hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Yorumda kaybolmak": Cenevre anlaşması Tahran'da nasıl okunuyor?

    Yorumda kaybolmak: Cenevre anlaşması Tahranda nasıl okunuyor
    expand

    İran ve P5+1 ülkeleri arasında Cenevre'de geçtiğimiz Pazar sabahı varılan uzlaşı, İran'ın nükleer programı üzerinde 10 seneyi aşkın süredir devam eden müzakerelerde tarihi bir dönemeç oldu. Bunu inkâr etmek yersiz, ancak yine de temkinli olmakta fayda var. Sebebi de İran ve ABD başta olmak üzere Batı'nın anlaşmayı algılayış şekilleri...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kırılgan bir 6 ayın bizi beklediğine dair ilk emareler ABD ve İran medyasına sızan farklı anlaşma metinlerinde ortaya çıktı. Önce Beyaz Saray anlaşmayı tam metin olarak vermektense bir "bilgi notu"  olarak paylaştı; ardından İran basını cevaben anlaşmanın orijinal İngilizce metnini  geçti, daha sonra İran Dışişleri'nin resmi tercümesi  İran basınında yayınlandı. İran Dışişleri Sözcüsü Meryem Efhemi, İran nükleer programının ilerleyişini durdurduğunu iddia eden Beyaz Saray'ın "bilgi notunu" taraflı bulduklarını ve kabul etmediklerini belirtti.

    Metinlerde ve iki ülke liderlerinin algılarındaki en belirgin farklar, Tahran yakınlarındaki henüz tamamlanma aşamasında olan Arak Reaktörü ve İran'ın uranyum zenginleştirme hakkına dair. 

    Tahran'ın tıbbi amaçlar için yararlanacağını açıkladığı ağır su reaktörünün kullandığı yakıt bir işlemden geçerek plütonyuma dönüşebiliyor. Plütonyum ise olası bir nükleer silah yapımında zenginleştirilmiş uranyumun yerini alabileceğinden P5+1'in çekindiği noktalardan biri.

    Anlaşmanın orijinal metninde İran'ın Arak'ı işletme faaliyetlerine (commissioning), reaktör için yakıt üretmesine ve eksik kalan parçaları tamamlamasına 6 ay boyunca son vereceği dipnotu var, ancak Farsça resmi tercümede bu dipnot görülmüyor. Beyaz Saray metninde de "İran'ın plütonyum çalışmalarının durdurulduğu" ifade ediliyor.

    Metinlerdeki tutarsızlık liderlerlerin hitaplarına da yansıyor. Anlaşmayı açıklayan ABD Başkanı Barack Obama, İran'ın plütonyum reaktöründeki çalışmayı durduracağını" belirtti, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise faaliyetlerine devam edeceğini açıkladığı tesisler arasında bu elementi üretebilecek Arak'ı da saydı. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi Arak'taki inşa faaliyetlerinin devam edeceğini, anlaşmanın yalnızca yakıt üretimini erteleyeceğini açıkladı. Aynı şekilde Dışişleri Bakanı Muhammed Cevadzarif de Meclis önünde İran'ın yalnızca Arak'taki kapasiteyi artırmayacağı taahhüdü verdiğini vurguladı.

    Algılarda kırılma yaratan ikinci husus uranyum zenginleştirme hakkıyla ilgili. Orijinal metinde nihai anlaşmanın İran'ın "NPT anlaşması  dâhilinde barışçıl amaçlarla nükleer enerjiye sahip olma hakkına olanak tanıdığı" ve bunun "sınırları karşılıklı belirlenmiş" bir zenginleştirme programıyla mümkün olacağı belirtiliyor. Anlaşma sonunda nihai hedefin İran'ın sıradan bir NPT üyesi olarak muamele görmesi olduğu yazıyor. İran'a dolaylı olarak zenginleştirme hakkı verdiği iddia edilebilecek bu satırlar, Ruhani ve Zarif ikilisi tarafından "zenginleştirme hakkının resmiyete dökülmesi" olarak İran kamuoyuna sunuldu. Ancak ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin "Anlaşma İran'a uranyum zenginleştirme hakkı tanımıyor" sözleri, İran kamuoyunda soru işaretleri doğurdu. Varılan uzlaşıyı "Büyük Anlaşma" , "Anlaşma güneşi Tahran'a doğdu"  gibi başlıklarla veren İran basını anlaşmaya daha temkinli yaklaşmaya başladı. Anlaşmanın hemen ertesi günü yayınlanan Rehber Hamenei'ye yakın Keyhan gazetesi "Cenevre Anlaşması bir saat sürdü: Amerika güven vermiyor"  manşetiyle çıktı. Haberde "Doktor Cevadzarif anlaşmanın iki yerinde zenginleştirmeye atıf var diyor ancak John Kerry'ye göre P5+1, İran'ın bu hakkını teyit etmedi, anlaşmanın hiçbir yerinde de yok" deniyor. Gazetenin yorumuna göre "bu durum Amerika'nın güvenilmez olduğunu gösteriyor; dolayısıyla diplomatlarının aldatıcı gülüşlerine kanmamak gerek." 

