hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Mehmet Şimşek, temel riskleri sıraladı

    Mehmet Şimşek, temel riskleri sıraladı
    expand

    Bütçe görüşmelerinde konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye ekonomisini çok yakından ilgilendiren küresel ekonominin önündeki temel risklerin; Euro bölgesindeki borç sarmalı, ABD'deki mali dengesizlikler ve gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin sert şekilde yavaşlaması olduğunu söyledi.

    2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmeleri, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda başladı.

    Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, burada yaptığı sunumunda, küresel finansal krizin başlangıcından bu yana yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen dünya ekonomisinde istikrarın hala sağlanamadığını, gelişmiş ekonomilerde zayıf büyüme ve yüksek işsizlik ortamı sürerken, Euro Bölgesi kamu borç krizinin bir güven bunalımına dönüştüğünü söyledi.

    Gelişmiş ülkelerin yaşadığı bu sorunların küresel görünümü olumsuz yönde etkilediğini anlatan Şimşek, bu nedenle birçok ülke ve uluslararası kuruluşların büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ettiğini hatırlattı. Buna göre küresel büyümenin 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 3,3 ve yüzde 3,6 olmasının tahmin edildiğini kaydeden Şimşek, bu oranların kriz öncesi küresel ekonomide görülen yüzde 5-5,5'lik büyüme oranlarının oldukça altında olduğunu ifade etti.

    Şimşek, dünya ekonomisinin yüzde 21'ini oluşturan ABD'de, nispi iyileşmeye rağmen büyümenin hala potansiyelin altında seyrettiğini, 2011 yılında yüzde 1,8 büyüyen ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,2, önümüzdeki yıl ise yüzde 2,1 büyümesinin beklendiğini anımsattı.

    Dünya ekonomisinin yüzde 19'unu oluşturan Euro Bölgesi'nde ise sorunlar hala devam ettiğini anlatan Maliye Bakanı, 2011 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen Euro Bölgesi'nin 2012 yılında yüzde 0,4 daralması, 2013 yılında ise yüzde 0,2'lik büyüme ile neredeyse yerinde sayması beklendiğini dile getirdi. Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerde büyümenin, bu yılın ilk yarısında sırasıyla yüzde 7,9 ve yüzde 5,4 seviyelerine gerileyerek son 3 yılın en zayıf performansını gösterdiğini anlatan Şimşek, bu çerçevede, 2011 yılında yüzde 6,2 oranında büyüyen gelişmekte olan ekonomilerin 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 5,3 ve 5,6 büyüyeceği tahmin edildiğini söyledi.

    Makro ekonomik dengesizlikler devam ediyor

    Küresel finansal krizin ana sebeplerinden biri olan küresel makro ekonomik dengesizlikler devam ettiğini belirten Mehmet Şimşek, kriz öncesi dönemde başta Çin olmak üzere yüksek cari fazla veren Rusya, Almanya, Körfez ve gelişmekte olan Asya ülkelerinde büyüme hala dış talep ağırlıklı olduğunu ifade etti.

    Öte yandan başta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok gelişmiş ülke ve bazı gelişmekte olan ülkeler yüksek cari açık verdiğini kaydeden Şimşek, "Küresel makro ekonomik dengesizliklerin azaltılması için tasarruf fazlası olan ülkelerin iç talebi canlandırması, tasarruf açığı olan ülkelerin ise cari açığı kontrol altına almaları gerekmektedir" dedi.

    Küresel finansal krizin küresel buhrana dönüşmesini engelleyen en büyük faktörün, ülkelerin ekonomi politikalarını küresel koordinasyon ve işbirliği içinde belirlemeleri olduğunu ifade eden Maliye Bakanı, Türkiye'nin de aktif rol aldığı bu süreçte G-20, ülkelerin krize karşı birlikte mücadele ettiği bir platform olduğunu söyledi.

    Bakan Şimşek, "Her ne kadar küresel finansal kriz 'Büyük Buhran' (1929 yılında yaşanan) kadar derin olmasa da etkilerinin daha uzun süre hissedileceği tahmin edilmektedir" diye konuştu.

    "Kriz öncesi seviyeyi 7 yılda yakaladı"

    Bakan Şimşek, büyük sonrası küresel ekonominin kriz öncesi seviyeyi yakalaması yaklaşık 7 yıl aldığını hatırlatarak, şunları söyledi:

    "IMF, küresel kriz sonrası kırılgan bir yapıda devam eden toparlanma sürecinin 2018 yılına kadar süreceğini tahmin etmektedir. Bu çerçevede, Türkiye ekonomisini de çok yakından ilgilendiren küresel ekonominin önündeki temel riskleri; Euro Bölgesinde devam eden borç sarmalı ve güven sorunu, ABD'deki mali belirsizlikler, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin sert biçimde yavaşlaması, jeopolitik risklere bağlı olarak yüksek seyreden emtia fiyatları şeklinde özetleyebiliriz."

    Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yaptığı sunumunda Türkiye ekonomisinin görünümü hakkında da bilgi verdi.

    "Küresel ekonomide belirsizlikler sürerken Türkiye ekonomisinde yumuşak iniş süreci, başarıyla devam etmektedir" diyen Şimşek, yumuşak iniş olarak adlandırılan bu sürecin, büyüme kompozisyonunun iç ve dış talep arasında dengelenmesi, cari açığın daralması ve enflasyonist baskıların azalması olarak geliştiğini dile getirdi.

    Kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisi güçlü bir büyüme süreci yaşadığını vurgulayan Şimşek, 2010-2011 yıllarında ortalama yüzde 8,8 büyüyen Türkiye ekonomisinin global büyüme liginde üst sıralarda yer aldığını söyledi. Şimşek, "Ancak kriz sonrası dönemde büyümenin motoru olan iç talep yüzde 10,3 ile normalin oldukça üzerinde büyümüştür. Yurtiçi tasarruflarımızın yetersiz oluşu ve dış finansmana erişimin kolaylaşması da cari açığı çok yüksek seviyelere çıkarmıştır" diye konuştu.

    2012 büyüme tahmini yüzde 3,2

    Cari açığı kontrol altına almak için geçen yıl ekonomi yönetimi olarak bazı önemli adımlar attıklarını hatırlatan Şimşek, bu çerçevede, Merkez Bankası'nın para politikasını sıkılaştırdığını, ithalatın artış hızını sınırlayan bazı vergisel önlemler alındığını, BDDK'nın da makro-ihtiyati uygulamalarla bu sürece destek verdiğini anımsattı.

    Bakan Şimşek, alınan bu önlemler neticesinde ekonominin 2011'in ikinci yarısından itibaren kontrollü bir yavaşlama sürecine girdiğini, bu süreçte iç talep yavaşlarken dış talep büyümenin kaynağı haline geldiğini söyledi.

    Şimşek, bu gelişmelere paralel olarak, 2012 yılında ekonominin yüzde 3,2 oranında büyümesini öngörüldüğünü bildirdi. Büyüme oran geçen yıl Orta Vadeli Programda (OVP) öngörülen yüzde 4'ün 0,8 puan altında olduğuna işaret eden Şimşek, yaşanan küresel yavaşlama dikkate alındığında bu farkın büyük bir sapma olmadığını ifade etti.

    Cari açık sorunu

    Türkiye'nin, cari açık gibi önemli bir ekonomik sorunu krize dönüştürmeden yönettiğini dile getirern Bakan Şimşek, yüksek seviyelere çıkan cari açığı, uygulanan doğru makro ekonomik politikalarla kontrol altına aldıklarını vurguladı.

    Bakan Şimşek, 2011 yılı Ekim ayında zirve yaparak 78,6 milyar dolara kadar yükselen 12 aylık cari açığın bu yılın Ağustos ayında 59 milyar dolara gerilediğine işaret etti. Şimşek, "Yılın son çeyreğinde, iç talepteki toparlanmaya bağlı olarak cari açıktaki azalma hızının bir miktar yavaşlamasını bekliyoruz. Bu çerçevede, cari açığın yıl sonunda 58,7 milyar dolar, milli gelire oran olarak da yüzde 7,3 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz" diye konuştu.

    AB'ye ticarette azalma

    Dış ticaretteki pazar ve ürün çeşitliliğinin AB borç krizinin Türkiye üzerindeki etkisini azalttığını anlatan Şimşek, AB'ye yapılan ihracatın bu yılın ilk sekiz ayında yüzde 9,4 azalarak toplam ihracatın yüzde 38,2'sine gerilediğini anımsattı.

    Kriz öncesi bu oranın yüzde 56 düzeyinde olduğunu hatırlatan Maliye Bakanı, özellikle Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerine yönelik ihracatta yaşanan artışla birlikte toplam ihracatın kriz öncesi seviyenin yüzde 10,5 üzerine çıktığını bildirdi.

    Cari açıktaki iyileşmenin yanı sıra uyguladıkları politikalar sayesinde döviz rezervlerini de güçlendirdiklerini söyleyen Şimşek, 2007 yıl sonunda 74 milyar dolar civarında olan altın dahil brüt döviz rezervlerinin, Ekim 2012 itibarıyla 114,6 milyar dolara yükselttiklerini kaydetti.

    Enflasyon gerilemeye devam edecek

    Yumuşak iniş sürecine paralel olarak enflasyonist baskıların da azaldığını belirten Şimşek, geçen yıl sonunda yüzde 10,5'e yükselen enflasyonun bu yıl sonunda kurdaki istikrar ve iç talepteki zayıflamayla birlikte yüzde 7,4'e, önümüzdeki yıl ise yüzde 5,3'e gerilemesini beklediklerini bildirdi.
    Bakan Şimşek, "Ancak başta gıda ve petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki yükselme eğilimi enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaktadır" diye konuştu.

    İstihdam artışı

    Önümüzdeki dönemde büyümeyi destekleyecek en önemli unsurlardan birinin son yıllarda yakalanan güçlü istihdam artışı olduğunu ifade eden Şimşek, küresel kriz sonrası toparlanmanın başladığı 2009 yılından bu yana 4,2 milyon net istihdam yarattıklarını bildirdi. Hükümet olarak her zaman mali disipline önem verdiklerini anlatan Şimşek, şöyle konuştu:

    "Sürdürülebilir yüksek büyüme için ekonomik istikrar ve güven ortamının rolü aşikardır. Bugün birçok gelişmiş ülkede borç krizi yaşanırken Türkiye'de kamu borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin hiçbir tereddüt kalmamıştır. Çok değil, bundan 10 yıl önce, genel devlet bütçe açığının GSYH'ye oranı yüzde 11 civarındaydı. Piyasalarda, Türkiye'de kamu borçlarının sürdürülebilir olmadığı kanısı hakimdi. 2012 gibi nispeten sıkıntılı bir yılda dahi genel devlet bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 1,6 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu oran, yıl sonu için tahmin edilen yüzde 5,3'lük OECD ortalamasının da üçte birinden azdır. Ayrıca, bütçe açığının GSYH'ye oranını önümüzdeki dönemde azaltmaya devam ederek 2015 yılında yüzde 0,9'a indirmeyi hedefliyoruz."

    2002 yılında yüzde 61,5 olan kamu net borç stokunun GSYH'ye oranının 2012 yılı sonunda yaklaşık yüzde 20'ye düşeceğinin altını çizen Şimşek, diğer yandan, uluslararası piyasalarda borç alan ülke olmaktan çıkıp net borç veren ülke haline gelindiğini dile getirdi.

    Bankacılık sektörü

    Türkiye ekonomisinin temel güç ve dayanıklılık alanlarından birinin de sağlam bankacılık sektörü olduğunu belirten Şimşek, sektörde ortaya konulan başarılı uygulamalar sayesinde küresel kriz ve sonrası dönemde Türkiye'nin güçlü çıkışını destekleyen önemli unsurlardan biri haline geldiğini ifade etti.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow