne yapmaması konusunda muhafazakarlaşın
ülke ahlaklı ve demokratik değil ancak “yalan” olur.