    Gerçek şu ki "zenginleştirme" veya Farsça ifadesiyle "gani-sazi" hakkına vurgu yapmadan Zarif-Ruhani ikilisinin İran'ın iç siyasetinde bu anlaşmayı anlatma şansı yok. İran'ın çok katmanlı siyasetinde ender görülen "birlik" havası, bu hakkın tanınması üzerine kurulu. Ilımlı eski Cumhurbaşkanı Rafsancani'den Meclisin şahin kanadı Alaaddin Bürucerdi'ye, ondan Rehber'in Dış Politika Danışmanı Ali Ekber Velayeti'ye kadar siyasetçiler ilk yorumlarında bu hakka atıfta bulundular.  Ancak bu algı, anlaşmanın özellikle Amerikan siyasetçi ve medyası tarafından algılanış biçimini takiben  yerini çatlak seslere bıraktı. Rehber Hamenei'nin Ruhani'nin anlaşmayı anlattığı mektuba cevaben verdiği "tarif ettiğin başarı"  ifadesindeki güvensizlik rejimin diğer ağır toplarına da yansımaya başladı. Pasdaran yani Devrim Muhafızları'nın lideri Muhammed Ali Caferi "anlaşmanın Batı ve Amerika tarafından kendi yorumlarıyla sunulması ve şartların yerine getirilmemesi"  halinde anlaşmanın "geçersiz" sayılması gerektiğini söyledi. Keza İran Yüksek Kültür Şurası'ndan bir âlimin bana değerlendirdiği gibi, Amerika'ya güven azlığı anlaşmanın geleceğiyle ilgili kaygıları artırıyor.

    Ancak bana öyle geliyor ki metinlerdeki muğlaklığın avantaja dönüşme şansı var. İktidardaki 100 gününü geçtiğimiz Salı akşamı devlet televizyonunda mülakat vererek değerlendiren Ruhani'ye sunucuların anlaşmayla ilgili "Gizli madde yok değil mi?" soruları, Tahran'da kafaların halen karışık olduğuna işaret. Ancak kafaların karışması bence olumlu bir gelişme, metnin 'yapıcı muğlaklık' üslubuyla yazıldığını ve iki tarafa manevra kabiliyeti verdiğini gösteriyor. 6 ay boyunca farklı okumalarla vakit geçebilir, ancak önemli olan eylemde ne olduğu. İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişlerine Arak Reaktörü'ünü teftiş daveti bu açıdan önemli. Keza 2011'den beri vermediği bir izin bu... Amerika'nın da Türkiye dâhil olmak üzere 9 ülkeye dördüncü kez verdiği petrol ithalatı için yaptırım muafiyeti bir başka adım. Ruhani'nin mülakatında ifade ettiği gibi bu ay içinde tekrar başlayacak görüşmelerde anlaşmanın dokunmadığı ve İran ekonomisine en fazla zarar veren yaptırımlardan bankacılık sektörü üzerindeki ambargonun hafiflemesi beklentisi gerçekleşirse,İran'ın bu anlaşmayı iç kamuoyuna "satma" ihtimali artacak. Ancak tabii anlaşma metninde ABD'nin AB ve BM'nin aksine tam olarak garanti vermediği "yeni yaptırım"lar olmazsa... 

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow