hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Son Gazi de vefat etti

    Son Gazi de vefat etti
    expand

    İstiklal Madalyası sahibi, Kurtuluş Savaşı'na katılan hayattaki son gazi Mustafa Şekip Birgöl, İstanbul'da vefat etti.

    1'inci Ordu Komutanlığından verilen bilgiye göre, rahatsızlığı nedeniyle GATA Haydarpaşa'da tedavi gören Mustafa Şekip Birgöl (105), bu sabah hayatını kaybetti.

    Birgöl, 14 Kasım Cuma günü Selimiye Camisi'nde öğle vakti düzenlenecek cenaze töreninin ardından, Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilecek.

    Bilinci son ana kadar yerindeydi


    İstiklal Madalyası sahibi, Kurtuluş Savaşı'na katılan hayattaki son gazi Mustafa Şekip Birgöl'ün kızı İpek Artunç, babasının son anına kadar bilincinin yerinde olduğunu söyledi.

    AA muhabirinin görüştüğü son gazinin 3 kızından hayattaki tek evladı İpek Artunç, babasının rahatsızlanması üzerine 45 gün önce Haydarpaşa'daki Gülhane Askeri Tıp Akademisine (GATA) kaldırıldığını bildirdi.

    Artunç, "Babam son günlerini GATA'da geçirdi. Bağırsak düğümlenmesi vardı. Bu nedenle bağırsaklarını aldılar. Ameliyatı atlattı, narkozdan çıktı. 15 gün yoğun bakımda kaldı. Daha sonra babama, özel oda tahsis edildi. Bütün bakımını hastane üstlendi. Son günlerinde doktorlar, organlarının teker teker bittiğini söylediler. Bu sabaha karşı saat 03.00 sıralarında vefat etti. Son ana kadar bilinci yerindeydi" dedi.

    Babasının Büyük Önder Atatürk ile bir çok hatırasının olduğunu da ifade eden Artunç, "Son gazinin ölümü de, Atatürk'ün ölüm yıl dönümüne denk geldi. Herkes, 'Son Gazi, Atatürk'ün arkasından gitti' diyor" diye konuştu.

    Artunç, babasının, Atatürk'ün sofrasında bir kaç kez bulunduğunu anlattığını dile getirerek, "Babam Gülcemal Vapuru'nda Atatürk'ün sofrasında genç bir subay olarak bulunmuş bir kaç kez. Onları anlatırdı. Atatürk'ün, her şartta 'Türkiye'yi nasıl kurtarırız?', 'Savaştan nasıl galip geliriz? diye düşündüğünü ve hep bunları konuştuğunu söylerdi babam" dedi.

    Mustafa Şekip Birgöl'ün, Türkiye'nin geleceği hakkında hep umutlu olduğunu anlatan İpek Artunç, "Babam daima iyimserdi. 'Türkiye neleri atlattı, bundan sonrada atlatacak, ortada korkacak hiçbir şey yok' derdi" diye konuştu.

    İpek Artunç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, 2 yıl önce Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde bir bayram günü evlerine geldiğini, bir kez de babasını rahatsızlığı sırasında hastanede ziyaret ettiğini söyledi. Artunç, babasından kalan İstiklal Madalyasını, gururla saklayacağını da sözlerine ekledi.

    Gazi'nin eşi


    Birgöl'ün ikinci eşi Ayşe Birgöl de "gazi eşi" olmanın çok mutluluk verici olduğunu ifade ederek, "Eşimle ben çok mutluydum. Çok iyi anlaşıyorduk. Dün son kez hastanede konuştuk. Elimden tuttu, bir şeyler anlattı" dedi.

    Avustralya'da bulunan torunu Murat Toker'in Türkiye'ye 2 gün sonra dönebilecek olmasından dolayı "Son gazi"nin cenaze töreninin 14 Kasım Cuma gününe bırakıldığı bildirildi.

    Son Gazi'nin onur dolu hayat öyküsü

    İstanbul Üsküdar'da 1903 yılında doğan Mustafa Şekip Birgöl'ün babası ve dedesi de deniz subayıydı.

    İlkokulu Hasanpaşa, ortaokulu Bursa Işıklar Askeri Okulunda, liseyi Edirne Kuleli Askeri Lisesinde okuyan Mustafa Şekip Birgöl, daha sonra Harp Okuluna girdi.

    7 kuşaktan deniz subayı olan babası ve atalarının aksine Birgöl, 15'inci Fırka 45'inci Alay'dan Piyade Mülazım (Asteğmen) rütbesi ile Afyon Cephesinde Kurtuluş Savaşı'na katıldı.

    Büyük Taarruz'da bulunan Mustafa Şekip Birgöl, 9 Ekim 1922'de düşmanın İzmir'e dökülmesinin ardından Samsun'daki kıtasına döndü.

    Birgöl, 1928 yılına kadar Samsun'da görev yaptıktan sonra Sarıkamış, Bayburt ve Muğla'da görevdeyken, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra çıkan bazı ayaklanmaların bastırılmasında fiilen görev aldı.

    Çanakkale Eğitim Alayı, Ezine Dağ Tugayı ve Gelibolu 4'üncü Tümen'de görev yapan Birgöl, 13 Eylül 1952 yılında Albay rütbesinde iken emekli olarak ordudan ayrıldı.

    Mustafa Şekip Birgöl, TBMM'ce kabul edilen İstiklal Madalyası Kanunu gereğince kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile taltif edildi.

    Emekli Albay Birgöl, emekli subay ve İstiklal Madalyası sahiplerine verilen maaştan faydalanıyordu.

    Mustafa Şekip Birgöl'ün 20 yıl önce vefat eden ilk eşi Pakize Birgöl'den Tamay, İnci ve İpek adında 3 kızı oldu.

    Birgöl'ün kızları Tamay Gökçetin ve İnci Tokel geçtiğimiz yıllarda vefat etti.

    Mustafa Şekip Birgöl'ün biri kız, ikisi erkek üç torunu ve bir de torununun çocuğu bulunuyor.

    İstiklal Savaşı'nın son kahramanları

    Bağımsızlık uğruna omuz omuza çarpışan İstiklal Savaşı'nın son 4 gazisi, 3 yıl içinde teker teker aramızdan
    ayrıldı.

    1'inci Dünya Savaşı'na Osmanlı Devleti'nin katılmasıyla birlikte Balkan, Trablusgarp, Kafkas ve Galiçya gibi çok sayıda cephede savaşan milyonlarca Türk gencinin bir kısmı savaş meydanlarında şehit düştü, bir kısmı da evlerine geri döndü.

    Osmanlı Devleti'nin savaştan mağlup çıkması ve imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'nın ardından Anadolu toprakları, Fransız, Yunan, İtalyan ve İngiliz birliklerince işgal edildi. Buna karşı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından diğer dünya milletlerine örnek olacak bir Kurtuluş Mücadelesi başlatıldı.

    Onbinlerce Türk genci, çocuk denecek yaşta Milli Mücadele saflarına katılarak, "Ya İstiklal, Ya Ölüm" parolasıyla işgalcileri Anadolu'dan söküp attı.

    Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasının ardından bu savaşın hayatta kalan kahramanları "Gazi" unvanını alarak memleketlerine döndü.

    İstiklal Madalyası sahibi, Mustafa Şekip Birgöl'ün bugün İstanbul'da vefat etmesiyle her zaman minnet ve şükranla anacağımız hayattaki son Kurtuluş Savaşı gazisi de aramızdan ayrıldı.

    Son Gazi'miz Mustafa Şekip Birgöl, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'la birlikte

    Eşinin elini bırakmadı


    Sağlık sorunları nedeniyle konuşmakta güçlük çeken Mustafa Şekip Birgöl'ü ölümünden önce ziyaret eden AA muhabirine, gaziyi, damadı emekli elektrik mühendisi Bekir Artunç anlattı.

    Bekir Artunç, Mustafa Şekip Birgöl'ün Atatürk ile bir anısını şöyle aktardı:

    "Atatürk, Mustafa Şekip Birgöl'ün birliğine teftişe gelmiş. Teftiş sonrasında birliği terk ederken, Atatürk'ün peşinden Foks adında bir köpek gidiyor. Atatürk, 'Bu kimin köpeği?' diye sormuş. Albay, selam verip, 'sizindir' demiş. Sonra Atatürk o köpeği alıp gitmiş."

    Birgöl'ün Atatürk ile bir arada bulunduğu dönemler de olduğunu, yüz yüze de görüştüklerini ifade eden Artunç, Birgöl'ün Atatürk'ü gayet iyi bildiğini ve tanıdığını söyledi.

    Görüşme boyunca gazi eşinin elini bırakmayan Ayşe Birgöl de "Bir gününüz nasıl geçiyor?" sorusu üzerine, "Edi ile büdü duruyoruz işte. Ona çok iyi bakıyorum. Bir gazi ile birlikte olmak çok güzel bir duygu" diye konuştu.

    Gazi Satar, 2 Nisan'da aramızdan ayrılmıştı


    İstiklal Savaşı Gazisi Yakup Satar da 2 Nisan 2008'de 110 yaşında Eskişehir'deki evinde vefat etmişti.

    Şanlı Mücadele'nin son kahramanlarından Yakup Satar, 1898 yılında Kırım'da doğdu.

    Ailesiyle Eskişehir'e göç eden Satar, Osmanlı Devleti'nin 1'inci Dünya Savaşı'na katılmasıyla Basra Cephesi'nde savaştı.

    Sakarya Meydan Muharebesi'nde de düşmana karşı mücadele eden Satar, savaş sonunda Eskişehir'e döndü.

    Uzun süre çiftçilik yapan Satar, eşini kaybetmesinin ardından kızları Zekiye Tali ve Bedriye Kalaş ile yaşıyordu. Satar'ın, 6 çocuğu, 50'ye yakın torunu bulunuyor. Son 10 yıldır çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle evinden dışarı çıkamayan Gazi Satar, torunlarının torunlarını görmüştü.

    "Vatanı gençlere teslim ettik" demişti


    Yakup Satar, ölümünden bir süre önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kurtuluş Savaşı'nın çok zor şartlarda kazanıldığını söylemişti.

    "Biz bu vatanı çok zor koşullarda kurtardık ve gençlere teslim ettik. Gençler bu vatanı sonuna kadar korumalıdır" diyen Gazi Yakup Satar, işgale karşı direnen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bir mucizeyi gerçekleştirdiğini dile getirmişti.

    Düşmanların dost gibi görünüp sürekli Türkiye'yi bölmeye çalıştığını ifade eden Satar, şöyle demişti:

    "Özellikle gençler düşmanın oyununa gelip birbirine düşmemelidir. Bizler gibi gençler de ülkeye dört elle sarılmalıdır. Bu vatan elden giderse bir daha geri getirilemez. Biz bu vatanı çok zor koşullarda kurtardık ve gençlere teslim ettik. Gençler bu vatanı sonuna kadar korumalıdır."

    Her fırsatta Mustafa Kemal'in askeri olma şerefini elde ettiğini anlatan Satar, "Atatürk'ün askeri ve imkanı yoktu. Ordu harp tecrübesi olmayan, çocuk denecek yaşta insanlardan kuruluydu. Vatanı zor şartlar altında kurtarıp, tertemiz emanet ettik. Kıymetini bilin. Atatürk, bize (Herkesle dost olun. Herkese merhaba deyin) derdi. Bunu size iletiyorum" diye konuştu.

    "Aynı kararlılıkla yurdu savunurum" diyen Veysel Turan

    İstiklal Savaşı gazilerinden Veysel Turan ise 25 Mart 2007'de Konya'da 107 yaşında vefat etti.

    Gazi Turan, Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın ordusuna katılıp, süvari olarak Dumlupınar, Sakarya ve II. İnönü savaşlarında düşmanla çarpıştı. Genç yaşta orduya katılan Turan, 1'inci Tümen Hücum Taburu'nda süvari olarak Dumlupınar, Sakarya ve II. İnönü savaşlarına katıldı.

    Yaklaşık 25 yıl yatağa bağımlı yaşayan Turan'ın bakımını, Konya'nın Aydınlıkevler semtindeki kızı Samiye Turan yapıyordu. Turan, çeşitli tarihlerde böbrek ve prostat ameliyatlarının ardından, 2005 yılı Ağustos ayında kasık fıtığı
    ameliyatı olmuştu.

    Veysel Turan, 2003 yılında AA'ya verdiği mülakatta, Milli Mücadele'nin tarihinin yazıldığı o günleri sesi titreyerek anlatmış ve "Ülkemiz, o günlerde büyük badireler atlattı. Milletimize Allah bir daha o günleri yaşamayı nasip etmesin. Ancak gücüm kuvvetim yerinde olsa, bugün de düşmana karşı yine aynı şekilde yurdumuzu savunurum" demişti.

    Askere alındıktan sonra, birkaç yıl süreyle yurdun çeşitli yerlerinden Batı Cephesi'ndeki askerlere hububat taşıyan Turan, Yunanlıların Anadolu'da ilerlemeye başlamasıyla birlikte Kütahya'da bir askeri hastanede görevlendirildi.

    Turan, daha sonra Polatlı yakınlarındaki çatışmalara katıldı. Burada savaşta şehit düşen arkadaşlarını, toprağa defnettiği günleri gözyaşlarıyla hatırlayan Turan, "Askerlerin morali bozulmasın diye, defin işlemlerini gece yapardık" demişti.

    Çok zor günlerin yaşandığı o yıllarda toprağa verilen şehitlerin sayısını hatırlamadığını belirten Turan, şöyle devam etmişti:

    "Polatlı yakınlarında Türk askeri çok büyük kayıp verdi, ancak düşmanın Ankara'ya doğru ilerlemesine izin vermedik. Savaşta defnettiğim askerler arasında çok samimi arkadaşlarım da vardı. Eline erzak ulaşmayan ve yiyecek-içecek sıkıntısı çekmeye başlayan Yunan askeri, dağılarak batıya doğru kaçmaya başladı. Bana da bir at verildi ve süvari birliğinde görevlendirildim. Kaçan Yunan askerini, günlerce İzmir'e kadar kovaladık."

    Milli Mücadele'nin tarihinin yazıldığı o günleri anlatırken sesi titreyen Veysel Turan, "Ülkemiz, o günlerde büyük badireler atlattı. Milletimize Allah bir daha o günleri yaşatmasın. Ancak gücüm kuvvetim yerinde olsa, bugün de düşmana karşı yine aynı şekilde yurdumuzu savunurum" diye konuşmuştu.

    2'si erkek, 5'i kız toplam 7 çocuk sahibi olan Gazi Veysel Turan,savaştan sonra hayatını çiftçilik yaparak sürdürmüştü.

    "Atatürk" gururu


    Son 4 Kurtuluş Savaşı Gazisinden Ömer Küyük de 12 Ocak 2006'da Çocum'un İskilip ilçesinde hayatını kaybetti.

    Solunum yetmezliğine bağlı rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören ve en son Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde kontrol altında tutulan Küyük, Kurban Bayramı'nı köyünde geçirmek istemesi üzerine, arife günü köyüne getirilmişti. Küyük, evinde rahatsızlanması üzerine ailesi durumu İskilip Devlet Hastanesine bildirdi. Sağlık görevlileri Küyük'ün yaşadığı Çatkara köyüne gitti. Ancak Gazi Küyük sağlık görevlilerinin köye geldikleri sırada vefat etti. Hastane yetkilileri, Küyük'ün yaşlılığa bağlı kalp yetmezliğinden öldüğünü açıklamıştı.

    Kendisiyle görüşen ve sağlık durumunu soran AA' muhabirine "Bir dizlerim ağrıyor, başka şikayetim yok" diyen Gazi Ömer Küyük, kendisi için hiç bir şey istemediğini Çorum'un İskilip İlçesi Çatkara köyüne sağlık ocağı yapılmasını istemişti.

    Kurtuluş Savaşı'nın çok çetin mücadeleler sonucu zaferle kazanıldığını da anlatan Gazi Küyük, şöyle konuşmuştu:

    "Askerlerimiz açlık ve hastalıkla da mücadele etmek zorunda kalıyordu. Ama Atatürk'ün başımızda olduğunu bilmek askere moral veriyordu. Askerler birbirleriyle konuşurken 'Büyük Kumandan başımızda' diye birbirlerine moral veriyorlardı. Birçok şehit vererek vatanımızı işgal eden düşmanı bu topraklardan kovduk. Onun için bu vatanın kıymetini iyi bilin. Bundan sonrası size düşüyor."

    Ömer Küyük, 8 çocuk ve 36 torun sahibiydi.

    Yaşamları filme alındı

    Kurtuluş Savaşı'nın son tanıkları gaziler Ömer Küyük, Yakup Satar ve Veysel Turan'ın günlük yaşamları ve savaş yıllarına dair anılarının anlatıldığı "Son Buluşma" adlı belgesel türündeki film, 14 Kasım'da vizyona girecek.

    Senaryo ve yapım-yönetimini Nesli Çölgeçen'in üstlendiği filmde, Kurtuluş Savaşı'nın son tanıkları gaziler Ömer Küyük, Veysel Turan ve Yakup Satar'ın günlük yaşamları ve savaş yıllarına dair anılarına yer veriliyor.

    "Gerçek sinema" türündeki belgesel filmde, Çorumlu gazi Ömer dede, önce Anıtkabir'i, ardından son kalan diğer iki gazi Yakup Satar ve Veysel Turan'ı ziyaret ediyor.

    Savaş yıllarına dair anılarını paylaşan "Nişancı Er" Ömer Küyük, "Süvari Çavuş" Yakup Satar ve "Sıhhiye Onbaşı" Veysel Turan'ın birbirleriyle helalleştikleri filmde, gaziler tarihe tanıklıklarını anlatıyorlar. Filmin galası ise yarın Çorum'da yapılacak.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow