hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    En büyük risk çalışandaki değişim yorgunluğu

    En büyük risk çalışandaki değişim yorgunluğu
    expand

    ‘2019 Küresel Yetenek Trendleri Araştırması’nın sonuçları açıklandı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dünya genelindeki 16 coğrafyadan ve 9 kilit sektörden 7 bin 300’den fazla üst düzey yönetici, İK lideri ve çalışanın katıldığı araştırma; iş dünyasının geleceğini şekillendiren ilk dört eğilimi ortaya çıkardı. 

    İş dünyasının geleceğini şekillendiren eğilimleri ortaya çıkaran araştırmaya göre, yöneticilerin yaklaşık yüzde 73’ü önümüzdeki üç yıl içinde çalışma hayatında önemli bir karmaşa beklerken, şirketler “geleceğe hazır” olmak için yeni stratejiler belirlemeyi ve değişim yorgunluğunun yarattığı riskleri ortadan kaldırmayı gündemlerinin ilk sırasında tutuyor. Çalışanların şirket tercihlerinde ise istikrar ve iş güvencesi ilk sırada yer alıyor.

    İş hayatına dair yeni etkenlerin değerlendirildiği, değişimle ilgili kritik kopuklukların tanımlandığı ve 2019’da büyümeyi yakalamak için önerilerin yer aldığı araştırmaya, dünya genelindeki 16 coğrafyadan ve 9 kilit sektörden 7 bin 300’den fazla üst düzey yönetici, İK lideri ve çalışan katıldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Araştırma öncü şirketlerin 2019’da izlediği ilk dört İK trendinin ‘İşi gelecekteki değerle uyumlu hale getirmek’, ‘Güçlü marka etkisi oluşturmak’, ‘İş deneyimini düzenlemek’ ve ‘Yeteneğin yönlendirdiği değişimi sağlamak’ olduğunu ortaya koyuyor.

    Mercer’ın Küresel Yetenek Trendleri Araştırması’nda, 2019’un 4 ana iş gücü trendi, ‘İşi gelecekteki değerle uyumlu hale getirmek’, ‘Güçlü marka etkisi oluşturmak’, ‘İş deneyimini düzenlemek’ ve ‘Yeteneğin yönlendirdiği değişimi sağlamak’ olarak sıralanıyor.

    2019 Küresel Yetenek Trendleri Araştırması’na göre, 2018 yılındaki yüzde 26’lık orana kıyasla yöneticilerin yaklaşık dörtte üçü (%73) önümüzdeki üç yıl içinde önemli bir karmaşa bekliyor. Yöneticiler kuruluşlarını ‘geleceğe hazır’ hale getirmeye odaklanırken, beceri açığını kapatmak ve çalışanlarda değişim yorgunluğunun üstesinden gelmek bu dönüşümün hızını kesebilecek faktörler arasında gösteriliyor. Her üç yöneticiden biri, şirketlerinin insan sermayesi risklerini azaltma konusunda endişelerini ifade ediyor.

    Geçtiğimiz son birkaç yıl içinde, şirketlerin işin geleceği ile ilgili hazırlıklarında, öngörü aşamasından eyleme geçtiğini ortaya koyan araştırma, değişim adına hayata geçirilen uygulamaların, insanların önemsediği değerleri görmezden gelerek ve onları sayısız değişim programlarıyla sersemletme riskini de taşıdığına dikkat çekiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşi gelecekteki değerle uyumlu hale getirmek

    Yapay zeka ve otomasyon sistemleri, iş hayatında rekabetçi ortamı dönüştürmeye devam ederken, şirketlerin yüzde 60’ı önümüzdeki bir yıl içinde daha fazla işi otomasyona geçirmeyi planlıyor. Şirket yöneticileri, işin yeniden tasarımını, yatırım getirisi en yüksek potansiyele sahip olan yetenek yatırımı alanı olarak tanımlıyor. Çalışanların yüzde 65’i ise sorumluluk alanlarının daha net bir şekilde tanımlanmasını talep ediyor.

    İK açısından zorluklar, ‘entegre bir insan stratejisi oluşturmak’ (yüksek büyümeye sahip şirketler tarafından dört kat daha fazla kullanılan bir yaklaşım), ‘şirketin gelecekteki büyüklüğü ve yapısıyla ilgili kararları etkilemek için doğru yetenek tahlillerini geliştirmek’ şeklinde sıralanıyor. Bununla birlikte, şirketlerin yalnızca üçte biri yatırım, satın alma, borçlanma ve otomasyon stratejilerinin iş üzerinde olumlu bir etkisi olacağına inanıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Güçlü marka etkisi oluşturmak

    Çalışanlar ve iş arayanlar, öncelikle bir şirketin iş süreçlerini nasıl yürüttüğüne ve markasının değerini nasıl koruduğuna önem veriyor. Bununla birlikte daha sosyal, şeffaf iletişimin esas alındığı yeni iş dünyasında, bir şirketin tüketici markası ile yetenek değer önerisi (talent value proposition) arasındaki çizgiler belirsizleşiyor. Başarılı şirketlerin öne çıkan özelliği ise markalarının tüm iş gücü segmentlerinde etki uyandırdığından emin olmaları. Yetenek değer önerisini, taşeron işçiler gibi farklı gruplara yayma oranı, orta düzeyde büyüme gösteren şirketlerde yüzde 47 iken, büyümesi yüksek şirketlerde bu oran yüzde 68. Bir kuruluşun toplam ödül felsefesi, marka değerlerinin parlayabileceği alan olarak görülüyor. Çünkü araştırmaya göre, başarılı çalışanların ücret ve terfi kararlarında adil davranan bir şirkette çalışma olasılığı dört kat daha fazla.

    İş deneyimini düzenlemek

    Şirketlerin en iyi yetenekleri elde tutmak için pratikte etkili ve yararlı bir deneyim sunmaları büyük önem taşıyor. Araştırmaya göre; başarılı çalışanların, hızlı karar vermeye imkan sunan (%26’ya karşılık %81) ve işlerini etkili bir şekilde yapmaları için araç ve kaynak sağlayan (%30’a karşılık %82) şirketlerde çalışma olasılıkları üç kat daha fazla. Çalışanlar, şirketlerinden kişiselleştirilmiş ve basitleştirilmiş profesyonel gelişim planları sunulmasını talep ediyor. Çalışanların yarısından fazlası (%56) becerilerini geliştirmek ve gelecekteki işlere hazırlanmak için planlanmış öğrenme programları istiyor. Bu noktada da teknoloji her zaman kritik bir role sahip. Yüksek büyüme gösteren şirketlerin çalışanlarına tam dijital bir deneyim sağlama olasılıkları, orta ölçekte büyüme gösteren şirketlerin iki katı olarak gözüküyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yeteneğin yönlendirdiği değişimi sağlamak

    Yeteneğin değişimin merkezinde olduğundan emin olmak için insan kaynaklarının iş dönüşümünde söz hakkının olması gerekiyor. Araştırmada, insan kaynakları liderlerinin yüzde 61’inin büyük değişim projelerinin hayata geçirilmesinin planlanmasında ve yüzde 54’ünün bu planların uygulamaya geçirilmesinde aktif rol aldığı görülüyor. Ancak, her 5 insan kaynakları liderinden sadece 2’si dönüşüm girişimlerinin fikir oluşturma adımında rol alıyor. İnsan kaynakları departmanları, çalışan moralini, değişiklikleri kalıcı hale getirmenin önündeki önemli bir engel olarak görüyor: ‘Çalışanın değişimden yıpranması’ ve ‘çalışanlarının güven hislerindeki düşüş’ önümüzdeki yılın en önemli iki zorluğu olarak ortaya çıkıyor. Bu bulgular, dönüşüm çabalarının insan merkezli tasarıma odaklanması gerektiğine ve ayrıca insanların değişimi nasıl deneyimlediğini ve kucakladığını anlamak için yeni yetenek ölçütlerine duyulan ihtiyaca işaret ediyor.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow