Buna karşın, bazı iş yerlerinin, alışveriş merkezlerindeki bazı mağazaların ve restoranların da kapandığını gördük. Kapanma kararını devlet veriyor. Dolayısıyla bunda ne kiraya verenin ne de kiracının kusuru var. Her iki taraf için de kaçınılmaz bir nedenle başa gelen bir olay söz konusudur. İki tarafın da bunda kusuru olmasa da artık o sözleşmenin ifa edilmesi devlet otoritesinin getirdiği yasak sebebiyle imkânsız hale gelmiştir. Zira, kiralananı kiracının kullanımına bırakmak kiraya verenin temel borcudur. Kiraya veren, kiralananı kullanıma bırakmakla yükümlü olmasına rağmen, devlet yasaklamaları nedeniyle artık bu borcunu yerine getirmesi mümkün olmuyor. Kiracı ise, kiralananı kullanmak, işletmek, iş yerini çalıştırmak istiyor ama yapamıyor. Buna hukukta imkânsızlık diyoruz. Bu ihtimalde, mücbir sebebin yarattığı bir imkânsızlıkla karşılaşıyoruz. Tabi burada öğretide bazı tartışmalar var olsa da şu kesindir: yani o dönem için o sözleşmeden kiracı faydalanamadı ve bunda hiç kimsenin kusuru yok. Bu dönemde bir imkânsızlık yaşandı. Dolayısıyla, sırf o döneme has olarak karşılıklı borçlar sona ermiştir. O dönemde devlet otoritesinin yasağı ile kapanan yerler için kiracı –yasak dönemine ilişkin- kirayı ödemekten kurtulur. Kiraya veren, kira bedelinin ödenmesini talep edemez. Devlet otoritesiyle kapanma imkânsızlığa yol açtığı için bu sonuç kendiliğinden meydana gelir. Yasaklar bittiğinde ise, sözleşme yeniden uygulamaya döner. Ancak, yasak kapsamında olmayan yerlerin kirasında imkânsızlık hükümleri uygulanmaz. Şartları oluşmuş ise, aşırı ifa güçlüğüne dayalı olarak uyarlama talep edilebilir” ifadelerini kullandı.