hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bu savaşta tep cephanemiz tedbir

    Bu savaşta tep cephanemiz tedbir
    expand

    COVID-19 Virüsü dünyada etkisini azaltarak sürdürüyor. Hepimizin endişeli olduğu bu dönemi, tamamen atlatabilmemiz için uyarılara kulak vermemiz gerekiyor. Alınan korunma tedbirlerine özenle uyalım. Hürriyet Bursa olarak, ‘Yeni Normal’ süreci hakkında iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleriyle bir yazı dizisi hazırladık. Bu süreçten nasıl çıkacağımız çok önemli. Birlikte başarmak dileğiyle.

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ZEYNEP YİĞİT: BESLENME VE DİYET UZMANI

    Bu savaşta tep cephanemiz tedbir

    Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
    İstanbul Okan Üniversitesi İngilizce Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nü bitirdim. Okuduğum süreç boyunca hastanelerde, spor salonlarında, genel cerrah ve diyetisyenlerle birlikte, özellikle obezite cerrahisi üzerine staj yapabilme imkânı buldum. Kendimi geliştirmek adına bu alanlarda pek çok eğitime katıldım. Bununla birlikte, birkaç dergide sağlıklı tarifler paylaştım, sağlıklı beslenme üzerine yazılar yazdım. Şu an görevime Bursa Özel Anadolu Hastanesi bünyesinde devam ediyorum. Genel olarak her yaş grubuna hem yüz yüze hem de online olarak sağlıklı beslenme danışmanlığı veriyorum. Ayrıca hastalıklarda beslenme ve sporcu beslenmesi gibi alanlarda danışanlarıma hizmet vermeye çalışıyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ‘Yeni Normal’ sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Birey olarak kurallara gerekli özeni gösteriyor muyuz?
    Belki de yaklaşık 5-6 aydır hayatımızda virüsün var olmasından dolayı insanların artık yıprandığını düşünüyorum. Mental olarak oldukça yıpratıcı bir süreç oldu hala da devam ediyor. İnsanlar virüsün varlığına alıştıkça, ilk zamanlar soda şişelerini bile yıkayan halk artık maskesiz sokağa çıkar oldu. Kimse kendi canı yanana kadar bu durumu ciddiye almıyor ve önlemler artırılmazsa, maalesef almayacak gibi de gözüküyor. Herkes bireysel önlemini alsa halbuki ne kendimizin ne sevdiklerimizin canını yakarız.

    Türkiye’de vaka sayısının tırmanışa geçtiği gözlemleniyor. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
    Bu süreci adlandırırken ‘normal’ kelimesinin kullanılmasından kaynaklı sanırım, halkta ‘eski hayatımıza dönüş’ gibi bir algı oluştu. Çünkü aylarca evde kaldık, sevdiklerimizi özledik. Özellikle insanlarla iletişim kurmayı, dokunmayı, hatta şehrimizi özledik. Yeni normale kademeli bir giriş yapmadan bir anda geçildiği için insanlar aniden özledikleri her şeyi yapmaya başladı ve neden aylarca evde kaldığımızı unuttu. Tabii dışarıda savaştığımız bir virüsün olduğunu ve sevdiklerimizi korumak adına almamız gereken önlemleri de…
    Bursa; kalabalık olmasından kaynaklı hem sosyal bir şehir hem de ticaretin en aktif olduğu şehirlerden biri. Doğal olarak hayatın bu alanlarında 1 kişinin bile önlemini almaması artan bulaştan kaynaklı olarak toplum sağlığını etkiliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Salgın sürecinde özellikle sağlık çalışanları çok emek harcadı ve harcamaya devam ediyor bu konuda ne söylemek istersiniz?
    Açıkçası önlemsizliği anlayamıyorum. Sevdiklerimizi ve kendimizi düşünmüyorsak bile sırf süreç boyunca evlerine gidemeyen, uzun saatli nöbetlere kalan doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarına saygıdan dolayı bile önlem almamız gerekiyor. Tüm bunları düşündüğümüzde göğüs ve enfeksiyon hastalıkları uzmanları, acil servis çalışanları, dahiliye bölümü ve KBB uzmanları, bu süreçte çok yoruldu. Tabii ki aşı veya alternatif bir tedavi yöntemi bulmak adına çalışan bilim insanları da oldukça yorgun. Ardından tabii ki sürecin yıpratıcı etkilerinden dolayı psikolog&psikiyatrlar da yoğun bir dönem geçiriyor. Sürecin psikolojimizde yarattıklarından kaynaklı beslenme bozuklukları da oluştu. İnsanlar özellikle duygusal yeme problemleri geliştirdi. Bu da aslında uzun vadede biz diyetisyenlerin yoğun olmasına sebebiyet veriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hastanenizde normal cerrahi müdahaleler ne zaman başladı?
    Bizim hastanemizde gerekli tüm önlemler aldıktan sonra, haziran ayı itibariyle hastalarımızın cerrahi müdahaleleri yapılmaya başlandı.

    İnternet üzerinden yapılan canlı yayınlarla ilgili düşünceleriniz?

    Bu savaşta tep cephanemiz tedbirAçıkçası sanırım sürecin tek keyifli kısmı benim için yapılan canlı yayınlar, konserler, seminerler ve eğitimler oldu. İnsanların böyle yıpratıcı bir süreçte ortaya çıkarttıkları yaratıcı etkinlikler, herkese olduğu gibi bana da ilaç oldu. Katıldığımız canlı yayınlar sayesinde, belki dışarıda olsak vakit bulamayacağımızı düşünüp denemeyi erteleyeceğimiz hobileri edinme imkânı bulduk. Göremediğimiz sevdiklerimizle, fiziksel olarak görüşemesek de katıldığımız bu tarz etkinlikler sayesinde birlikte vakit geçirmeye başladık. Aslında yeni bir iletişim yöntemi yarattık diyebiliriz. Sadece eğlence sektörünün yaptığı yayınlar adına konuşmuyorum. Örneğin kendi alanımda yapılan pek çok eğitime katılma şansı yakaladım bu dönemde. Online platformlar üzerinden yapıldığı için hem eğitmenle iletişim kurmak normal bir konferanstan çok daha kolay oldu hem de evden hiç çıkmama gerek kalmadı. Oturduğum yerden mesleki anlamda kendimi oldukça geliştirdim diyebilirim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Koronavirüsten sonra teknolojik ve ekonomik gelişmelerle yeni bir dünyaya adım atacağımız çokça konuşuluyor. Bu konuda sizin düşünceleriniz ne?
    Salgının genel olarak halihazırda zaten toplum ve gündelik yaşam üzerinde oldukça büyük etkisi oldu. Sokağa çıkma yasakları, tedarik zinciri sıkıntıları ve sosyal hayatın aniden yavaşlaması, küçük işletmelerin kepenk kapatması bunlardan birkaçı. Tabii ki gıda ve sağlık sektörü patlarken, en çok lokal küçük işletmeler ekonomik olarak bu süreçte zorlandı. Adapte olmak adına hepimiz değişikliklere gittik. Örneğin ofis ortamları yerine evlerimizin masalarında çalışmaya başladık. Online seanslara başladık. Salgın dolayısıyla bundan sonraki süreçte online çalışmanın mümkün olması için gerekli olan altyapının hızla geliştirileceğini düşünüyorum. Yani bundan sonra, her gün ev-iş arasında mekik dokuyarak 1-2 saat kaybeden metropol çalışanları, tüm işlerini evden yürütebilirler. Aynı şekilde öğrenciler de evlerindeki ekranlardan eğitim almaya başladı. Bunun da uzun vadede eğitim sistemini etkileyeceğini düşünüyorum. Total olarak bakıldığında, bu süreçte teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla faydalandık. Evlerimizden sevdiklerimizle görüntülü konuştuk, eğitim aldık, çalıştık, markete gitmeden uygulamalardan ev alışverişi yaptık. Hatta tüketim çılgınlığı geçirip, kargo ve tedarik şirketlerinin sistemlerini kilitledik. Elbette ki teknolojiye yapılan yatırımlar artacaktır. Fakat bunun beraberinde bu tür olaylarla başa çıkabilmek adına insanlara ve ekipmanlara da yatırım yapılacağını umuyorum.

    Pandemiyle verdiğimiz savaş ne zaman son bulur?
    Ne yazık ki sadece ülkemiz değil, tüm dünya bu virüsle savaşıyor. Henüz bir aşı veya alternatif başka bir tedavi yöntemi bulunana kadar tek mühimmatımız hijyen, maske ve en önemlisi de sosyal mesafe. Bunlara dikkat etmediğimiz sürece, COVID-19 uzun bir süre gündemimizi oyalayacak gibi gözüküyor.

    Bu dönemde hastalara yapılan ziyaretler hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Yatan hastaların ziyareti eğer mümkünse yapılmamalı. Fakat psikolojik olarak hassas ve zorlayıcı bir süreç varsa, gerekli önlemler dahilinde 1 saat ile sınırlı kalınarak bir ziyaret planlanabilir. Fakat bu noktada ziyaretler bir uzman onayında olmalı bence. Gerekli görüldüğünde ziyaretler yapılmalı. Onun dışında, hastaneye yapılan günübirlik ziyaretlerde doktor randevularına eğer hasta yetişkinse mutlaka sadece problemi yaşayan kişi girmeli. Maske, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyulmalı.

    Herkesin yakındığı ‘zamanım yok kavramı’ hakkında düşünceleriniz?
    Herkes güne eşit başlıyor. Hepimize 24 saat veriliyor. Bunu verimli geçirmek kendi elimizde. Sanırım zaman yönetimi noktasında sınıfta kalıyoruz ve bu cümleyi bir bahane olarak kullanıyoruz. Herkesi bu şekilde kandırabiliriz fakat kendi içimize döndüğümüzde, içten içe yalan söylediğimizin bilincindeyiz. Evet, zaman yönetimi becerimizi geliştirmeliyiz hatta mümkün oldukça çocuklara da zaman tasarrufunu öğretmeliyiz. Fakat eninde sonunda, “şimdi buna zamanım yok” diyerek ertelediklerimizin altında yatan şeyler olduğunu unutmamalıyız. Bahanelerimizin altında yatan sebebi çözmedikçe, zaman yönetimi konusunda iyi olabileceğimizi düşünmüyorum.

     BU DÜNYADA YALNIZ DEĞİLİZ

    Çevresel temizlik nasıl olmalı? Plastik ürünler ve atıklar hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Tükettiğimiz çoğu şeyin plastik olması ve plastiğin geri dönüştürülememesinden kaynaklı geri dönüşüm problemlerini halihazırda zaten yaşıyorduk. Doğanın küresel ısınmayla bizden intikamını aldığı bu dönemde atık kontrolü yapmak, artık hiç olmadığı kadar önemli. Plastik tüketimimizi minimuma indirmeliyiz. Onun yerine geri dönüştürülebilir ürünler tercih etmeliyiz. Bu pandemi süreciyle birlikte gıda atıkları da oldukça arttı. Tüketeceğimizden fazlasını aldığımızda, bir başkasının o ürüne ulaşabilme hakkını kısıtladığımızı unutmayalım. Gıdayı çöpe atmak yerine biriyle paylaşabilir, sokak hayvanlarımızı besleyebilir veya kompost ederek organik gübre elde edebiliriz.
    Yakın zamanda İstanbul Boğazı’nda yapılan dalışta, denizin dibinden pek çok evsel atığın, maskenin, eldivenin çıkarıldığınız hepimiz mutlaka görmüşüzdür. Zaten doğaya verdiğimiz zararların sonuçlarıyla yüzleştiğimiz bu süreçte, bir de pandemiyle birlikte maske ve eldiven de atıklarımızın arasında girdi. Denizlerin diplerinden maskeler çıkartılmaya başlandı. Su ekolojisi oldukça zarar gördü. Yarattığımız görüntü kirliliğinin yanı sıra denizlerimizi, çevremizi paylaştığımız canlıları da düşünerek hareket etmeliyiz. Bu dünyada yalnız değiliz.

    Son olarak yaz tatili planlarınızda virüs nedeniyle değişiklik yaptınız mı?
    Tabii ki normal şartlarda Türkiye’nin kalabalık turistik tatil beldelerinde tatil yapıyordum. Bu sene ise şehir dışında yaptığım tatillerde hem sosyal mesafeme oldukça dikkat ettim hem de genellikle kimsenin olmadığı, doğanın bakir yerlerini tercih ettim. Şehir içindeyse Bursa’yı yeniden keşfettim diyebilirim. Sosyal izolasyonumu sağlayarak, doğayla baş başa kalabileceğim günübirlik gezintiler yaptım.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow